Bir süredir özgürlüğün sanal dünya üzerinden tanımlandığını saptıyoruz. Bu tanım, özgürlüğü, her türlü denetimden ve kısıtlamadan muaf bir içerikle üretiyor. Yapılan, özgürlüğün yeniden üretimidir.
Özgürlüğün yeniden üretiminde sanal dünyayı merkez alan bir tanımlama emperyalist sistem açısından gerekliydi. Bunun nedeni, kapitalizmin şafağında burjuva ideologlar tarafından üretilen özgürlük tanımlarının ve onun çeşitli biçimlerinin, bütün geriliklerine rağmen, sanal dünyanın ortaya çıkardığı hegemonik duruma yanıt vermekten uzak olmasıdır. Çünkü burjuva özgürlükleri de, son tahlilde, kapitalist formasyonun sınırlarıyla kısıtlıdır. Oysa sanal dünya, kısıtlamasız, denetimsiz, daha geri bir özgürlük tanımına ihtiyaç duyuyor. Bu bakımdan, sanal dünyanın özgürlüğünü, ne kapitalizmin işleyiş yasalarıyla kısıtlanmış olan özgürlükler ne doğal özgürlük ne negatif özgürlük ne ahlakî özgürlük ne de politik özgürlük karşılayabiliyor. Sanal dünya, bütün bu özgürlük kalıplarına sığmamaktadır.
Hobbes, insanın bencil olduğunu ve güçlü bir yapı tarafından dizginlenmesi gerektiğini söylemişti. Çünkü insan dizginlenmezse birbirinin gözünü oyardı. Hobbes’a göre özgürlük, bu dizginleme eylemiydi. Hobbes’un özgürlüğü, Avrupa’da feodal parçalanmışlığın çözüleceği ve kapitalizmin merkezî bir yapı olarak yükseleceği çağın biraz öncesinde üretilmişti ve bu çağın dinamikleriyle uyumluydu. Sanal dünyada üretilen özgürlük ise insanın değil insanı dizginleyen her “şeyin” dizginlenmesini ve insanların birbirlerinin gözünü oyabilmesini içeriyor.
Sanal dünyanın özgürlüğüne, kuşkusuz, insanın bireyselleşmesi, bütünselleşmesi ve kendini gerçekleştirmesi arzusu zemin oluşturdu. Çünkü sanal dünya, bu arzu için, büyük olanaklar sunmaktadır. Ancak bu arzu iki yönlü işlenebilirdi. Biri, emperyalizmin, özgürlüğü sistemle bağdaşıklaştırdığı bir içerikle. Özgürlüğün yeniden üretiminin ideolojik çerçevesini bu içerik belirlemektedir. Diğeri ise, sanal dünyanın, insanın kendini gerçekleştirme ve bütünselleşme arzusuna gerçek anlamda hizmet edeceği bir içerikle. Yani sanal dünyanın, entelektüel, estetik, duygusal ve toplumsal birçok veçheyi beslemesi ve alternatif bir özgürlük tanımıyla çerçevelenmesi…
Bu bağlamda, iki tür özgürlük tanımının -ki bunlardan biri yeniden üretilmiştir- sanal dünyada karşı karşıya geldiğini söyleyebiliriz. Bu tanımlardan biri doğru, biri yanlış. Çünkü somut bir durumda, farklı içeriklere sahip aynı kavramın, aynı anda doğru olması mümkün değildir. Bu yüzden işe, özgürlük diye üretilen özgürlüksüzlükle yüzleşerek başlamak gerekiyor. Sanal dünyanın hegemonik yapısı, insanın her türlü çağdaş değer ve yargılardan soyunmasını dayatıyor. Bu değer ve yargıları önceleyen her türlü kısıtlama ve denetim, savaşılacak düşman kategorisindedir. Oysa özgürlük, “kısıtlamalardan kurtuluş” anlamına gelmiyor. Marx özgürlüğün, kısıtlamalardan kurtuluşla değil yeni güçlerin yaratılmasıyla geldiğini söylemişti.
Sonuç olarak, sosyal medyada yeniden üretilen özgürlükle mücadele biçimlerini yaratmak (hem devlet hem toplum açısından), bu özgürlük tanımını aşmanın biricik yöntemidir. Çünkü özgürlük, bu bağlamda, nesnel durumun farkına varıp onu aşma mücadelesinin ürününden başka bir şey değildir.
* * *
2022 senesinde yayın yelpazemizi genişleteceğiz. Özel sayılar ve özel konulara ayrılmış kitaplar yayımlayarak okurlarımızın birçok alanda daha fazla derinleşmelerine kapı aralayacağız. Ayrıca, Teori’yi dijitalde okumak isteyen okurlarımıza, yüksek teknolojik üretimle hazırlanmış bir dergi sunarak okuma kolaylığı sağlayacağız.
İyi seneler.