Türk-Ermeni ilişkilerine Türkeş’in katkısı

Prof. Dr. Cüneyt Akalın

Türkeş-Petrosyan buluşması

Hulusi Turgut’un “Türkeş’in Anıları, Şahinlerle Dans” kitabı, yayımlandığı sırada kamuoyunda yankılandı, tartışıldı. Dönemin önemli tanığı Türkeş ilginç şeyler anlatıyor. Turgut’un kitabında yazdıkları, hayatta iken Türkeş tarafından tekzip edilmemiş olduğuna göre, anlatılanları doğru kabul etmemiz gerekiyor.

Yakın tarihiminiz önemli olaylarına ışık tutmakla birlikte, Türkeş’in Anılarının tek-yanlı olduğunu, Türkeş’in olayları kendi açısından anlattığını düşünüyorum. Bu gerçek, anıların değerini ortadan kaldırmıyor.

Amacım, kitabın eleştirisi değil. Esas dikkatimi çeken, Türkeş’in, Cumhurbaşkanının ve Dışişlerinin bilgisi dâhilinde dönemin Ermenistan Başkanı Ter Petrosyan ile yaptığı görüşme hakkında anlattıklarıdır. Ermeni sorununun çözümüne, daha doğrusu Ermenistan ile ilişkilerin düzeltilmesine yönelik Türkiye’nin tutumunu yansıtan bu görüşmede tartışılanları hatırlamak günümüz ve gelecek açısından da önem taşıyor.

Buluşturma girişimi

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan, aralarında Ermenistan’ın da bulunduğu eski Sovyet cumhuriyetlerini Türkiye 13 Mart 1992’de bağımsız devletler olarak tanır. O sıralarda Karabağ’daki Azeri topraklarının işgal altında oluşu nedeniyle Ankara, Ermenistan ile diplomatik ilişkiyi dondurur, sınırları kapatır.

Halk Cephesi lideri Elçibey’in Azerbaycan’da başta olduğu sırada (1992 Haziran–1993 Ağustos), MHP liderini ziyaret eden Avrupa’daki Ermeni lobisinden bir grup, Türkeş’ten “barış için” aracılık yapmasını ister. (Can Dündar’ın 17 Ekim 2009’da Milliyet’te yayımlanan yazısından girişimde bulunan kişinin Konya doğumlu, ODTÜ mezunu Türkiye’de askerlik yaptıktan sonra bir Fransız ile evlenip Fransa’da yaşamaya başlayan, Ermeni Yardım Hareketinin önderi, Ter Petrosyan’ın danışmanlığını yapan Samson Özararat olduğu anlaşılıyor.)

Türkeş, teklifi olumlu karşılar, hükümete danıştıktan sonra kendilerine yanıt vereceğini bildirir. Hükümet de girişimi olumlu karşılar. O sıralarda cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’dir. Taraflar Petrosyan’ın Paris’e geleceği Mart 1993’te bir araya gelmeyi kararlaştırırlar.

İlk temas Paris’te

Havaalanında Paris Büyükelçisi Tansuğ Bleda tarafından karşılanan Türkeş, Ermenistan Başkanı Ter Petrosyan ile Paris’teki ünlü Krissan Oteli’nde 13 Mart 1993’te bir araya gelir. Türkeş’in yanında Paris Büyükelçisi Tansuğ Bleda, Paris Maslahatgüzarı Merter Şahinler ve oğlu Tuğrul Türkeş, Petrosyan’ın yanında Dışişleri Papazyan ve bir tarihçi görüşmede hazır bulunur.

Türkeş’i otelin kapısında Samson Özararat karşılar

Can Dündar’ın anlatımı ile Halep doğumlu Petrosyan’ın Türkçe birkaç cümle etmesi havayı yumuşatır.

Görüşmeyi Türkeş’in ağzından dinleyelim:

“Kendilerine ben dostluk teklif ettim. Yardım edeceğimizi, Türkiye’den kendilerine transit geçiş hakkı (abç) vereceğimizi söyledim. Hatta Karadeniz’de kendilerine transit liman (abç) verebileceğimizi, böylece dünyaya açılabileceklerini, dünyayla ticaret yapabileceklerini, ayrıca İpekyolu’nu ihya etmek istediğimizi belirttim. İpekyolu’nun en kısa şekilde Ermenistan’dan geçtiğini (abç), bunu ihya edebileceğimizi açıkladım.”

Başkasından duysam inanmayacağım bu düşünceleri Türkeş’in, Ter Petrosyan’a aynen söylediğini kitaptan okuyorum. (Şahinlerin Dansı, s.456.)

-          Dört bir yanı kapalı Ermenistan’a “transit geçiş hakkı”,

-          Karadeniz’de transit liman,

-          İpekyolu’nda işbirliği teklif ediyor.

Dahası var. Türkeş, Kazakistan petrol boru hattının ve Türkmenistan Doğul Gaz Boru hattının Ermenistan’dan geçebileceğini, dostluğun gelişmesi halinde sınırların açılabileceğini de dillendirir. Dahası, Transkafkasya otoyolunun yapımını önerir.


