I. KÜLTÜR VE KÜLTÜREL ETKİLEŞİM
Kültür kavramı çok sık kullanılsa da tanımı konusunda uzlaşılamamış kavramlardan biridir. İnsanın ve toplumun karmaşıklığı kültürün çok fazla anlamının olmasına sebep olmuştur. Bu anlam çeşitliliğinin bir nedeni de toplumların birbirleriyle olan etkileşimidir.
TDK’nin güncel sözlüğünde yer alan “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin” şeklindeki tanım en geniş kültür tanımlarından birisidir.
Eagleton kültürün geniş anlamını şöyle ifade eder:
“Kültür başlangıçta tümüyle materyalist bir süreci imlemiş, zamanla mecazi olarak tinsel meselelere kaymıştır. Buna bağlı olarak kelime, kendi anlam haritasını çıkarırken insanlığın kır yaşamından kent yaşamına, domuz besiciliğinden Picasso’ya, toprağı işlemeden atomu parçalamaya uzanan tarihsel değişimini de gözler önüne serer.” (Eagleton, 2005 )
Kültürel etkileşim ise kültürün bambaşka bir noktaya doğru gitmesidir. Toplumlar çeşitli yollarla kendi kültürlerini başka coğrafyalara taşıyabildikleri gibi, başka coğrafyalardan da kendi topraklarına kültürel değerler getirebilir hatta yeni bir kültür yaratabilirler.
Bu alışverişin başlıca yol ve yöntemleri şunlardır:
-Ticaret
-Keşifler ve seyahatler
-Savaş
-Turizm
-İletişim araçları
Bahçesaray Çeşmesi’ni bu bağlamda değerlendirirsek hem savaş yoluyla gerçekleşen etkileşimden hem de seyahatten söz edebiliriz.
II. AVRASYA MASALI’NIN BAŞLANGICI:
BAHÇESARAY ÇEŞMESİ’NİN KISA TARİHÇESİ
Rus şair Puşkin’in Güney Rusya’da sürgün döneminde yazdığı eserlerden biri olan Bahçesaray Çeşmesi sayesinde ünlenen bu çeşme Kırım Giray Han tarafından 1763 yılında yaptırılmıştır.
Çeşmenin üzerindeki kitabede Şeyhi’nin şu şiiri yer alır:
Yüzü güldü yine Bahçesaray’ın Hakk’a hamd olsun Cenâb-ı Hazret-i Kırım Giray’ın hüsn-i icâdı
Suya kandırdı etrafın hele bâzu-yı himmetle Dahî çok hayra sâidir olursa Hakk’ın imdâdı
Suyu buldu güzel tarh eyledi tab’-ı nezâketle Eğer var ise gelsin biz de gördük Şâm ü Bağdad’ı
Okur atşane-veş Şeyhî zebân-ı lüleden tarih Gel iç mâ âb-sâfî çeşme-i ayn-ı şîfâ-dâdı
Türkiye Türkçesiyle:
“Allah’a şan olsun! Güldü yine Bahçesaray’ın yüzü:
Düzenlendi akıllıca Büyük Kırım Hanı’nın lütfu.
Çevresine su verdi, sürekli gayreti sayesinde,
Ve isterse Allah, yapar daha iyi şeyler bile.
Buldu keskin zekasıyla suyu ve düzenledi güzel bir çeşme.
Kim denemek isterse, çıkar su oradan ve görür şunu:
Şam’ı da gördük Bağdat’ı da (ve) görmedik onun benzerini hiç!
Her susayana okur Şeyhi, bu çeşmenin ağzından şu sözleri:
Gelin ve için şifalı kaynağın en saf suyunu!”
Ebcet hesabına göre şiir 1177 sonucunu vermektedir. Bu da miladi takvime göre 1763/64 yıllarına denk gelmektedir.
Yine Bahçesaray Çeşmesi’nde İnsan suresinin 18. ayeti yazılıdır: “Aynen fîhâ tusemmâ selsebîlen” (Orada bir pınar ki Selsebil denir).
Selsebil özellikle Osmanlı mimarlığında cennet bahçelerinin birer yansıması olarak kabul edilir. Kökeni Roma’ya kadar uzanan bu yapılar saraylarda, kasırlarda, köşklerde ve yalılarda kullanılmıştır.
