Uzaktan çalışma kadının bedensel ve zihinsel yükünü artıracaktır

Şule Perinçek

Uzaktan çalışma emperyalist-kapitalist sistemin hem ekonomik çıkar gözetilerek hem de kültürel açıdan yeni insan tipini yaratmak üzere kullandığı “çağdaş” bir yöntemdi. Yerine göre kadının evden çıkmasına karşı feodal değer yargılarıyla da besleyip yalnızca “home office” sahibi “plaza çalışanlarında” değil toplumun çeşitli katmanlarında yaygınlaştırma eğilimi vardı.

Bu gelişmeye koşut büyük kentlerde “bir artı bir daireler” de yaygınlaştı.

Hatta işyeri olarak tasarlanmış uzun süredir bu amaçla kullanılan binalar, bu tür konutlara dönüştürüldü. Genellikle eşyalı. Abonelikleri, Netflixler bile içinde. Ancak öngörülebileceği gibi kiralar çok yüksek.

Otel gibi evler. Bir tek apartman görevlisiyle çöp torbasını uzatırken ilişki kurduğunuz, tanıştığınız; bütün işlemleri, alışveriş de dâhil bilgisayarınızın ekranından seçip tuşlarla çözüverdiğiniz tek düze bir yaşam. Sevincinizi, üzüntünüzü, yakınmalarınızı, hatta “Türkiye’nin ekonomisini kurtarma” ya da “tuttuğunuz takımın teknik direktörlük” görevini bile sosyal medya üzerinden kolaylıkla yapabildiğiniz küçük dünyalar.

Tatmin ve rahatlamaya yol açıyor.

Ama sonucu etkilemiyor. Elbette Türkiye’nin ekonomisini kurtaracağınız özel buluşlarınızı hiçbir zaman yaşama geçirme olanağınız olmuyor. Değiştiriciliğinizi, yaratıcılığınızı, heyecanınızı ve kendinize güveninizi, gücünüzün farkındalığını yavaş yavaş ortadan kaldırıyor.

Yaratıcılık ve farklılıklar yok oluyor

Yaratıcılık yok, farklılıklar yok, haksızlıklara karşı bir çalışanın gördüğünü görmeyenle paylaşması, uyarıcılığı ve ortak tavır, “biz” yok. Bir kahve-çay molasında akşamdan kalma dertlerini bile paylaşamayan tek tek hücrelere bölünmüş insancıklar.

Batı toplumlarına gittiğimizde metrolarda kendi kendine konuşan, kafalarını sallayan insanlar görünce şaşırırdık. Şimdi bizde de olağanlaşmaya başladı. Hatta minicik telefon kulaklığını farketmezseniz, sayılarının çok daha fazla olduğunu düşünebilirsiniz.

Psikiyatristle bir vizite ücreti karşılığında derman arayan tek tek güdülen hastalıklı zerrecikler.

Aslında Marx’ın üretim sistemini tanımlarken[1] örneklediği kemancı artık evde tek başına çalmaktadır ama öte yandan da orkestranın iyice küçülen, etkenliği elinden alınmış parçasıdır, sesini ve itirazını duyurma şansı da yoktur. İnsan hali. Fenalaşsa ya da kalp krizinden düşüp yaşamını yitirse orkestra şefinin ve hemen yanı başındaki ikinci kemancının bile haberi olmayacaktır. O artık insan ilişkisi çerçevesinin dışına çıkmıştır. Yalnızca bilgisayar tuşu ve ekranından ibarettir.

Büyük uyum ve acımasızlık, yabancılaşma böyle sağlanmaktadır.

Sistemin tıkır tıkır işlemesi üzerine ayar yapılmıştır.

İş sahibinin elektrik, iyi bir internet bağlantısı vb. gibi alt yapı ve ofis giderlerinden, çaydan-çorbadan tasarrufu bu açıdan çok daha az anlamlıdır.

Sistem kültürel olarak yeni bir insan tipi yaratmaktadır.

Zaman takibi ve verimlilik ölçümü

Bilim ve teknoloji ortaya çıkabilecek aksaklıkları gidermede sisteme desteğini elbette sunmaktadır.

