Korona bir başlangıç mı?

Önder Ege

Teori dergisinin sorduğu bu soru şu sıralar tüm dünyada cevabı aranan ve oldukça popüler bir soru. Türkiye’de de Teori bu konuda öncü rolü üstlenmiş durumda. Bu nedenle öncelikli olarak, dergi yönetim kadrosunu kutluyorum.

Covid-19 krizi bir başlangıç mı, yoksa son mu? Bu şekilde soruyu biraz evirerek yanıtını vermeye çalışalım.

The Wall Street Journal gazetesinin İngiltere baskısında 21.03.2020 tarihli makalesinde, Zachary Karabell, virüsün global ekonomiye etkisini şöyle özetliyordu:

“… Korona virüs, uluslararası tedarik zincirleri üzerinde dalgalanma etkileri olan bir Asya salgınından, tüm dünyayı durgunluğa sürükleyecek küresel bir salgına dönüştü. Dünya genelinde seyahat durduruldu. Sınırlar kapalı. AB’de yüz milyonlarca insan etkili bir şekilde evlerine kilitleniyor ve ABD de bu yönde ilerliyor. Kriz, küresel borsalardan trilyonlarca doları sildi ve dünya çapında milyonlarca küçük işletmenin geleceğinin yanı sıra, çok sayıda ücretlinin geçim kaynaklarını da ortadan kaldırdı.”

O halde, kapitalist ya da küresel politikaların sonu geldi diyebilir miyiz? Şüphesiz ki, yeni bir virüsün süratle küresel düzeyde yayılması modern yaşamın kırılganlığını ortaya çıkarmıştır. Dünyada insanlar hareket ettikçe, koronavirüs küresel dolaşım sistemini tehlikeye attı ve uluslararası para, mal ve insan akışının önemli ölçüde azalmasına neden oldu. New York Borsası, geçtiğimiz hafta 6 trilyon dolar değer kaybetti.

Pandemiler tarih boyunca, tüccarların ve askerlerin hareketi ile yakından ilişkilidir. Mezopotamya’dan dönen Roma askerleri, MS ikinci yüzyılda imparatorluğu tahrip eden vebadan sorumluydu. On dördüncü yüzyılın ölümcül salgını ise Çin’de başladı ve pire bulaşmış fareler taşıyan ticaret gemileriyle Avrupa’ya ulaştı. Modern çağda, Birinci Dünya Savaşında savaşmaktan eve dönen askerler dünyaya İspanyol gribi yaydı ve bu pandemi yaklaşık 50 milyon insanı öldürdü. Birinci Dünya Savaşının yıkımı ve ardından bu grip salgını, dünya ticaretine ve ekonomik entegrasyonuna büyük bir darbe vurdu. Kapitalist sistemi çökme noktasına getiren 1929 ekonomik bunalımı, milliyetçiliğin yükselişi ile totaliter devletleri doğurdu ve İkinci Dünya Savaşı sonunda, 1945 yılında uluslararası ticaretin dip noktası görüldü.

Koronavirüs, kendi başına, küreselleşme dalgasına bir son vermeyecektir. Kaldı ki küreselleşme, 2008 yılından beri içinde bulunduğu krizi aşamamakta, bu kriz öncesi Trump, Brexit ve AB’nin ayrıştırıcı politikaları ile topal ördek olarak ilerlemekteydi. Çin’in yükselişi ve Rusya, Türkiye, İran, Brezilya, Mısır ve Hindistan gibi jeopolitik güç odakları ile yeni bir dünya düzeninin doğum sancıları hissedilmekteydi. Bölgesel savaşların ve radikal terörizmin küresel ihtiraslar sonucu arttığı, insan-doğa ilişkisinin bozulduğu bir dönemde virüs patlak verdiğinde, Çin ekonomisi akamete uğrayacak diye sevinen küresel aktörler, pandemi kendilerini vurduğunda çoktan havlu atmışlardı bile. ABD dahi bu son darbe ile kroke durumdadır. Bu nedenle salgın, küreselleşmeye vurulan son ve önemli bir darbe olmuştur. AB ise, insani değerlerden ne kadar uzak olduğu ortaya çıkan bir organizasyon olarak, fikren ve zikren bitmiştir. AB ülkelerinin salgın sonrasındaki dönemde birbirlerine güven duyması, sürdürülebilir değildir. Yeni Brexit süreçleri yaşanabilir.

Evet, salgın bir başlangıç olabilir. Ülkelerin içe kapanması artacaktır, seyahatler azalacaktır. Tele-komünikasyon ağları, video-konferanslı toplantılar veya home office çalışma kavramları iş yaşamında çok daha önemli hale gelecek ve doğal olarak internetin ağırlığı daha da artacaktır. Ayrıca, bölgesel güçler yükselecek ve devlet otoritesi güçlü olan rejimler artacaktır. Ancak bu rejimler totalitarizm olarak değil, dijital teknolojiyi azami kullanan, halkın çıkarlarını öne çıkaran, millî ve antiemperyalist ekonomiler olarak karşımıza çıkacaktır. Bilindiği üzere, Çin güçlü devlet yapısı ile bu salgını kontrol altına almıştır ve salgına karşı otoriter tedbirler uygulamaktan çekinmemiştir.

Kapitalizm sona eriyor, sosyalizm geliyor doğrultusundaki yaklaşımları ise, bir heyecanı barındırması bakımından memnuniyet verici, ancak pek gerçekçi bulmuyorum. Öte yandan, diliyorum ki, bu salgın, insan sağlığının karşılıklı olarak birbirine nasıl bağımlı olduğunu hatırlamamıza neden olur ve dünyanın eşit temeller üzerinde yeniden inşa edilmesini sağlayabilir.

İdeolojiler