Çeşitli kaynaklara göre Bahçesaray Çeşmesi 1763 yılında Kırım Giray tarafından genç yaşta ölen eşi Dilara Bikeç için yaptırıldığı belirtilir. Puşkin’in eserinde ise bu genç kadının Leh asıllı Mariya Potoçka olduğu söz edilse de Puşkin yazdığı efsanenin uydurma olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Muravyov-Apostol’un 1820 Yılında Tavrida’ya Seyahat eserinde de Mariya Potoçka’dan değil Dilara Bikeç’ten söz edilmektedir. Prof.Dr. İvanoviç Kuleşov’a göre Polonyalı Graf.G. Oluzar’ın anıları söz konusu Mariya’nın Puşkin’in âşık olduğu Mariya Rayevski olduğunu belgeler.
1786-1787 yılları arasında Hansaray’ın başka bir köşesine yerleştirilir. Puşkin 1824 yılında Delvig’e gönderdiği mektupta çeşmeden şöyle bahseder:
“Bahçesaray’a vardığımda hastaydım. Âşık Han’ın diktirdiği tuhaf anıtı daha önce işitmiştim. Saraya girdim, harap haldeki çeşmeyi gördüm; paslı borudan su damla damla akıyordu.
Sarayı, içinde çürümeye terk edildiği metrukiyetten ve bazı odalarının yarı Avrupai tarzda yeniden düzenlenmiş olmasından duyduğum büyük bir hayal kırıklığıyla dolaştım” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020)
Gözyaşı Çeşmesi birçok sembolü içinde barındırır. Gözyaşlarını ifade eden kalp gözü keder ve hüzünle doludur. Çeşme’nin üst kısmından gözyaşları akarak ilk kurnayı kederle doldurur. Buradan taşan damlalar çift küçük kurnaya akmaya başlar. Çift kurnalar dolunca taşar ve bu kez tekrar ortadaki büyük kurnayı doldurmaya başlar. Buradan taşan su en alttaki delikten çıkar ve zemindeki spiralin (çark-ı felek) üzerinden geçerek yer altında kaybolur.
Sanat Tarihçisi Burhan Kurtulmuş’a Gözyaşı Çeşmesi birçok sembolü içinde barındırır. Çeşme’nin ana hattından akan su mermer haznelerde üç kere ayrılır, üç kere buluşur. Bu sürecin sonunda yekpare evyede su damlaları birbirine kavuşur.
Bahçesaray Çeşmesi tezyinatı dönemine uygun olarak bitkisel motifler palmetler ile örülüdür. Geç dönem sanatını yansıtan eser yapıldığı tarihin akımları ile örtüşmektedir. Tasavvufta yer alan 7 sayısı burada da kendisini gösterir. Çeşme’nin ana dökümüyle birlikte üç ayrılık üç kavuşma ve nihayet ile 7 dökümü vardır. Bu 7 dökümden geçen su 12 gözden dağılarak iki sarmal kanalda yeniden bir araya gelmektedir. Keza Çeşme’yi üç palmet alttan yedi palmet üstten kavramaktadır. Böylelikle su toplamda 40 harekette gözden kaybolur. Sağ ve solda bulunan sekizer madalyon on iki gözden süzülmektedir. Çeşme’nin süsleme matematiği 3’ler, 7’ler ve 40’lara atıf yapılacak şekilde düzenlenmiştir.
III. PUŞKİN’İN BAHÇESARAY ÇEŞMESİ ŞİİRİ’NDE TÜRK-İSLÂM ÖĞELERİ
Rusların en büyük şairlerinden biri olan Puşkin Güney Rusya sürgünü sırasında “Kafkas Esiri”ni, “Çingeneler”’i ve “Bahçesaray Çeşmesi”’ni yazar. Bahçesaray Çeşmesi 1824 yılında Vyazemski’nin ön sözüyle basılır. Eserin üçüncü baskısında Apostol’un seyahatnamesinden de bir bölüm konur.
