Ortaya karışık bir hal: Gender

Yıldırım Beyatlı Doğan
Ruh Hekimi

 

Neden böylesi bir başlık?

Sözcükler için ilk bakılacak yer sözlüklerdir. Sözcüklerin taşıdığı anlamlar, işaret ettiği eylemler, barındırdığı nitelikler vb. için doğru öğrenmenin ilk ve tek aracı sözlüklerdir. Anlam esasında ele alırsak sözcüğün ilk anlamı en başta olandır. 1 rakamı ile gösterilen asıl anlamdır. 2 rakamı ile gösterilen ikincil anlamdır. Örneğin gender sözcüğü: Birincil anlamı dilde yer alan sözcüklerin (isim, sıfat vb.) cinsiyetlerine bakmaksızın (gramatik olarak elbette) [eril ( maskülen), dişi(feminen), yanı ve yönü olmayan (nötr)] bir arada toplandığı öbeğin  adıdır. İkincil anlamı olarak “sex” olarak belirtilmiştir.[1]

Alıntı yaptığım ve aşağıda kimliğini verdiğim sözlük İngilizce’nin en güvenilir sözlüklerindendir. Yani yanlışa düşmesi neredeyse olanaksızdır. Bunu dile getirmemin bir nedeni var: Türlerin bir arada/karşılıklı olan ve haz arayışına hizmet eden eylemliliği “seks” diye anlatılırken cinsellik anlamını karşılayan sözcük “sexuality”dir.

Yazıma konu ettiğim başlığa gelince; farklı olanların bir araya geldiği, bir noktada haz arayışına gönderme yapan sözcüklerin  karmaşıklığı ile tanımlı sözcük gender sözcüğüdür.[2]

Karışıklık ve karmaşa

Çoğu kez bribirinin yerine kullanılan bu iki sözcük birincil anlamları esas alınarak ayırt edilebilir. Karışık, aynı nitelikte olan şeylerden oluşur. Karışmış olan nitelikler bir arada görünmekle birlikte düzensiz ve gelişigüzel ise bu duruma karışıklık denmektedir. Karışıklığın pekleşmesi ile karmaşa ortaya çıkar. Ruh bilim alanında hastalıklı duygu ve davranışların köken aldığı nedensellik karmaşa olarak adlandırılır.[3]

Toplum

Diyalektik açıdan bakıldığında karışıklığa başka bir ad vermek mümkündür. Bu zıtların birliği diye anılan diyalektik yasalardan biridir. Düzensizliğin düzene dönüşmesi farkılıklar arasındaki çelişkilerin (uzlaşır/uzlaşmaz) varlığı ile gerçekleşir. Uzlaşır/uzlaşmaz çelişkilerin var olmasıyla oluşan gerginlik sonunda gerçekleşecek düzenin enerjisini üretmektedir. Örneğin insanlardan oluşan toplumu düşünelim. Toplum kadın ve erkeklerden oluşur. Kadın ve erkek arasındaki uzlaşır/uzlaşmaz çelişkiler biyoloji ve insan bilimlerinin (toplum bilim, ruh bilim, halk bilim vb.) has konularıdır.[4] Avcı-toplayıcı düzenden başlayarak  kadın-erkek cinslerinin bir aradalığı toplumsal düzeninin olmazsa olmazı haline gelmiştir.  Tarih kadın-erkek valığının toplmsal düzeyde biçim ve içerik kazanması sonıcudur. Tarihsellik tanımı içinde -kilise hariç(!)- kadın ve erkek varlığının süreci nasıl değiştirebileceğini örnekleyen  olgular yer alır.

Biyoloji

Biyoloji, tekil hücreden çoğul hücre öbeklerine canlı varlığını ve bunların etkileşimlerini ele alan bilim dalıdır. Evrim sürecini aydınlatan tek ışık kaynağı biyolojidir. Biyoloji bakışıyla canlılar için özgül biçimde tanımlı tek bir eylem türü vardır: Bu eylem türü biyolojik gerekliliklerin karşılanması eylemidir. Biyolojik gereklilik şu üç tür alt eylemliliği tanımlar:

  1. Açlığın giderilmesi (Hücresel ögelerin kesintisiz varlığı)
  2. Susuzluğun giderilmesi (Yaşamın suda başladığı düşünülürse...)
  3. Kalım (Türün devamı için aynı iki ayrı bireyinin bir araya gelip cinsel eylemlilik sergileyerek türe katılacak diğer bireyleri oluşturması)

Türün iki farklı bireyi arasındaki farklı nitelikli yakınlık hem bir durumu hem de bir eylemi barındırır. İster durum ister eylem deyin ancak biyoloji açısından gereklilik taşıyan bu hal türün devamına hizmet eder. Biyoljik nitelikli bu işleyişin sürmesi her canlı türünün belleğinde kalıcı olarak yerleşmiştir. Söz konusu yerleşik biyolojik gizyazı (kod) türlerin gelişip dönüştüğü evrimsel süreci anlatmaktadır.

