Mayıs 2021 tarihli 376. sayımızda yer verdiğimiz "İngiltere’nin Montreux’yü değiştirme planı (1945)" yazısını ve belgelerini yayımlıyoruz.
İngiliz Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcısı Sir Harold Orme Garton Sargent 1945’te askeri makamlara yazı ekinde bakanlıkta hazırlanmış memorandum taslağı gönderdi. 1 Sargent’in ifadesiyle memorandum Rusya’nın Boğazlar rejimiyle ilgili yeni talepleriyle ortaya çıkan durumu aydınlatmak ve yeni durum karşısında hükümete tavsiye oluşturma amacı taşıyordu.
Sargent’in yazısında İngiltere’nin iki temel sorunla karşı karşıya olduğu söylenir: Savaş sonrası uluslararası sistemin mekanizmalarının nasıl işleyeceği henüz netleşmemişti; Rusya, Potsdam’da kendisinin Boğazlardaki çıkarlarıyla İngiltere’nin Süveyş Kanalı’ndaki çıkarlarının benzer olduğunu ileri sürmüştü ve bu görüşünü hâlen de koruyordu. Yazıda “Kendi payımıza, arzu edilebilecek tek çözümün Boğazların bir şekilde uluslararasılaştırılması olabileceğini düşünüyoruz” deniliyor. Böylece savaş sonrasında Boğazların uluslararasılaştırılması yeniden gündeme geliyordu.
İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri, Postdam’da Boğazların uluslararası garanti altında savaş ve barış zamanlarında tüm milletlerin ticaret ve savaş gemilerine açık olmasını önermiş, Birleşik Devletler, Boğazlar bölgesinin askerden arındırılmasını da gündeme getirmiş fakat Sovyetler Birliği kabul etmemişti.
Memorandum taslağında, Potsdam’da Montreux’nün günün koşullarına uygun olarak yenilenmesinde ve üç devletin Türkiye’nin de katılımıyla bunu müzakere etmekte uzlaştıkları hatırlatılıyordu; aynı zamanda İngiltere ve ABD’nin görüşlerinin Sovyet görüşüyle uzlaştırılamayacağını tespit etmiştir. Memorandumda Rusya’nın talepleri karşısında Türkiye’nin muhtemelen Majestelerinin Hükümetine ve ABD’ye destek için resmen başvuracağı belirtiliyor. Hatta ön görüşme yapılmış, ardından Türkiye’nin Londra Büyükelçisi
Ankara’ya gitmişti. İngiliz Dışişleri Bakanlığı memorandumu, bu süreçte hükümete yardımcı olmak amacıyla kaleme alınmıştı. Memorandumda Rusya’nın yeni politikaları ve yaratacağı ihtilaf hakkında geniş tahliller yer alıyor. İngiliz Dışişleri Bakanlığının Montreux’yü değiştirme projesinin hangi genel politika çerçevesinde gündeme getirildiği, memorandumun aşağıdaki cümlelerinde görülür:
“Rusya’nın bir üs talebine açıkça karşı çıkabilir ve uzlaşma için tüm yapabileceğimizin Yalta ve Potsdam’da önerildiği gibi mevcut Boğazlar Konvansiyonunun revizyonu olabileceğini söyleyebiliriz. Böylece barış zamanında olduğu gibi savaş zamanında da Rusya’ya Boğazlardan savaş gemisi geçirmesine izin vermek, şu andaki gibi Boğazların mevcut savunmasını Türkiye’ye emanet etmek olacaktır.
“Eğer gerçekleştirilebilirse, bizim görüş açımızdan bu çözümün en iyisi olacağına çok az şüphe olduğu görünüyor; Ege’yi domine ettiğimiz ve Yunanistan ve Türkiye’de etkide bulunabildiğimiz sürece, Rusya bizim Akdeniz iletişimimizi fiziken tehdit edecek pozisyonda olmayacaktır. İlaveten Yunanlar ve Türkler Rusya’ya göğüs germeye hazır olduğumuzu düşünecek ve bu sayede tüm dünyada küçük milletler cesaretlenecek ve yeni Dünya Organizasyonuna büyük bir güvenle girebilecektir.”
