
Bu yazı, 20 Şubat 2025’te Rusça yayın yapan haber ajansı RIA Novosti’de yayınlanmıştır. Rusçadan Türkçeye tarafımızca tercüme edilmiştir.
Steven Kevin Bannon, modern Amerikan politikasının en tartışmalı ve etkili figürlerinden biridir. Eski bir banker, film yapımcısı, bir zamanlar etkili yayın organı Breitbart News'un baş editörüdür. En önemlisi, Donald Trump'ın ilk başkanlık kampanyası ve yönetimi sırasında ana stratejisti olan Bannon, "Amerika'yı Yeniden Büyük Yap" (Make Great Again America- MAGA) hareketinde silinmez bir iz bırakmıştır; bu hareketin ideolojik ilham kaynağı ve mimarıdır. Ekonomik milliyetçilik, anti-globalizm ve popülizm üzerine kurulu fikirleri, Trumpizm'in politik felsefesinin temeli haline gelmiştir.
Steve Bannon, 27 Kasım 1953'te Virginia eyaletinin Norfolk kentinde İrlandalı Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Kariyeri birkaç alanı kapsamaktadır: ABD Donanması'nda subay olarak görev yaptı; Goldman Sachs'ta yatırım bankacılığı yaptı; Hollywood'da film yapımcılığı yaptı ve nihayetinde medya patronu ve politik stratejist oldu. Bannon, Breitbart News'un icra kurulu başkanı olarak çok büyük üne kavuştu; bu siteyi "alternatif sağ için bir platform" olarak tanımladı. Gazetecilik anlayışı tavizsizdi. Breitbart, muhafazakâr fikirlerin sesi haline geldi ve liberal küreselci istibdatla memnun olmayan milyonlarca Amerikalıdan destek buldu.
Breitbart News Ağı, 2007 yılında Amerikalı gazeteci, yazar, girişimci ve medya patronu Andrew Breitbart tarafından kuruldu. 2012'deki ölümünden sonra Steve Bannon icra kurulu başkanı oldu ve siteyi muhafazakâr fikirler, popülizm ve MAGA destekleyen güçlü bir platform haline getirdi. Breitbart, liberal elitlere yönelik eleştirileri ve küreselcilik karşıtı gündemiyle tanınır hale geldi. Bannon'ın liderliğinde, yayın 2016 Trump kampanyasında kritik bir rol oynadı ve "unutulmuş Amerikalılar" için bir ses oldu.
Ağustos 2016'da Bannon, Donald Trump'ın seçim kampanyasının başına geçti ve Paul Manafort'un yerini aldı. Stratejik dehası, kampanyanın dalgalanan eyaletlerdeki seyrini değiştirmesine yardımcı oldu ve böylece Trump'a seçimde zafer kazandırdı. Ocak 2017'deki yemin töreninden sonra Bannon, Beyaz Saray'ın baş stratejisti oldu ve ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'ne katıldı; bu da etkisini daha da artırdı. Ancak, yönetimdeki kalışı uzun sürmedi: Ağustos 2017'de Charlottesville'deki iç çatışmalar ve protestoların gölgesinde istifa etti. Trump, Bannon'ın istifasını, sürekli olarak Ulusal Güvenlik Konseyi toplantılarına felsefi kitaplarla gelmesi ve bu kitapların gündemden daha fazla ilgisini çekmesiyle şaka yollu açıkladı.
İstifasına rağmen, Bannon, Trump ve MAGA'yı desteklemeye ve muhafazakâr politikada aktif oyuncu olmaya devam etti. Bannon'ın ideolojisi, birkaç ana ilkeye dayanmaktadır ve bunları kısaca açıklayacağız.
Bunlardan ilki, gelenekçilik…
Gelenekçilik, geleneksel değerlerin ve kutsal kurumların kaybına dayanan modern Batı medeniyetini, yozlaşma ve çarpıklığın ürünü olarak gören bir felsefi okuldur (R. Guénon, J. Evola ve diğerleri). Benjamin Teitelbaum, Bannon'ı konu alan "Ebedi Mücadele: Küresel Politikanın Sağ Merkezindeki Etki" adlı kitabında, Bannon'ın diğer gelenekçilerin yanı sıra moderniteyi -demokrasiyi, ilerlemeyi, globalizmi- reddettiğini ve sonsuz değerlere ve hiyerarşik düzene dönüş çağrısında bulunduğunu savunur.
