Jeotermal enerji tarımı öldürüyor mu?

Süleyman Yurddaşer

İncir:

Ana tanrıça Kibele’nin ağacı, incir-Ficus carica, ya da Karyalı incir, Girit ve Karyalıların kutsal ağacıdır. Çünkü bu ağacı onlara tanrıça Kibele hediye etmiştir.  Yaprakları da beş parçalı olduğundan tanrıça Kibele’nin eli kabul edilip kutsanmıştır. Yaprakları koparılınca çıkan süt de doğurganlığın simgesi kabul edilmiştir mitolojide. Çok çabuk kök geliştirir ve gövdesi kesilse de köklerinden hızla sürgün verir. Bundan dolayı yapılara zarar verdiğinden Türkçemizde “ocağına incir ağacı dikmek” şeklinde olumsuz bir söylem olsa da dünyada 80 milyon yıldır yetiştiği tespit edilmiştir. Hindistan’dan Akdeniz’e kadar dünyanın çeşitli yerlerinde yetişen 750’den fazla türü vardır.

Kışın yaprağını döken bu değerli meyve ağacı 1200 civarında canlı türünü beslemektedir. Yetiştiği yerlerde diğer ağaçların da yetişmesine ortam hazırlayıp ormanlaşmaya zemin hazırladığı bilinen incir ağacının tüm canlılara olduğu gibi insan beslenmesi içinde önemli faydaları bulunmaktadır. İyi bir enerji kaynağı olmasının yanında kalsiyum kaynağı da olduğu bilinmektedir. Sindirim sistemimizin sağlığı için yararları herkesçe bilinir. İnsan beyninin büyümesine de etkili olduğu, insan elinin incirin olgunlaştığını tespit edecek şekilde evrildiği iddia edilir. Ülkemizde Ege, Akdeniz ve Marmara bölgelerimizde yetiştirilmektedir, tazesi ve kurusu ile çok önemli bir gıda ve ekonomik değerdir. 

Türkiye’de ekonomik değer açısından iki bölgemizde yetişen incir çeşidimiz çok önemlidir. Bunlar, Aydın ili ve ilçelerinde yetişen sarı aydın inciri ve mor renginden dolayı Dürdane karası olarak bilinen mor incirimizdir. Daha birçok incir çeşidimiz yetişmektedir ancak, bu iki çeşit öne çıkmaktadır. Dürdane karasının büyük bir kısmı taze olarak ihraç edilmektedir. Bu değerli ürünlerimizle ilgili bilimsel bir kitap yazmak olasıdır, nitekim birçok bilim insanı ve yazar tarafından yazılmış eserler vardır. Ülkemiz ekonomisine şu kadar katkı sağladığını ekonomistlere bırakalım. Zira bu ürünler, parasal olmaktan çok daha başka değerlere sahiptir.

Ancak, burada Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinin değerli hocalarından Profesör Mehmet Dokuzoğuz’dan aktarılan bir hikâyeyi not etmeliyim:

“ABD’nin bir üniversitesinden bilim insanları Aydın inciri üzerinde bir inceleme yaparlar ve bunu mutlaka ABD’de de yetiştirmeye karar verirler. Aydın’da gerekli ekolojik ve klamatolojik incelemeleri yaptıktan sonra ABD’de Aydın yöresinde tespit ettikleri çevresel verilere uygun bölge araştırmaları sonucu, Kaliforniya eyaletinde uygun koşulları sağlayacak yeri tespit edip orada incir plantasyonu kurmaya karar verirler. Aydın bölgemizden götürülen fidanlarla incir bahçelerini kurarlar. İncir ağaçları meyve vermeye başladığında, meyveler analiz edilir, fakat aydın yöresi incirlerinden farklı sonuçlarla karşılaşırlar. İçerik olarak, lezzet olarak aradıkları kaliteyi bulamamışlardır.”

