Günümüzde de şiddetle devam eden Filistin sorununun başlangıcı, II. Abdülhamit dönemine, Yahudi göçlerinin (aliya) ilk başladığı zamana denk gelmektedir. Bu tarihten beri, Filistin meselesi neredeyse bütün boyutlarıyla işlenmiştir. Buna rağmen meseleye dair hâlâ çelişkili görüşler ve tartışmalar devam etmektedir. Bu tartışmalar da özellikle II. Abdülhamit dönemi üzerindedir. Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu ve Doç. Dr. Sezai Balcı’nın, Başbakanlık Osmanlı Arşivinden çıkardığı belgeler tartışmalara nokta koyacak nitelikte. Yayınlanan belgelerle, II. Abdülhamit’in Yahudi devleti önündeki en büyük engel olması, Siyonistleri ağlata ağlata huzurundan kovması, İsrail’in kurulmasına izin vermediği için İttihatçılar tarafından bir komplo ile tahttan indirilmesi gibi meseleye dair yıllardır tekerleme edilmiş hurafeler, tarihî budalalık seviyesine indirgenmiş oldu.
Osmanlı dış borçları, Filistin, Siyonizm ve Türk bankacılığı gibi konularda Rothschildlerden bahsetmemek mümkün değildir. Başbakanlık Osmanlı Arşivinden çıkarılan bu belgelerden, Filistin meselesinin arkasındaki asıl gücün Rothschildler ailesi olduğunu da öğrenmekteyiz. Filistin meselesi incelenirken, genelde Theodor Herzl ve Siyonizm üzerinde durulmuş, Rothschildler arka planda kalmıştır. Bu makalede de Filistin meselesinde, Rothschildler ailesinin rolünü ve ailenin Osmanlı Devleti ile (özellikle de II. Abdülhamit ile) ilişkilerini inceleyeceğiz.
Rothschildler
Paul Johnson, Rothschild ailesini, “Hiçbir Yahudi onlar kadar servet sahibi olmadı, ağız tadıyla harcamadı ve o kadar popüler olmadı.” diyerek anlatıyordu.[1] Rothschildler, Frankfurt’taki gettolarından birinde işlerine başladılar.[2] Mayer Amschel Rothschild, 18. yüzyılda, tefecilik yaparak zenginliğe ulaşan ilk Rothschid’dir. Mayer Amschel ilk olarak Thurn ve Taxin’in prensleri ile güçlü bir birlik kurdu. Bu prenslerin bankeri oldu. İşlerine dışarıdan kimseyi karıştırmadı. Yalnızca çocuklarını ve yakın akrabalarını işlere dâhil etti. Mayer Amschel’e göre aile bu işlerin altına ne kadar bir arada ve sıkı bir şekilde girerse, aile o kadar güçlü olacaktı. Kısa bir süre sonra da Mayer Amschel’in beş oğlu işletmeyi yürütür hâle gelmişti. Mayer Amshel, 1812 yılında öldüğünde, oğullarından hiçbirini birincil varis olarak göstermedi. Bütün oğullarının aile mesleğini devam ettirmesini istiyordu. Böylelikle dağılmayacaklar ve dışarıdan birilerinin sızmasına karşı önlem almış olacaklardı. Mayer Amschel’in oğulları, zenginliğin kaynağının, tek ülke ya da prensliğe bağlı kalmak yerine bütün Avrupa piyasasında dayanak noktası olmak olduğunu keşfettiler. 5 kardeş, Nathan Londra’da, James Paris’te, Salomon Viyana’da, Karl Mayer ise Napoli’de şubeler açtı. En büyük kardeş II. Amschel Mayer ise Frankfurt şubesinin başına geçti. Yabancıları işlerine sokmadılar ve Avrupa maliyesi içinde en büyük güç oldular. Ayrıca bu 5 kardeş Avrupa’daki en hızlı kurye sistemini de geliştirdiler. Bu sayede bütün haberleri rakiplerinden önce alabiliyorlardı. Bilgi konusunda gerçek bir tekel yarattılar. İç yazışmalarını Frankfurt Musevi lehçesiyle ve sadece kendilerinin bildiği bir şifreleme yöntemi ile yaptılar. Yani bilgi çalınsa bile bir şey ifade etmiyordu. Aralarına sızmaya çalışan bir yatırımcı şöyle diyordu: “En kurnaz bankerler bile Rothschild labirentinin içinde yollarını bulamıyordu.”[3]
1824’te James Rothschild, diğer kardeşlere, evlenmek istediğini söyledi. Bu, kardeşler içerisinde bir sorun yarattı. Çünkü bu evlilik, sırlarını başkalarına verebilecek bir yabancının aileye katılması demek oluyordu. Kardeşler arasında bu konu tartışıldı ve James aile içinden birisi ile evlenmeye karar verdi. Salomon’un kızı ile evlendi ve bu sorun çözüldü. Rothscildler bundan sonra da evlilik işinin bu şekilde çözülmesini kararlaştırdılar. Sonraki yıllarda kardeş çocukları içerisinde 18 evlilik gerçekleşti. Salomon Rothschild, “Biz bir saatin mekanizması gibiyiz; her parça esastır.” diyerek aileyi tarif etmekteydi. İşletmenin her parçası beraber hareket ediyordu. İçteki çatışmalardan kimsenin haberi olmuyor, dış dünyadan yalnızca saatin ibrelerinin hareketi gözlemlenebiliyordu. Güçlü ve zengin diğer aileler, 19. yüzyılın karmaşık siyaseti altında çökerken, Rothschildler gücünü artırmaya devam ediyordu.[4]