Teitelbaum, Bannon'ın bu fikirleri, Harvard'da eğitim alırken ve daha sonra Breitbart'ta çalışırken benimsediğini düşünmektedir. Bannon, tarihi, modern karanlık çağın yerini yeniden doğuş ve altın çağa bırakması gereken döngüsel bir süreç olarak görmektedir. Bannon, Trumpizm'e, Amerikan tarihindeki döngüleri ele alan Strauss-Hou fikirlerini entegre etmiştir. Şu anda "Dördüncü Dönüş"ten (Fourth Turning) "Birinci Dönüş"e (First Turning) geçiş yaşanması gerektiğini savunmaktadır. Böylece Bannon, klasik gelenekçiliğin büyük döngülerini, Amerikan sosyolojisinin küçük döngüleriyle bağdaştırmıştır.
Bannon, ekonomik milliyetçilikten yana bir duruş sergilemekte, Amerikan işçilerini ve sanayisini koruma adına korumacılığı, göçmenliği sınırlamayı ve küreselciliğe karşı mücadeleyi savunmaktadır. Bannon, serbest ticaretin ve ucuz yabancı iş gücünün ABD orta sınıfını yok ettiğini düşünmektedir. Teitelbaum, Bannon'ın gelenekçiliği, küreselcilik karşıtı tavrını gerekçelendirmek için kullandığını vurgulamaktadır. O, her biri kendi kültürel kimliğini koruyan egemen ulusların bir dünyası için savunuculuk yaparken, evrenselliğe, liberalizme ve "tanrıtanımaz kozmopolitizme" karşı durmaktadır.
Bu, Trump'ı desteklemesi ve Meksika sınırındaki duvar veya Müslümanların giriş yasağı gibi girişimlerle örtüşmektedir. Bannon, "Warroom" adlı programında, Ortodoks ikonlarının arka planında konuşmakta ve ABD ile Rusya'nın küresel elitlere karşı mücadelede potansiyel müttefikler olduğunu düşünmektedir.
Bannon'a göre, küreselleşme "insan yapımı bir süreçtir" ve geri çevrilebilir. Özellikle, Amerikan çıkarları pahasına dünya ekonomisinde hâkimiyet kurmaya çalışan çok uluslu şirketleri, özellikle de Çinli şirketleri eleştirmektedir. Steve Bannon'ın gözünde küreselciler, ortak sapkın fikirler ve çıkarlarla birleşmiş kapalı bir uluslararası kulüp oluşturmakta; bu, Hristiyanların gözünde Antikrist'in Krallığı ile, gelenekçi felsefeye göre "karşı-inisiyasyon" ile örtüşmektedir; yani "dünya elitinin" bilinçli olarak şeytani tarikatlarıdır.
Bannon, kendisini, Trump'ı ve diğer gelenekçileri, Washington'un derin devletine ve liberal elitlere karşı "Muhafazakâr Devrim"in liderleri olarak görüyor. Onun retoriği sık sık "unutulmuş Amerikalılara" -işçiler ve kırsal kesim sakinlerine hitap etmektedir.
Bannon, sıradan Amerikalılara radikal şeffaflık vaadinde bulunmakta; hükümet belgelerinin gizliliğinin kaldırılması ve üst düzey yetkililerdeki yolsuzlukla mücadele çağrısında bulunmaktadır. Bunu, halkın devlete olan güvenini yeniden tesis etmenin yolu olarak görmektedir.
Bannon'ın pratik fikirlerinden biri, halkı baskı altında tutan bürokratik yapıların yıkılmasıdır. Teitelbaum, Bannon'ın 2017'deki muhafazakâr politik eylemler konferansında yaptığı konuşmayı alıntılayarak, "idari devleti yeniden inşa edeceğini" vadettiğini belirtmektedir. Bu vizyon, gelenekçilerin modern kurumlara duyduğu küçümsemeden ve "doğal" meritokratik karizmatik liderlere gücü geri verme arzusundan kaynaklanmaktadır.
Bannon, "geleneksel Amerikan değerlerini" koruma fikrini desteklemekte ve çok kültürlülüğe karşı durmaktadır. Katolik inancını, Doğu dinlerine (örneğin, Hinduizm) olan ilgisiyle birleştirmektedir. Bu sıradan Amerikan muhafazakârı için alışılmadık bir durumdur. Kendini, "medeniyetler çatışması"nın parçası olarak görmekte ve "Yahudi-Hristiyan Batı"yı küreselci liberalizmden, ayrıca İslam ve komünist Çin'den korumak istemektedir.
