
ASEAN (Güneydoğu Asya Milletler Birliği) on üyeden oluşan bir bölgesel örgüttür ve yaklaşık 700 milyon kişilik bir nüfusa sahiptir. Birlik, 1967’de Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur ve Tayland tarafından kurulmuş, daha sonra Brunei, Vietnam, Laos, Myanmar ve Kamboçya’yı da çatısı altına almıştır. Güneydoğu Asya, 2024 itibariyle yaklaşık 3,6 trilyon dolarlık GSYH ile dünya genelinde en hızlı büyüyen ticaret alanlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Bu stratejik bölge, aynı zamanda Çin ve ABD arasındaki güç çekişmesinin yeni odağı haline gelmiştir. ASEAN’ın 2045 Vizyonu’nda, artan ABD-Çin rekabeti karşısında manevra kabiliyetini koruyabilmek için stratejik özerkliğini güçlendirmesi gerektiğine dair görüşler ağırlığını artırmaktadır. Benzer şekilde, eski Tayland Dışişleri Bakanı Kasit Piromya da ASEAN’ın hiçbir süper güç yanında olmadığını vurgulayarak tarafsızlığı birliği koruyan kilit bir ilke olarak görmektedir. Bu makalede, ABD etkisinden nispeten arınmış bir ASEAN’ın, iç bütünlüğünü ve ekonomik entegrasyonunu güçlendirmek suretiyle hem büyüme hem de bağımsız dış politika hedeflerine ulaşma konusunda nasıl avantajlı olabileceği tartışılacaktır.
Tarihsel Arka Plan
Güneydoğu Asya, sömürgecilik döneminden itibaren Batı ile Doğu arasındaki büyük mücadelenin ve ardından Soğuk Savaş’ın parçalanan bir sahası olmuştur. 1955’te Endonezya’nın öncülüğünde gerçekleşen Bandung Konferansı’ndan beri bu ülkeler, ABD-Sovyet rekabetinden uzak durmayı, bağımsızlıklarını ve kalkınmalarını ön planda tutmayı hedefleyen Bağlantısızlar Hareketi’nin üyesidirler. O dönemin temel ilkeleri arasında “doğu-batı ideolojik çatışmasına karışmama, bağımsızlık mücadelesine öncelik verme ve ekonomik gelişmeyi hedefleme” bulunur. Bu çerçeve ASEAN’ın kuruluşunda da etkili olmuştur.
Soğuk Savaş’ın yoğunlaştığı 1960’ların ortasında, Vietnam, Kamboçya ve Laos gibi ülkelerde yıkıcı iç çatışmalar yaşanırken, 1967’de ASEAN bir araya gelmiştir. ASEAN’ın kuruluş amacı o dönemin yıkıcılığının üstesinden gelmek, uzun vadeli istikrar ve iş birliğini tesis etmekti. Gerçekten de bu ilk örgütlenme, tamamen bölge ülkelerinin inisiyatifiyle gerçekleşmiş ilk uluslararası oluşumdu ve tarafsızlık merkezli bir yaklaşım benimsemişti.
ASEAN üyeleri, 1970’lerde ve sonrasında bu tarafsızlık çizgisini pekiştirecek bir dizi önemli belge imzalamışlardır. 1971 tarihli Barış, Özgürlük ve Tarafsızlık Bölgesi (ZOPFAN) Deklarasyonu, 1976 tarihli Barış ve İşbirliği Antlaşması ve 1995 tarihli Güneydoğu Asya Nükleer Silah Bulundurmayan Bölgesi Antlaşması barış, ortak güvenlik ve tarafsızlık taahhüdünü açıkça ortaya koyar.
ASEAN–ABD İlişkileri
Soğuk Savaş sırasında ABD, özellikle komünizme karşı mücadele stratejisi kapsamında Güneydoğu Asya’ya yoğun nüfuz sağlamıştır. Vietnam Savaşı gibi çatışmalar, bölge ile Washington arasındaki bağları güçlendirmiştir. Çatışma sonrası dönemde de ABD, bölge ülkeleriyle ikili savunma anlaşmaları ve ortak askeri tatbikatlar yoluyla temasını sürdürmüştür. Günümüzdeki dönemde ise ABD, Kritik Teknoloji Diyaloğu, altyapı işbirlikleri ve ikili stratejik ortaklıklar aracılığıyla ASEAN ile bağlarını güçlendirmeye devam etmektedir. Örneğin ABD, Endonezya ve Vietnam ile stratejik ortaklık düzeyini yükseltmiş, Singapur ile teknoloji işbirliği diyalogu başlatmış, Filipinler’de altyapı projeleri konusunda yeni inisiyatifler geliştirmiştir.
