Sıkıyönetim, Moon tarikatı ve ABD üsleri: Güney Kore, Asya’nın ‘Ukrayna’sı

Orçun Göktürk
TEORİ Yazı Kurulu Üyesi

Doğu Asya’da Soğuk Savaş’ın en acımasız sahnelerinden biri olan Kore Savaşı, elbette Güney Kore’nin kaderini belirleyen tarihsel bir dönüm noktasıdır. ABD’nin emperyalist müdahalesiyle bölünen Kore Yarımadası, Asya-Pasifik’te bugüne kadar süregelen jeopolitik çatışma potansiyelinin sıcak noktalarından biri olmaya devam ediyor. Güney Kore, ABD’nin bölgedeki en büyük askeri üslerinden biri olarak konumlanırken, bu durum ülkenin dış politikasını ve güvenliğini belirleyen temel unsur haline geldi. Diğer bir anlamda diyebiliriz ki ABD’nin kuruluşu için “bedel” ödediği ülke, kaderini de ABD’ye teslim etti ve bu “diyeti” ödüyor.

Batı’nın ‘Örnek Demokrasi’ Masalı

Batı, Güney Kore’yi sık sık “Asya’nın örnek demokrasisi” olarak lanse ederken, tarih bu anlatıyı çürütüyor. Ülke, kuruluşundan 1980’lerin sonlarına kadar askeri darbeler ve tek adam rejimleriyle yönetildi. Sürekli ilan edilen sıkıyönetimler, toplumsal muhalefeti bastırmayı hedefledi. Demokrasi görünümü altındaki bu baskıcı yönetim, ABD’nin Asya’daki çıkarlarını koruyan bir aparat olarak işlev gördü. Burada en kullanışlı retorik de “Kuzey’deki rejimle işbirlikçi” olarak lanse edilen siyasi hareketler oldu. En önemlisi ise ülke, ABD destekli bir “tarikatın” oyuncağına döndü.

Elbette ülke bu süreçte önemli bir ekonomik kalkınmayı da sağladı. Buradaki en temel unsur ise Sovyetler, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı ABD’nin Asya’daki en önemli kalesi olan bu ülkeye olan milyarlarca dolarlık finansal, altyapı ve beşerî sermayenin belirleyiciliği oldu.

Güney Kore’nin FETÖ’sü: MOON TARİKATI

Güney Kore toplumu üzerinde Batılı misyonerlerin yoğun etkisi, ülkenin kültürel dokusunu derinden değiştirdi. Son 70 yılda büyük bir Hristiyanlaştırmaya maruz kalan Güney Kore halkının önemli bir kısmı, Batılı misyonerlerin amaçlarına hizmet etti. Bunun yanı sıra ülkenin siyasi yapısı, Moon tarikatı (Unification Church) adlı sapkın öğretinin etkisinde şekillendi. Bu Hristiyan tarikatının tarihine ve amacına bakacak olursak:

1954 yılında Kuzey’den Güney Kore’ye kaçan rahip Sun Myung Moon tarafından kurulan tarikat, dünyada Moon liderliğinde bir teokratik yönetimin kurulmasını ve herkesin Korece konuşmasını amaçlıyor. Sun Myung Moon, genç yaşta mistik bir deneyim yaşadığını iddia etmiş ve bu deneyimin ardından İncil’i yeniden yorumladığını öne süren bir sapkın. Moon’a göre, İsa’nın misyonu tamamlanamamıştır ve kendisi bu görevi tamamlamak için “seçilmiştir”.