Evde çalışanın verimliliğini ölçen ya da uzaktan izleyen araçlar geliştirilmiş, hizmete sunulmuş ve satışlarında özellikle salgın döneminde büyük artışlar olmuştur.

Uzaktan çalışan personelinizin faaliyetlerini kaydedebiliyorsunuz, performans ve tüm aktiviteleri, çalışma saatleri içinde verimsiz süreleri hakkında raporlar alabiliyorsunuz. Ekran görüntüleriyle zaman takibi ve verimlilik ölçümü yapılabiliyor. Harcanan her dakikanın analizi gerçekleştiriliyor, size günlük, haftalık, aylık ve yıllık çalışan performans raporları sunuluyor.

Kullanıcıların ziyaret ettikleri web sitelerini, kullandığı programları, USB hareketlerini, oluşturdukları ve sildikleri veya kopyaladıkları dosyaların kayıtlarını da görebiliyorsunuz.

Daha iyisi can sağlığı. Geçerken çaktırmadan çıplak gözle göremediğiniz bir dizi bilgi bir tuşla hizmetinizde. Üstelik “insan hakları” açısından da bir sorun yok. Yargı önünde kapı gibi kanıtlar elinizde.

Basit bir ayrıntı gibi ancak şu durumda eşitliği nasıl sağlayacaksınız? Kadın sağlık çalışanlarının koruyucu giysilerini giymek için harcadıkları süre ortalaması 45 dakika. Çünkü tüm koruyucu giysiler erkek standartlarıyla üretilmiş durumda. Bu durum, kadınların tuvalet ihtiyaçlarını bile ertelemesine sebep oluyor.

Uzaktan çalışan kadının mesai saatleri

Uzaktan çalışma bazı mesleklerde zaten olanaksız. Evet, haklısınız. Evden maden işçiliği yapamazsınız, buzdolabı üretimine katılamazsınız. Ancak iş yaşamında birçok konuda ayrımcılıkla mücadele eden kadın çalışanların önüne, uzaktan yapabilecekleri iş alanları düşünüldüğünde bile büyük zorluklar, olanaksızlıklar ve eşitsizlikler ortaya çıkmaktadır.

Kadın çalışan hangi iş yapıyorsa yapsın, hangi konumda olursa olsun uzaktan çalışmada artık mesai saati yoktur.

Hatta gözetlenen ya da gözetleyen olsanız bile kadın olmakta eşitleniyorsunuz. Zaten kadın çalışan işyerinde de aynı işi yapan diğer arkadaşıyla; evet, hâlâ geçerli bir kural; hele de erkekse eşitlenebilmek için mutlaka daha fazla gayret göstermek zorundadır.

Bir kadının iş kaybetme riski eşitsizdir.

Bu iş bitecek

Üstelik küresel salgın döneminde en çok sarsıntı geçiren sektörler kadınların yoğun çalıştığı sektörlerdir.

“Bu iş bitecek” kaydıyla önüne konulan iş mutlaka zamanında, belki de daha önce bitmek zorundadır. Ayrıca insani-fiziki ilişki ekran arkasından kesik olduğu için sizin zorlandığınızın farkında bile olunmayacaktır. O zaman yerinizden kalkmadan, gece yarılarına kadar sürse bile o iş bitmelidir. Öğle arası, çay molası da ortadan kalktığı gibi mesai saati süresi hiç geçerli değildir.

Bir kadın annedir ve yardım eden olsa bile evdeki işten o sorumludur. En azından yüzyılların getirdiği toplumsal işbölümünü bilincinde ve kültürel genlerinde taşımaktadır. Görüntülü bir toplantının ortasında çocuğunuz koşarak yanınıza gelir ve çok açtır.

Görev sizi çok şiddetli çağırıyor. Buna vicdan acısını, doyurma içgüdüsünün doğal çağrısını vb. de lütfen ekleyiniz. Görüntüyü kapatma tuşuna hemen otomatik basmayacak kadın azdır.

Eşinize akşam yemeğini

ne kadar erteleyebilirsiniz

Eşinize akşam yemeğini ne kadar erteleyebilirsiniz? Toplumsal işbölümü yine devrededir. İş erkek işidir. Siz bir de erkek alanına girmenin rahatsızlığı içindesiniz. En azından ikisini de “mükemmel” yapmalısınız. Türkiye’de kadınların işe ve evişine ayırdıkları toplam zaman haftada 80 saate kadar çıkmaktadır. Bu büyük olasılıkla salgın döneminde çok daha artmıştır.

