Tarihsel materyalizmin metinleri: 1846 tarihli bir örnek

Tarihsel materyalizmin en bilinen formülü, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın önsözündeki meşhur paragraftır:  

“Ulaşmış olduğum ve bir kez ulaşıldıktan sonra incelemelerime kılavuzluk etmiş olan, genel sonuç, kısaca şöyle formüle edilebilir. Varlıkların toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında, zorunlu, kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eder. Bu üretim ilişkilerinin tümü, toplumun iktisadi yapısını, belirli toplumsal bilinç şekillerine tekabül eden bir hukuki ve siyasal üstyapının üzerinde yükseldiği somut temeli oluşturur. Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır. Gelişmelerinin belli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan, mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar.”

Marx tarihsel materyalist formülü başka yerlerde de tekrarlamıştır. Örneğin Kapital’in 3. cildinin eklerinden, “Bölüşüm İlişkileri ve Üretim İlişkileri” başlıklı bölümde, muhtemelen son şeklini vermeyi ertelediği ve o vakti ayıramadan dünyadan ayrıldığı için, daha dağınık şekilde aynı tez yer alır.

Fakat benzer cümlelerle yazılmış daha erken metinler de var; Marx’ın 28 Aralık 1846’da Pavel Vasilyevich Annenkov’a Proudhon’un kitabı hakkında Fransızca yazdığı mektup.[1] Proudhon’a ilişkin polemikleri bir kenara bırakıp Marx’ın kendi tezini 1846’da nasıl formülleştirdiğine bakalım:

“Toplum nedir, formu nedir? İnsanların karşılıklı aksiyonunun ürünü. İnsanlar o veya bu formu seçmekte özgür müdür? Kesinlikle hayır. İnsanların üretici yeteneklerinin belirli bir gelişme düzeyini varsayın, belli bir ticaret ve tüketim formunuz olur. Üretim, ticaret ve tüketimin belirli bir düzeyini varsayın, belli bir sosyal yapı, belli bir aile, düzen ve sınıflar organizasyonunuz, tek kelimeyle belli bir sivil toplumunuz olur.”

Böylece Marx daha 1846’da toplumu üretim, dağıtım ve tüketim ilişkileriyle açıklamış oluyor: Üretici güçler ticaret ve tüketim formunu, ticaret ve tüketim formu ise içinde aile ve sınıfların da olduğu sosyal yapıyor yaratıyor. Teorinin daha gelişmiş biçiminde sosyal yapı ile maddi ilişkiler birbirinden daha net ayrılacak, sınıflar bölüşüm ilişkilerinin fonksiyonu olarak tanımlanacaktır.

Proudhon’dan farklılıklarını ortaya koymak amacıyla kaleme alınan mektup şöyle devam eder:

“İnsanların –tüm tarihlerinin temeli olan- kendi üretici güçleri üzerinde özgür irade sahibi olmadıklarını eklemeye lüzum yok, çünkü tüm üretici güçler kazanılmış güç, geçmiş bir faaliyetin ürünüdür. Nitekim üretici güçler insanların pratik enerjisinin sonucudur, fakat bu enerjinin kendisi, insanların içinde bulundukları şartlar tarafından, kazanılmış üretici güçler tarafından, kendilerinden önce var olan, kendilerinin yaratmadığı, geçmiş nesillerin ürünü sosyal yapı tarafından sınırlandırılmıştır. Takip eden nesillerin geçmiş nesillerce elde edilmiş, ona yeni üretimin hammaddesi olarak hizmet eden üretici güçleri önlerinde bulduğu basit olgusuyla, insanların tarihinde bir bağlantılık oluşur; insanlık tarihinden daha da fazlası, insanların üretici güçleri ve sonuç olarak sosyal ilişkilerinin büyüdüğü bir insanlık tarihi oluşur.”

Paragraf tarihsel materyalizmin temel teziyle başlıyor: Tarihin tüm temeli, insan faaliyetinin sonucu olan üretici güçlerdir. İnsan faaliyeti için Marx enerji (l’energie ve l’energie pratique des hommes) sözcüğünü de kullanarak, üretici güçleri emekle doğrudan ilişkilendiriyor. İnsan enerjisinin ürünü üretici güçler, pratik insan enerjisinin karşısına onun sınırlarını tayin eden güç olarak çıkar. Aynı zamanda nesiller arasında kurduğu bağlantı, “insanlık tarihinin” oluşmasını sağlar; aslında insanlık kavramını meydana getirir; mektupta aradaki fark insanların tarihi (l’histoire des hommes) ve insanlık tarihi (l’histoire de l’humanité) sözcükleriyle ifade edilir. Bu da insanlığın, insanların toplamından daha fazlası olduğu anlamına da geliyor. Daha sonra üretim ve bölüşüm ilişkileri olarak adlandıracağı “maddi ilişkileri” maddi ve ferdi faaliyetin gerçekleştiği formlar olarak tarif ediyor.

Sadece yukarıdaki paragrafa bakıldığında maddi güçler ile ekonomik yapıyı oluşturan ilişkilerin ayrımı 1859 Önsüzündeki kadar netleşmemiş gibi görülebilir. Fakat mektubun devamında, daha 1846’da Marx’ın maddi güçlerle ekonomik yapıyı birbirinden ayırdığını ve maddi güçleri ekonomik ilişkilere göre öncelikli kabul ettiğini gösteren şu cümleler de yer alır:

“Yeni üretici yeteneklerin edinilmesiyle insanlar üretim biçimlerini ve üretim biçimleriyle bu belirli üretim biçiminin gerekli ilişkilerinden başka bir şey olmayan bütün ekonomik ilişkilerini değiştirirler.”

Makineler hakkındaki tanımla bu ayrım daha da netleştirilir:

“Makine sabanı sürükleyen öküzden daha fazla bir ekonomik kategori değildir. Makinelerin güncel uygulaması, mevcut ekonomik rejimimizin ilişkilerinden biridir; fakat makineleri işletme biçimi makinelerin kendisinden tamamen ayrı bir şeydir.”

Birkaç satır sonra da kavramlar yerli yerine oturmaya başlıyor ve ekonomik yapı 1859 Önsözündekine benzer şekilde tarif ediliyor:

“İnsanlar üretici güçlerini geliştirirken, yani yaşarken, aralarında bazı ilişkiler geliştirirler, bu ilişkilerin biçimi zorunlu olarak bu üretici yeteneklerin değişme ve büyümesiyle birlikte değişir… Ekonomik kategoriler bu gerçek ilişkilerin soyutlamasından başka bir şey değildi.”

Bir cümle sonra da fikirler ve yaşam arasında düalizm yaratmakla eleştirdiği Proudhon’un, “ekonomik kategorilerde, belirli bir tarihsel gelişmeye ait yasalardan başka bir şey olmayan tarihsel yasalar değil ebedi yasalar gören burjuva iktisatçılarıyla” aynı hataya düştüğünü söylüyor ve devamında şunu ekliyor:

“Tüm anlamadığı şey, üretimin burjuva biçimi tarihsel ve geçici biçimdir; aynı feodal üretim biçiminde olduğu gibi.”

Artık 1846 tarihli mektup, 1859 önsözüne daha fazla benzer. Tarihsel materyalizmin önsözdeki meşhur formülünün, 1846’da Marx’ın bilincinde var olduğunu söyleyebiliriz.

 

[1] https://www.marxists.org/francais/marx/works/1846/12/kmfe18461228.htm

Etiketler
Marx; Proudhon; Tarihsel Materyalizm; Kapital; Ekonomi Politik;