“Post” ön eki ile teorileştirilen kavram, tarihsel bir sürekliliğe, bir harekete işaret eder. Yani “Post” ön eki alan kavram ilk hâlinin sonrasıdır ve ayırt edici özelliği, ilk hâliyle ilişkilendirilen kimi vurguların eksikliğidir. Kavram değişime uğramış, yüksek bir noktaya ulaşmıştır ama ilk hâlinin etkisi belli alanlarda sürmektedir.
Türkçede yaygın olarak Posthuman, insan sonrası, Posthümanizm ise insalcılık sonrası olarak kullanılıyor. Oysa bu kullanım Poshümanizmin en önemli teorik içeriği ile uyumlu görünmüyor. Çünkü Posthümanistler, teorilerini, “belirli bir Aydınlanma vizyonunun uzantısı olarak” görmüyorlar. Teorisyenlerine göre Posthümanizm, “ilerleyen insanlık tarihinin bir durağı değil; geçmişi, bugünü ve geleceği insanın ötesinde ele almanın ifadesidir.”[1] Yani İnsan ve insancılık kavramlarının Posthümanist eleştirisi, “ilerlemeci bir bakış açısı”nı değil bir kopuşu ifade etmektedir. Bu bakımdan Türkiye’deki Posthümanist teorisyenler “sonrası” ekini değil “ötesi” ekini tercih ediyorlar ki teorileriyle uyumludur.
Pasajlar dergisi Yayın Yönetmeni Talha Dereci’nin, kısa sunuş yazısına Foucault’dan insanın yakınlardaki son olduğunu vurgulayan bir alıntısı ile başlaması anlamlıdır. Bunun nedeni “insanın eskimişliği”dir ve onu eskiyen yanlarından temizlemek mümkün değildir. Çünkü insanın özünde “yapabileceği her şeyi yapma hakkına sahip olduğu” düşüncesi yatmaktadır. Bu düşünce “dibin göründüğü nokta”dır. İnsan o dipte bırakılmalı, insandan kopulmalı ve kurtulmalı ve insanın ötesine geçilmedir. Posthümanizm bunun “esaslı bir olanağını” sağlamaktadır.[2]
Posthümanizm insana bir reddiye; insandan kopuşu önceleyen bir felsefi açılım. Dolayısıyla insanı ve insancılığı aşarak yeniden inşa etmek üzerine değil, ondan mutlak bir kopuş üzerine bina edilmiş bir teori. Başlıkta Nonhümanizm (yok insancılık) kavramını kullanmamızın nedeni budur.
Posthümanistlere göre, “yaşamı tüm çeşitliliği ve bütünlüğüyle daha bütüncül ve sorumlu bir şekilde kutlamak üzere insan, insandışı ve (doğa kozmosun yeniden büyülenmiş âlemleri biçiminde) insandan-daha-fazlası arasındaki yakınsamaları kabullenecek bir gelecek adına, ilahi aşkınlığın dinsel ile maddeseli ayrıştıran Batıcı modern geleneklerden farklı bir güzergâh”a[3] ihtiyaç vardır. Posthümanistler, insanlık tarihinin bugüne kadar gelen bütün güzergâhlarını, kendini merkezde gören insanın müdahalesi sonucu olduğu için, insanın yıkıcılığına bağlamakta, bu yolla yaşamın çeşitliliğinin ve bütünlüğünün ayrıştırıldığını savunmakta ve çözümü, insana insandışı kategorisi içinde son vermekte aramaktalar. Yeni güzergâh dedikleri, insansız bir dünya.
İnsan sosyal ilişkilerin bütünüdür ve belirleyicisidir. İnsanın doğasını mutlak kabul eden, onun belirli bir toplumun tarihsel sistemi tarafından belirlendiğini görmeyen teoriler, insanmerkezci idealizmi tersten yeniden örüyor. Çünkü insanı mutlak kabul etmek ve bu kabul dolayısıyla insandan kurtuluşun yaşamın çeşitliğini ve bütünlüğünü garanti edeceğini savunmak, insanla birlikte bütün insanlığın gelişiminden de, insanlığı ileriye taşıyan devrimlerden de ve tarih boyunca üretilen bilgiden de “kurtulmak” demektir. Bu bakımdan insana reddiye, daha başından Poshümanizmin iflasını ortaya koyuyor.
Elinizdeki dosya Posthümanizmin Türkiye’deki ilk sistemli eleştirisidir ve Posthümanizmin pratikte buluştuğu insan düşmanı teorileri de incelemektedir.
* * *
6 senedir dergimizin Genel Yayın Yönetmenliğini yürüten Kuntay Gücüm, araştırmalarının yoğunluğu nedeniyle görevini Cemil Gözel’e devretti. Gücüm, Yazı Kurulu Üyesi olarak Teori’ye katkı sunmayı sürdürecek. Cemil Gözel’den boşalan Teori Yazı İşleri Müdürlüğü görevine ise Gözen Esmer getirildi. Okurlarımızın bilgisine sunuyoruz.
[1] Dr. Çağdaş Dedeoğlu, “İnsana Dair Her Şeyi İnsanın Ötesinde Düşünmek”, Pasajlar, sayı: 7, Ocak 2021, s.14.
[2] Talha Dereci, “İnsanın Eskimişliğinden İnsanın Ötesine”, Pasajlar, sayı: 7, Ocak 2021, s.9-10.
[3] Elaine Graham, “Sekülerötesi İmgelemde İnsanötesinin Tezahürü”, Pasajlar, sayı: 7, Ocak 2021, s.68.