Neoliberalizm Ormanı

Balzac, Kibar Fahişeler’de Paris’i, Yeni Dünya’da bir ormana benzetiyor:

“Görüyorsunuz, Paris, farklı sınıfların bağışladığı gelirlerle yaşayan İllınoisliler ve Huronlar gibi bir yığın vahşinin fink attığı Yeni Dünya’da bir ormana benziyor.”

Yeni Dünya Ormanında insanları bir arada tutan değerleri, ormanın kanunları belirleyecektir. Dolayısıyla Balzac, “ilke diye bir şey yoktur: Yalnızca olaylar vardır; yasa falan da yoktur, kişisel çıkarlar vardır.” diyerek bu değerlere gönderme yapıyor.

Emperyalizmin küreselleşme saldırısı ve küreselleşmenin bir boyutu olarak dayattığı kültür, Yeni Dünya Ormanını Neoliberalizm Ormanına çevirdi. Neoliberalizm Ormanında toplumsal ilişkiler daha çok parçalandı ve insan kamusal alanın dışında bambaşka ilişkilere zorlandı.

Yeni Dünya Ormanı vahşi kapitalizm çağının bir benzetmesiydi. Her şeye rağmen kültür rasyonelitesini yitirmemişti, yükselen toplumsal formasyonla uyumluydu. Neoliberalizm Ormanı ise kapitalizmin çürüme çağının benzetmesidir ve kültür rasyonelitesini büyük ölçüde yitirmiştir.

Yeni Dünya Ormanında insan avcıydı. İnsanın ilkesi avdı. Çıkarı için “kimileri zengin kadın avlar, kimileriyse miras peşindedir, kimileri vicdan avındadır…” Toplum artık av ve avcıdır. Neoliberalizm Ormanındaysa avcı bizzat sistemin kendisidir. Dünün avcıları da bugünün avı olmuştur. Bunun kültür bağlamındaki karşılığı rasyoneliteyle açıklanabilir.

Bu, kapitalizmin dönüşümüyle de doğrudan ilişkilidir. Vahşi kapitalizmin toplumsal ve siyasal açıdan ayakta kalması mümkün değildi. Emekleme çağındaydı, istikrarsızdı ve birçok devrim dalgasıyla sarsılmıştı. Dayattığı kültür de alışılmadıktı. 100 yıllık zaman dilimi, kapitalizme istikrar getirdi, kültürünü ayakları üzerine dikti ve küreselleşmeyle birlikte yükselecek “yeni kültür”ün tohumları serpildi.

Balzac’ın şu Paris betimlemesi çarpıcıdır. Elbette böyle bir kültür, küreselleşmeyle birlikte, insanın toptan yıkımına ulaşacaktı:

“(Burada) gerçek duygular istisnadır; çıkar oyunlarıyla örselenmiş bu mekanik dünyanın çarkları arasında ezilmişlerdir. Burada erdem yerilir, masumiyet satılır. Tutkular yerlerini yıkıcı zevklere, günahlara bırakmıştır; her şey yüceltilir, analiz edilir, alınıp satılır. Bu pazarda her şeyin bir fiyatı vardır ve hesaplar yüzler kızarmadan apaçık gün ışığında yapılır. İnsanlar yalnızca iki kesimden oluşur: aldatanlar ve aldananlar… Büyükbabaların ölmeleri beklenmektedir; dürüstler enayidir; yüce fikirler ancak bir amaç için var olan araçlardır; din yalnızca yönetmek için gerekli olan bir şeydir; diyanet yapmacık bir şeydir; her şey sömürülür ve satılır; gülünç olmak kendini reklam etmenin ve kapıları açmanın bir yoludur: Gençler yüz yaşındadırlar ve yaşlıları hor görürler…”

İktisadın bilinen kuralı kötü paranın iyi parayı kovmasıdır. Neoliberalizm Ormanının kültürü, Balzac’ın betimlediği Yeni Dünya Ormanının kültürünü bile kovdu. Ama biri diğerinin içinden çıktı; orada yeşerdi ve gelişti.

Türkiye bağlamında şu soru sorulmalıdır: Türkiye’ye 1980 sonrasında dayatılan kültür ne kadar rasyoneldi ve bu kültür altında insanlar hangi değerleri taşıyabilir?

Teori'nin Kasım 2021 sayısında bu tartışmalara giriş yapıyoruz ve çürüyen emperyalizmin kültür saldırısını bilim ve medya alanında konu ediniyoruz.

Etiketler
Balzac; neoliberalizm; vahşi kapitalizm; küreselleşme; bilim; medya; emperyalizm; çürüme