ASEAN ülkeleri ABD ile ekonomik açıdan da güçlü ilişkilere sahiptir. 2023 yılında ABD-ASEAN ikili ticaret hacmi yaklaşık 500 milyar dolara yaklaşmıştır. Bu dönemde ASEAN, özellikle yüksek teknoloji ve imalat ürünlerinde 200 milyar dolarlık ticaret fazlası vermiştir. ABD ayrıca, 480 milyar dolara yaklaşan doğrudan yabancı yatırım stoku ile ASEAN’ın en büyük yatırımcısı konumundadır. Bu ekonomik ve stratejik işbirlikleri, ASEAN’ın büyümesi için önemli katkılar sağlasa da bazı yorumcular, ABD’nin bölgeye odaklanmasının yalnızca güvenlik üzerinden yürüyünce işbirliğinin sınırlı kaldığını, ASEAN’ın beklentilerinin ötesine geçemediğini belirtmektedir.
Diğer yandan ASEAN içinde büyük güçler karşısında tarafsızlık vurgusu hâlâ güçlüdür. ASEAN ülkeleri Çin’i “dayanılmaz” bir hegemon olarak görmek yerine onu bölgesel kalkınma için “vazgeçilmez bir paydaş” olarak değerlendirmektedir. Nitekim ASEAN toplumları arasında Çin ile dostane ilişkilerin sürdürülmesi yönünde güçlü bir irade vardır. ASEAN’ın ABD’nin Çin’i çevreleme stratejisi olarak gördüğü birçok inisiyatife (FOIP, Dörtlü Güçler işbirliği vb.) mesafeli yaklaşmasının nedeni de budur. Dolayısıyla ABD-ASEAN ilişkileri sağlam temellere dayansa da, birçok ülke Çin’le ekonomik açıdan bütünleşmenin gerekliliğini teyit ederken, bölgede taraf olmaktan kaçınmayı tercih etmektedir.
Çin’in Artan Etkisi
Son yıllarda ASEAN–Çin ekonomik ilişkileri önemli bir ivme kazanmıştır. Son yirmi yılda Çin-ASEAN ticareti patlama yapmış ve bu süreçte ASEAN, Çin’in en büyük ticaret ortağı haline gelmiştir. Örneğin Çin’in dış ticaretinde 2023’te ASEAN ülkelerinin payı %15,9’a ulaşmıştır. Bu büyümeyi destekleyen en önemli faktörler arasında, ASEAN-Çin Serbest Ticaret Alanı (ACFTA), RCEP gibi bölgesel ticaret anlaşmaları yer almaktadır. RCEP, 15 ülkeyi kapsayan dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesi olarak, ASEAN’ın öncülüğünde çok taraflıcılığa umut veren bir model teşkil etmektedir. Öte yandan ASEAN içinde Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi diğer büyük ekonomik aktörlerle de sıkı işbirlikleri kurulmuş, CPTPP’nin uygulanmasıyla Vietnam, Malezya, Singapur ve Brunei gibi üyeler geniş pazarlara erişim imkanı elde etmiştir.
Çin’in ekonomik yatırımlarının yanı sıra, Çin’in bölgesel inisiyatifleri de ASEAN üzerindeki etkisini pekiştirmektedir. Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) çerçevesinde altyapı projeleri (örneğin Malezya ve Laos’ta demiryolları, Filipinler ve Endonezya’da liman yatırımları) bölge ülkelerinde büyük finansal kaynak çekmiştir. Bu güçlü Çin yakınlaşması, ASEAN ülkelerine yeni yatırım ve pazar olanakları sunmaktadır. Bu imkanlar eşliğinde birçok ASEAN üyesi, ekonomik büyüme için Çin’le daha yakın ticari ilişkiler kurmayı tercih etmektedir.
Bölgesel Güvenlik Dinamikleri
ASEAN’ın kapsadığı coğrafyada, güvenliği şekillendiren en önemli sorun alanlarından biri Güney Çin Denizi (GÇD)’dir. Bir yandan dünya ticaretinin kritik bir geçiş noktası olan GÇD’de petrol boru hattı ve nakliye yolları güvenliği, diğer yandan Çin’in bölgedeki yayılmacı politikaları tansiyonu yükseltmektedir. Çin, dokuz çizgili hat (nine-dash line) ile Güney Çin Denizi’nin büyük bölümünü kendine ait sayarken Filipinler, Vietnam, Malezya, Brunei ve Tayvan gibi ülkeler bunun bir hak ihlali olduğunu ileri sürmektedir.
