Costantinople ve yer adlarına dair

Mustafa Solak
Tarihçi

31 Mart seçim sonuçlarının ardından Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu’nun “Pontuslu” olduğunun öne sürülmesiyle birlikte İstanbul’un adı tartışmaları yeniden başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından İstanbul’un fethinin 566. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen “Yenikapı’da Enderun Teravihi”nin ardından kendisini bekleyen vatandaşlara seslendi. Erdoğan, şunları söyledi:

“Ülkemizde hatırlayın ‘Zulüm 1453’te başladı.’ diyenler var. Hatırlıyorsunuz o günleri değil mi? Bu akşam burada da zulüm değil, fethin 566. yıl dönümünü tesit edenler var. Kardeşlerim, ‘İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez, zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.’ Evelallah, o küçük idraklere karşı, idrakin büyüğünü ortaya koymuştur 566. yıl dönümünde. Ancak benim sizden bir istirhamım var. Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinapol değil ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var.”[1]

İstanbul’un adı nereden geliyor?

İstanbul’a çeşitli dönemlerde sırasıyla, Byzantion, Augusta Antonina, Nova Roma, Konstantinopolis, Konstantiniyye ve bugünkü İstanbul isimleri verilmiştir. M.S. 337’de İmparator I. Konstantin’in ölümüyle kentin adı, onun şerefine “Konstantin’in kenti” anlamına gelen Konstantinopolis (Arapça’daki adı Konstantiniyye) verildi. Osmanlı yöneticileri Dersaadet (Mutluluk Kapısı), Derâliye (Yüce Kapı), Bâb-ı Âli (Yüce Kapı), Pâyitaht (Başkent) ve Asitane (Devletin Eşiği) adlarını kullandılar. Osmanlılar, Romalılar devrinde kullanılan Istinpol/lstinpolis, Estanbol, İstinbolin, Stinboli, Sitanbul isimlerinin telaffuz değişmesi olarak kullanılan ve daha sonra eklenen “i” sesi ile İstanbul ismini kullanmışlardır. Stanbulin, Yunanca’da “şehire doğru” demektir. Fakat Sultan III. Mustafa döneminde İslam şehri anlamına gelen İslambol (İslam’la dolu) ismi kullanılmaya başlandı. İslambol ismi Cumhuriyet’in ilanından sonra “İstanbul” olarak değiştirildi.[2]

Batı dünyası 20. yüzyılın ortalarına kadar “Constantinople” ismini kullanmaya devam etmiştir. 1932-33 yıllarında ABD’nin Ankara Büyükelçiliğini yapan Charles H. Sherrill “Bir Elçiden GAZİ MUSTAFA KEMAL” adlı kitabında “De Amicis”in “Costantinople” isimli eserinin olduğunu, bu eserinde İstanbul’u anlattığını belirtiyor.[3]

Fig. 1. Vitali Isaac Salti isimli sefarad tarafından 1921’lerde gönderilmiş zarfta Stamboul ve Constantinople isimleri aynı anda kullanılmıştır.

Avrupa, İstanbul ismini kabul etmemekte uzun süre direndi.[4]

“Costantinople değil İstanbul”

Atatürk, Costantinople’yi İstanbul yaptı. Atatürk, yurt dışından gelecek mektuplarda şehrin adının Konstantiniyye yazılması durumunda mektupların iade edileceğini bildirdi. Bunun nasıl olduğunu, dönemin ABD’nin Ankara Büyükelçisi Charles H. Sherrill belirttiğimiz eserinin “Costantinople değil İstanbul” başlıklı kısımda şunları yazıyor:

“Biz yabancılar, bu eski şehir için ‘Costantinople’ adını kullanmaya o kadar dilimizi alıştırmışız ki şimdi ‘İstanbul’ demekte hayli güçlük çekeriz. Ama 1929 yılının Ocak ayından beri bu şehrin resmî adı artık İstanbul’dur ve Costantinople yazılarak gönderilecek mektupların Türk posta idarecileri tarafından geri gönderilmesi ihtimali her zaman vardır. Oslo nasıl Christiania adını, Leningrad, Sen Petersburg adını, New York ise New Amsterdam adını kesin olarak silip süpürmüşse, İstanbul adı da Costantinople adını öylece ortadan kaldırmıştır artık. 3 Ocak 1929’da Türkiye’nin Posta Telgraf ve Telefon Genel Müdürü, merkezi İsviçre’nin Bern şehrinde bulunan Uluslararası Posta, Telgraf ve Telefon Teşkilatı’na bir mektup yazarak bundan sonra Constantinople yerine İstanbul adının kullanılması gerektiğini resmen bildirmiştir.”[5]

II. Abdülhamit, Vahdettin gibi Osmanlı padişahları da dış ülkelerle yazışmalarda Constantinople adını kullanmıştır. Aşağıda Vahdetin döneminde Paris’e Sevr Anlaşması’nı almaya giden Tevfik Paşa başkanlığındaki delegasyonun verdiği yazılı cevap var. Görüldüğü gibi İstanbul değil Constantinople yazıyor.[6]

Cumhuriyet Devriminin mantığı

Emperyalizmin ülkemiz üzerindeki emellerine Kurtuluş Savaşı ile son verildiği gibi bu emellerin kültürel ayağını da sonlandırmak için emperyalizmin kullandığı isimler halkın kullandığı isimlerle değiştirilmiştir. Symrna, İzmir, Angora, Ankara, Costantinople, İstanbul olarak dönüştürüldü. Dahası ağalık, şeyhlik gibi Orta Çağ anlayışının yaşam alanını yok etmek için çeşitli yer isimleri değiştirildi. Efendi, Bey, Paşa gibi unvanların kullanımının yasaklanmasına dair yasa çıkarıldı. Son günlerde yeniden ısıtılan Dersim-Tunceli tartışması da aslında ağalık ve cumhuriyet arasındaki zıtlaşmaya ilişkindir.