İnsan dölütünde var olan 46 kromozom çiftinin cinsellikle ilişkili olan sadece iki tanesidir.  Biri anneden (X) diğeri babadan gelen (Y) kromozomları türün yeni bireyinin belirlenmesinde işe yarar. Dolayısı ile insanın var olması farklı cinsiyetler doğrultusunda gerçekleşen dokusal gelişimi bu iki kromozun belirleyiciliğinde gerçekleşir. 36 hafta süren hamileliğin cinsiyetin tanımlı olduğu 7-8. haftalardır.

Toplumsal cinsiyet sahtekarlığının biyoloji karşısındaki bu perişanlığı nedense pek konuşulmaz. Kadın ve erkek olmaya ne insan ne toplum karar veriyor. Buna karar veren evrim boyunca koruduğu gizyazı ile biyoloji olmaktadır.

Hayvanlardan farklı olarak türün yeni bireyini üretmek kalım için yaşamsal bir gereklilik olarak algılanmaktadır. Toplumu şekilleyen ve ona insan nitelikleri katan kültür olgusu biyolojiyi desteklerken evlilik adı verilen özellikli kurumlaşmayı gündemler. Kadın ve erkek olmak biyolojinin kararı ise türün yeni bireyine evlilik aracılığı ile yol vermek toplumun oluşturduğu gerekliliktir.

İnsan ve cinsellik[5]

Tüm canlılar içinde zihin sahibi tek canlı insandır.  Zihnin aracı olarak beyin evrim sürecinde farklılaşarak, dönüşerek ve değişerek insanı zihin sahibi yaparak onun diğer canlılar arasında ona özgü bir donanımın sahibi yapmıştır. Bu donanım farklılığı yaşamın her alanına yansır. İnsan cinselliğini bu nedenle ayrı ele almak gerekir.

İnsanda cinsellik, türün farklı iki bireyi arasında (erkek ve dişi) biyolojik gerekirlikle sınırlı olmayan haz odaklı bir eylemdir. Haz odaklı olması gelişigüzellikten bağımsızdır. Kadın ve erkek arasında önce arkadaşlık sonra yakınlık, içtenlik ve sevgi odaklı bir etkileşimin adı insan cinselliği diye bilinir. Başka bir deyişle insan cinselliği diyerek ayrı bir başlık açmamızın nedeni insan cinselliğini biçim ve içerik olarak oluşturan en önemli etken kültürdür. Yakın ve uzak çevre, değerler sistemi vb. gibi değişkenler kültür tanımı içinde yer alır. İnsanın bireysel varoluşunun devam çizgisinde yer alan toplumsal varoluşu insanı;

  1. Zihinsel edimleri
  2. Bedensel eylemleri açısından uyuma yönelik sınırlar.

Bu sınırlılıklar kişinin yaşadığı toplumla var olan toplumsal nitelikli sözleşmesinin (J.J. Rousseau) gereğidir. Andığım sınırlılıklar ulus-devlet niteliği barındıran toplumlarda ahlaki nitelikli özler kazanarak temsil bulmuştur. Ahlaksal kurallamaların çoğu biraz önce belirttiğim üzere çok nadir olarak suç diye anılır. En çok kabahattır. Suçun olmadığı bir durum hala toplumsal kurallamalara ve kültürel değerlere aykırılık sergiliyorsa kabahat ve suçun yerine geçecek olan hastalıktır. Hastalık bağlamında aykırı cinsel tutum ve davranış ruh bilimde ve psikiyatride cinsel kimlik bozukluğu olarak anılır. Cinsel kimlik bozukluğunun 2-4 yaş arasında başladığı şeklindeki kabuller hiçbir şekilde bilimsel bir gerekçeye dayanmamaktadır. Örneğin aynı nedensellik koşullarına bağlı olarak cinsel kimlik bozukluğu taşımayan pek çok birey vardır.

