Sürdürülebilir Kalkınma için Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRISD) Başkanı Qaiser Nawab'ın China Daily Global için kaleme aldığı makaleyi Türkçeye Emrah Zorba çevirdi.
Orta Doğu diplomasisinde tarihi bir başarı olarak, Çin, 17 Filistin grubu arasında uzlaşmayı sağlamakta önemli bir rol oynamış ve bu süreç, 23 Temmuz 2024'te Pekin'de imzalanan tarihi bir anlaşma ile sonuçlanmıştır. Bu uzlaşma, uzun süredir çatışma ve bölünme ile boğuşan bir bölgede birlik ve barışa yönelik önemli bir adımı temsil etmektedir. Çin'in bu süreçteki proaktif katılımı, uyumlu bir birlikte yaşama, küresel barış ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etme konusundaki daha geniş taahhüdünü yansıtmaktadır.
Pekin Deklarasyonu, Hamas ve Fetih gibi önde gelen Filistin gruplarının temsilcileri tarafından imzalanmış olup, Filistin politikalarındaki uzun süredir devam eden bölünmeleri ele almak için kritik bir adımı simgelemektedir. Bu anlaşma, yalnızca siyasi bir kilometre taşı olmanın ötesinde; çatışma çözümü ve uzlaşma için potansiyel bir şablon niteliği taşımaktadır.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin öncülüğünde gerçekleştirilen bu uzlaşma çabası, geniş çapta takdir toplamıştır. Wang Yi'nin açıklamaları, bu anlaşmanın tarihsel önemini vurgulayarak, Filistin birliğinin ulusal kurtuluş mücadelesinin gerçekleştirilmesi için hayati olduğunu belirtmiştir. Pekin görüşmelerinin ana sonuçları arasında, Filistin Halkının Tek Meşru Temsilcisi olarak Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) onaylanması ve Gazze'deki çatışma sonrası yeniden yapılanmaya odaklanan bir geçici hükümetin kurulması yer almaktadır.
Bu uzlaşma, birkaç nedenle kritik bir gelişmedir. Öncelikle, Filistin politikalarındaki iç bölünmeyi ele alması, uluslararası müzakerelerde birleşik bir tutum sergilemenin önündeki önemli bir engeli ortadan kaldırmaktadır. Gruplar arasında birliği teşvik ederek, Pekin Deklarasyonu Filistin sesini küresel sahnede güçlendirmekte ve bağımsız bir devlet kurma çabalarında pozisyonlarını pekiştirmektedir.
İkincisi, bu anlaşma, İsrail-Filistin çatışmasını çözme yönündeki daha geniş uluslararası çabalarla uyumludur. Geçici bir hükümetin kurulması ve BM kararlarına uygun bağımsız bir Filistin devletinin talep edilmesi, iki devletli çözüm konusundaki taahhüdü yansıtmaktadır; bu da uluslararası toplumun uzun süredir hedeflediği bir amaçtır.
Çin'in bu anlaşmayı aracılık etmedeki rolü, onun küresel bir arabulucu ve barış savunucusu olarak büyüyen rolünü vurgulamaktadır. Pekin görüşmelerinin başarısı, Çin'in Suudi Arabistan ve İran arasındaki arabuluculuğu gibi önceki diplomatik başarılarına dayanmaktadır. Bu girişimler, Çin'in uyumlu bir birlikte yaşama ve küresel sorunları diplomasi ve diyalog yoluyla ele alma konusundaki kararlılığını ortaya koymaktadır.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin'in Filistin meselesine yaklaşımının adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle yönlendirildiğini, bencil çıkarlar peşinde koşmadığını vurgulamıştır. Bu tutum, Filistin grupları ve uluslararası gözlemciler dâhil olmak üzere çeşitli kesimlerden Çin'e övgü kazandırmıştır. Pekin'de düzenlenen uzlaşma görüşmeleri, Filistin iç birliği için bir dönüm noktası ve Çin için önemli bir diplomatik zafer olarak tanımlanmıştır.
Pekin Deklarasyonu, tüm tarafların daha birleşik ve istikrarlı bir Filistin yönetim yapısından fayda sağladığı kazan-kazan bir durumu temsil etmektedir. Çin için bu, Orta Doğu diplomasisinde kilit bir oyuncu olarak konumunu pekiştirmekte ve küresel barış ve istikrara olan bağlılığını güçlendirmektedir.
Pekin uzlaşma görüşmelerinin başarısı, uyumlu bir birlikte yaşama ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumludur. Filistin grupları arasında diyalog ve iş birliğini kolaylaştırarak, Çin, derin kökleri olan çatışmaların bile ortak çabalar ve karşılıklı anlayış yoluyla ele alınabileceğini göstermiştir.
