Saule Omarova, Sovyetler Birliği’nde doğup lisans eğitimini tamamlayan ve Sovyetlerin parçalanmasının ardından ABD’ye gidip eğitimine ve çalışma hayatına burada devam eden bir profesör. Daha önce ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Yurtiçi Finans Müsteşarlığı’nda danışmanlık görevi yürüten Omarova, 2020 yılında yaptığı bir çalışmayla mevcut finansal sistemin kökten değiştirilmesine dair öneriler getirdi. Omarova, ABD Merkez Bankası Fed’in muhasebe işlemlerinin imtiyazlı bankaların hesap defteri gibi çalışmasını eleştiriyor ve “İmtiyazlıların Muhasebesi” yerine “Halkın Muhasebesi” ismini verdiği yöntemi öneriyor. Bu eleştirileri ve önerileri “Halkın Muhasebesi: Para ve Finans Nasıl Demokratikleştirilir?” başlıklı çalışmada topluyor.
Omarova’nın bu çalışması, bir akademik çalışmanın ötesinde ABD ekonomi politikasının yöneliminde bir kırılmayı ifade ettiği için önemli. Bunun neden bir kırılma ifade ettiğine, dolar hegemonyasının çöküşü sürecinde bu kırılmanın ABD siyasi erkinde nasıl karşılık bulduğuna yazının ilerleyen kısmında değineceğiz. Öncesinde, ABD Hazine Bakanlığı’nda ve akademisinde önemli rolü olan Omarova’nın merkez bankacılığına dair yaptığı durum tespiti ve önerileri inceleyelim.
“Eşitsizliğin, istikrarsızlığın ve ekonomik gücün aşırı tekelleşmesinin onlarca yıllık yükselişinden sonra, artık sıradan Amerikalılar finansal kaynakların dağıtımında ve kullanımında daha fazla söz sahibi olmayı talep ediyorlar.” cümlesi ile çalışmanın ilk tespiti yapılıyor ve kaynağı ortaya koyuluyor. Halkın finansal kaynakların kullanımından dışlandığını belirten Omarova, paranın dayanağı ve kullanım şekli arasındaki zıtlığı vurguluyor. Bir para birimi, arkasındaki devletin varlığına dayanarak para birimi olarak kabul ediliyor ve piyasada ticari işlemlerde kullanılabilme özelliğini yükleniyor. Ancak devletin itibarı ve merkez bankasının piyasaya sürmesi yoluyla ortaya çıkan paranın dağılımı devlet tarafından değil aracı kuruluş olan bankalar tarafından organize ediliyor. O halde paraya para olma özelliğini kamuya ait bir kurum tarafından veriyoruz ama bu özelliğin kullanılmasını kısıtlı sayıda ve halkın iradesinden bağımsız hareket eden kuruluşların eline teslim ediyoruz. Bu da finansal sistemdeki anti-demokratikliğin temelini oluşturuyor. Demokratik olmamasının yanında bu sistem, para politikasının verimini de düşürüyor. Çünkü basılan paranın amacına uygun alanlara dağıtılıp dağıtılmaması konusunda para basanın otoritesi sınırlı kalıyor. İkincisi Omarova’nın tabiriyle bankalar bu dağıtım sürecinden “özelleştirilmiş senyoraj” geliri elde ederek para birimi üzerindeki egemenliğe ortak oluyorlar.
İki radikal öneri
Bu doğrultuda Omarova, iki önemli ve radikal hamle öneriyor. İlki, ABD Merkez Bankası Fed’in doğrudan sıradan ABD vatandaşlarına banka hesabı açması. Bu yolla, para politikasının hedefe daha uygun ve daha yüksek verimlilikle işleyeceğini savunuyor. Merkez bankası hesaplarının açılması, diğer bankaların da görev alanını yeniden tanımlıyor. Omarova, bankacılığı spekülatif finansal kazançlardan uzaklaşıp reel ekonomiyi geliştirme ana amacıyla hareket ettiği yeni bir modele sokuyor. Merkez bankası hesaplarının yanında, merkez bankasına bağlı dijital paranın piyasaya sürülmesinin de bankalar ve diğer finansal kuruluşlar ile merkez bankası arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlamaya hizmet edeceğini ifade ediyor. Bu modelde FedAccounts isimli banka hesapları ile Fed doğrudan vatandaşlara kredi ulaştırabiliyor ya da mevduatlarını tutabiliyor. Bu sistemle para arzının yalnızca miktarı değil, dağılımı da Fed tarafından sağlanmış oluyor.