Özetleyerek söylemem gereken şudur: Homo, Yunanca aynı demektir. Homoseksüel, aynı cins demektir. Homo sözcüğünün karşıtı ayrı anlamında heterodur. Dolayısı ile biyoloji cinsiyeti belilerken yalnızca erkek ve dişi olarak başlıkları açmıştır. Bu durum, farelerde, su aygırlarında, maymınlarda ve maalesef (!!)[6] insanlarda da böyledir.

Öğrenme

Beynin anatomik (beden yapısal) ve fizyolojik (beden işlevsel) gelişiminin biyolojik açıdan tamamlanması 24 ayı bulur. 24 ayın sonunda bebek pek çok iz taşır olmuştur. Bu izler bellekte yer alacak nitelikte olup yaşantı adını alır. Yaşantıların bellekteki kalışı kısa veya uzun sürelidir. Uzun süreli kalan yaşantılar kendini yineler. Bu, beynin sistem olarak örgütlenişinin gereğidir.[7] Uzun süre kalan yaşantıların yinelenerek davranışa yansıması öğrenme dediğimiz beceriyi oluşturur. Sonuç olarak yaşantı içerigi duygu ve davranışa yansımaktadır. Bu tümleşik yansıma sinir hücresi düzeyinde işleyişi belirleyen bir tür bilgidir. Bu bilginin insan yaşamında yer alışı ile deneyim becerisi oluşmaktadır. Biyolojik sürecin evrimsel akışında öğrenmenin özellikli bir yeri vardır. İnsan öğrenmesi ruhsal gelişiminin evrelenmesine göre belirlenir. İnsan öğrenmesinin değişik türleri vardır:

  1. Klasik koşullanma
  2. İşe vuruk koşulanma
  3. Kavrayarak öğrenme
  4. Gözleyerek öğrenme
  5. Ayrımsamaksızın öğrenme.

Özellikle son üçü zihinsel nitelikli öğrenmedir ve bir arada insana özgüdür.  Durumu insana özgü kılan öğrenme aktarımının olmasıdır. Önceki bir öğrenmenin yeni bir öğrenmeye zemin teşkil etmesi diye tanımlayabiliriz. Öğrenme her koşulda bilgi ile ilişkilidir. Şöyle ki;

  1. Gereksinim duyulan bilginin ne olduğu
  2. Nasıl kullanılacağı
  3. Bellekte yerleşik hale gelmesi için davranışsal tekrara hazır olmak (güdülenme).

İki hususa dikkat çekmek istiyorum.

  1. Öğrenme bilgi ile eşleniktir.
  2. Mutlak surette sorun çözümü ile ilişkilidir.

Kültür

Çok sık dile geldiği üzere doğada evrim neyse toplumda kültür odur. Kültür insanın hem bireysel varoluşunu (aile, mahalle, okul) hem de toplumsal varoluşunu (yazılı yazısız kurallar, gelenek ve görenekler, dil ve tarihsellik gibi) belirler.

Dışarıdan müdahale

Doğaya yapılan dışarıdan müdahale evrime engel olamaz. Ancak biyolojik dengeleşmeyi aksatır. Bu da çoğu zaman doğal felaketlere yol açar. Dere yatağına yapılan evler örneği. Benzer biçimde kültüre dıştan yapılan nüdahale toplum için karmaşa yoluyla yaratılacak olumsuz sonuçlara gebedir.

Dışarıdan müdahale örneği

Yaşanmakta olan nesnel koşullara bakarak kültüre müdahalenin ülkemiz gündemindeki canlı örneği LGBT pejmurdeliği ve Gender dayatmasıdır. İkisi birbiri içinde ve mutlak bir diğeri ile bir arada anlam kazanan tanımlamalardır.  LGBT/Gender ifadesi ulus-devletimize yönelik planlı bir saldırının süngü ucudur. Görmemek olanaksız. Nasıl olur da görmez insan demek geliyor içinizden, biliyorum. Neo-liberal dünya tasavvuru sayesinde bu tehdit ve tehlikeyi göremeyen aydınlara (!) bakar-kör rolünü oynayan sahte solcular ve ihanet sofrasında yemlenmeyi marifet sayanlar görmezler. Görmek için bakmak lazım. Görünce sorumluluk üstlenmek  gereği çıkar ortaya.