Sonuçta yaptıkları yeniden incelemede, günün belli saatlerinde Ege denizinden karaya doğru esen rüzgârın Kaliforniya’da olmadığını tespit ederler. (Yazının sonunda bu rüzgâr bizim de işimize yarayacaktır.) Yerel yöneticiler bunun tam tersini söyleseler de bize aktarılan hikâye kaliteyi denizden esen rüzgârın sağladığı yönündedir. Yerel yöneticilerin savı, kuzeyden esen poyrazın incirin kalitesini artırdığı yönündedir. Bu da bir akademik araştırma konusudur. Bilim insanları gerekli araştırmayı yapabilirler sanıyorum.

Yukarıda her ne kadar bu ürünümüzün değerini rakamla ölçemeyiz desek de merak edenler için 2019-2020 sezonunda incir ihracında yaklaşık 350 milyon $ beklenmektedir. Taze incir ihracından da yine yaklaşık 300 milyon $ elde edilmiştir.

Bu yazının ana amacı bu değerli ürünün korunması ve üretiminin artırılması için alınacak teknik ve yasal tedbirlerdir. Son yıllarda Aydın incirinin yetiştiği bölgenin jeotermal saha olması nedeni ile bölgeye devlet teşvikleri ile kurulan, jeotermal elektrik santralleri ve bunların incir ağaçları ile meyvesine verdiği iddia edilen zararlardır.

Jeotermal enerji ve elektrik santralleri

Jeologlar, jeotermal enerjiyi şöyle tarif etmektedirler: Yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde bulunan birikmiş ısının oluşturduğu sıcaklıkların, bölgesel ortalama atmosferik sıcaklığının üzerinde olan ve çevresindeki normal yeraltı ve yer üstü sularına göre daha fazla çözülmüş mineral, çeşitli tuzlar ve gaz içerebilen basınç altındaki sıcak su buhar (akışkan) yolu ile yüzeye taşınan ısıdır. Jeotermal enerji:

1-turizm kaplıcalarında, sağlık için,

2-sera ve konut ısıtmalarında,

3-bazı mineral ve kimyasallar ile gaz elde edilmelerinde,

4-elektrik santrallerinde elektrik elde etmek için kullanılmaktadır.

Bizi ilgilendiren kısmı 4. maddedeki elektrik santralleridir. Jeotermal suların 130 C derecenin üstündeki sıcaklıklarda olanlar kullanılmaktadır. Türkiye’de jeotermal enerji ile elektrik elde edilebilecek 43 üretim sahası tespit edilmiş, bunun 19’u uygulama sahasıdır. Jeotermal alanların %78’i Batı Anadolu’dadır. Jeotermal elektrik santrallerinin dağılımı aşağıdaki gibidir.

Kayıtlı santral sayısı: 48

Ön lisans alanlar: 396

Aydındaki santral sayısı: 28+10 ön lisans alan.

Manisa santral sayısı: 10+7 ön lisans alan.

Bu rakamlar da gösteriyor ki jeotermal elektrik santrallerinin çoğu incir bölgemizdedir.

Şimdi de jeotermal sularla yeraltından yeryüzüne çıkan maddelere bir bakalım: 130 C derecenin üstündeki su ve bunların buharının içinde;

Nötr bileşikler: silika, arsenik, bor ve bor bileşikleri.

Katyonlar: Na (sodyum), K (potasyum) gibi alkaliler, Li (lityum), Rb (ribityum), Cs (sezyum), nadir alkaliler, NH4 (amonyum), Ca (kalsiyum), Mg (magnezyum) gibi toprak alkalileri, Al (aliminyum), Fe (demir-2), Fe (demir-3 ferro), Mn (mangan) gibi geçiş elementler.

Anyonlar: HCO3 (karbonik asit), SO4 (sülfat), Cl (klor), f (flor), Br (brom), İ (iyot) şeklinde karbomatlar; CO2, (karbondioksit), H2CO3 (karbonik asit), CO3 (karbonat) şeklinde bulunurlar.

