ABD’nin Çin’i örnek alma vakti

Dennis V. Hickley
Çeviri: Kurtuluş Özgür Yıldız

1848’de ünlü Fransız romancı Jean-Baptiste Alphonse Karr, “şeylerin değiştikçe aynı kaldığını” gözlemlemişti. Bu gözlem, ABD dış politikasına özel bir kuvvetle uygulanır.

1960’larda genç bir öğrenciyken Amerika Birleşik Devletleri’nin, başka ülkelerde demokrasiyi desteklerken Vietnam’da “özgürlük” ve “demokrasi” için savaştığı söylenmişti. Ama bunların gerçek olmadığını da öğrendim. Güney Vietnam yoz bir diktatörlüktü. Ve ABD’nin bölgedeki diktatörlere verdiği destek Güney Vietnam ile sınırlı da değildi. Örneğin, ABD aynı zamanda “özgür Çin” (Tayvan) ve Güney Kore’deki otoriter rejimleri de destekliyordu.

ABD’nin otoriter rejimlerle işbirliği

Bize öğrenciliğimizde üniversitede ABD politikasındaki bu tutarsızlıkların, ahlaki varsayımlardan ziyade pratik kaygılara dayanan bir dış politika yaklaşımı olan “reel politik” uygulamasına atfedilebileceği öğretildi. Bu yoruma göre ABD’nin asıl amacı, demokrasiyi yüceltmek değil, Sovyetler Birliği’nin yayılmasını durdurmaktı.

1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte, kimileri ABD politikalarında değişiklik öngördü. Bir ABD yetkilisinin gözlemine göre insan hakları, dış politikanın “ikincil” unsuru olmaktan çıkarılabilirdi. Ama bu hiç olmadı. Aksine, ABD, diğer hükümetleri eleştirirken, şeytanlaştırırken ve istikrarsızlaştırırken çok sayıda otoriter rejimle işbirliği yapmaya devam etti.

Bazıları bu olguyu açıklamaya çalıştı. Johns Hopkins Üniversitesi’nde Edwin O. Reischauer Doğu Asya Araştırmaları Merkezi Direktörü Kent Calder’ın “diktatörlük önermesi” bağlamında ABD “kritik tesislere sahip olduğu ülkelerde diktatörleri destekleme eğilimindedir.” Ve Vaşington’un başka ülkelerde diğer ülkelere kıyasla çok daha fazla askerî üssü olduğu için birçok otoriter hükümete destek olmakta.

19 ve 20. yüzyılın başlarında emperyalist güçlerle olan talihsiz deneyimi gözönüne alındığında Çin, yabancı güçlerin kendi topraklarında asker bulundurmasına izin vermedi. Çin, ABD’nin bazı uluslararası girişimlerini desteklemesine rağmen, Vaşington’un “satranç tahtasında” hiçbir zaman, yalnızca istediği üslerle ilgili ayrıcalık vererek “piyon” olmadı. Bu da Çin’i bazı ABD’li politikacılar ve medya kuruluşları için kolay bir “fırsat hedefi” haline getirdi.

İçişlerine devasa müdahale

Geçtiğimiz yıl Vaşington, Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesinde ortaya çıkan trajik olaylar için Pekin’e eleştiriler getirdi. ABD Kongresi, gösterilerin şiddet içermeye başlamasından sonra bile kargaşayı desteklemeye devam etti.

Bazı Amerikalı vekiller protestocuları cesaretlendirdi. Örneğin 2019 Ekim’inde Senatör Ted Cruz (Cumhuriyetçi, Teksas), siyah giyinerek Özel İdari Bölgeye giderek göstericilerle “dayanışmasını” ifade etmişti. “Hong Kong halkının özgürlük için varoluşsal bir savaş başlattığını ve Amerika halkının Hong Kong’la birlikte durduğunu bilmeleri gerektiğini” açıklayarak Çin’in içişlerine müdahalesini haklı çıkarmaya çalıştı. Başkaca vekiller gibi Cruz da protestocular Hong Kong Üniversitesini kırıp döktüğünde, bir kişiyi canlı canlı yaktığında ve diğer şiddet eylemlerine dair pek de bir söz etmedi.