Güney Çin Denizi tartışmalarında, ASEAN’ın bazı üyeleri Çin’in askeri yığınağından endişeliyken; genel ASEAN politikası ihtiyatlı denge aramaktır. Bu noktada Çin’in, “eksen-dışı güçlerin müdahalesini önleme” çağrısı, Güneydoğu Asya ülkelerinin çok yönlü dış politika anlayışıyla çelişmektedir. Gerçekten de ASEAN ülkeleri, tek bir gücün etki alanına girmek yerine ABD dahil tüm büyük güçlerle ilişkilerini dengelemeyi tercih eder. Bu yüzden, Filipinler gibi ABD ile savunma antlaşması imzalamış ülkeler bile, Çin’le de diplomatik ve ekonomik ilişkileri korumaktadır. Böyle bir ortamda ASEAN, Güney Çin Denizi gibi bölgesel meselelerde tarafsızlık ilkesini ön planda tutarak arabulucu rolü üstlenmeye çalışmaktadır.
Bölgedeki güvenlik dinamiklerinin bir diğer boyutu da ABD’nin ve diğer dış aktörlerin askeri varlığıdır. ABD Donanması düzenli olarak GÇD’de özgür seyir harekâtları gerçekleştirmekte, bölge ülkeleriyle askeri tatbikatlar düzenlemekte ve Filipinler gibi müttefikleriyle savunma işbirliğini derinleştirmektedir. Ancak ASEAN’ın geneli, bu tür güç dengesi oyunlarına mesafeli yaklaşır. Piromya’nın da belirttiği üzere, ASEAN’ın her iki süper güçle de olumlu ilişkilerini sürdürmesi bölgesel istikrarı artıracaktır. Zira bir tarafı güçlendirmek için diğerine karşı bloklaşmak, bölge ülkelerinde iç bölünmelere yol açabilir. Örneğin, bir zamanlar ABD’ye yakın duran Tayland bugün Çin ile de stratejik ilişkilerini yürütmekte, Filipinler ise yönetim değişikliklerine bağlı olarak ABD ve Çin arasında denge politikası izlemektedir.
Ekonomik Ortaklıklar ve Bölgesel Entegrasyon
Ekonomik açıdan, ASEAN ülkeleri hem içeride entegrasyonu derinleştirmek hem de dış ortaklıkları çeşitlendirmek için çok sayıda girişim geliştirmiştir. 2015’te tamamlanan ASEAN Ekonomi Topluluğu (AEC), bölge içi ticaretin ve yatırımın önündeki engelleri azaltmayı hedefleyen önemli bir kilometre taşıdır. Buna ek olarak, Üye Devletler arası çok taraflı girişimler de ekonomik kalkınmayı desteklemiştir. Örneğin Endonezya-Malezya-Tayland Büyüme Üçgeni (IMT-GT) girişimi, turizm, tarım ve altyapı gibi sektörlerde iş birliği yaparak yaklaşık 405 milyar dolarlık ekonomik katkı yaratmıştır. Ancak bu modelin kalıcı olması ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak adına her IMT-GT ülkesinin ekonomik bağımsızlığını güçlendirip, dışa aşırı bağımlılığı azaltması şarttır. Ayrıca bölgede özellikle gelişmekte olan ülkelerde “altyapı ve endüstriye yeterli yatırım sağlanamamış olması” sorunu, güçlü bölgesel işbirliğiyle hafifletilebilir. Bu çerçevede ASEAN, altyapı projeleri, dijital ekonomi, lojistik ağları gibi alanlarda iş birliğini artırarak kalkınma farklarını kapatmaya çalışmaktadır.
Bunlara ek olarak, ASEAN üyeleri dünya genelindeki diğer ticaret rejimlerine de katılmaktadır. CPTPP (Kapsamlı ve İlerici Trans-Pasifik Ortaklığı) ve IPEF (ABD öncülüğünde Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi) gibi inisiyatifler, bölge ülkeleri için yeni piyasalara erişim imkânları sunar.IMF uzmanları bölgesel ekonomik bağların kuvvetlendirilmesinin ve RCEP gibi anlaşmaların ASEAN ekonomilerinin dirençliliğini artırabileceğine işaret etmektedir. Nitekim konuya eğilen IMF raporu, “ASEAN içinde daha fazla entegrasyon ve RCEP gibi girişimlerle işbirliğinin derinleştirilmesi” sayesinde uzun vadeli dayanıklılık kazandırılabileceğini belirtmektedir.
ASEAN’ın Bağımsız Dış Politika Arayışları
Tarihsel tecrübelerinden hareketle, ASEAN ülkeleri bugün de çok yönlü dış politika ve stratejik özerklik ilkelerini benimsemektedir. ASEAN merkeziliğinin korunması bölge ülkelerinin kendi bağımsız güç odağı olarak varlığını sürdürebilmesi için zaruridir. Bu bakış açısında ASEAN, büyük güçlerin dayatmalarına boyun eğmek yerine, bölge içi işbirliğini ve çok taraflı kuruluşları güçlendirerek özerk bir çizgide ilerlemeyi hedefler.
