Türk Devletleri Teşkilatı

2021’in son ayı, Türk Dünyası çalışmalarımızın yoğunlaştığı bir ay oldu. USMER ve Teori dergisi olarak Ankara’da 2 gün süren uluslararası bir sempozyum topladık. 2 ve 3 Aralık tarihlerinde toplanan sempozyumun konusu, Türk Dünyasında edebiyat ve kültürdü. Sempozyuma 14 ülkeden katılım oldu ve 54 akademik tebliğ sunuldu. Sempozyumun tebliğleri önümüzdeki aylarda kitap olarak yayımlanacaktır. Yine 11 Aralık tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı başlığıyla bir çalıştay düzenledik. Dergimizin Youtube kanalından hem sempozyumu hem çalıştayı izlemek mümkündür.

Türk Devletleri Teşkilatı, Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan’ın birlikteliğinden oluşuyor ve Macaristan ile Türkmenistan da teşkilatta gözlemci olarak yer alıyorlar. Rusya ve Çin’in de teşkilatın doğal üyesi oldukları ilan edildi.

Türk devletleri arasında kademeli bir işbirliğini sergileyen teşkilat, Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, Ak Sakallılar Konseyi, Kıdemli Memurlar Komitesi ve Sekreterya’dan oluşan bir işbirliği örgütlenmesi. Dönem başkanlıkları da alfabetik sırayla belirleniyor. Teşkilatın dönem başkanlığını şu anda Türkiye yapıyor.

Bu süreç kuşkusuz tarihî bakımdan çok daha geçmişe gidiyor ancak 2009 Nahçıvan Anlaşması’nı hareket noktası olarak alabiliriz. Çünkü Nahçıvan Anlaşması’nı incelediğimizde Türk Devletleri Teşkilatı’nın gelişim sürecinin bir parçası olduğunu anlıyoruz. Nahçıvan Anlaşması, 3 Ekim 2009 tarihinde, “9. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi”ne katılan Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan arasında imzalandı. Anlaşmanın temel amacı, katılımcı devletler arası işbirliğini kurumsallaştırmaktı. Türk Devletleri Teşkilatı’yla bu amaçta önemli bir sıçrama kaydedildi.

Anlaşma, Türk dili konuşan ülkeler arasındaki tarihî bağları, ortak dili, kültürü ve gelenekleri temel alacak bir işbirliği projesi öneriyordu ve “siyasi çok kutupluluk” vurgusu yapmıştır. Bu bakımdan tek kutuplu dünyaya itiraz ederek kurulmuş bir teşkilat söz konusudur. Yani Türk Devletleri Teşkilatı, Amerika merkezli tek kutuplu dünya stratejisinin karşısında konumlandığını kuruluşuyla birlikte ilan ediyor.  

Anlaşmadaki, “siyasi çok kutupluluk ile ekonomik ve bilginin küreselleşmesi çerçevesinde bölgede barışın güçlendirilmesi” ve “güvenlik ve istikrarın teminine ortak katkı” vurguları, sadece Türk Dünyasına yönelik değil Asya’nın tümüne yönelik olarak okunmalıdır. Zaten Türk Dünyası Teşkilatı’nda Macaristan gibi Türk olmayan bir devletin gözlemci olması ve Çin ve Rusya’nın da doğal üye olduklarının ifade edilmesi bunu kanıtlamaktadır.

Anlaşmanın amaçlar bölümünde sıralanan mücadele edilecek sorunlar, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün temel metinleriyle anoloji kurmamıza neden oluyor: “Uluslararası terörizm ve ayrılıkçılık, aşırı akımlar, insan kaçakçılığı, yasadışı uyuşturucu ticareti, narkotik ve psikoterapik maddelerle uluslararası mücadelede eşgüdümün sağlanması” amaçlar arasındadır.

Bütün bu vurgular, Türk Devletleri Teşkilatı’nın, Asya’da gelişen sürecin bir parçası olarak ele alınması gerektiği anlamına geliyor. Emperyalizme karşı mücadele, bölge devletlerini, “Hephaistos’un çivilerinin Prometheus’u kayalara mıhladığından daha sıkı” bir şekilde birbirine bağlamaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı’nın bu sürecin önemli bir kuvveti olacağı şimdiden söylenebilir.