Hızla bugün Amerikan toplumunu sarsmakta olan kargaşaya geçecek olursak Kongre’nin ikiyüzlülüğünü tüm çıplaklığıyla görebiliriz. Hong Kong kargaşasını öven aynı vekiller kendi ülkelerindeki yasadışılığa fazla bir hoşgörü göstermemekteler. 2 Haziran’da Fox News’e çıkan Cruz, “ayaklanmanın hoş görülmeyeceğini, buna izin verilemeyeceğini ve Başkanın güçlü liderliğine ihtiyaç olduğunu” söyledi. Rahatsızlıkları dile getiren çok sayıda sivil itaatsizlik eyleminde yer alan anti-faşist Antifa örgütünün resmen “terör örgütü” sayılmasını istedi.

Amerikalı politikacılar bakışlarını kendilerine çevirmeli

Açıkçası, ABD’li politikacıların ikiyüzlüce bir taraflara parmak sallamayı bırakmalarının ve derinlemesine düşünmelerinin zamanı geldi. ABD vekilleri Hong Kong’un içişlerine gerçekten ilgi duyuyorlarsa, kendilerine “bir ülke, iki sistemi” uygulayan ve Hong Kong’dan biraz uzakta eski bir koloni olan komşu Makao Özel İdari Bölgesinde neden bir sorun olmadığını sormalılar.

Barınma maliyeti Makao’da kabaca Hong Kong’dan yüzde 33 daha ucuzdur. Ayrıca ücretler Makao’da Hong Kong’dan daha yüksektir. Hong Kong’un aksine Makao’daki gençler uygun fiyatlı konutlar ve daha iyi işler bulabilirler. Bu tür önermeler Hong Kong’daki huzursuzluk ve şiddeti açıklamaya yardımcı olabilir mi? Amerikalıların buradan çıkarması gereken dersler var mı?

ABD’de ekonomik etmenler, polis vahşetine karşı bazı barışçıl protestoların neden yağma, yakma ve anlamsız şiddete dönüştüğünü açıklamaya doğru uzun bir yol kat edebilir. PEW Araştırma Merkezi tarafından yeni yapılan bir çalışmada, ABD’de “ekonomik eşitsizlik, daha zengin ve daha fakir haneler arasındaki gelir veya zenginlik aralığında ölçülen ekonomik eşitsizlik artmaya devam ediyor.” Eğitim maliyeti çok yükseldi ve yoksulluktan kurtulmakta kullanılabilecek bir basamak olarak birçok Amerikalının erişemeyeceği bir duruma gelmiştir. Bir umutsuzluk dalgası bugün ABD kent ve kırsal bölgelerini kuşatıyor. Ve tüm bunlar, Çin hükümeti bu yılın sonuna kadar yoksulluğu ortadan kaldırma sözü verirken olmakta.

Çin’in başarılarına dikkat gösterilmiyor

Beş yıl gibi -2012 ve 2017 arasında- kısa bir süre içinde Çin anakarasının yoksulluk oranı yüzde 10’dan yüzde 3’e düştü. Çin’in resmî verilerine göre hükümet son kırk yılda 800 milyondan fazla kişiyi yoksulluk sınırının üstüne çıkardı. Buna propaganda denilip geçilemez. 30 yıl önce Çin’de yaşamış biri olarak olağanüstü değişiklikleri gözlerimle gördüm. Ancak bu tür ilerlemeler ve Çin hükümetinin yoksulluğu azaltma itkisi ABD’li politikacılardan ve medya uzmanlarından pek de ilgi görmüyor. Aksine, “Çin’e kötek” vurmayı yeğliyorlar.

Hükümetler arasında her zaman farklılıklar olacaktır. ABD ile Çin arasındaki ticaret anlaşmazlığı da buna bir örnektir. Ancak çekişmeler akılcı bir düzeyde kalmalıdır. Vaşington’daki politikacıların, “Çin tehdidi” ile ilgili abartılı söylemleri bir kenara bırakarak gerçekle yüzleşmeleri gerekiyor. Diğer birçok ülke gibi Çin’in siyasi sistemi de ABD sisteminden farklı ve kendince sorunları var. Bu sorunlar Çin’in sorunları — ABD’nin sorunları değil. Bizim de kendi sorunlarımız var. Açıkçası, ABD, evini düzene sokmakta çok geç kalmış durumda. İlk adım olarak ABD Çin’i örnek almalı ve yoksulluğa karşı yeni bir savaş başlatmalıdır. Bu çabaya değer.

 

Seçkin bir akademisyen olan yazar James Morris Missouri Devlet Üniversitesi'nde siyaset bilimi dersleri vermektedir. Bu makalede China Daily’de yayımlanmıştır.

Siyaset