Salgın süreci hayatın her alanını etkilediği gibi eğitimi de etkiledi. Koronavirüsün ülkemizde görüldüğü 2020 Mart ayından itibaren eğitim faaliyetleri tüm kademelerde uzaktan eğitim olarak dijital platformlar yoluyla sürdürüldü. Salgın devam ettiği sürece eğitim faaliyetleri büyük ölçüde uzaktan eğitim olarak sürecek, fakat salgın bitse bile Millî Eğitim Bakanlığından (MEB) uzaktan eğitimin kalıcı olacağı yönünde açıklamalar geliyor. MEB’in 2018 yılında açıkladığı 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde de dijitalleşme ile ilgili hedefler yer alıyordu. Uzaktan eğitimin kalıcı hâle gelmesi gerek eğitimin niteliği gerekse eğitimcilerin iş güvencesi bakımından tartışılıyor.
Uzaktan eğitimin uzunca bir geçmişi olsa da bilginin dijital ortama aktarılması eğitimde dijital platformların kullanılmasını zorunlu hâle getirdi. İnsanlığın kültürel evrimi yazının bulunmasıyla başladı, matbaanın bulunmasıyla bilginin yaygınlaşması hızlandı. Günümüzde bilgisayar ve internet ile birlikte bilgi artık kitaplardan dijital ortamlara taşınmaya başlandı. Bilgiye erişimin kolay olmadığı dönemde bilgiyi ezberlemek öne çıkmaktaydı, günümüzde ise bilgiye erişimin kolay olduğu koşullarda bilgiyi işleme, yorumlama, değerlendirme önemli hâle gelmiştir. Bilgi teknolojisinin gelişmesi yalnızca bilgiye erişimi kolaylaştırmamış, bilginin yeniden üretilmesi de hızlanmıştır. Bu nedenle eğitim sistemleri bilgisayar ve internet teknolojisinin ortaya çıkmasından etkilenmiş, bilgisayar ve internet eğitim faaliyetlerinin bir parçası hâline gelmiştir. Dijital platformlar eğitimin bir parçası hâline gelmiştir, fakat eğitimin kendisi değildir.
Eğitim bireyin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda hayata hazırlanması, akademik, sportif, sanatsal, zihinsel, bedensel, meslekî olarak bütüncül gelişiminin sağlanmasıdır. Eğitimin bu işlevi dijital platformların eğitimdeki yerine ve sınırlılığına işaret etmektedir. Dijital platformlar, kişilik gelişimi, değerler eğitimi, sosyal, sportif, sanatsal, meslekî becerilerin keşfedilmesi ve geliştirilmesine, deneysel çalışmaların gerçekleştirilmesine yönelik son derece sınırlı olanaklar sunmaktadır. Eğitimin, yüz yüze eğitim, uzaktan eğitim şeklinde ayrılması ve cepheleştirilmesi doğru değildir. Eğitim sosyal bir faaliyettir ve odağında bireyin hayata hazırlanması vardır, olmalıdır. Eğitim tek başına ne sınıf dediğimiz dört duvar arasına ne de ekran dediğimiz dört köşe arasına hapsedilebilir. Öğrenme ihtiyaçlarına göre bulunulan ortam ve materyal değişebilir. Eğitimde dijital araçların kullanımının “uzaktan eğitim” adıyla eğitimden ayrı konumlandırılması kafa karışıklığına yol açmaktadır, oysa tüm araç ve ortamlar eğitimin amaçlarına hizmet etmektedir, eğitim sürecinin parçası ve materyalidirler. Dolayısıyla biri diğerine tercih edilemez. Tüm araç ve imkânlardan bireylerin ilgileri, yetenekleri ve Türkiye’nin eğitim ihtiyaçları doğrultusunda yararlanılabilir.