Puşkin sözü edilen efsanenin gerçek olmadığını öğrenince eseri yayınlamaktan vazgeçer. Hatta Bahçesaray Çeşmesi’nin önsözünü yazan Vyazemski’ye 14 Eylül 1823’te yazdığı mektupta eserden şöyle bahsetmektedir: “Bahçesaray Çeşmesi, laf aramızda, adi…” (Kuleşov P. , 2000)
Böyle demesinin sebebi Puşkin’in hem kendi aşk hikâyesini yazması hem de arkadaşı Sofya’dan dinlediği Mariya Potoçka hikâyesinin gerçek olmadığını öğrenmesi üzerine yaşadığı hayal kırıklığıdır.
Yine Prof. Dr. Ivanoviç Kuleşov şöyle değerlendiriyor:
“Puşkin, Kırım Giray ve kaçırılan Polonyalı kız Pototskaya hakkındaki efsanenin, düşünce ürününden başka bir şey olmadığını pekâlâ biliyordu. XVIII.yüzyılın ikinci yarısında Tatarların Polonya’da istedikleri gibi at koşturmaları pek öyle kolay değildi. Efsanenin inandırıcılığının az olmasıyla ilgili olarak arkadaşlarıyla yaptığı tartışmada Puşkin’in benzer türevdeki sözleri bilinir. Poema’nın 3.basımına (1830), İ.M.Muravyev Apostol’un Tatarlarla bu konu üzerine yapmış olduğu sohbetleri yazdığı Tavreda’da Seyahat’ten özeti eklemesi boşuna değildir. Bu yalnızca bir efsanedir.” (Kuleşov P. , 2000)
Kaldı ki eserin ilk baskısında yer alan Vyazemski’nin önsözü bu efsanenin gerçek olmadığını ortaya koymaktadır:
“Tarihin kolay kanmaması gerekir, şiirde ise bunun tam tersi bir durum söz konusudur. Şiir genellikle tarihin hor görerek inkâr ettiğine değer verir. Ve şairimiz Bahçesaray efsanesini şiire mal ederken ve gerçeğe yakın düşüncelerle süslerken çok iyi yapmıştır; hem efsanelerden, hem de gerçeklerden fevkalade bir sanatkârlıkla faydalanmış olması daha da iyi…” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2018)
Puşkin’in bu şiirinde Lord Byron’un etkileri gözükse de, mekânlar Byron’daki gibi birer fon değildir. Yer yer kişilerin bile önüne geçer.
Şiir, Sadi’nin Bostan’ında geçen “İşittim ki güzel huylu Cemşit, bir çeşme başının üstüne şunu yazdırmış: Bizim gibi nice kimseler bu çeşme başında oturmuş , dinlenmiş, sonra gözlerini kapayarak gitmişler.” hikâyesinden bir epigrafla başlar, fakat Puşkin Dekabrist arkadaşlarına selam göndermeyi unutmaz. (Sadi, 1980)
“Benim gibi pek çoklarının
Yolu uğradı bu çeşmeye;
Şimdi birileri artık yok,
diğerleri de çok uzaklarda” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020)
Şiirde geçen ve Bahçesaray’a rengini veren Türk ve İslâm ögeleri de şöyledir:
- Giray Han- Hikâyenin öznesidir,
- Kehribar Çubuk ve Türk tütünü Rus halk şarkılarında da yer almaktadır:
“Kogda my byli na vojne” adlı halk şarkısındaki şu sözlerde “No ja ne dumal ni o čem, No ja ne dumal ni o čem, Ja tolʹko trubočku kuril S tureckim gorʹkim tabačkom. Ja tolʹko trubočku kuril S tureckim gorʹkim tabačkom.”
Savaştan ve acı Türk tütününden bahsedilir. Eserde o dönemki savaş hâli de yansıtılır. Giray Han düşüncelidir. Ruslar, Lehler, Cenevizliler ve iç karışıklık korkusundan söz eder Puşkin:
“Yine savaşla mı gidecek Rus’a?
Neler kurguluyor, kim bilir bunu?
Belki Lehistan’ı boğacak yasa
İntikam hissi mi kalbini yakan?
Askerin içinde fitne mi sezer?
Dağlılar mı yoksa onu korkutan?
