Epidemi ülkelerin gerçek karakterlerini ortaya çıkarttı

Ian Goodrum,
Çeviren: Kuntay Gücüm

Dünyanın bir numaralı bir halk düşmanı var; bu, yeni koronavirüs.

Bulaştıklarında şiddetli zatürreye neden olabiliyor; virüs ilk önce Hubei eyaletini, Wuhan’ı kasıp kavurdu ve o günden bu yana korkutucu düzeyde yayıldı. Şu ana kadar binlerce kişi öldü ve düzinelerce ülkede on binlerce kişiye bulaştı; Dünya Sağlık Örgütünün resmî pandemi ilanına yol açtı.

Enfekte olanların sayısı yükselirken, daha fazla sorgulanan, tüm dünyadaki yönetim sistemleri oldu. Mesela iki ülkenin tepkileri incelenebilir ve haklarında kriz yönetimi felsefelerinden daha fazlası ortaya çıkartılabilir –daha da eşeleyip temel değerlerini öğrenebiliriz.

Yine de dürüst olalım. Yüzeysel analiz düzeyinde bakılacak birçok şey var. Örnek olarak; Birleşik Devletlerde sadece birkaç bin kişiye virüs testi yapıldı, binlerce fazlası uzun kuyruklara saplanıp kaldı veya durumu açığa vuran semptomlar göstermesine rağmen evine gönderildi. (Özel bir nedeni olmadan, DSÖ’nün bir tahmine göre, Çin’in her hafta 1.6 milyon insana test yapabildiğini hatırlıyorum.)

Bilgi zerreciğiyle bile, ABD’nin bu büyüklükte bir krizle başa çıkacak donanımda olmadığı açıkça görülüyor. Fakat epidemi on yıllardır ülkenin başına bela olan bariz yetersizlikleri ve eşitsizlikleri de ortaya serdi –özel çıkara halk sağlığının üzerinde öncelik tanıyan bir sistemin doğasındaki kusurlar. Bu kusurlar, potansiyel olarak ölümcül bir virüsün sonsuza yakın yolla yayılımını şiddetlendiriyor.

Sağlık sigorta şirketleri test giderlerini karşılayacaklarını söylediler, fakat tedavi giderlerini değil –yetersiz bir çözüm, eğer çözümse. Hasta olan bir kişi, iyileşmeye gücü yetmeyeceğini biliyorsa neden teste katlansın? Hiçbir sigortası olmayan ABD’deki milyonlarca insan bunun da dışında. “İyi şanslar”, onlara söylenebilecek tek şey gibi görünüyor. Sigortacılar ve sağlık hizmeti tedarikçileri kâr arayışını terk etmeye ve ihtiyacı olan herkesi ücretsiz tedavi etmeye zorlanmalı. İnsanların hastaneye giderken kendilerini güvende hissetmelerinin tek yolu, herkesin sağlık sigortası kapsamına alınması; illetin kökünü kazıyacak çare bu.

Sağlık hizmeti ne kadar kötü olursa olsun, sorun bununla da bitmiyor. Ücretli hastalık izni politikası olmadan ve Kongre bunu öngören tasarıyı tartışadururken, semptomları gösterseler bile milyonlarca işçinin işe gitmekten başka seçeneği yok. İşsizlik yardımını her zamanki gibi esirgeyen meslekler, korkunç bir ironidir, çoğu zaman en fazla insanî temas içerenler. Evde oturduklarında finansal güvenlikten mahrum şekilde ellerinde ödenecek faturalarla kalacak hizmet sektörü çalışanları, hastalığın yürüyen taşıyıcısına dönüşecekler.

Bu epideminin tek parlama noktası işyerleri değil. Okul ve üniversiteler, bir uyarıyla kapılarını kapattılar. ABD’de yoksullaşan öğrenciler bedava yemek için ilk ve ortaokullara güveniyorlar ve birçoğu evsiz olarak sınıflandırılıyor –sadece New York’ta 100.000’in üzerinde. Bu eksiği karşılayacak bir plan olmadan, pek çok çocuk aç kalacaktır.

