Türkiye’nin Kısa Kıraathane Tarihi
Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. Asırda kahve ile tanışmasıyla birlikte, devlet ricalinin dışında halkın da kahveyle tanışması, özellikle İstanbul’da kahvehanelerin açılmasını sağladı. İnsanlar kahve içme bahanesiyle bir araya gelir, sohbet eder, misafir ağırlar, oyun oynar ve okumalar yaparlardı. Hatta öyle dönemler olur ki padişahın ve ricalinin dedikodusunun yapılmaya başlandığı bir yer haline gelmişti.
IV. Murat döneminde kahvehaneler kapatılsa da sonrasında tekrar açılmış ve halk yine aynı değeri vermişti.
İstanbul’un kahvehaneleri ya da diğer bir ismi ‘’okuma evi’’ olan kıraathaneleri 19. asırda daha fazla rağbet görmeye başlamıştı. Bu rağbetle birlikte özellikle yeni yeni yerleşim yerlerinin açıldığı Beyoğlu semtinde birçok kıraathane açılmıştı. Bab-ı Ali’de Meserret, Nuruosmaniye’de İkbal, Beyazıt’ta Küllük, Cağaloğlu’nda Meşrutiyet, Şehzadebaşı’nda Darüttalim, Aksaray’da İhsan, Divanyolu’nda Türkiye ve Hürriyet kıraathaneleri en meşhur mekanlardandı. Bunlar içinde Beyoğlu’nun gözdesi ise Tepebaşı’ndaki Kanun-i Esasi Kıraathanesi’ydi.
‘’Pera’nın Gururu’’
Buranın tarihi biraz daha eskiye dayanıyor. 1893 yılında ‘’Cafe de la Paix’’ adıyla açılmış olan mekan, ‘’Kanun-i Esasi Kıraathanesi’’ ismini tahmin edileceği şekilde 1908 yılındaki Hürriyet Devrimi ile birlikte almıştı. Devrim sonrasındaki yıllarda Hürriyet, İttihat ve Terakki, Kanun-i Esasi gibi isimlerin çeşitli mekanlara verilmesi sık rastlanan bir olaydı. Kaldı ki bugün kıraathanenin yüzü ‘’Meşrutiyet Caddesi’’ne bakarken sırtını da ‘’İstiklâl Caddesi’’ne yaslamış durumdadır.
Adeta ‘’Pera’nın Gururu’’ diye adlandırılan Kanun-i Esasi Kıraathanesi, Meşrutiyet ile birlikte devrimi yapan kadronun sıkça uğradığı bir yer olmuştu. Burası askerlerin, polislerin, yazar ve şairlerin, gazetecilerin buluştuğu, toplantıların yapıldığı ya da bir soluk aldıkları mekanların başında geliyordu. Enver ve Talat Paşaların buraya sık sık geldiği söylenir.
Devrimin önderliğinin dışında da sık uğranmasının başka sebepleri de vardı. Bunlardan biri çevresinde otellerin bol olmasıydı. Otellerin çevresinde de çeşitli eğlence mekanlarının olması, yani kısacası uğrak yerlerin yakın olmasından ötürü kıraathane sürekli dolu durumdaydı. Nitekim 1860’lı yıllardan itibaren bölgede Constantinople, Royal, Kroecker, Londra, Bristol, Pera Palas adlarında oteller açılmıştı.
Bina Nasıl Yapıldı?
1850’li yıllarda Pera’da birçok yeni kagir yapıda binalar inşa edilmeye başlanmıştı. Özellikle İstanbul’un tabiri caizse baş belası durumundaki yangınlardan ötürü bu Bölgedeki binalar yeniden yapılıyordu. 1870’teki Büyük Beyoğlu yangını buna örnek verilebilir. Oteller dışında çeşitli pasajlar, pasajların üzerinde de apartmanlar oluyordu. Padişah II. Abdulhamid dönemi bankerlerinden M. Fresco’nun 1880’li yıllarda ahşap köşkünü yıktırıp altı katlı bir apartman yaptırdı. Daha sonra burası Pinto ailesi tarafından satın alındı.