Salgın sürecinde eğitim zorunlu olarak dijital platformlar aracılığıyla sürdürüldü. MEB, öğretmenler, öğrenciler, veliler dijital beceriler konusunda önemli bir deneyim elde etti. Bundan sonraki süreçte Türkiye üretim ekonomisinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir eğitim sistemi içinde dijital platformlardan yararlanabilir. Mevcut eğitim sistemimizin odağında iktisadî koşulların da zorlamasıyla akademik beceriler bulunmaktadır. Ekonomide üretime yönelik değişimler yaşandığı oranda meslekî eğitime eğilim artacak ve ortaöğretimi temel eğitime, yükseköğretimi ortaöğretime dayandırılabilecektir. Temel eğitim, kişilik gelişimi eğitimi, ilk okuma yazma eğitimini, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini keşfedip geliştirebilecekleri faaliyetleri kapsamaktadır. Temel eğitimde davranış eğitimi ön plandadır. Bu nedenle temel eğitim kesinlikle okulda, sosyal ortamda gerçekleşmeli, fakat öğrencilere dijital beceriler kazandırılmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı salgın sonrasında da uzaktan eğitimin devam edeceğini, ortaöğretimde bazı derslerin yüzde 20’sinin uzaktan eğitim şeklinde verilebileceğini açıkladı. Süreç doğru planlanabilirse eğitim sistemimiz için önemli bir kazanç hâline gelebilir. Meslekî, sanatsal, sportif dersler hariç tutulmak üzere diğer dersler teori/uygulama olarak ayırılabilir, teorik kazanımlar dijital platformlar aracılığıyla uygulamaya yönelik kazanımlar okulda ilgili laboratuvar/atölye ortamında yürütülebilir. Bunun için MEB’in 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde yer alan Tasarım/Beceri Atölyelerini bir an önce hayata geçirmesi gereklidir. Sınıflar laboratuvara, atölyeye dönüşmelidir. MEB’in sınıfları Tasarım/Beceri Atölyelerine dönüştürme yanında hangi kazanımların dijital platformlardan hangi kazanımların okul ortamında kazandırılabileceğini planlaması gerekir. Buna göre EBA sistemine ihtiyaca cevap verebilecek içerik ve nitelik kazandırılmalıdır. Salgın döneminde EBA sistemi üzerinden sürdürülen eğitim faaliyetlerinin en önemli eksikliği dijital araçların her ders ve kazanımla ilgili ihtiyaca cevap verememesiydi.
Günümüzde bilginin dijital ortama aktarıldığı koşullarda eğitimde dijital araçların kullanılması -sınırlılıklarını göz ardı etmeden- zorunluluktur. MEB’in 5 Temmuz itibariyle başlattığı “Telâfide Ben de Varım” projesi salgın sürecinde eğitimin tamamen dijital ortamlar aracılığıyla sürdürülmesinin yol açtığı eksikleri gidermeye yöneliktir. Eğitimde dijital araç ve ortamların kullanımının sınırlılığının kabulü anlamındadır. Dijital araç ve ortamlar eğitimde kolaylık sağlamakla birlikte öğretmenin de okul dediğimiz sosyal ortamın da yerini almaktan uzaktır. Dijital araçtan, ortamdan öğrenme ihtiyacına göre öğretmenin sevk ve idaresinde yararlanacak olan öğrencidir. Dijital araçların varlığı öğretmenin rolünü ve işlevini ortadan kaldırmamaktadır. Bu gerçekler çerçevesinde eğitimde dijitalleşme ilgili şu öneriler sıralanabilir:
1- Bilginin dijital ortama aktarıldığı ve eğitimde dijital araçların vazgeçilmez olduğu koşullarda ülkemizin her köşesine internet erişim imkânı sağlanmalı, öğretmen ve öğrencilere dijital beceriler kazandırılmalıdır.
2- Bir eğitim materyali olarak dijital araç ve ortamların eğitimde nasıl kullanılacağına yönelik öğretmenlere eğitim verilmeli, eğitim fakültelerimize bu konuda ders eklenmelidir.
3- Millî yazılımlar geliştirilmeli ve eğitimde millî dijital platformlar kullanılmalıdır.
4- Temel eğitimde dijital beceriler kazandırılmalı, fakat dijital platformlar yerine okul tercih edilmelidir.
5- Ortaöğretimde meslekî, sportif, sanatsal dersler dışındaki dersler için hangi kazanımların dijital araçlarla kazandırılabileceği belirlenmeli, sınıflar Tasarım/Beceri Atölyelerine dönüştürülmelidir.
6- Dijital platformlar teknik alt yapı eksikleri giderilerek farklı okullardaki, ilçe ve illerdeki öğrencilerin ortak çalışmaları için değerlendirilebilir. Öğrenciler dijital platformlardan birçok yazar, çizer, sanatçı, bilim insanı ile tanışma, görüşme olanağına kavuşabilir. EBA e-twinning benzeri ülke içi okul ortaklığı çalışmalarında değerlendirilebilir.