Yayımladığımız belge, Basın Yayın Umum Müdürlüğünün, Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu hakkındaki raporunu içeriyor. Rapor, 17 Şubat 1944 tarihinde Server İskit tarafından kaleme alınmış ve bir gün sonra, 18 Şubat tarihinde Selim Sarper imzasıyla Başvekâlet’e gönderilmiş.
Rapor, Necip Fazıl hakkında geleceğe bir uyarı niteliği taşıyor. Necip Fazıl’ın, hem İslamcı hareket hem de milliyetçi/muhafazakâr hareket üzerinde, özellikle 1943’ten itibaren yaratacağı etkiyi, raporu hazırlayanların erken bir tarihte tespit ettiğini söylemek yanlış olmaz.[1]
Türk Sağı, Ahmet Kabaklı, Erol Güngör, Arvâsî ve Necip Fazıl gibi ideologların Türk-İslam sentezci teorilerini benimseyerek İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’in milliyetçiliğinden uzaklaşmıştı. Türk Sağının Türk-İslam sentezci ideolojisi onu, Atatürk devrimciliğinden ve milliyetçiliğin ilerici, devrimci programından ve ideologlarından koparmıştı. Necip Fazıl’ın üstlendiği rol, bu başkalaşımda önemli bir yer tutuyor.
Necip Fazıl’ın rolü sadece bununla sınırlı değil. Rapordan da anlaşılacağı üzere cumhuriyetin devrimci birikimi Necip Fazıl’ı daha çok “dini propaganda, İslamî propaganda” düzleminde toplumda yaratacağı etki üzerinden yorumluyor. Daha çarpıcı olan ise şu: Necip Fazıl, sömürgeci bir devlete hizmet etmekle suçlanmaktadır. Üstelik bu, raporda, iki yerde vurgulanmıştır. Vurgulardan, bu devletin İngiltere olduğu anlaşılıyor: “sömürgelerinde, dominyonlarında milyonlarca İslam bulunan bir devletin politikasına dayanan bir hareket ve çabalama güttüğü…”
Necip Fazıl’ın, belirlediği düşmana karşı yabancı bir devlete dayanma siyaseti onun karakterini yansıtan belli başlı özelliklerden biri. Soğuk Savaş döneminde, komünizm “düşmanına” karşı Amerika’yı da savunmuş, Amerikan politikasına dayanan bir hareket ve çabalama da gütmüştür: “Amerika bugün Moskof dünyasına karşı bir D.D.T makamındadır. D.D.T haşerelere sıkmak için kullanılır (…) Amerika’yı ‘evine dön, defol’ diye koğmaya çalışmak, Moskofa ve komünizmaya buyur etmek ve mikrop hesabına D.D.T’yi kırmaktır.”[2]
Amerikan politikasını korumak, Soğuk Savaş döneminde, Necip Fazıl’ın en önemli göreviydi ve bu bakımdan Büyük Doğu dergisi, karşı devrimci düşüncenin merkeziydi.
“Ya Amerika’yı tutacaksınız ya Sovyet Rusyayı; ya demokrasiyi ya komünizmayı… Bunlardan birine temayül derhâl ve kat’i olarak öbürüne aykırılık manasına gelir. Onun için en küçük Amerikan aleyhtarlığı, hangi zaviyeden olursa olsun, Sovyetleri desteklemek diye anlaşılır. Bu yüzden komünizmaya zıt bir dünya görüşü kerhen de olsa, Amerikan politikasını korumakla mükelleftir.”[3]
Dikkat edilirse Necip Fazıl, bu kısa alıntılarda Amerikan taraftarlığını, yarattığı “düşmana” karşı mücadelenin arkasına sığınarak yumuşatmaya çalışmakta. Bu tavır da Necip Fazıl’ın karakterini belirleyen bir başka özellik. Rapordaki, “maksadını Atatürk adiyle maskeliyor” tespiti, bu bakımdan dersler taşıyor.
Necip Fazıl sadece komünizme değil, Kemalizme ve cumhuriyet gibi çağımızın ilerici değerlerine de düşman. Hatta “millî kurtuluş hareketimiz” de onun düşmanlığından payını alıyor; toplam olarak devrime düşman bir mevzide konumlanıyor. Şu satırları çarpıcıdır:
“Sanki Millî Kurtuluş hareketi Türk’ü düşman elinden kurtarıp, ondan bin kere beter bir eşkıya çetesi elinde hem ruh ve hem madde planında tahrip etmek fikrinden doğmuş gibi, bugün vatan uzviyetinde beyin, kalb, ciğer, böbrek ve mide, hangi illet varsa hepsi birden işte Halk Partisinin açtığı bu zemin üzerinde biten, haşhaşından zakkumuna kadar zehirli otlar yüzünden meydana gelmiştir.”[4]
Aslında bu satırlar, “Kurtuluş Savaşını keşke İngilizler kazansaydı” gibi sapkın fikirlerin kaynağını da açıklıyor.
Raporda da vurgulandığı üzere, Necip Fazıl’a göre cumhuriyet, “dalkavukluk, iltimas, hırsızlık, rüşvet, fuhuş, içki, kumar, hile, yalan, riya, nefret, şüphe, istihza, kargaşalık” kaynağıdır. Fazıl cumhuriyet devrini, “bütün Türk ve fikir hayatında bahtsız hengame” olarak görmektedir. Zaten Gençliğe Hitabe’sinde de cumhuriyeti, "işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayet”[5] olarak değerlendirmişti.
Necip Fazıl’ın cumhuriyet ve komünizm düşmanlığı bir tutarlılık taşıyor. Çünkü Necip Fazıl, 20. yüzyılda, yüzyılımıza da taşınan bütün gerici fikirleri, siyasete damga vuran bir ideolojik örüntü içerisinde ustaca işlemesini bilmiş; Fazıl’ın Başyücelik Devleti distopyası siyasi yörüngesini de çizmiş ya da siyasi yörüngesi, son tahlilde, bu gerici devlet düzeni düşüyle sonuçlanmıştır.
Rapor, Necip Fazıl’ın özellikle 1960’lardan sonra daha iyi anlaşılacak olan siyasi amacını, sonuç bölümünde, tartışmaya yer bırakmayacak bir berraklıkla açılıyor:
“Türk Devrimini bayağılaştırmakta (…) büyük Türk cemiyetini bozuk, düzensiz göstermekte (…) Türk milletini, gençliğini rejimine, kendine inanmaktan uzaklaştırmaktadır.”
Raporun aslı Başbakanlık Cumhuriyet Arşivindedir (86-570-4).
[1] Necip Fazıl “O ve Ben” kitabında hayatını üç döneme ayırıyor. 1943 sonrası hayatının üçüncü dönemidir ve özellikle bu dönemde Necip Fazıl düşüncesi, karşı devrim tarihinde önemli bir yere sahip olacaktır. Bkz. Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul: 2011.
[2] Necip Fazıl Kısakürek, Hadiselerin Muhasebesi 1, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul: 2009, s.156.
[3] Necip Fazıl Kısakürek, Başmakalelerim 2, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul: 1995, s.224.
[4] Necip Fazıl Kısakürek, Çerçeve 6, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul: 2010, s.7.
[5] Gericiliğin Üstadı Necip Fazıl, Bilim ve Ütopya, sayı 225, Mart: 2013, s.1.