Sun Myung Moon, Moon Tarikatının Kurucusu

 

‘Tanrı’nın Planı: ABD’

Kurucusu Sun Myung Moon, ABD’nin Soğuk Savaş dönemindeki anti-komünist stratejilerini destekleyen ve bu doğrultuda faaliyet gösteren bir figür. Tarikat, komünizmi “şeytani bir ideoloji” olarak tanımlamış ve bu bağlamda ABD’nin askeri ve siyasi müdahalelerini meşrulaştıran bir söylem geliştirmiştir. Moon, hem ABD’deki muhafazakâr çevrelerle yakın ilişkiler kurmuş hem de Batı yanlısı politikaları dini bir retorikle desteklemiştir. Öyle ki, Tarikat, 1982’de ABD’de Washington Times gazetesini kurmuştur. Bu gazete, Ronald Reagan yönetiminin dış politika söylemini desteklemiş ve anti-komünist stratejisinin yayılmasında önemli bir araç olmuştur. Moon, bu medya aracılığıyla ABD’nin küresel çıkarlarını savunmuş ve Batı karşıtı eleştirileri bastırmıştır.

Tarikat, ABD’deki muhafazakâr liderlerle güçlü ilişkiler geliştirmiştir. Özellikle Ronald Reagan ve George H.W. Bush dönemlerinde, Moon’un etkinliklerine birçok üst düzey ABD’li siyasetçi ve Pentagon personeli katılmıştır. Moon’un düzenlediği etkinliklerdeki konuşmalar, ABD’nin “Tanrı’nın planı” doğrultusunda liderlik ettiği şeklinde bir retorikle desteklenmiştir.

Tarikat, aynı CIA destekli FETÖ benzeri bir yapılanmayla örgütlenmiştir. Bu CIA paravanı tarikat “sayesinde” özellikle Asya’da “komünizmin yayılışını engelleme” adı altında Amerikan siyasetlerini yaymak için Güney Kore, Japonya ve Filipinler gibi ülkelerde yaygın bir dini ve siyasi ağ oluşturulmuştur. Bu ağ, ABD’nin bölgedeki “Çin’i çevreleme” stratejisinin bir parçası olarak işlev görmüştür. Tarikat, ABD yoz kültürel değerlerini Asya’ya entegre etme sürecinde aktif bir rol oynamıştır. Özellikle Hristiyanlık misyonerliği yoluyla, ABD’nin “medeniyet” misyonunu dini bir çerçevede Asya’ya taşımıştır.

Park Chung-hee (1961–1979), Chun Doo-hwan (1980–1988), Lee Myung-bak (2008–2013) gibi devlet başkanları ve önemli siyasi figürler Moon tarikatı üyesiydiler ve tarikatın devlet ve halk içinde örgütlenmesinin itici gücü oldular. Ayrıca başkent Seul başta olmak üzere birçok önemli şehrin belediye başkanları da geçmişten günümüze tarikat içinden gelen insanlardır. 

YOON SUK-YEOL Döneminde Siyasi Çalkantılar

Elbette son yaşanan gelişmelerin “iç dinamikler” açısından da sebepleri mevcut. Ülke zaten sık sık siyasi skandallar, devlet başkanlara yönelik suikastlar ve siyasilerin yolsuzluklarıyla meşhur. Devlet Başkanı Yoon Suk-yeo ve eşi de yolsuzluk ve borsa manipülasyonu suçlamalarıyla karşı karşıya. Meclisteki çoğunluğu elinde bulunduran muhalefet, Yoon’a karşı “soruşturma” sopasını elinde tutuyor. Ancak Yoon, “Komünizm ve Kuzey Kore işbirlikçiliği” suçlamalarıyla sıkıyönetim ilan ederek muhalefeti ve kendisine yönelik toplumsal direnişi bastırmaya çalıştı. Bu sıkıyönetim kararı, Tayvan’ın ayrılıkçı yönetimi tarafından açıkça desteklendi, bu da ABD’nin bölgedeki planını açık bir göstergesi. Sıkıyönetim kararı ilan edildikten birkaç saat sonra kaldırıldı. Devlet Başkanı ile muhalefet ve ABD arasında nasıl pazarlıklar döndü elbette bilemeyiz.

*Yoon Suk-Yeol, Güney Kore Devlet Başkanı

NATO ve Siber Savaş Üssü

Güney Kore, ABD’nin ve NATO’nun bölgedeki stratejik ortağı olarak Siber Zirveler ve tatbikatlara ev sahipliği yapıyor. Geçen bahar aylarında NATO destekli Locked Shields siber savunma tatbikatına katılan Güney Kore, gelecek yıl da NATO destekli Siber Zirvesine ev sahipliği yapacak. Bazı Çinli uzmanlara göre Güney Kore, ABD’nin üçüncü taraflara yönelik siber saldırıları için bir üs olma potansiyeline sahip.