Bu dönemde, orduların ödenekleri için büyük yatırımlar gerekmekteydi. Bunun için de kâğıda ve krediye dayalı yeni bir uluslararası finans sistemi yaratılmıştı. Geçen süre içerisinde, Nathan de Rothschild, Londra’nın en büyük mali gücü haline gelmişti. Kutsal İttifak olarak bilinen, Avusturya, Prusya ve Rusya gibi sağlam Avrupa otokrasileri ile iş yapıyordu. 1822’de bu devletlere çok büyük meblağlar vermiştir. Viyana’da ise, Habsburglar için birçok tahvil satmışlar ve Metternich’e danışmanlık yapmaya başlamışlardır. Ayrıca ilk Avusturya demir yolunu da Rothschildler inşa etmiştir. Aynı zamanda da, Bourbonlara, Orleans ve Bonaparte taraftarlarına yüksek miktarda mali destek sağlamışlardır. 1810’da Danimarka’ya, 1824-1829 arasında Brezilya’ya ve 1830’da ise İngiltere’ye borç vermişlerdir.[5]
Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin önderlerinden Ebüzziya Tevfik, Takvim-i Ebüzziya’da Rothschildlerin zenginliğinin kaynağını inceleyen bir yazı yazmıştır. Buna göre, bu büyük servetin kökeni Waterloo Muharebesi’nin sonucunu erken öğrenip borsada kazandıkları para değildir. Tevfik’e göre bu zenginlik, Almanya’daki prenslerin servetlerine dayanmaktaydı. Napolyon savaşları sırasında bazı Alman Prensleri ve Dükaları servetlerini Rothschildlere emanet etmişlerdi. Uzun süren Napolyon savaşları sırasında bu prens ve dükalardan bazıları vefat etmiştir. Rothschildler yaşayanlara da iflas ettiklerini söylemiş ve ölenlerin mirasçılarına da paraları iade etmemiştir.[6] Ebüzziya Tevfik, Rothschildlerin servetlerinin kaynaklarını böyle açıklamaktadır.
Rothschildler, büyük bir tecrübe ile sağlam temelleri olan mali bir imparatorluk kurmuşlardı. Şimdi ise yeni bir devlet kurmak için harekete geçeceklerdi.
Benjamin Disraeli, Rothschildler ve Filistin
Benjamin Disraeli, Yahudi kökenli bir İngiliz devlet adamı idi. İngiltere başbakanlığı görevini iki dönem boyunca yapmıştır. İngiliz siyasal yaşamında hiçbir Yahudi’nin ulaşamadığı yüksek mevkilere gelmiştir. Siyasi yaşamından önce bir roman yazarı ve hatip idi. 1844 yılında yayınladığı “Yeni Nesil” adlı kitabında yeni bir dünya ve yeni bir oluşumdan bahsetmektedir. Bu yeni dünyanın kurucularını da Rothschildler olarak tarif etmiştir. Hikâyede ki Sidonia adlı karakterin Lionel Rothschild olduğu bilinmektedir. Benjamin Disraeli de manevi olarak Rothschild ailesinin bir ferdi sayılabilir. Ailenin hedefleri noktasında Benjamin Disraeli’nin de büyük payı vardır. Rothschildlerin hem dünya ekonomisinde hem de dünya politikasında karar verici bir konumda olmalarının mimarlarındandır.[7] Benjamin Disraeli’nin Rothschildlere gösterdiği hedeflerin merkezinde Siyonist projeler bulunmaktaydı. Ona göre, Rothschildler Yahudileri onurlandıran insanlardı. Benjamin Disraeli’nin yakın çalışma arkadaşı, Lord Edward Henry Stanley, birlikte yaptıkları bir gezinti sonrası günlüğüne şunları kaydetmişti:
“Hava çok soğuktu. Genellikle hava değişikliklerine karşı çok hassas olmasına rağmen, bu defa dereceye aldırmayarak planını anlattı. Filistin, dedi, doğal nimetlere sahiptir. Bütün ihtiyacı çalışacak çiftçiler ve onların korunması. Toprak, Türkiye’den satın alınabilir. Para, Rothschildlerden ve ileri gelen İbrani kapitalistlerden gelecek. Türk İmparatorluğu iflasın eşiğinde ve gelir sağlamak için her şeye razı olur. Yapılacak şey, toprak üzerindeki haklara sahip kolonilerin kurulması ve güvenliğin teminat altına alınması. Vatandaşlık konusu, bunların gerçekleşmesine kadar bekleyebilir. Bu konuların sık sık Yahudi halkının gündemine geldiğini ekledi. Bunları gerçekleştirecek Yeni Mesih’in, ulusunun gerçek kurtarıcısı olacağını söyledi.”[8]
Benjamin Disraeli’nin 1851 yılında anlattığı bu plan çok geçmeden Rothschildler tarafından uygulamaya konulmuştu. Disraeli’nin bu hayali de neredeyse 100 yıl sonra, 1948’de İsrail’in kurulmasıyla gerçek olmuştur.
