Dijital Çağ yayıncılığında standart ve denetim

Freud’un psikanaliz kuramını açıklarken buhar makinesinin çalışma sistemini çok fazla taklit ettiği söylenir. İnsan kendisini kullandığı araçlara benzeterek tanımlıyor. Bugün de düşünme yetimizi bir algoritmaya benzetiyoruz. “İnsan bir algoritmalar bütünüdür” önermesi, artık yaygın bir tanımlama.

İletişim ve lojistik her zaman dünya ekonomisinin öncü sektörlerindendi. İngiltere’nin üzerinde güneş batmayan imparatorluğunun üç çelik hatta (telgraf, demiryolu, deniz filosu) dayandığı kabul ediliyor ve bunlardan biri iletişim, diğer ikisi lojistikle ilgilidir. Eğer telgraf olmasaydı Avrupa mali aristokrasisi için kıta dışına sermaye ihracını 19. yüzyıldaki etkinliği ile yönetmek mümkün olamazdı.  

21. yüzyılda en hızlı gelişme iletişim alanında yaşandı; iletişim günümüzde inovasyonun öncü unsuru. İletişimdeki devrimci dönüşümlerin insan tanımında değişiklik yaratmaması düşünülemezdi. Eskiden insan alet yapan hayvandı, şimdi ise diğer hayvanlardan iletişim kurma yetenekleriyle ayrıldığı söyleniyor. Yani iletişim kurma yeteneğimiz, en insani yönümüz. İletişim, toplumsal yaşamımızın da temelini oluşturur. 

Toplumsal yaşam ve standardizasyon

Toplumsal yaşamın sürdürülmesi, ortak standartlara ihtiyaç duyar; seslerden aynı mesajları almak, aynı ölçü birimlerinin ve ödeme araçlarının kullanılması, bunlar arasında herkes tarafından bilinen ve kabul edilen oranların varlığı, taş tablet, parşömen ve kâğıt üzerine çizilen işaretlerden aynı anlamları çıkartmak vs.

Toplumsal yaşam kuralları ve üretim yöntemleri geliştikçe, standartların kalitesi de yükseldi.

II. Dünya Savaşından sonra standardizasyonda önemli adımların atıldığını görüyoruz. 1960’ta TSE’nin kuruluşu, biraz da 27 Mayıs etkisiyle, Türkiye açısından bu ivmeye paralel atılmış önemli bir adımdı.

Standardizayon teknik bir düzenlemedir ve “teknik düzenleme”, 4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Çerçeve Kanunun 3. maddesinde ürünün özelliklerini, üretim yöntemlerini, terminolojisini, sembollerini kapsayacak şekilde oldukça geniş bir tanıma sahiptir:

Teknik düzenleme: bir ürünün, ilgili idari hükümler de dâhil olmak üzere, özellikleri, işleme ve üretim yöntemleri, bunlarla ilgili terminoloji, sembol, ambalajlama, işaretleme, etiketleme ve uygunluk değerlendirmesi işlemleri hususlarından biri veya birkaçını belirten ve uyulması zorunlu olan her türlü düzenlemeyi ifade eder.”  

Avrupa yaşam tarzı birçok zaafı içinde barındırsa da, Avrupa Birliği’nin, standardizasyon teknik düzenlemeleri en yaygın kullanan idare olduğu söylenebilir. Satın aldığımız ürünler üzerindeki CE işareti, AB standartlarına uygunluğu gösteriyor. Ev aletlerinden oyuncağa, iş makinalarından elektrik teçhizatına kadar birçok ürün CE standart denetimlerinden geçmeden AB ülkelerinde piyasaya sürülemiyor. Gıda dâhil birçok ürün standardizasyon ve denetime tabi. Avrupa Birliği’nin aynı zamanda bir standartlar bölgesi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Türkiye hem AB’den aldığı CE standardizasyon denetimini belli ürünler için kullanıyor hem de TSE tarafından oluşturulan ulusal standartlara sahip. Gıda sektörüne yönelik standardizasyon teknik düzenlemeleri ise Tarım Bakanlığı tarafından Gıda Kodeksleri adıyla yayımlanıyor.