Çin de zaman zaman ASEAN’a kendi “stratejik özerkliği”ni koruması yönünde telkinlerde bulunmuştur. Ancak Çin’in “başka güçlerin müdahalesini önleyelim” çağrısı, ASEAN’ın dış güçlerle eşit ilişki kurma ilkesine ters düşmektedir. Çünkü ASEAN, içte çeşitlilik barındıran bir blok olarak tek bir cephede yer almak yerine ABD, Çin, Japonya, Avustralya gibi tüm önemli aktörlerle aynı anda işbirliği yapma eğilimindedir. Gerçekte ASEAN ülkeleri, çıkarlarına uygun olduğu sürece her bir büyük güçle ikili veya bölgesel düzeyde bağlarını sürdürmekte, bu çok yönlü ilişkiler sayesinde denge politikası izlemektedir.
ASEAN’ın bağımsız politikasını pekiştiren somut adımlardan biri de ASEAN Kalkınma Vizyonu 2045 ve ASEAN’ın Hint-Pasifik Yaklaşımı gibi dokümanlardır. Bu stratejik belgelerde, ASEAN’ın liderliğini ve çok taraflı işbirliğini öne çıkarma hedefi açıkça ortaya konur. ASEAN Topluluğu Vizyonu 2045, bloğun hem iç sorunları hem de bölgesel meydan okumaları kapsayıcı bir şekilde ele almasını ve “stratejik özerkliğini güçlendirerek tarafsız kalmasını” öngörmektedir.
Örnek olaylarla bakıldığında, bazı ASEAN ülkelerinin bağımsız dış politika tercihleri görülmektedir. Örneğin Hindistan ile ASEAN arasındaki işbirliği (Çin’i dengeleme amaçlı değil, bölgesel bağlantıları güçlendirme amaçlı), birkaç ASEAN ülkesinin Pekin’e yakınlık kurması (örneğin Kamboçya, Laos) veya diğerlerinin ABD savunma işbirliklerini sürdürmesi, bu çeşitliliğin yansımalarıdır. Kısacası, ASEAN’ın genel eğilimi, büyük güç rekabetinde tarafsız kalarak her iki bloktan da faydalanmak ve gerektiğinde bölge sorunlarında arabuluculuk yapmaktır.
Sonuç
Güneydoğu Asya’nın yükselen önemi, bu bölgenin hem küresel ekonomi hem de strateji açısından merkezi bir konuma gelmesiyle daha da artmıştır. Analizler göstermektedir ki, ASEAN’ın ABD etkisinden nispeten arınması, bölge ülkelerine hem ekonomik hem de siyasi alanda daha fazla hareket alanı sağlayabilir. Bu sayede ASEAN, Çin ve ABD gibi büyük güçlerin baskılarına maruz kalmadan kendi iç entegrasyonuna odaklanarak büyümesini sürdürebilir. ASEAN’ın genç ve büyük nüfusu ile çeşitlenen ekonomisi, içeride daha fazla işbirliğiyle önümüzdeki yıllarda muazzam büyüme potansiyeli vaat etmektedir.
ABD ve Çin ilişkileri yoğunlaşırken, ASEAN’ın dikkatli denge politikası da önem kazanmaktadır. ASEAN’ın ne ABD’nin ne de Çin’in yanında yer almaması, hem bölgesel birliği koruyacak hem de ASEAN’ı rekabet eden güçler arasında köprü rolüne sokacaktır. Aynı perspektiften, sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal refah için ASEAN’ın stratejik özerkliğini güçlendirmesi merkezi öneme sahiptir.
Sonuç olarak, mevcut veriler ışığında, ABD etkisinden büyük ölçüde arınmış bir ASEAN’ın hem ekonomik büyümesini hem de bağımsız dış politika hedeflerini gerçekleştirmede daha avantajlı olacağı değerlendirilebilir. Bölge içi bütünleşmeyi güçlendiren ticari mekanizmalar, altyapı projeleri ve çok taraflı işbirlikleri ile ASEAN, dış riskleri azaltıp büyüme ve kalkınma hedefine odaklanabilir. ABD ve Çin ise kendi çıkarları doğrultusunda ASEAN’ı etkilemeye çalışsalar da, ASEAN’ın tarafsız duruşuna zarar verilmemesi, tüm aktörler açısından en verimli sonuçları getirecektir. Bu bakımdan, ASEAN’ın bağımsız duruşu desteklendiğinde, bölge barışı ve refahının da en iyi şekilde korunacağı sonucuna varılmaktadır.