Merakla beklenen 2024 Paris Olimpiyat Oyunları skandallarla başladı. Nasıl başlarsa öyle bitermiş. İnşallah öyle olmaz. Olan da unutulmaz, kayda geçer…
Modern Olimpiyatlar, bir Fransız soylusunun girişimiyle 1896’da Atina’da başladı. Batı dünyası yaygınlaşan kapitalizmin nimetleri ile yeni bir çağın, Güzel Çağ’ın (La Belle Époque, Güzel Çağ; genellikle 1871-1914 arasındaki, Fransa ve Avrupa tarihindeki döneme verilen isimdir.) keyfini çıkarırken, hızla gelişen Almanya’nın İngiltere-Fransa ile rekabetinin büyük bir savaşa doğru yöneldiğini gören, hisseden sağduyulu insanlar, barışın korunması için çareler aramaya koyuldular. Savaş tamtamlarının seslerinin yükseldiği koşullarda, Baron de Coubertin, Olimpiyat Oyunları'nı gerçekleştirdi. .
Farklı milletlerden insanlar barış koşullarında bir araya gelecek, kırıp dökmeden, itişip kakışmadan yarışacaklar, kaybeden kazananı kutlayacaktı. Fikir tuttu, proje Atina’da hayata geçirildi. Slogan “Citius altius, fortius” (daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü), amblem ise 5 kıtayı, bütün milletlerin bayraklarındaki renklerden en az birini temsil eden içe geçen 5 renkli halka idi.
İnsanlar rengine, inancına, milliyetine vb. bakmadan yarışacaklardı. Spor esas olacak, ayrılıkları ifade edecek siyasal çıkarlar bir kenarda tutulacaktı. Anlayış benimsendi, Oyunlar hayata geçirildi.
Olimpiyat 2 büyük savaşı yaşayan 20. yüzyılın büyük tutkusu oldu. İki dünya savaşı sırasındaki kesintilere, Soğuk Savaş yıllarındaki ABD/SB çekişmesine rağmen Olimpiyatlar sürdü, yaz oyunlarına kış oyunları eklendi.
Böylece, 2. Dünya Savaşının mağlupları İtalya ve Japonya 1960 ve 1964’de uluslararası topluluğa manen de katıldılar. Olimpiyatlar giderek önce Asya ardından Avusturalya, Güney Amerika kıtalarına taşındı. Yerküre kucaklandı. Çin 2008’de Pekin Olimpiyatları ile uluslararası toplum içindeki saygın yerine döndü. Siyasal çatışmalar, çekişmeler olabildiğince statların, salonların dışında tutuldu. 2024 Paris Oyunları'na kadar.
Modern tarihin başlangıcı sayılan, çağdaş devrimlerin anavatanının, Paris Olimpiyat ülküsüne ihanet edişine kadar.
Halkalar kararırken
Paris Oyunları bir sapma ile başladı. Spor yarışmalarının mekânı stadyum terkedildi. Açılış töreni, Paris kentinin sokaklarına, binalarına taşındı. Spor alanları yerini Fransız şovuna bıraktı. Fransız Devrimi'nin ve modern çağın temel ilkesi “eşitlik-özgürlük-dayanışma” ya görünüşte “birlikte” eki yapılmıştı. İhanet o noktada başladı. Olimpiyatların önde gelen ülkelerinden Rusya ve Belarus yarışların dışına itildi. Avrupa, siyaset dışı etkinlikler olarak tasarlanan Oyunları kirli siyasetinin aletine çevirdi, Gazze’de herkesin gözleri önünde katliam yapan İsrail ise baş tacı yapıldı.