Bu köklü önlemleri Türkeş’in kafasından uydurmadığı, Türkiye’nin dostluk paketi olarak sunduğu açıktır. Bugüne kadar iki taraf ilişkilerinin tıkanıklığı hakkında Türkiye’yi suçlayan çevrelerin, umarım, yüzü kızarır.

Petrosyan 2,5 saat süren toplantıdan “önerilerinizi değerlendirelim” diyerek ayrılır. Bir hafta sonra AGİT toplantısında bir araya gelme planlanır.

Alparslan Türkeş, Petrosyan’ın üzerinde “çok iyi bir tesir bıraktığını, onu olumlu, ılımlı bir insan olarak gördüğünü, bir Daşnak olan Papazyan’ın bir karara varılmasını engellediğini” sözlerine ekliyor.

Türkeş, çıkışta Özararat’a umutsuz konuşur. “Savaşın bir süre daha devam edeceği anlaşılıyor. Görüşmede bulunan Büyükelçi Tansug Bleda ise anılarında (Maskeli Balo, DK, 2000), “buluşmanın yarattığı olumlu havanın ve sürecin sonu gelmedi” notunu düşer.

Daha Türkeş Paris’ten ayrılmadan Petrosyan’ın kontrol edemediği Taşnak güçleri Laçin Koridorunda karşı saldırıya geçerek alınan kararları geçersiz kılarlar.

İkinci buluşma Frankfurt’ta

Taraflar pes etmez. Türkeş ve Ermeni tarafı, 1994 Nisan’ında bu kez Frankfurt’taki Türkiye Başkonsolosluğunda bir araya gelirler. Türk tarafında Türkeş’in yan sıra büyükelçi Onur Öymen ve maslahatgüzar, Ermeni tarafında Ermenistan’ın Avrupa’daki en kıdemli elçisi Sarkisyan vardır. Ermeni tarafı, Türkiye’nin bir iyi niyet jesti yapmasını talep eder. Ekonomik ambargonun kaldırılmasını ister; yakacak, buğday yardımı vb. dile getirilir. Türkeş bu talepleri “Azerbaycan toprakları işgal altındayken Türkiye bunu yapamaz” diye geri çevirir.

Türkeş-Petrosyan buluşması bir süre gizli tutulur.

Can Dündar’ın yazısı

Gazeteci Can Dündar, 17 Ekim 2009’da Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında, Türkeş-Petrosyan buluşmasını muhtemelen Özararat’a dayanarak anlatır. Can Dündar’a göre Paris görüşmesinde Alparslan Türkeş, Azeri-Ermeni ilişkilerine de girerek Ermeni tarafına şu önerileri yapar:

-          Azerbaycan-Ermenistan arasında ateşkes,

-          Her iki tarafın mevcut sınırları tanımaları, diplomatik ilişki kurmaları,

-          Laçin Koridorunun açılması,

-          Karabağ sorununun ilerde daha geniş biçimde ele alınması.

Can Dündar’a göre Ermeni tarafı, o sıralarda yiyecek sıkıntısı çeken Ermenistan’a bir iyi niyet jesti olarak 100.000 ton buğday gönderilmesini talep eder. Türkiye’nin danıştığı Azerbaycan “ekmeğin lafı olmaz” diye olumlu bir tavır alınca, Türkiye, 1993 yılında Ermenistan’a 41.000 ton buğday gönderir.

Dündar yazısında, ayrıca Tuğrul Türkeş’in Jak Kamhi ile birlikte “Ekonomik İlişkilerinin geliştirilmesi” için tarafların temaslarını sürdürdüğünü yazıyor.

Can Dündar bunları Abdullah Gül’ün önayak olduğu ve fiyasko ile sonuçlanan açılımdan önce yazdığı için ne kadar güvenilir olduğunu kestiremiyorum. Bir belge olarak sunuyorum.

TC’nin tavrı

Türkeş’in anılarında anlattıkları, Türk tarafının ne kadar yapıcı, ne kadar iyi niyetli olduğunu gösteriyor. Ermenistan’a “geçiş koridoru” vermeyi düşünmek, “Karadeniz’de transit liman” teklif etmek, dahası, İpekyolu’nun güzergâhını Ermenistan’dan geçirmeyi önermek, iki taraf arasındaki ilişkileri kökten değiştirmeye aday, yoksul Ermenistan’a refah vadeden tekliflerdir.

Devlet tecrübesi olan, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ile koalisyon ortaklığı yapan Türkeş’in, bu önerilerini, “bir kişinin girişimi” olarak değerlendirmek doğru olmaz. Her iki görüşmede de büyükelçilerin hazır bulunması, öneriler paketinin TC imzalı olduğunu, en azından yetkililerinin böyle bir paketin önünü kesmediklerini gösteriyor.

Ermenistan’ın bu önerileri değerlendirememesi, daha doğrusu Daşnakların engellerini aşamaması Ermenilere pahalıya mal oldu.

Türkeş’in bu süreçteki katkıları dikkati çekiyor.

Ermeni Sorunu