Ya da her dem sinsi Cenevizliler?” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020)
Yine şiirin devamında gönlünü gâvura mı kaptırdı yoksa diyerek Müslümanlık ve Hıristiyanlık ayrımını gösterir.
Puşkin Giray Han’ın haremdeki hayatını da seranın camlarında yaşayan Arap çiçeklerine benzetir. Yine ona göre Sarayda saatler ağır aksak ilerler. Doğu ve Batı kültürlerindeki zaman kavramıyla ilgili ayrımı Ahmet Hamdi Tanpınar Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde alafranga ve alaturka saat ikilemiyle gösterir.
Puşkin’in eserinde şadırvanların çağlayan sesi yine özellikle Osmanlı mimarisinde yer alan çeşmeleri çağrıştırır. Bu çeşmeler cennetin birer yansımasıdır.
Bahçesaray Çeşmesi’nde Kur’an’a da atıflar vardır:
“… Han’ın bir emri
Mukaddes Kur’an'ın bir öğüdünden
Sövgüye, siteme, nefrete karşı
övgüye, ricaya, minnete karşı
Hor gören acı bir alaya bile
Hatta en tekinsiz olaya bile
taş bir heykel gibi aldırışsızdır.” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020)
Puşkin’in atıf yaptığı sureler ise Furkan ve Lokman sureleridir:
“Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, 'selâm' deyip geçen kullardır” (Furkân, 63. ayet)
“Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme; unutma ki Allah gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez.” “Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme; çünkü seslerin en çirkini eşeğin -anırmasıdır.”(Lokman, 18.ayet)
Harem hayatının elbette bir diğer kahramanı Hadım Ağa’dır. Han’ın kızlarından Hadım Ağa sorumludur. Puşkin’in yukarıda bahsettiği öğüt Hadım Ağa’nın sadakatini betimlemektedir. Berrak sular, ipek halılar, misk kokan şerbetler Doğu’nun simgeleridir.
Puşkin şiire Tatar Şarkısı’yla devam eder:
“Gözyaşı ve hüznün karşılığında
Gökler insanlara nimet de verir
Ne kadar mutludur yaşlılığında
Mekke’yi gözüyle gören bir fakir” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020)
Yine aynı şarkıda ölümle Tuna kıyısına şan vermekten söz eder şair. Savaş ve ölüm vurgusu Türklerin simgeleri arasındadır ona göre.
Mariya ve Giray Han’ın aşkı anlatılırken kutsal emanetlerden, ilahi hislerden söz edilir. Ancak daha belirgin olarak kullanılan imge bülbüldür.
“Gölgeyle kapandı gece inince,
O tatlı ovalar şimdi büyülü.
Uzaktan duyarsın sesler dinince
Defne ağacında öten bülbülü.” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020)
…
“Geceyi ısıtan kor nefesiyle
Şeyda bülbül ağlar gülünden ayrı.” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020)
Şiirde sakinlik, dinginlik ve huzurdan bahsedilir. Puşkin’in gözünde Doğu sakinliktir.
“Doğu’da karanlık ufuklar engin,
Geceler bir başka güzel bu yerde!
Ne kadar sakindir, ne kadar dingin
Peygamber ümmeti bu gecelerde!” (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020)
Puşkin eserinin sonunda Gözyaşı Çeşmesi’ni şöyle bitirmektedir:
…
Mermerden bir çeşme yaptırdı
Giray Sarmış üzerinde haçı yarım ay (Şüphesiz bu simge fazla cüretkâr Cahil cesareti edilmez inkâr)
Çok masum yapıyı bozarken zaman
Henüz silememiş kitabesini
Duyarsın mermerde içli sesini:
Garip çizgilerin tam ortasından
Su, soğuk gözyaşı misali damlar
Acı hikâyeyi anlatır yine
Zamana aldırış etmeden akar (Puşkin, Bahçesaray Çeşmesi, 2020) Burada dikkat çeken bir imge de yarım ay ve haçın birlikte olmasıdır.
Puşkin şiirde Tatarları halkların kırbacı olarak tanımlar. Tatarların korkunç akınlarından sonra şölenler yaptığından söz eder. Bu da Türklerin savaşçı özelliklerine bir atıftır. Şiirde bahsedilen, sular, kırmızı güller, kehribar tespihler, mezar taşları, eserde yer alan diğer imgelerdir.