Geçici bir hükümetin kurulması ve Gazze'deki savaş sonrası yeniden yapılanmaya odaklanılması, bölgenin yeniden inşası ve kalkınması için temel adımlardır. Bu yaklaşım, yalnızca acil ihtiyaçları ele almakla kalmayıp, aynı zamanda uzun vadeli istikrar ve refah için de zemin hazırlamaktadır. Ateşkes sağlama ve yeniden yapılanmayı teşvik etme vurgusu, sürdürülebilir kalkınma ve barış için küresel hedeflerle uyumludur.
Ayrıca, Pekin Deklarasyonu, uluslararası onur ve adalet taahhüdünü yansıtmaktadır. Filistin uzlaşmasını destekleyerek ve bağımsız bir devlet için savunuculuk yaparak, Çin, ulusal egemenlik ve insan haklarına saygıya dayalı bir dünya düzeni kurma hedefine katkıda bulunmaktadır.
Çin'in Filistin uzlaşmasındaki rolü, uluslararası barış ve istikrar için önemli sonuçlar doğurmakta olup, onun artan etkisini ve sorumlu küresel liderliğini vurgulamaktadır. Bu çaba, Çin'in, Kuşak ve Yol İnisiyatifi gibi girişimlerle barışı teşvik etme ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda aktif katılım sağlama konusundaki daha geniş stratejisiyle uyumludur.
Barış görüşmelerini ve uzlaşmayı teşvik ederek, Çin, daha istikrarlı ve barışçıl bir uluslararası ortam yaratılmasına katkıda bulunmaktadır. Adalet, hakkaniyet ve karşılıklı saygı ilkeleri, çatışmaları çözmek ve sürdürülebilir barışı sağlamak için kritik öneme sahiptir. Çin'in diyalog ve anlayışı teşvik etmesi, diğer çatışmaların ele alınmasında bir model oluşturarak, farklı kültürlerin ve ulusların uyum içinde bir arada yaşayabileceği bir dünya yaratılmasına yardımcı olmaktadır.
Pekin Deklarasyonu önemli bir başarıyı temsil etmekle birlikte, zorluklar da devam etmektedir. Filistin gruplarının uzun tarihli bölünmesi ve Gazze'deki devam eden çatışma, acil engeller teşkil etmektedir. Gazze'yi yeniden inşa etmek ve kalıcı bir ateşkes sağlamak, geçici hükümetin kritik görevleridir. Daha geniş jeopolitik bağlam, İsrail-Filistin çatışması da dâhil olmak üzere, kilit paydaşların desteğini gerektirmektedir.
Bu zorluklara rağmen, Pekin Deklarasyonu, ilerleme için bir çerçeve sunmakta ve uluslararası topluma, Çin de dâhil olmak üzere, diplomatik, mali ve insani yardımlarla gerekli desteği sağlama fırsatları sunmaktadır. Çin'in Filistin uzlaşmasını başarıyla kolaylaştırması, karmaşık küresel çatışmaların çözümünde diplomasinin gücünü göstermektedir. Pekin Deklarasyonu, Filistin grupları arasında birliği sağlama yolunda önemli bir adım olup, ulusal hedeflerinin ilerlemesi ve bölgesel istikrara katkıda bulunması açısından kritik öneme sahiptir.
Bu gelişme, yalnızca Çin için bir zafer değil, aynı zamanda küresel barış ve refah için bir umut ışığıdır. Ulusların ortak zorlukları ele almak için bir araya geldiğinde uyumlu bir birlikte yaşama ve sürdürülebilir kalkınma potansiyelini vurgulamaktadır. Uluslararası topluluk, diğer çatışmaları ele almak ve küresel istikrarı teşvik etmek için çaba gösterirken, Pekin uzlaşma görüşmeleri, kolektif çabaların daha barışçıl ve refah dolu bir dünya için nasıl bir yol açabileceğine dair değerli bir örnek teşkil etmektedir. Birlik ve barışı teşvik ederek, Çin, tüm ulusların uyum içinde yaşayabileceği, barış, refah, onur ve sürdürülebilir kalkınmanın faydalarından yararlanabileceği bir dünyanın yaratılmasına katkıda bulunmaktadır. İnsanlık için ortak bir geleceği inşa etme vizyonu, uluslararası topluluğun gerçekleştirmek için çaba göstermesi gereken bir hedef olup, Pekin Deklarasyonu gibi girişimlerin başarıları üzerine inşa edilmelidir.