Yıkıcı şovun anlamı
Bu tertiplerden daha vahim olanı, açılış şovunun ideolojik boyutu oldu. Şovu tasarlayanlar Devrim’in simgesi Paris’i batakhaneler kentine çevirdiler. Uluslararası Moda merkezi Paris’in atölyeleri LGBT bayrakları imalathanesine, aşk şehrini kadınları-erkekleri cinsiyetsizleştiren merkezlere, Devrim’in ünlü marşı Marseyyez, eşcinsellerin gövde gösterisinin fon müziğine dönüştü. LGBT güzellemesi işi Da Vinci’nin ünlü Son Akşam Yemeği tablosunda inançlarla alay etmeye kadar vardı. İlginçtir, yıllar yılı katolikliğin savunuculuğunu yapan Fransa, şimdilerde maddeden başka gerçek tanımayan küresel şirketlerin finansmanındaki Olimpiyat Komitesince dinsizliğin şampiyonu yapılıyordu; üstelik tam da Katolik dünyanın gözbebeği Notre Dame Kilisesi’nin yanı başındaki köprüde…
İnsanlara verilen mesaj “ İnançlarınızdan, ülkenizden, geleneklerinizden, milliyetinizden cinsiyetinizden vazgeçin” idi. Olimpiyat Komitesi Başkanı Bach, “yeni bir dünya düzeninin doğuşundan “ söz ettiğine göre kimi çevreler Paris 2024’ü bir milat olarak alıyorlardı.
Aslında bu da Fransız Devrimi’nin çalkantılı yıllarından geride kalan bir öykü idi. Kiliselerdeki gericilere saldıranlar işi başka bir noktaya taşıyıp “Akıl kazandı. İnanç bitti” diyerek büyük felsefi tartışmaya nokta koymaya kalkıyor, maddenin üstünlüğünü ilan ediyorlardı. Allahtan Robespierre gibi bir devrimci çıktı, ikilemi elinin tersiyle itti. O günlerden beri inanç ve akıl insanların yaşamlarında, yani hayatın içinde, kişilere, toplumlara göre değişen oranlarda, yerlerini korudular.
Küresel medyatik dünya
Edep dışı sahneler, TV’ler aracılığı ile milyarlarca insanın, çoluk çocuk, müslüman, hristiyan, muhafazakâr, liberal, sosyalist insanın evine taşındı. Seks sahneleri içeren filmler için başlarda uyarı yapılırdı: 18 yaşında küçük olanlar için sakıncalıdır... Paris 2024 bu ahlaki kuralı da yıktı. Üç-beş yaşındaki çocuklar eşcinsellerin cinsel tercihlerini seyreder oldular. “Tarihin en büyük ihtilalini çalıp LGBT’ye armağan ettiler” diyen Nihat Genç haksız mı?
Paris Yanıyor mu? ünlü bir filmin adı. Nazilerin bile incitmeye kıyamadığı Paris’i bu kez küreselciler yakmaya kalkıştılar.
Modern çağı bir devrimle açan Paris, 2024 Temmuz’unda modern çağın yıkımının da simgesi oldu.
Görmüş geçirmiş, nice badirelerden geçmiş Paris, Seine Nehri boyunca sağına soluna sürülen bu lekeyi nasıl temizleyecek? Orasını Fransızlar düşünsün.
Sporseverlerin, daha doğrusu Olimpiyatlara gönül veren milyarlarca insanın gündemindeki madde şu: Her geçen gün daha çok çürüyen, yalanla, dolanla yaşam sürdüren, hayatı medyaya taşıyarak ayakta kalmaya çalışan Paris (genel olarak Batı) Olimpiyat düzenlemeye ehil mi? Olimpiyat Komitesi’nin 2028 Yaz Oyunları için belirlediği Los Angeles kenti, aynı hataları tekrarlayacak mı?
Yükselen Asya şimdiden Asya Oyunlarını geliştirmeye başlamalı. Sosyal medyada paylaşılan Pekin-Tokyo Olimpiyatları görüntüleri ile Paris 2024 görüntüleri, aradaki uçurumu gözler önüne seriyor.
Olimpiyat ruhu Atina’da başladı, Paris’te yıkıldı.
Asya yerküresi, yeni kıtasal/küresel olimpik düzenlemeler için bir kez daha ev sahipliğine hazır olmalı.
Olimpiyat ruhunu yaşatmanın başka yolu kalmadı.