Mücadele Çıkmazdır diyen platformda Kâğıttan Hayatlar

Kuntay Gücüm
Teori Genel Yayın Yönetmeni

“Sokak çocuğuydu Mehmet Ali. Üstünü örten bir anası yoktu. Kimsesizdi. Bizler gibi.”

Netflix orijinal yapımı Kâğıttan Hayatların kapanış cümlesi bu.

“Anne” aslında toplumdur; “bizler” de toplum.

Annesi Mehmet Ali’yi bir çöp toplayıcısının arabasına terk etmiş. Anne de, bizler de toplum ise, toplum aslında kendisini sokağa atıyor.

Senaryo bize şunu söylüyor: Mehmet de Ali de aynı kişi. Bir insan, gerçek bir çocuğu değil ancak kendi çocukluğunu koruyabilir! Bu da travma durumudur. Tahsin Baba gerçek Ali’ye kol kanat gerdiğinde ise yaptığı aslında onu ancak annesinden/toplumdan kopartmaktır.

Filmin tezini Tahsin Baba’dan duyuyoruz: “Ya anası bile isteye attıysa sokağa, ‘getirmeyin geri” derse? Bütün analar çocuklarını sever, korur öyle mi? O zaman söyle Mehmet bu çocukların anaları nerde?”

Tahsin Baba annenin korumadığına ikna etmeye çalışıyor.

Mehmet, “O zaman ben sahip çıkarım bu çocuğa” dediğinde, “hastasın oğlum sen, hasta” cevabını veriyor. Yani Mehmet Ali, öleceği sokağa boşuna Mücadele Çıkmazından arabayla çöpleri devirerek gitmiyor!

Anneyi çocuğunu çöp toplayıcısının arabasına terk etmeye zorlayan, evdeki şiddet. Yine Tahsin Baba’nın sesi: “Anası ne bok yiyormuş çocuk dayak yerken?”

Şiddetin, hem doğadan hem de toplumun içinden gelen şiddetin toplumda çözülmeye yol açacağı tezi, Jose Saramago’nun Körlük romanında da iddiasıdır.

Edebiyat tarihinin ilk hikâye kitabı Decameron Hikâyeleri, veba salgınından kaçan on kişinin on gün boyunca anlattığı yüz hikâyeden oluşur. Hikâyeler, “Acıları Paylaşmak İnsana Özgü bir Davranıştır” cümlesiyle başlar. Körlük salgınını anlatan Saramago ise bize toplumun doğadan gelen bir saldırıda nasıl tüm bağlarını kaybedeceğini gösteriyor. İnsanların pislikleri etrafa saçılıyor; oysa Avrupalılar kanalizasyon sistemine ihtiyaçları olduğunu veba salgınlarında fark etmişlerdi. Erkekler şiddet karşısında kadınları güçlülerin tecavüzüne kendi ayaklarıyla gönderiyorlar; kimse sahip çıkamaz; sahip çıkacak bir kurum da mevcut değil. İnsan ölüleri yerlerde kalır. Ölüleri gömecek kimse yok.

Mehmet Ali’yi en son olarak yolda üzeri karton örtülü bir ölü olarak görüyoruz. Devlet gelmiş ve yanına yaklaşılmasın diye çevresini güvenlik bantlarıyla çevirmiş. Çöplükte bulduğu annesiyle tek fotoğrafını da su alıp götürüyor. O kadarlık hatırasını bile saklayacak bir kişi bulunamaz!

Körlük romanında toplum toplayıcılara dönüşür; belki de bu yüzden küçük grubumuz bir kadının liderliğinde yani anaerkildir ve o kadın bize görme yeteneğine sahip olduğu gösterilen tek kişidir.

Mehmet ve arkadaşları da toplayıcı. Toplumun çözüleceğini anlatmak isteyenler, modern toplayıcı topluluklar kurguluyorlar.

Çocuğunu sokağa atan anne ve sonda gördüğümüz hemşire dışında Kâğıttan Hayatlarda travestiler var ama kadın yok.

Mehmet kâğıt toplayıcılarının lideri. Hesapları o tutuyor; deponun anahtarı da onda. Fakat Mehmet sağlıksız; hem fiziği hem de psikolojisi. Kardeş kadar yakın arkadaşının Mehmet için yapabileceği tek şey, onun halüsinasyonlarını ses etmeden izlemek, yere düştüğünde de alıp hastaneye götürmektir. Kanının yarısı makinedeyken bile onu hastanede tutabilmesi ise mümkün değil!

Toplumun çözüleceğini iddia eden kurguların, anti-hümanizmin bir biçimi olduğunu düşünüyorum. Anti-hümanizma bizi bir şeylere ikna etmeye çalışıyor:

Saldırı toplumdan gelir;

Toplum seni koruyamaz;

İnsan kötülük dolu bir canlıdır ve onun medeniyeti doğanın yıkıcısıdır;

İçinde kendi kocan olsa bile toplum seni tecavüzcüne teslim edecektir;  

Annenin yanına gitmek yani amaç, ancak öldüğünde gerçekleşecek;

Yanında koruduğun çocuk var zannederken bile aslında yalnızsın;

Doğaya müdahale felaketler getirir;

Gerçeklerden söz ederken dünya yağmurlu bir yerdir, güneşli havalar ise yanılsama;

Sokak çocukları hiçbir zaman kurtarılamayacak;

Evlerine sığınmış olanlar, dışarıdakilere ancak burayı terk ederek “artık bize huzur ver” diyebilir;

İnsanı yıkımlarla dolu çocukluğu çağırır geçmişten;

Mücadele çıkmazdır...

Çözülen sistem, saldırı karşısında çözülen bir toplum kurguluyor. Gerçekle hayali ayırt edememek de sona yaklaştığının işareti.

Mehmet ölüme, beraber büyüdüğü Gonzales ve Tahsin Baba’nın yanından gider. Gonzales engellemek istese de Tahsin Baba “bırak” diyecektir; Gonzales de bırakır. Onu sokağa anne bırakmıştı; sokakta ölüme gidişini engellemek isteyene “bırak” diye baba seslendi, kardeş de bıraktı. Böylece bütün aile rolünü oynadı!

“Mücadele çıkmazdır” Netflix’in iddiasıdır.

Büyük şaheserleri mücadeleler yaratıyor. Barbar Galatlar önlerine çıkan tüm medeniyetleri yıkarak Anadolu’ya kadar gelmiş, onları Anadolu’da Bergama Krallığı durdurmuştu. Eumenos barbar şiddetine karşı medeniyetin bu zaferi hiç unutulmasın diye Zeus Sunağını inşa etti.

Sunağın ihtişamı bize, mücadelenin çıkış olduğunu müjdeler. 

Güncel
Etiketler
Kağıttan Hayatlar, Mücadele Çıkmazı