Kıraathane’nin Komşuları
Yapımı 20. Yüzyılın başında gerçekleştirilen ve Pera Caddesi’ni bir taraftan Timoni Sokağa (Gönül Sokak), diğer taraftan da Derviş Sokağı’na (Peremeci Sokak) bağlayan Suriye Pasajı’ndan sonra, Pera Caddesi’yle Mezarlık Sokak (Meşrutiyet Caddesi) arasında yer alan d’Andria Pasajı gelmektedir. 1880’li yıllarda yaptırıldığı belirtilen bu pasajın iki yanında ve üst kısmında apartmanlar yer almaktaydı.
Pinto Fresko Pasajı, Eczacı Sokak (Deva Çıkmazı) aracılığıyla Pera Caddesi’ni Mezarlık Sokağa bağlayan bir pasajdı. Pasajın Mezarlık Sokak yönünde daha önce möbleli olarak kiraya verilen çok büyük bir ahşap yapı olduğu, E. Pinto’nun burayı satın alarak yerine Tepebaşı yönünde ailenin adını taşıyan apartmanı yaptırdığı bilinmektedir. Burada, Pera Caddesi’ne açılan Eczacı Sokağı üzerine 1886 yılında ‘’Societa Operaja İtaliana Kulübü’’ (bugünkü Garibaldi Sahnesi) yapılmıştır. Bu tarihte Pinto Apartmanı’nın bir bölümünü satın alan ve apartmana adını veren Abraham Fresko, bu kısmın adına Pinto-Fresko ya da yörenin adıyla ‘’Petit-Champs Pasajı’’ olarak anılan pasajı yaptırmıştır. Bu pasajda aynı zamanda ‘’Cafe de la Paix’’ (1893) ve ‘’Champs-Elysees’’ birahanesi de bulunmaktaydı.
Meşrutiyet Sonrası Durum
24 Temmuz 1908’de resmen ilan edilen Meşrutiyet’in ardından birçok yerde Kanun-i Esasi ismi kullanılmaya başlanmıştı. Binayı devralmış olan Agop Karamanoğlu, devrimin ardından buranın adını değiştirmiş ve Kanun-i Esasi Kıraathanesi ismini vermiştir. İttihat ve Terakki’nin on kişilik yönetim kadrosunun daha yönetime gelmeden, uzaktan idare ettikleri günlerde burada buluşurlardı. Cağaloğlu’ndaki Münif Efendi Konağı’nı kiralayana kadar da her gün Kanun-i Esasi Kıraathanesi’nde bulunurlardı.
Sadece İttihatçı subaylar değil, dönemin birçok aydını da buraya gelirdi. Burası adeta Pera’nın parlayan yıldızı olmuştu. Hatta o kadar ki, Cumhuriyet’in ilanı sonrasında dahi ismi aynı kalmıştı.
Kıraathanenin Yapısı ve Misafirleri
Kıraathanenin fiziksel yapısı, uzun bir koridor şeklindedir. Hemen pencere önünde kıraathanenin ‘’gediklileri’’ oturur, sürekli yoldan geçenler ile sohbet ederlerdi. İçeri girildiği vakit tam ortada tavlacıların olduğu görülürdü. Sağ ve sol yanlarda ise kimselere randevu verenler ya da günlük gazeteleri okuyanların olduğu görülürdü.
Cumhuriyet’e kadarki süreçte İttihatçılar ve dönemin aydınlarının geldiğinden bahsetmiştik. Cumhuriyet’ten sonra ise özellikle Atatürk döneminde polislerin çokça geldiği bir yer haline gelmişti. Bununla birlikte yine şairler ve yazarların sıklıkla randevulaştığı, birbirine şiirlerini okudukları ve çeşitli edebi/bilimsel tartışmaların yapıldığı yer halini almıştır.
Kıraathanenin bulunduğu Meşrutiyet Caddesi’nin karşı tarafında Tepebaşı Tiyatrosu bulunuyordu. Bu tiyatro sayesinde kıraathanenin müşterisi de çeşitlilik gösteriyordu. Oyundan önce ve sonra tiyatrocuların soluklandığı yerlerden biriydi. Bununla birlikte kıraathanede de çeşitli oyunların oynandığını biliyoruz. Küçük meddah oyunları ve Karagöz-Hacivat gibi çeşitli gösterileri seyretmek mümkündü.
