Tutsaklığa özgürlük

Mete Şahin Karataş

Liberaller bile bu kadar liberal değil

Dünyada liberal demokrasi veya Batı demokrasisinin muhtemelen en yoğun yaşandığı yer Abd’nin San Francisco şehridir. Hatta bu şehir o kadar liberaldir ki kendisini liberal olarak tanımlayan bazı Amerikalılar dahi “bu kadar liberalliğin fazla olduğunu” söylemektedir. San Francisco, BDSM ve fetiş etkinliklerinin, uyuşturucu kullanımının, aşırı dozda uyuşturucu kullanımı sebebiyle ölümlerin, yağmaların, köşe başında metanfetamin kullanan çocukların ve evsizlik gibi sorunların neredeyse en çok görüldüğü şehirdir. Tabii liberal demokrasiye göre bunların hepsi kişisel tercihtir ve bireyin kendisi bu durumdan sorumludur. Örneğin, tek kişilik ev fiyatlarının en düşüğü 2.200 doları bulmuşken ve brüt asgari ücret 2.560 dolarken evsiz kalmanızın sebebi asla bu sistem değildir. İçinde bulunduğunuz durum kendi tercihlerinizin bir sonucudur ve eğer iyi bir durumda değilseniz bunun sebebi kendi çıkarlarınızı maksimize edememenizdir.

Dore Alley ve Yeni Feodal Düzen

Dore Alley, San Francisco’nun Dore caddesinde yaklaşık kırk yıldır düzenlenen bir “fetiş, deri, BDSM” etkinliği. (Buradaki deri, tamamen cinsel anlamda giyilen kıyafetleri tanımlamaktadır.) BDSM, kölelik, sahiplik, itaatkârlık, sadizm ve mazoşizm temelinde ortaya çıkan ve bu fantezilerin tamamını kapsayan bir terimdir. Kimi kaynaklara göre Sümerlerden beri vardı, kimi kaynaklara göre ABD cinsel devrimi oldu ve sonrasında popüler hale geldi. Biz bu yazımızda tarihçesinden çok insani değerleri nasıl ayaklar altına aldığını anlatmaya çalışacağız. ABD’ye öğrenci olarak gelene kadar köleliğin Orta Çağ’ın bitişi ile ortadan kalktığını ve insanın özgürleştiğini düşünürdüm. Kölelik, bir insanın rızası olmadan başka birisi tarafından bir mal gibi alınıp her türlü istismara maruz bırakıldığı, düşünce ve eylem özgürlüğünün olmadığı, hatta Spartacüs dizisinde gördüğümüz üzere yarım kalan seksi tamamlamak için bile kullanıldığı, bugünden bakacak olursak tamamen gerici bir sistemdir. İnsan Hakları Beyannamesi yayımlandığından bugüne köleliliğin, insanın insan gibi yaşamasına karşı en büyük tehditlerden birisi olduğunu öğrendik. Bu insanlar, savaşta esir alınarak borçları karşılığında veya sadece karşı koyacak güçleri olmadığı için sahip olarak adlandırılan soylu sınıfı tarafından köleleştiriliyorlardı. Ancak bizim BDSM dediğimiz ve son yıllarda dünyanın birçok yerinde popülerliği artan bu terimde insanlar, bilinçli olarak, isteyerek bir başkasının kölesi oluyorlar. Türkiye de dâhil olmak üzere birçok ülkede BDSM propagandası içeren videolar üretiliyor, siteler açılıyor, bazı ülkelerde mazoşizm suç olmaktan çıkarılıyor, sosyal medya köle-sahip statüsüyle açılmış hesaplarla doluyor.

Neo-liberalizmin yarattığı “kalıplarını yıkan insanlık”, bunu kişinin rızasına indirgiyor. Doğu Perinçek, “duvar diplerinde çocuklara tecavüz ediyorlar, sonra da bu senin cinsel özgürlüğün, bunu savun, diyorlar.” demişti. İşte yine aynı kişiler, “bu senin hayatın, senin tercihin” diyerek köle olmayı dahi normalleştiriyorlar. Yani asırlardır özgürlüğü için beden ödeyen, mücadele eden insanlık, tüm duvarların yıkıldığı neoliberal düzende hür iradesiyle köle oluyor. Bir başkasını kendisinden üstün görüyor, sahibi veya sahibesi isterse konuşma ve hareket etme özgürlüğü dahi kısıtlanıyor, ceza veya fantezi amaçlı köpek tasından yemek yiyor. Hakaret veya şiddet yoluyla aşağılanıyor, hor görülüyor ve bundan zevk alıyor. Baskın olan diğer partner ise aşağılamaktan, can yakmaktan, kendini üstün görmekten haz duyuyor, zevk alıyor. Tahmin ediyorum Orta Çağ'da yaşayan köle sahipleri bile bu kadar ileri gitmemiştir. Gönüllü kölelik gibi gerici bir ilişki o zamanın yozlaşmış insan ilişkilerinde dahi yoktur. Şimdi bu yazıyı yazmamıza esas sebep olan ve benim de başından sonuna kadar içinde bulunduğum, katılımcılarına sorular sorduğum, sohbet ettiğim Dore Alley etkinliğine geçebiliriz.

Bu etkinlik her sene binlerce insanla düzenleniyor. Şehir dışından hatta başka ülkelerden gelen katılımcıları var. Katılımcıların neredeyse tamamı ya kedi, köpek kostümü giyiyor ya da statülerini belli eden birkaç parça deri kıyafet giyiyor. Kedi ve köpek kostümü giyenlerin tamamı sahipleri tarafından boyunlarından bir tasma ile bağlanıyor. Burada tanıştığım bir çiftten öğrendiğime göre, boynuna tasma bağlanan kişi, o tasmayı bağlayan partnerine para ödüyor, yemek ısmarlıyor, sahibi tarafından aşağılanıyor ve bundan zevk duyuyor. Diğer taraf ise tasma bağladığı kişiyi “köpek” diye çağırıyor.

Mesela tuvalet sırasında bir karışıklık olduğunda dahi, “şu köpeğin önü-arkası” diye tanımlama yapıyorlar. Neoliberalizmin yarattığı doyumsuz, sınırsız, cinsel haz ve tatminden başka bir şey düşünemeyen, etik kavramına uzak, insani değerleri tanımayan ve yalnızca kendi çıkarını, hazzını maksimize eden insan günün sonunda kendini “köpek” ilan ediyor. İnsanın insan gibi yaşamaktansa içindeki maymunu ortaya çıkardığı, kendisine dahi saygı duymadığı bir dönemin içindeyiz. Biz bunları eleştirdiğimiz zaman bize sunulan tek bir argüman var: “Bu onun tercihi, onun özgürlüğü.”

Bu anlayışın yarattığı insan modeli tüm insanlık değerlerini yitirmiştir. Kendisini insandan saymayan bir özgürlük anlayışını kabul etmiyoruz. Cumhuriyet Devrimi ağalığı, beyliği yıkmıştı. Her insanın birbiriyle eşit olduğu bir sistemi kurmayı hedeflemişti. Kendisini sahip, kral, tanrı/tanrıça olarak gören bir özgürlük anlayışını kabul etmiyoruz. Özgürlük anlayışı seks ve fetişlerin ötesine geçmeyenler bu söylediklerimizi kişisel hak ve özgürlüklerine bir saldırı olarak görüyorlar. Oysa biz bu insanların insanca yaşayabilmeleri için mücadele ediyoruz.

 

Güncel