Bölgede ABD için bir diğer “geleneksel müttefik” olarak adlandırılan “kullanışlı” ülke Japonya ile Güney Kore’nin ilişkisine kısaca değinecek olursak, Güney Kore’nin tarihi, Japonya’nın işgalleri ve İkinci Dünya Savaşı sırasında “comfort women” adlı insanlık düşmanı uygulamalarıyla derin yaralar aldı. Comfort Women sistemi, Japon İmparatorluk Ordusu tarafından II. Dünya Savaşı sırasında oluşturulan zorla çalıştırma sistemi kapsamında cinsel köleliğe zorlanan kadınları ifade eder. Bu sistem, 1930’lardan itibaren Asya-Pasifik bölgesinde savaş bölgelerine “konfor istasyonları” olarak adlandırılan genelevlerin kurulmasıyla uygulanmıştır. Çoğunluğu Kore Yarımadası’ndan olmak üzere Çin, Filipinler, Endonezya ve diğer işgal altındaki bölgelerden BM raporlarına göre yaklaşık 200 bin kadın bu sözde “istasyonlarda” zorla tutulmuş ve Japon askerlerinin tecavüzlerine maruz kalmıştır.

Ancak 21. yüzyılda ABD’nin “Çin’i kuşatma” stratejisi kapsamında Güney Kore ve Japonya, aynı safta buluştu. İki ülke, geçmişteki çatışmaları bir kenara bırakarak, Washington’un planlarına hizmet eden bir ittifakın parçası haline geldi.

Güney Kore’nin bu yapısı, bölgenin geleceği ve ABD-Çin rekabetinin merkezindeki stratejik konumu açısından kilit bir örnek teşkil ediyor. Biden’ın ve Amerikan derin devletinin politikalarıyla derinleşen bu çelişkiler, Güney Kore’yi ABD açısından bir anlamda Asya’nın en kırılgan kalesi haline getiriyor. 

 

Biden’in Giderayak Jeopolitik Kaos Stratejisi

ABD Başkanı Joe Biden, görevi bırakmaya ramak kala jeopolitik kaosu derinleştiren bir strateji izliyor. Ukrayna’ya uzun menzilli füzeler gönderilmesi, Suriye’de HTŞ’nin ilerlemesi ve ABD’nin Pasifik’te Çin’e yakın bölgelere son 1 haftada 3 adet Nimitz sınıfı nükleer enerjili uçak gemisi görevlendirme kararı gibi hamleler, bu politikanın küresel boyutunu gözler önüne seriyor. Biden’ın bu adımları, Trump’a “zorunlu müdahaleleri” dayatan bir miras bırakma amacını taşıyor. Güney Kore’nin sıkıyönetim kararı ve bölgedeki tansiyon da bu bağlamda değerlendirilebilir.

İronik bir şekilde, Güney Kore Çin’in en büyük ticaret ortaklarından biri. Elbette bu Çin’in bölgede “barışı gerçek kılma” stratejisinin önemli bir bileşeni. Ancak ABD’nin bölgedeki askeri ve stratejik baskıları, Güney Kore’yi bir yandan Çin ile yüksek seviyede ticaret yaparken diğer yandan Çin karşıtı bir bloğun parçası olmaya zorluyor. Bu çelişkiler, Güney Kore halkının geleceğini belirleyecek temel soruyu gündeme getiriyor: Güney Kore, KDHC, Çin ve Rusya gibi komşularıyla barış içinde bir arada mı yaşamanın bir şekilde yollarını mı arayacak, yoksa ABD’nin bölgesel çıkarları doğrultusunda “Asya’nın Ukraynası” olmaya devam mı edecek?

Güncel
Etiketler
asya; güney kore; amerika; terör