Dışarıdan müdahale ögeleri

1. Daha önce “Hegemonyanın Zehirli Oku: Psikiyatri”  isimli politik psikoloji çözümlemesi yaptığım kitabımda belirtmiştim. Küreselleşmenin getirdiği değişikliklerden biri psikiyatri alanında dünya egemeni DSM isimli ruhsal hastalıklar sınıflamasında o güne dek hastalık olarak tanımlanan eşcinsellik (homoseksüellik) sınıflamadan çıkarılmıştır.[8]  Sınıflamadan sorumlu yapılanma Amerikan Psikiyatri Derneği’dir. Böylelikle neo-liberal dünya tasavvurunda derneklerin, cemiyetlerin  vb. belirleyiciliği bir başka örnekle küresel olarak  doğrulanmıştır.Söz konusu doğrulanmanın ülkemizdeki sergilenişinin en yakın örneği Baroların LGBT etkinliğine ev sahipliği yaparak adaleti savunacakken ulus-devleti yıkmayı amaçlayan bir hareketin savunucuları olmalarıdır.

2. Haysiyetsiz dış politika sözüm ona denge politikasıdır. Denge politikası tarafını seçmemek değildir. Seçtiğin taraftaki oynaklığın adıdır. Haysiyetli dış politikaya Atatürk dönemindeki dış politika tek örnektir.

İstanbul Sözleşmesi haysiyetten yoksun bir dış politikanın imzadarı olmamız sonucunu doğurmuştur. Gender sözcüğünün neo-liberal saldırının bir aracı haline gelmesi gene İstanbul Sözleşmesine bağlıdır.

3. Belleksizleştirme: Kültür ögesindeki gelenekselliği ötelemek benzer yollarla kültür birikimini içeriksizleştirmek. Hatırlama işlevini körelterek aynı şeyi yeni bir şeymiş gibi belleği sıkış tepiş doldurmak

4. Öğrenmeme: Yerleşik öğrenmeler gündem dışı bırakılır. Dil ve tarih bunlardan biridir. Yerleşik öğrenmenin yoksanması bireyin toplumsal varoluşunu aşındırarak yok eder.

5. Önceki ögeleri bireyleşme, öznelleşerek özgürleşme gibi temelsiz sıfatlara dayanan hızlı atıştırmalarla beslenen, gugıl malumatını bilgi yükü olarak değerlendiren, özgülleştiğini düşünürken özerkliğini rehine veren bireyler yaratmak diye sıralayabiliriz.

6. Bu insanlar kendi varlıkları ile son bulmalı ki türleri devam etmesin. İçinde yer aldıkları kültür çürüyerek yok olsun. Çocuk sahibi olamayacağı karara bağlanmış çocuklardan başlamanın alamet-i farikası “Gender” sözcüğüdür.

Sonuç

Gender, ortaya karışık bir hali anlatır. Ulus devletin sonunu getirmeyi amaçlayan süngü hücumunun çapıttan alametidir. Başta kendisinin koktuğu maganda çığlığıdır.

 

Dipnotlar

[1] Oxford Advanced Learner’s Dictionary of Current English, Oxford University Press, 13.baskı, 1980, s.357

[2] Söz konusu karışıklığı dilimizde en iyi ifade eden sözcük Türk mutfağının gözdesi karşık ızgara  adlandırmasıdır.

[3] Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 10.baskı, Ankara: 2005, s.1089-1091

[4] "Düzen karışıklıkta doğar." - Çin atasözü

[5] Davranış Bilimlerine Giriş, Yıldırım B. Doğan, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara: 2022, s.213

[6] Amaçlı yaptığım bu dokuhdurma biyoloji karşıtlığını şiar edinmiş, gelişigüzelliğin ardına sığınmaya çalışan müptezellerle ilişkilidir. 42 yıllık meslek hayatında cinsel kimlik bozukluğu taşıyan hastalarımı tıpkı diğerleri gibi belleğimdeki korunaklı yerinde benimle yaşamaya devam etmektedirler.

[7] Zihin bilimin son 25 yıllık araştırmalarla ulaştığı deneysel sonuçlar bunu gösteriyor. Özellikle Nobel ödüllü Eric Kandell’in sonuçlandırdığı araştırmalar bu ifademin asal kaynağıdır.

[8] Sınıflama oluşturmakla sorumlu “görev gücüne” dahil olan LGBT üyesi homoseksüel bir meslek kişisinin girmesi buna yetmişti. Kaldı ki görev gücündeki eşcinsel meslek kişilerinin sayısı bugün artmıştır. 

İdeolojiler
Etiketler
gender; LGBT dayatması; cinsiyet