Memorandum, Rusya’nın Süveyş Kanalı’yla Boğazlar arasında kurduğu paralelliği inceledikten sonra Boğazların uluslararasılaştırılmasına geçer ve bunun, Boğazların hâlihazırda olduğu gibi Türkiye’nin kontrolünde olması ile Rus kontrolünün inşa edilmesi arasında ara çözüm olduğunu ileri sürer. Memorandumda şu cümle yer alıyor: “Bu Başkan Truman’ın Potsdam’da önerdiği şeydir ve bununla irtibatlı olarak askerden arındırmayı ifade etmiştir.” İngiliz görüşüne göre Rusya, taleplerinin hayata geçmeyeceğini anlarsa Boğazların uluslararasılaştırılmasına rıza gösterebilecektir. Türkiye tarafıyla ilgili de memorandumda şu bilgi yer alıyor:
Türk Dışişleri Bakanı, 11 Ağustos’ta İngiliz Büyükelçisine, Türkiye’nin egemenliğini bozmayacak bir uluslararasılaştırmaya prensip olarak karşı çıkmadığını söylemişti. Ayrıca Türk Hükümeti, İngiliz ve Amerikan büyükelçiliklerine, yazılı olarak, Başkanın önerisini sadece Türkiye’nin egemenlik ve güvenliği şarta bağlanmaması koşuluyla onaylayabileceğini bildirmişti. Türkiye’nin açıklamaları Londra’da bile o derece şaşkınlıkla karşılanmıştır ki, İngiliz Dışişleri Bakanlığı, uluslararasılaştırma kavramının gerek Türkiye gerekse Amerika Birleşik Devletleri tarafından tam olarak anlaşılmadığı sonucunu çıkarttı.
Mısır için yarattığı risklere rağmen memorandum Boğazların uluslararasılaştırılması için üç alternatif ortaya koyar.
1- Boğazların, ABD’nin de temsil edileceği, İstanbul’da kurulan bir komisyonla uluslararasılaştırılması. Memorandum, bu teklifin Türkiye tarafından peşinen reddedileceğini düşünmemek gerektiğini, fakat Süveyş için aynı sistemin kendileri tarafından kabulünün imkânsız olabileceğini söylüyor.
2- ABD dâhil Büyük Güçlerin garantisi altında Boğazların tam olarak askerden arındırılması. Memoranduma göre ABD’nin de imzalaması dışında bu seçenek büyük ölçüde Lozan’ın tekrar edilmesi olacaktı. Ayrıca askerden arındırmayı Türklerin, kendilerine dayatılan ve Montreux’de kurtuldukları bir millî aşağılanma olarak gördükleri de belirtiliyor. Truman’ın önerisi de bu kapsamdadır fakat memoranduma göre öneriyi üzerinde yeterince derinlikli düşünmeden ortaya atmıştı. Memorandumda bu çözümün Türklerin kendi evinin sahibi olmayacağı ifadesi de kullanılmıştır.
3- Büyük güçlerin bazıları veya tamamının bölgede üstler kurması yoluyla Boğazların uluslararasılaştırılması. Boğazlarda Rus üssü, müttefikler için de hiç de tercih edilecek düzenleme değildir.
Sargent bu sefer 5 Eylül’de yine yazı ekinde Montreux’nün yerini alacak bir konvansiyon taslağı gönderdi. Kendisinin de belirttiği gibi taslak, memorandumdaki 2 no’lu uluslararasılaştırma yöntemini, Amerikalıların önerdiği askerden arındırmayı benimsiyordu.
Sargent taslağın ham halde olduğunu, müttefiklere göndermeden önce üzerinde çalışılması gerektiğini yazmıştı.
Aşağıda taslağı ve Türkçe çevirisini sunuyoruz. Metnin çevirisindeki katkıları için Erdem Ergen’e teşekkür ederiz.
Konvansiyon taslağı, Boğazların uluslararası bir komisyon tarafından yönetilerek uluslararasılaştırılmasını, Lozan Anlaşması’nın boğazları askerden arındıran maddelerinin tekrar yürürlüğe sokulmasını, Boğazlardan savaş gemisi ve askerî uçakların geçişinin serbestleştirilmesini öngörüyor.
Sargent’in 27 Eylül tarihli başka bir yazısından, Amerikalı meslektaşlarınca İngiliz Dışişleri Bakanlığı yetkililerine Washington’da henüz kesinleşmiş kararın bulunmadığı bilgisinin aktarıldığını öğreniyoruz.4 Yine de İngiltere’nin Boğazların uluslararasılaştırılmasının kendileri için en uygun düzenleme olacağı tespiti, Boğazlar Sorununda emperyalist çıkarların tanımlanması açısından önemli. Aşağıdaki taslak, Boğazlar üzerindeki emperyalist çıkarların İkinci Dünya Savaşı sonrasında da, masaya getirilmemiş olsa bile, raflardan indirilmeye hazırlanıldığını, İngiltere’nin Montreux’yü yürürlükten kaldıracak plan üzerinde bürokrasinin en üst düzeyinde çalıştığını gösteriyor.
Belgenin aslı İngiliz Ulusal Arşivindedir.