Devir Teslimler
Önce Fresco ailesi daha sonra Pintoların binaya ortak olması, ardından Agop Karamanoğlu’nun yeri devralması serüveninin ardından, Hayri Emül’ün işletmeye sahip olduğunu biliyoruz. Hayri Emül binayı 1958 yılında almıştı ve defalarca restore ettirmişti. Tarihi eser niteliğinde olan binanın restorasyonu çok masraflı ve uzun bir emek gerektiriyordu. Dolayısıyla kendi başına altından kalkmak zordu. Bununla birlikte çok titiz bir çalışma yürüyen Emül, bina için özel ustalar ve işçiler ile anlaşıyordu.
21 Ocak 1979 tarihli Cumhuriyet gazetesi haberinde Hayri Emül’ün bir röportajına rastlıyoruz. Burada kendisinin binayı sürekli restore ettirdiği, binayı korumak için elinden gelenleri yaptığını belirtirken ‘’Burası İttihatçılarındı. Bizden sonra burası ne olur bilmem’’ serzenişinde bulunmuştu.
Bu tarihi mekan 1980 yılında kapandı ve yerine Beyaz Saray adında bir gece kulübü açıldı. Böylece bina girişindeki ahşap süslemeler en acımasız şekilde yoklara gönderildi. Mermer kısmındaki işlemeler ise gece kulübünün vitrin ve siperliği arkasında adeta kendisini gizlercesine göze çarpmamaktaydı.
1990’ların başında ise binaya Aydınlıkçılar geldi. Geldiklerinde harabeye dönmüş, içinde tinercilerin kol gezdiği bir durumdayken satın alınan bir daire ile yola çıkılıyor. Hem tinercilerle verilen mücadele hem de binanın yeniden tadilata girmesi süreciyle birlikte herkesin sırtında moloz taşıdığı, tuğlaları kucak kucak en üst kata kadar götürdüğü ve en küçük ayrıntısına kadar emek verdiği günlere gelindi.
Enver Paşa’dan Talat Paşa’ya, Edip Cansever’den Attila İlhan’a, Mehmed Kemal’e kadar her kesimden aydının gelip bir çay içtiği Kanun-i Esasi Kıraathanesi, şimdi yepyeni bir kimlik kazanıyor.
Kaynakça:
- Tonguç, Saffet Emre, İstanbul Hakkında Her Şey, İBB Yayınları, İstanbul, 2021
- Kütükçü, Tamer, Bir Beyoğlu/Pera Hatırası, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2021
- Hürel, Haldun, Eski İstanbul’a Yolculuk, Kapı Yayınları, İstanbul, 2019
- Gezeroğlu, Erol, Tepe Tepe İstanbul, İBB Yayınları, İstanbul, 2021
- Akın, Nur, Galata ve Pera, Literatür Yayınları, İstanbul 2011
- Dabağyan, Levon Panos, İstanbul’da Gündelik Hayat, Yedirenk Yayınları, İstanbul, 2012
- Kemal, Mehmed, Kanun-i Esasi Kıraathanesi, Cumhuriyet, 1 Nisan 1992
- Dolapçı, Ercan, Kanunuesasi Kıraathanesi’ni Koruyan Hayri Emül, ‘’Burası İttihatçılarındı, bizden sonra burası ne olur bilmem’’ demişti: Rahat uyu, Aydınlıkçıların oluyor, Aydınlık, 3 Nisan 2022
- Töleğen, Aykut, Beyoğlu’nun Yazarı Aydınlık’a Anlattı: İttihatçıların Buluşma Yeri, Aydınlık, 9 Nisan 2022
- Hızlan, Doğan, Benim Çayhanelerim, Pastanelerim, Hürriyet, 4 Kasım 2012
FOTOĞRAFLAR:
Kanun-i Esasi Kıraathanesi Yazısı (Osmanlı Türkçesi ile)
Solda Masaların Bulunduğu Yer Kanun-i Esasi Kıraathanesi
Sağ Arkada Görünen Yer Kanun-i Esasi Kıraathanesi
Bugün Pera Müzesi Olarak Bilinen, Kanun-i Esasi Kıraathanesi’ne
Bitişik Olan Bristol Oteli
Bristol Oteli’nin Yanında Gözüken Sandalyeler
Kanun-i Esasi Kıraathanesi’ne Ait
Eski Tepebaşı Tiyatrosu’nun Karşısında Kanun-i Esasi Kıraathanesi (1)
Eski Tepebaşı Tiyatrosu’nun Karşısında Kanun-i Esasi Kıraathanesi (2)
Edip Cansever Kanun-i Esasi Kıraathanesi’nde (1973)