Ürünlerin üzerine CE işareti koyabilmek için yüksek maliyetli testlerin yapılması gerekir. Yani standardizasyon sanayi sermayesi için ikili bir role sahiptir; hem standart dışı üretim yapan firmaların piyasaya ulaşmasını engelleyerek özellikle küçük ölçekli rakipleri oyun dışında bırakıyor hem de üretim maliyetlerini yükselttiği için kârlılığı kısıtlıyor ve tüketici karşısında üreticiye sorumluluklar yüklüyor. Standardizasyon ayrıca üretim süreçlerinde kamu denetimine yol açarak sanayi sermayesinin özerkliğini ve piyasanın karar verici yetkilerini de sınırladı.

Avrupa Birliği’nde, standart uygulamalarının liberasyonuna yönelik adımların güçlü bir toplumsal muhalefetle karşılaşacağını öngörmek zor değil. Standardizasyon uygulamaları AB’de demokratik devrim mirasının önemli parçasını oluşturuyor. 

Önemli bir mesele, standartların nasıl üretildiğidir. Hangi ürünün hangi teknik standartlara sahip olacağı, bilimsel kurullar tarafından belirlenir. Standardizasyon toplumsal yaşamı ve tüketici haklarını bilimle düzenlemeye imkân verir.

AB ile ABD arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması görüşmelerinin tıkanmasının nedenlerinden biri, Amerikan yönetiminin gıda sektörüne yönelik özellikle GDO’lu ürünlerle, çevrenin korunmasıyla vs. ilgili AB standartlarından vazgeçilmesi talebiydi. Küreselleşme söyleminin Amerikan dış politikasına egemen olduğu dönemde, ABD açısından uluslararası ticaretin kolaylaştırılması, korumacı tedbirlerin azaltılmasıyla beraber standardizasyon uygulamalarının liberalleştirilmesini de içeriyordu. Standardizasyon uygulamalarına yönelik saldırılar, korumacı gümrük vergilerine yönelik saldırılar kadar başarı gösteremedi.

İletişimde denetim

Küreselleşme 4 unsurun uluslararası dolaşımının serbestleşmesine dayanır: malların serbest dolaşımı, insanların (yani emeğin) serbest dolaşımı, hizmetlerin serbest dolaşımı ve bilginin serbest dolaşımı.

Anarko-anarşist akımlar, iletişim devriminin, bilginin serbest dolaşımı önündeki son kamu denetimini de kaldıracağını iddia ettiler ve kontrolsüz bilgi hareketine demokrasi adını verdiler. İletişim tröstleri açısından bilginin uluslararası hareketi üzerinde standartların ve ulusal denetimin ortadan kaldırılması, tekelci politikaların devam ettirilmesi anlamına geliyordu. Örneğin her türlü standart ve denetim dışında kaldığı sürece sosyal medya ortamları, paylaşımları Büyük Veriye dönüştürürken, değerin yaratıldığı ülkenin vergilendirmesinden muaf devasa kazançlar üretebiliyor.

Diğer taraftan internet daha önce görülmediği kadar, hatta bazı açılardan ütopik düzeyde, paylaşımı yaygınlaştırırken, bir suç ortamı olan deep web alanını da yarattı. Standardizasyon ve denetim olmadığı sürece, suç ekonomisi özgürce işleyebilecek.

İletişim yeteneğimiz, en azından insan hakkındaki bugünkü bilgi ve tanımlarımıza göre, bizim en insani dolayısıyla itinayı en fazla hak eden yönümüzü oluşturuyor. Yer karosuna, ütüye, oyuncağa vs. uygulanan standardizasyon ve denetimin yayıncılık ve iletişim alanına uygulanmamasını talep etmek, insan karşıtı bir tavır olurdu. Ulusal pazardaki yabancı firma faaliyetlerinin vergilendirilmesi (dijital paylaşımlar da değer yaratır) ve iletişim ile dijital yayıncılıkta standardizasyon ve denetim, emperyalist tahakküm olanaklarını sınırlandırmak olacaktır. Bu yüzden dijital yayıncılığa yönelik denetime en sert itirazın uluslararası tekelci sermayeden gelmesi şaşırtıcı değil.

Önümüzde şöyle bir sorun da bulunuyor: Dijital devrim çağında iletişim ve yayıncılığa yönelik standardizasyon uygulamaları, bilimsel bir temele nasıl oturtulacak?

Bu soruna çözüm arayışı, önümüzde dönemde demokratik devrimleri geliştirmeleri ve finansal performansı esas alan sistemleri terk etmeleri için toplumları zorlayan süreçlerden birini oluşturacaktır.