Tüm bu fikirler, Bannon'ın şekillendirmeye yardımcı olduğu MAGA hareketinde yansımaktadır. Bannon, Donald Trump'ı, siyasi doğruculuk veya istibdatla sınırlanmadan radikal değişiklikler gerçekleştirebilecek bir figür olarak değerlendirmiştir.
Bannon'ın Trump'ın başarısındaki rolü aşırı derecede önemlidir. 2016'da, Trump'ın anketleri düşerken kampanyayı üstlenmiştir. Bannon, saldırgan bir retorik benimsemiş, göç ve ekonomi konularına odaklanmış ve sosyal medyayı destekçileri mobilize etmek için yaygın şekilde kullanmıştır. Beyaz Saray'dan ayrıldıktan sonra, Breitbart'a geri dönmüş ve medya aracılığıyla MAGA gündemini sürdürmeye devam etmiştir.
2024'te, hapisten çıktıktan sonra (tamamen saçma ve uydurulmuş bir nedenle, "Kongreye saygısızlık" suçlamasıyla, Capitol'e yapılan baskının soruşturmasıyla ilgili olarak dört aylık bir ceza almıştı), Bannon, Trump'ın ikinci dönemini desteklemek için aktif olarak katıldı. Amerika'yı ve dünyayı radikal şekilde değiştirmesi gereken reform planının mimarlarından biri haline geldi.
Trump'ın zaferinden sonra, Bannon, sağ gelenekçilerin (trad right) önde gelen figürü oldu ve kendisini açıkça "milli-popülist" olarak ilan etti (bu, Cumhuriyetçi Parti'nin klasik sistematik muhafazakârlarından ve neo-con'lardan farklıdır).
Etkisi, Silikon Vadisi'ndeki teknolojik mogulere dayanan MAGA'nın diğer kutbu Elon Musk ile yaşadığı çatışmada da kendini göstermiştir. Musk, uzmanlık alanındaki yabancı işçiler için H-1B vizeleri gibi fikirleri şiddetle desteklemiştir. Bannon ise bunu kamuya açık şekilde eleştirmiş ve öncelikle yerli Amerikalıların yüksek maaşlı mesleklerde öncelikli kotalara sahip olma hakkını savunmuştur. Bannon, Musk'ı "teknofeodalizm"le ve ulusal çıkarları kişisel çıkarlarla değiştirme girişimiyle suçlamıştır. Bannon, Musk'ın gerçek amacının kişisel zenginleşme olduğunu ve Amerika'nın yararı olmadığını söyleyerek, Beyaz Saray'daki etkisini sınırlama sözü vermiştir; "MAGA, trilyonerler için değildir" demiştir.
Başlangıçta Musk, Bannon'ın eleştirisine sert yanıt vermiştir; ancak MAGA'nın çekirdek seçmenlerinden Bannon'a destekleyen bir dizi gönderi aldıktan sonra, pozisyonunu hızlıca değiştirmiş ve başka konulara yönelmiştir. Çatışma, trad right pozisyonunun lehine çözülmüştür.
2024'ün sonunda, Steve Bannon, The Daily Telegraph'tan Steven Edgington'a bir saatlik röportaj vermişti. Bu röportaj, hapisten çıktıktan sonra en çok tartışılan konuşmalarından oldu. YouTube'da yayımlanan röportaj, hem MAGA'nın destekçileri hem de eleştirmenleri tarafından dikkat çekmiştir. İşte ana noktalar:
Bannon, Trump'ın ikinci döneminde "canavarı serbest bırakmayı" planladığını belirtti; bu, siyasi rakipler ve derin devlet karşısında kararlı eylemleri ifade etmektedir. Trump'ın 2024'teki zaferinin "liberal elitlerin kesin yenilgisi" olacağını vurgulamıştır.
Bannon, Trump'ı "21. yüzyılın Andrew Jackson'ı" olarak tanımladı; buna göre Trump Amerika'da radikal şekilde reform uygulayan başkan olarak görülmektedir. Ayrıca, önümüzdeki dört yılın "temizlik dönemi" olacağını ve eski yapıların yıkılacağını, yeni yapıların ise milliyetçilik ve popülizm temelinde inşa edileceğini vurgulamıştır.