Nasıl ki Dersim, Tunceli yapılmışsa, Constantinople’nin İstanbul yapılması da devrimin mantığı ile ilgilidir. Devrimin mantığı, emperyalizmin sömürüsünü, feodal dönemi pekiştirecek her türlü bağı kopararak bağımsız vatanda, yeni toplum (millî, laik, akılcı) yaratmaktı. Meseleye “talep var”, “demokrasi” diye bakarsanız devrimin mantığına ters düşer ve devrimi koruyamazsınız. Sol kesim açısından bakıldığında aşağıda görüleceği üzere İstanbul’a Dersaadet, Güroymak’a Norşin demenin önüne geçemezsiniz. “Dersim’de travma yaşandı, diğerleriyle bir tutulamaz” diyerek padişah, halife, şeyh kültürünü ihya etmeye yönelik isimlere itiraz anlamlı değildir. Çünkü Bitlis Belediye’si Said Nursi’nin adını tabelaya verme kararı alırken “Bitlis’in değeri”, “Halkın talebi”, “Maneviyatımızın temsilcisi” gibi gerekçeler sunuyorlar. Herkes kendince bir travma gerekçesi üretebilir, üretiyor da. Dolayısıyla “benim travmam ilericidir” gibi yaklaşımla ikna edeceğiniz kimse yoktur. Bunun önü açılırsa Dersim adını savunan kimi iyiniyetli sol kesimin aslında hiç de niyet etmediği bir duruma; yani etnik, dinsel, mezhepsel ayrışmaya gideriz ki geri dönüşü çok maliyetli olur. Dahası, Dersim Harekâtının travmatik bir yönü vardır ama meselenin özü, Cumhuriyet aydınlanmacılığıyla ilgilidir. İlerici olan cumhuriyettir; dolayısıyla dönemin cumhuriyet kadrolarının yanında yer almak gerekir. Ayrıca Dersim’i “Kürtlere özgü” bir isim olarak görmek de bunu savunanların arasında ayrışmaya yol açmaktadır. “Dersim Zaza’dır, Türkler de Kürtler de Zazalara tabi olmalıdır” gibi anlayış da vardır. Bu kabul edildiğinde belki Zazalar içinde de bir ayrılık bulunabilecektir.

Emperyalizme ayrışarak mı direneceğiz?

Şimdi bazı dernek ve sendikalar çıksalar ve deseler ki, “ecdadımız döneminde böyleymiş. Yazışmalarda İstanbul yerine Dersaadet veya Constantinople yazalım.”, kabul mü edeceğiz? Hayır.

Sağ kesim açısından da vatan ve millet bütünlüğünün etnik, dinsel ve mezhepsel ayrışmaları normal görmekle sağlanmayacağını belirteyim. İktidar, dini gerekçeyle Bitlis’e Said Nursi tabelası dikmeye çalışan AKP’li Belediye Başkanı’na izin verirken haliyle Tunceli’yi Dersim yapan Maçoğlu’na da sesiz kaldı. ABD’nin başını çektiği emperyalist kampa karşı savaşta Said Nursi ile mi, Türk Milleti’ni bölen uygulamalarla mı başarılı olacağız?

Sağcılarımız ve solcularımız bu soru üzerinde düşünmelidir.

Emperyalistlerle sıkı fıkı ilişki içindeki Fener Rum Patrikhanesi’nin başı Bartholomeos’un, tüm dünyadaki Ortodoksların lideri anlamına gelen “Ekümenik” unvanını kullanmakla kalmayıp, kendisine, “Konstantinopolis-Yeni Roma Başpiskoposu” dediğini hatırlatalım.

Emperyalizme karşı millî kimliği zayıflatarak, Türk Milleti yerine etnik, dinsel aidiyetleri, kültürü öne çıkararak direnemeyiz. Hepimizi güçlü kılan, Türk Milleti kavramında, Cumhuriyet Devriminde, Atatürk’te birleşmektir. İsim tartışması nostaljik bir tartışma değil, en sonunda emperyalizme direnme, devlet ve millet olarak var olma meselesidir.

 

[1] Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ‘Milli İrade Platformu İftarı’nın ardından teravih namazına katıldı”, Ak Parti, https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-milli-irade-platformu-iftari-nin-ardindan-teravih-namazina-katildi/, 02.06.2019.

[2] https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/istanbulun-ismi-nereden-geliyor-iste-istanbulun-tarihsel-gelisimi-2314441/,  02.06.2019.

[3] Charles H. Sherrill, Bir Elçiden GAZİ MUSTAFA KEMAL, (Çev: Alp Ilgaz), Tercüman Yayınları, tarihsiz, s.24.

[4] Sephardic Foundation, “İstanbul mu Konstantinople mu?”, http://www.ottomancoins.com/kose_yazilari/sefarad/sefaradTR.htm, 10.06.2019.

[5] Sherrill, age, 24.

[6] Belgeyi Fransız Arşivi’nden temin eden Kuntay Gücüm’e teşekkür ederim.

Tarih