İkincisi, Omarova, Ulusal Yatırım Otoritesi (UYO) isimli yeni bir kamu kurumunun oluşturulmasını öneriyor. UYO, “Fed ve ABD Hazine Bakanlığı arasındaki kritik kurumsal boşluğu doldurarak bir ulusal kalkınma stratejisi tasarlamak ve uygulamak ile görevlendirilecek.” UYO, kamunun ve özel sektörün finans kaynaklarını büyük ölçekli ve dönüştürücü altyapı projelerine doğrudan yönlendirme görevini üstlenecek. Omarova’nın bu önerisi bugün ABD merkezli iktisadi anlayışın temsil ettiği “bağımsız merkez bankacılığı” yerine, para ve maliye politikalarının birleştirildiği ve bu politikaların özel sektörün kaynaklarını da kullandığı bir modeli öneriyor. Bu sistemde Omarova’nın tabiriyle alışılmış “kamu sermayesi ile özel işletmecilik” modeli yerine “kamu-özel işbirliğine” dayanan “kamu-özel ortak sermayesi ile kamu işletmeciliği” modeli öneriliyor. Bu sistemde UYO, özel sermaye için üretken, spekülasyona ve enflasyona dayanmayan yatırım fırsatları önerecek. Ayrıca, özel pazarların bilgi üretim kapasitesinden yararlanarak oluşan fiyat sinyallerini kamunun yatırım kararlarında kullanacak.
Hedef: Reel sektörün üretkenliği
Bu iki sacayağı üzerine oturan ve “Halkın Muhasebesi” ismi verilen sistemle Omarova, finansal araçları kullanarak toplumsal olarak zararlı spekülasyon kazançlar elde edilmesinin önüne geçileceğini; finansal sistemin daha az karışık ve daha etkili olacağını ve esas amacı olan reel sektörün üretken faaliyetine hizmet etmek için daha elverişli hale geleceğini ifade ediyor. Bu yolla finansal sistem daha kapsayıcı, verimli ve istikrarlı şekilde işleyecek.
ABD’de de olsa bir akademisyenin bunları önermesi tek başına çok şaşırtıcı değildir. Bu görüşleri kritik yapan ve bir kırılmaya işaret etmelerine sebep olan ise siyaset içinde aldığı yerdir. ABD Devlet Başkanı Joe Biden, Saule Omarova’yı tüm kamu bankalarını, tasarruf kuruluşlarını ve yabancı bankaların temsilciliklerini düzenlemek ve denetlemekle sorumlu olan Para Birimi Denetleme Ofisi’nin başına getirmeyi teklif etti. Omarova’yı ABD bankacılık sisteminin en üst düzey yetkililerden biri yapacak olan bu teklif özellikle bankacı örgütlenmeleri ve bunların senatodaki temsilcileri tarafından tepkiyle karşılandı ve en sonunda geri çekildi. Omarova’nın fikirlerinin “aşırı solcu” ve “serbest piyasa kapitalizmi” karşıtı olduğu, bildiğimiz bankacılık sistemini sona erdirerek birçok banka ve finansal işletmeyi yerinden edeceği şeklinde tepkilerle karşılaştı.
Sonuç
Tabii burada, Omarova’nın kökenine göndermede bulunan abartılı eleştiriler getirilse de bu olayın bize gösterdiği Biden’in sosyalist ya da serbest piyasa karşıtı olduğu değildir. Omarova için de aynısı söylenemez. Burada belirleyici olanın, ABD Başkanının para otoritesini maliye otoritesiyle birleştirme, finansal işlemlerdeki spekülasyon gelirini ortadan kaldırma ve bu işlemleri reel sektörün üretkenliğinin artmasına yönlendirme ihtiyacını ortaya koyan Omarova’yı ABD bankacılık sisteminin önemli konumlarından birine getirmek istemesi olduğu söylenebilir. Bu öneri ABD’nin uluslararası hegemonyasının devamına bir itiraz içermemekle birlikte FedAccount isimli merkez bankası banka hesaplarının evrensel olarak ulaşılabilir olmasını da içermektedir. Ancak, reel sektörün üretkenliğini arttırmayı hedef olarak belirlemekte ve bugünkü şekliyle finansal aracıların, toplumsal faydanın ve ekonomi politikalarının aleyhinde faaliyet gösterdiğini belirtmektedir. Burada hükümetin para politikası üzerindeki etkisini arttırmayı amaçlayarak reel sektörün üretkenliğini arttırma hedefini de, politika yapıcıların daha çok sorumluluk aldığı bir model ile ortaya koymaktadır. Omarova’nın önerilmesi, bu noktalarda, eski anlayış ile yaşanan ayrışmanın bir göstergesidir. ABD’nin askerî yenilgilerini ve doların uzun vadeli uluslararası değer kaybını dâhil ederek bu gelişmeleri değerlendirmek, kırılmaya ilişkin daha net bir tablonun ortaya çıkması açısından faydalı olacaktır.
Kaynakça
- Omarova, Saule T. “The People’s Ledger: How to Democratize Money and Finance the Economy.” Vanderbilt Law Review, no. 74, 2020, pp. 1231 - 1300