Röportaj sırasında Bannon'ın dile getirdiği ana fikirlerden biri, istihbarat, FBI ve CIA ile ilgili belgelerin gizliliğinin kaldırılması olmuştur. Bu "temizliğin", Amerikalıların "elitlerin ihanetini" görmelerini sağlayacağına ve Trump yönetimine olan güveni pekiştireceğine inanmaktadır.
Bannon, anti-globalist pozisyonunu pekiştirerek, bu sefer Çin'i "Amerikan egemenliğine yönelik en büyük tehdit" olarak tanımlamıştır. Pekin ile ekonomik bir savaşa çağrıda bulunmuş ve Çinli şirketler için yeni gümrük tarifeleri ve kısıtlamalar önerilmiştir.
Bannon, Avrupa'da "muhafazakâr uluslararası" yapı oluşturma planlarını da dile getirmiştir. MAGA'nın müttefikleri olarak İtalya'daki Giorgia Meloni ve Macaristan'daki Viktor Orbán gibi liderleri desteklemiştir. Almanya'daki "Alternatif için" ve Fransa'daki Marine Le Pen, Hollanda'daki Geert Wilders, Britanya'daki Nigel Farage ve Romanya'daki Călin Georgescu gibi sağ popülistleri de desteklemiştir. Bu pozisyon, Elon Musk, Başkan Yardımcısı JD Vance ve Trump’dan tam destek bulmuştur. Bu kişiler, 2017'deki yemin töreninden bu yana, Avrupa'daki sağ popülistleri aktif olarak desteklemeye başladılar. Ancak, bu pozisyonu ilk ve tutarlı şekilde benimseyen kişi Bannon olmuştur. Bu görüş, şu anda Avrupa'ya yönelik Amerikan politikalarının ana yönü haline gelmiştir.
Steven Edgington ile yaptığı röportajda Bannon, 2025 Projesi'nden bahsetti. Bu proje, yazarlarından biri olan Russell Vought sayesinde, 2024 yazında duyulmuştur. Belgede, Trump'ın iktidara gelmesinin ardından radikal reformların sıralaması yer alıyor. Reformlar arasında USAID'in kaldırılması; Demokrasi Destekleme Ulusal Fonu'nun (National Endowment for Democracy) ortadan kaldırılması; CIA, Pentagon, savcılık, FED, hazine, eğitim, sağlık ve sosyal destek bakanlıklarının denetimi; ABD Demokrat Parti üst düzey yöneticileri ve liderleri hakkında ceza davaları açılması ve Jeffrey Epstein adasındaki pedofili çetelerine katılanların tam listelerinin yayımlanması yer almaktadır. O dönemde Trump, belgeyi "sahtelik" olarak nitelendirerek göz ardı etmişti. Ancak, yemin töreninin hemen ardından plana sıkı bir şekilde uymaya başladı ve Russell Vought, yeni yönetiminde önemli pozisyona getirildi.
Belgenin, Amerikan halkının tepkisini ölçmek amacıyla hazırlandığı ve muhtemelen belgede Steve Bannon'ın (Peter Thiel gibi diğer önemli Trumpizm figürleriyle birlikte) rolü olduğu oldukça muhtemeldir.
Steve Bannon, Amerikan politikasında en dikkat çekici figürlerden olmaya devam ediyor. Fikirleri ve eylemleri, MAGA hareketinin seyrini şekillendirmeyi sürdürüyor. Trump'a olan desteği, sadece stratejik ittifak değil, aynı zamanda kürecelci zincirlerden ve liberal elitlerin kontrolünden bağımsız Amerika vizyonuna dayanan derin ideolojik bağdır. Steven Edgington ile yaptığı röportaj, Bannon'ın geri adım atmayı düşünmediğini göstermiştir. Kendisini yeni çağın mimarı olarak görmekte ve inançları için savaşmaya hazırdır.
Sonuç olarak, Trumpizm'in ana ideoloğu ve Amerikan büyüklüğünün altın çağının peygamberi olan Steve Bannon, gölgede kalmayı düşünmüyor. Roma İmparatorluğu'nun başlangıcında Vergilius'un Augustus'a oynadığı rolü üstlenmeye çalışmaktadır. Augustus rolüne kesinlikle Donald Trump'ın kendisi taliptir.