Jeotermal enerji santralleri ve incir

Şimdi yukarıdaki bilgilerin ışığında, incirle jeotermal santrallerinin ilişkisini tahlil edebiliriz.

1- 130 C derecenin üzerindeki sıcaklığın oluşturduğu ve atmosfere salınan buharın ortamın sıcaklığını yükselteceği bir gerçektir.

2- Buhar vasıtası ile atmosferde yaratılan bu ısı değişimi bölgenin yağış rejimini etkileyebilir. (Burada bir örnek verebiliriz: Bursa’nın Orhangazi ilçesinde kurulu bulunan Cargil mısır işleme fabrikası da atmosfere yoğun buhar saldığı için o bölgenin yağış rejiminin değişmesine neden olduğundan çevredeki zeytin bahçe sahipleri zeytinliklerini yoğun olarak sulamak zorunda kalmaktadırlar.)

3- Bu ısı değişimi incirin kalitesinde çok önemli etken olan hâkim rüzgârların yönünü değiştirebilir. Bu da kaliteyi bozar.

4- Yukarıda yazılan kimyasal maddeler ve bileşiklerin çoğu, salınan buhar içinde olacağından çevredeki tarım ürünlerine son derece zararlı etkileri olacaktır. Bu durum çevre üreticilerin aldığı laboratuvar raporları ile de teyit edilmiş durumdadır.

5- Bu kimyasallar incir ağaçlarının ve diğer ağaçların kurumasına neden olacağı gibi verimin düşmesine de neden olacaktır.

6- Yine bu kimyasal ve mineraller ürün üzerinde kalıntı oluşturacağından, dışsatımda sorunlar yaratacaktır.

7- Yoğun buhar nedeni ile bölgenin bağıl nemini artıracağından, incirin en iyi yetişme ortamı olan %40-45 nem seviyesi bozulacağından kaliteyi ve verimi etkileyecektir.

8- Yine incirin döllenmesinde görev yapan ilek arılarının, buhar ve kimyasallar nedeni ile yaşama ortamları bozulacak ve incirin döllenmesi de engellenmiş olacaktır.

Gelelim işin yasal zeminine, değerli bir tarım ürünümüz olan zeytin için 3573 sayılı yasamız var ancak incir için böyle bir yasa ben bilmiyorum.

Ülkemizde bu jeotermal elektrik santralleri 3/6/2007 tarihinde kabul edilen 5686 sayılı jeotermal kaynaklar doğal mineralli sular kanununa göre kurulmakta ve teşvik edilmektedir. Bu yasanın başlangıcında yer alan amaç bölümünde şöyle denilmektedir:

"Madde -1- Bu kanunun amacı, jeotermal ve doğal mineralli su kaynaklarının etkin bir şekilde aranması, geliştirilmesi, üretilmesi, korunması, bu kaynaklar üzerinde hak sahibi olunması ve hakların devredilmesi, çevre ile uyumlu olarak ekonomik şekilde değerlendirilmesi ve terk edilmesi ile ilgili usul ve esaslar düzenlenmektedir."

Yine bu kanunun 13 ve 14. maddelerinde jeotermal suların yeryüzüne çıktıktan sonra kirlenmemeleri, bozulmamaları için tedbir alınması zorunlu kılınıyor. Ancak, o suların çevreye ve bölgedeki tarımsal üretime yapacağı etkilerle ilgili bir tedbir ön görülmemektedir.

Sonuç olarak, bölgede maddi ve ekonomik ölçümlerle ölçülemeyecek değerde olan, başta incir, zeytin ve yine bölgenin kıymetli ürünü olan sultani çekirdeksiz üzümü koruyup kollamak ve üretimlerini artıracak tedbirler alınmalı ve  bunun için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Not: Bu yazı hazırlanırken Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının internet sitesi ile enerji portalı sitelerinden yararlanılmıştır.

suleymanyurddaser@gmail.com

           

Ekonomi