(NA CAB 80/97/97-98)
***
Yeni bir boğazlar konvansiyonu faal maddeler taslağı
I- Yüksek imzacı taraflar, bundan sonra genel olarak Boğazlar ifadesiyle anılacak olan Çanakkale Boğazı’nda, Marmara Denizi’nde ve İstanbul Boğazı’nda denizden ve havadan transit ve seyrüsefer özgürlüğünü kabul eder ve doğrularlar.
II- Bu özgürlüğün uygulanması, bundan böyle işbu konvansiyonun hükümlerince düzenlenecektir.
III- Boğazlar üzerinde askerî ve sivil amaçlı uçakların uçuş hakkı,
i- Boğazların dar kısımlarının her iki yakasında 5 kilometrelik genişliğindeki bölge şeridi üzerinde uçuş özgürlüğünü,
ii- Zorunlu iniş durumundaysa Türkiye karasularının kıyı veya denizlerine iniş özgürlüğünü kapsar.
IV- Transit ve seyrüsefer özgürlüğü savaş ve ticaret gemisi olup olmadığına bakılmaksızın tüm gemiler, askeri veya sivil olduğuna bakılmaksızın tüm uçaklar tarafından kullanılacaktır.
V- Bununla birlikte savaş gemileri ve askerî uçakların; hasar, deniz tehlikesi veya zorunlu iniş durumları dışında Boğazlardan veya Boğazlar üzerinden direkt geçiş yapması gerekmektedir. Denizaltılar suyun yüzeyinden geçiş yapmalıdır.
VI- Madde VIII’de öngörülen koşullar dışında, Boğazlarda savaşa yol açacak eylemlerde bulunulamaz, savaş durumundaki haklar kullanılamaz.
VII- Boğazlar bölgesi, serbest geçişi ve seyrüseferi her türlü engelden azade tutmak amacıyla, Türkiye’yle Lozan’da 24 Temmuz 1923’te imzalanan Barış Anlaşması’nın parçasını oluşturan Boğazlar Hakkında Konvansiyonun 4 ila 8. maddelerindeki şartlara uygun olarak askerden arındırılacaktır. Bölgenin askerden arındırılmış statüsü, VIII ve IX. maddelerde öngörülen koşullar haricinde, savaş zamanında veya barış zamanında muhafaza edilecektir.
VIII- Türkiye, saldırıya uğraması durumunda, sadece dost gemi ve uçaklarına gerekli ihbarda bulunulması üzerine özgür geçiş hakkı verme zorunluluğu istisna kalmak koşuluyla, Boğazların savunmasını sağlamak amacıyla tüm hakkını geri kazanacaktır. Benzer koşullarda aynı özgürlüğü, bu konvansiyon şartları altında askerden arındırılabilecek Yunan adalarıyla ilgili olarak Yunanistan da kazanacaktır.
IX- Türkiye kendisini yakın bir saldırı tehdidi altında gördüğünde, Boğazlara yeniden asker konuşlandırma yetkisi için Dünya Güvenlik Konseyi’ne başvurabilir. Benzer koşullarda bu konvansiyon şartları gereğince askerden arındırılmış Yunan adalarıyla ilgili olarak Dünya Güvenlik Konseyi’ne aynı başvuru hakkı, Yunanistan tarafından kullanılabilir.
X- Bu konvansiyonun şartlarının denetim ve uygulamasının sağlanması ve gemi ve uçakların varış bildirim süreleri, uyulması gereken karantina kuralları ile kılavuzluk, fenerler ve römorkör gibi doğrudan verilecek hizmetlerden tahsil edilecek ücretler hakkında ortaya çıkacak olası sorunları çözümlemek üzere İstanbul’da Boğazlar Komisyonu adıyla uluslararası bir komisyon kurulacaktır.
XI- Komisyon yetkisini Dünya Güvenlik Konseyi’nden alacak ve görevini boğazların sularında icra edecektir. Görevleri VIII ve IX. maddelerde öngörülen koşullarda askıya alınacaktır.
XII- Komisyon, başkanlığını yapacak Türkiye’nin temsilcisi ile bu ülkeler işbu konvansiyonun imzacısı olduğu kadarıyla Büyük Britanya, Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan ve Yugoslavya temsilcilerinden oluşacaktır. Bu ülkelerin her biri temsil hakkını adı geçen Konvansiyonu onaylamalarından itibaren kazanacaklardır.
XIII- İşbu Anlaşma San Francisco’da 26 Haziran 1945’de imzalanan Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde ortaya çıkan tarafların hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecek ve savaş zamanında adı geçen Sözleşmenin şartlarından kaynaklanan işbu Anlaşmanın taraflarının statüleriyle ilgili tüm koşullara tabi olacaktır.