Buna karşılık küresel salgın döneminde kadın akademisyenlerin makale üretimi yüzde 50 azalırken, erkek akademisyenlerin makale başvuru oranlarında yüzde 50 artış görüldü.

Erkekler sigara içiyor

Kadınlar patates soyuyor

Çalışan kadının yaşamı planlıdır. Birbirini yaşama ve ihtiyaca uygun sırada takip eden, ayrı zaman dilimlerine bölünmüş görevleri vardır. Uzaktan çalışmada artık bir düzen yoktur. Hepsi aynı anda, iç içe geçmiş biçimde yerine getirilmek zorundadır.

Bazı katılımcılar görüntülü toplantılar sırasında ekranı hafif kaldırıp sigaralarını içiyorlar. Kadınlar ise kucaklarında bir yandan patates soyuyorlar.

Üstelik genellikle evlerde üç öğün yemek yenmektedir. Buna atıştırmalıkları da katmak gerekir. Bir sebze yemeği + pilavla bitmiyor, böreği-çöreği-tatlısı da eklendi. Sosyal medya kanallarının yemek tariflerindeki izleyici sayısı milyonlarla arttı. Onu dene bunu dene, tarif değiş-tokuşu yaygınlaştı. Yedirmesini seven ve paylaşmacı bir toplum olduğumuz da hesaba katılmalı.

Yalnızca yemek yapmak da değil zaman isteyen. Çalışan kadın o süreyi kısaltma konusunda becerilerini çok geliştirmiştir.

Alışverişi de var. İnternetten kolay gibi gözükse de o da bir beceri işi. Karar vermek, liste çıkarmak, en ucuzunu ayarlamak, dağıtım saatlerini gözeterek sıraya girmek, gelen torbaları bir yanlışlık olmuş mu diye kontrol etmek bunlar da zamanınızdan çalıyor ve zihinsel yorgunluğunuza biraz daha fazla yük bindiriyor.

Bir de bunlara uzun zamandır sizi bekleyen kışlık giysilerin tasfiyesi ya da çekmece yerleştirmesini katarsanız, mesai saatiniz daha da artacaktır. Ev işi doğurgandır. Ucu ucuna eklenir. Bitmez tükenmez.

Aileyi keşfedenler

kaçamak yapamayanlar

Küresel salgının ilk aylarında çocuklu kadınlar çok daha yüksek oranda işten ayrıldılar.

Erkek çalışanlar arasında, yapılan anketlerde uzaktan çalışmayla “trafikten kurtuldukları”, böylece dinlenme zamanlarına artı kattıkları için memnun olanların sayısı artmış. Hatta arabalarına koydukları yakıttan tasarruf ettikleri hesabını büyük mutlulukla yapıyorlar.

Batı toplumlarında ailelerini “keşfedenler” ya da tam tersi ev yaşamından kaçamak yapamamaktan yakınanlar var.

“Evden çalışmanın sizce en kötü özelliği ne?” sorusuna verilen yanıtlar da ilginç. Yorgunluk yüzde 7.8, uzayan mesai yüzde 14.5, hep ulaşılabilirlik yüzde 25.3, sosyalleşememek yüzde 52.4. Kaynakta kadın ve erkek belirtilmemiş. Ancak geriye dönük iz sürerseniz, kadınların ağırlıkta olduğunu saptamak zor olmayacaktır.

Uzaktan çalışmaya yalnızca ücret ve gider hesabı üzerinden yaklaşmak son derece yanıltıcı olur. Kalıcı hale gelmesi, hele bir kadın açısından iş, bedensel ve zihinsel yüke ve çok daha büyük haksızlıklara ve yıpranmaya yol açacaktır.

 

[1] Bkz. Kuntay Gücüm, Uzaktan Çalışma Emeğe Yeni Bir Saldırı mı? https://teoridergisi.com/makale/uzaktan-calisma-emege-yeni-saldiri-mi-0

Uzaktan Çalışma