Yurtlardaki kolej öğrencilerine kendi barınma yerlerinde kalma izni verilmiyor ve evlerine dönmek zorundalar, fakat yine bazıları bunu yapma imkânına sahip değil. Harvard Üniversitesi, 38 milyar USD bağışıyla saygıdeğer kurum, kendi yurtlarını boşalttı ve lisans öğrencilerini, yeniden yerleştirme ve yeniden barınma maliyetleri için mezunların ve öğrenci ağlarının finansal yardımlarına yönelmeye mecbur bıraktı. Tahmin ediyorum ki, bu milyarların bir kısmının, öğrencilerin başları üzerine bir çatı için kullanılması söz konusu değil.

Bu sadece, gerçek zamanda gerçekleştiğini gördüğümüz pandeminin zincirleme etkilerinin bir örneklemesi. Salgına karşı aşırı düzeyde korumasız olan hapishanelerde insanlar var; bazı kapasitesini aşan tesisler, tutuklulara sabun veya el dezenfektanı bile tedarik edemiyorlar. Kamu hizmeti faturaları, hasta olan veya işe gidemeyen insanlar tarafından ödenemezse, elektrik dağıtımındaki kesintiler daha büyük ızdırap ve ölümlere neden olacak. Liste uzayıp gidiyor.

Fakat böyle olmak zorunda değil. Elimizde, bu boyut ve ölçekte bir epidemiye doğru yaklaşımın mükemmel bir örneği var. Çin durumun vahameti anlaşılınca hızla ve kararlılıkla karşılık verdi. Test ve tedavi ücretsiz yapıldı, salgının sıcak olduğu noktalarda yeni hastaneler rekor bir sürede inşa edildi. Elektrik, kablosuz ağ ve ısıtma hizmetlerinin, kullanıcının faturayı ödememesi nedeniyle kesilmeyeceği taahhüt edildi. Devlet sanayisi üretimi temel ihtiyaçlara ve tıbbi tedarike yönlendirdi. Kendi işlerini evden görebilmiş işçiler ve hizmet çalışanları, istihdamı ve ücretlerini koruyabilmek amacıyla mal teslimi gibi paralel sektörlerde konuşlandırıldı. Hiçbir noktada günlük ihtiyaç maddelerini bulmak zor değildi; evet özellikle tuvalet kâğıdını.  

Kitlesel sosyal mesafe ve teyit edilmiş hastalar için merkezî karantina, en sert vurduğu yerde epidemiyi sönümlendirdi. Çin’in tedbirleri, yüksek bulaşıcılığa sahip virüsün beklenen yayılmasına hazırlanabilmesi için dünyanın geri kalanının çok değerli haftalar kazanmasını sağlamıştı. Trajik şekilde çok sayıda ülke uyarıyı görmezden geldi ve bu zamanı, Çin’i “otoriter” tepki vermekle damgalayarak eleştirmekle tüketti. Virüsle ilgili deneyimlerinden neler öğrenebiliriz diye kendilerine soracaklarına, eleştirmenlerin ağızları ülke ekonomisinin çöküş umuduyla sulandı. Zaten bu beklenen bir şeydi. Kapitalist tasavvurda zalim rekabet, işbirliği ve dayanışmanın yerini alır. Birleşik Devletlerin salgın karşısındaki üstünkörü tavrının en üzüntü verici yönü, bundan dolayı acı çekeceklerin sorumlular olmamasıdır. Onlar varlıklı ve güçlüler. En kaliteli sağlık hizmetinden faydalanıyorlar ve uyarıldıkları anda maddi ihtiyaçları için endişe duymadan kendilerini tecrit edebilirler. Bu krizin darbesine, maaş ve işlerinin kaybı ve hayatta olmayan ailelerinin ve dostlarının acımasız tıbbi faturalarıyla karşı karşıya kalacak yoksul ve çalışan (Birleşik Devletler) halkı katlanacak.   

Pandemi dünya ekonomik sisteminin gerçek doğasını ortaya çıkarttı. Kimileri sağlığın ve insan hayatının değerini her şeyin üstünde tutuyor. Diğerleri, öyle görünüyor ki, anlamlı herhangi bir değişiklik yapmak yerine ölümü daha kârlı buluyorlar.

Önümüzdeki haftalarda, bu zalim manevî hesabın insanî bedelini göreceğiz. Kriz zamanlarında Birleşik Devletler halkının, güvenilecek kurumların desteği olmadan, birlik olması ve sorunları kendisinin çözmesi gerekiyor.

Kaynak: chinadaily.com.cn

İdeolojiler