Şubat (2022) dosyamızda, teşkilatın tarihî, coğrafi ve güncel önemine dair makaleler okuyacaksınız. Çeşitli yönleriyle tarihî önemdeki bu teşkilatın ortaya çıkışının, bölge ülkelerinde nasıl algılandığını da ele aldık.

* * *

Dosyamızın bir diğer konu başlığı, Kazakistan’daki renkli darbe girişimidir. Bu girişim, Sadece Kazakistan’ın bir iç meselesi olarak okunmamalı. Darbe girişimiyle birlikte Amerika, Rusya’ya ikinci bir cephe açarak, Kuşak – Yol girişiminin önünü kesmeyi planlayarak, Türkiye ve Türk Dünyasını da hedef almaktaydı. Mehmet Perinçek’in, Kazakistan’daki süreci ayrıntılı olarak incelediği makalesi, darbe girişiminden çıkan dersleri de Türk aydınının önüne koymaktadır.

* * *

Türkiye’de kır ile kent ve bölgeler arasındaki eşitsizliklerin çözümü, üzerinde çalışma yürüttüğümüz ve önümüzdeki dönemde de çalışmalarımızı derinleştireceğimiz konuların başında geliyor. Kente dair bütün sorunların çözülmesi, her şeyden önce, planlama gerektiriyor. Kuşkusuz o planlama da bir devrim programına yaslanacak. Bu bakımdan konuya, Üretim Devrimi açısından yaklaşıyoruz.

Küreselleşme dönemiyle birlikte kent çalışmaları, toplumsal kalkınma sorunlarından vazgeçmişti ve kıyıdaki sorunlara yönelmişti. Bu yöneliş, neoliberal ekonomik modelin uygulanmasıyla birlikte kentlerimizin azmanlaşması sürecine paraleldi. Bu bakımdan hem küreselleşmenin kent modeli hem de asıl meselelerden kopan kent çalışmaları, kendiliğinden / doğal bir gelişme çizgisinin değil, merkezden dayatılan bir programın sonucuydu. Yani yeni bir kentleşme anlayışı dayatılıyordu ve bu, hem akademik çalışmalara hem de uygulamaya yansıdı. Geldiğimiz noktada, toplumcu-kamucu planlamanın rantmerkezci plansızlığa kurban edildiğinin, cumhuriyetle birlikte gelen insanmerkezci kentleşme anlayışının küresel merkezlerin yağma sistemi tarafından boğulduğunun birçok kesim farkında. Ancak sorunların çözümü konusunda Üretim Devrimine yaslanma perspektifini bir tek biz temsil ediyoruz.

Elinizdeki sayımızda, şehircilik üzerine iki makale yayımlıyoruz. Prof. Dr. H. Çağatay Keskinok, kır – kent ayrımı hakkında ayrıntılı bir inceleme yaptı. Hakan Topkurulu ise kentleşme siyasetlerini Üretim Devrimi açısından inceledi.

* * *

Bu satırların yazarı olarak Aralık 2021 tarihli 383. sayımızda, ezilen dünyada sosyalizme giden sürecin kaçınılmaz ve zorunlu aşaması olarak Millî Demokratik Devrimlerin, kendi içinde, nesnel olarak sosyalist nüveleri taşıdığı düşüncesinin, Kemalist Devrim örneği üzerinden anlatılmak istendiği görüşler dile getirmiştim. Kemalist Devrim’in sosyalist niteliğini öne çıkaran bütün görüşler, kuşkusuz, bu satırların yazarının düşüncesidir. Teori Yazı Kurulu’nun ortak düşüncesi ise Kemalist Devrim’in millî demokratik bir devrim olduğudur. “Teori’den” başlığı altında yayımlanan bu bölümde daha çok Yazı Kurulu’nun ortak görüşleri yansıtıldığı için böyle bir açıklama yapma gereği duydum.

Yazı Kurulu’muz, Kemalist Devrimin niteliği üzerine çalışmalarını yoğunlaştırma ve derinleştirme kararı aldı. Önümüzdeki süreçte bu konuda makaleler yayımlamayı sürdüreceğiz.

* * *

Dergimize, en gelişmiş dijital okuma sistemi olan e-kitap formatında, “Google Kitaplar” üzerinden, dünyanın her yerinden ulaşmak artık mümkün.