IV.SONUÇ
Osmanlı ve Çarlık Rusya’nın Kırım’da ve Kafkasya’da savaştığı yıllarda Puşkin Batılı oryantalistlerden farklı bir şekilde bir Türk imgesi yaratmıştır. Byron etkisine rağmen Doğu ve Doğululuk onun için bir fon, bir oyun veya merak değildir.
Puşkin’in yarattığı “Bahçesaray Çeşmesi” masalı savaş koşullarına, iki imparatorluğun karşı karşıya olmasına rağmen bir Avrasya masalına dönüşmüştür.
Bu eser aynı zamanda bölgemizdeki Türk etkisinin dışardan bir gözlemidir. Puşkin’in âşk hikâyesi Giray Han ve eşi Dilara Bikeç’le bütün bir coğrafyanın ortak masalı haline gelmiştir. Bu fikrimizi, Sadi’nin hikâyesinin epigraf olarak kullanılması, Puşkin’in hem Bahçesaray Çeşmesi’nde hem de diğer eserlerinde yarattığı Türk imgesi, Çeşme’nin üzerindeki haç ve ay ayrıca Giray Han’ın çeşmeyi İranlı bir taş ustasına yaptırması ve Puşkin’in bunun üzerine şiir yazması desteklemektedir.
Türkler bu masalın kahramanı öznesidirler. Puşkin’in şiirinde Türk ve Müslüman ögeleri kullanması yalnızca oryantalist bir meraktan kaynaklanmamaktadır. Çarlık Rusya’sı için Türklerle savaşmak bir onur sayılmaktadır. Puşkin’in Türklere Batılı Oryantalistlerden farklı yaklaşmasında bu anlayış da etkili olmuştur.
Türk-Rus ve İran halklarının kültürel birikimi ve bu kültür dairelerinin yarattığı atmosferle ortaya böyle eşsiz bir eser meydana gelmiştir. Bu eser, savaş acılarını, hüzünleri ve mutlulukları da içinde barındırmaktadır.
Bahçesaray Çeşmesi kültürel etkileşimin en yoğun ve özgün örneklerinden birisidir. Hikâyenin hatta hikâyelerin (hem Mariya Potaçka’nın hikâyesi, hem Giray Han hem de şairin yaşamı) karmaşıklığı ve canlılığı tam da yaşadığımız coğrafyanın yansımasıdır. Paslı, bakımsızlık içinde bir Çeşme’yi Puşkin doğru bir şekilde renklendirmiş, karakterleri en iyi şekilde yansıtmış ve Doğuluların en güzel masallarından birini yaratmıştır.
V. KAYNAKÇA
Eagleton. (2005 ). Kültür Yorumları. T. Eagleton içinde, Kültür Yorumları (s. 10). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Eagleton, T. (2005). Kültür Yorumları. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Kuleşov, P. (2000). Puşkin. P. Kuleşov içinde, Puşkin (s. 116). İstanbul: MULTILINGUAL Yayınları.
Kuleşov, P. (2000). Puşkin. P. Kuleşov içinde, Puşkin (s. 117). İstanbul: MULTILINGUAL Yayınları.
Puşkin. (2018). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 36). İstanbul: Ötüken Yayınları.
Puşkin. (2020). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 26). İstanbul: Ötüken Yayınları.
Puşkin. (2020). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 40). İstanbul: Ötüken.
Puşkin. (2020). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 61-62). İstanbul: Ötüken.
Puşkin. (2020). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 44). İstanbul: Ötüken.
Puşkin. (2020). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 47). İstanbul: Ötüken.
Puşkin. (2020). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 52). İstanbul: Ötüken.
Puşkin. (2020). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 53). İstanbul: Ötüken.
Puşkin. (2020). Bahçesaray Çeşmesi. Puşkin içinde, Bahçesaray Çeşmesi (s. 61-62). İstanbuş: Ötüken.
Sadi. (1980). Bostan ve Gülistan. Sadi içinde, Bostan ve Gülistan (s. 45). İstanbul.