Rothschildlerin Osmanlı devleti ile ilk temasları
Rothschildler, Osmanlı ile iletişime geçmeden önce Galata sarrafları ile temas halindeydi. Rothschildler, Osmanlı’ya faizle borç para veren Galata sarraflarından Fransız asıllı Jacques Alleon aracılığıyla Osmanlı ile ilk ilişkilerini gerçekleştirmiştir.[9] Rothschildlerin ilk temasları yeni kurulan Yunan devleti ile ilgilidir. Yunanistan’ın, Osmanlı’ya sınır tahsisi için bir miktar tazminat vermesi kararlaştırılmıştı. Yunanistan bu tazminatı, Rothschildlerden almıştır. Aile paranın Osmanlı’ya nakli için Nathaniel de Rothschild’i görevlendirmiştir. Sultan II. Mahmut döneminde bazı devlet adamları, Rothschildlerden borç alınmasını teşvik etmişlerdir. Bu konuda Metternich de Osmanlı’yı teşvik etmiştir.[10]
1828-1829 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşında, Tuna kalelerinde bulunan Türk Ordusuna gerekli olan meblağ Avusturyalı Stametz-Mayer şirketi tarafından verilmiştir. Bu şirketin ortakları da Rothschildler idi. Kırım Harbi sırasında Osmanlı Devleti ile Rothschildler arasında çok derin ilişkiler gelişmiştir. Rothschildler, Osmanlı’ya savaş malzemesi sağlamışlardır. Osmanlı Devleti, 40 bin tüfek, 2 bin şişhane, 10 milyon fişek, 50 milyon kapsül satın almış. Bunlar için de 10.514.976 kuruşluk ödeme yapmıştır. Rothschildler Osmanlı’ya ilk defa Kırım Harbi sırasında büyük meblağlarda borç vermiştir. 1855 yılında 5 Milyon Sterlinlik borç alınmıştır. Borç için Mısır vergileri ve İzmir ile Beriyetüşşam gümrük gelirleri gösterilmiştir. Ardından İstanbul Boğazı’na inşa edilecek fenerler ve 1854 borçlanması için Osmanlı’ya borç vermişlerdir. Paris elçiliğinin finanse edilmesi amacıyla, aileden, 600 bin frank borç alınmıştır.[11]
Rothschildlerin, II. Abdülhamit dönemi Osmanlı ile ilişkileri
Rothschildlerden, II. Abdülhamit döneminde, 1891 yılında 6.316.920 Sterlin ve 1894 yılında 8.212.340 Sterlin olmak üzere iki defa borç alınmıştır. Borçların geri ödemesi ise faizi ile birlikte 20.084.189 Sterlin idi. II. Abdülhamit döneminde, Rothschildlere birçok devlet nişanı da verilmiştir. Mayer Alphonse de Rothschild ve kızı Bettina Caroline de Rothschild’e, Adelheid de Rothschild’e nişan verilmiştir. Nathaniel Mayer de Rothschild’e ise çok kıymetli bir mücevher kutusu hediye edilmiştir. Rothscildler ile Abdülaziz döneminde zayıflayan münasebetler, II. Abdülhamit zamanında her yönden gelişmiştir.[12] İlk nişanın verilmesi 1887 yılında gerçekleşmiştir. Nişan alanların ilki Baron Edmond James de Rothschild’in Filistin kolonilerinin genel sorumlusu Elie Scheid’dir. Elie Scheid’e dördüncü rütbeden Osmani Nişanı verilmiştir.[13] Sadarette Kamil Paşa’nın bulunduğu dönemde ise Mayer Alphonse de Rothschild ve kızı Bettina Caroline de Rothschild’e şu yazıyla nişanlar verilmiştir;
“Baron (Mayer) Alphonse de Rothschild’e birinci rütbeden Osmani ve mumaileyhin kerimesi Baron Bettina (Caroline) de Rothschild’e dahi rütbe-i mezkureden Şefkat Nişan-ı Zişanları ihsan buyrulmasına mebn-i muamele-i lazımenin ifası şeref-sadır olan emr ü ferman-ı Hümayun hazret-i Hilafetpenahi iktiza-yı alisinden bulunmuş olmakla ol-babda emr ü ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir.”[14]
Bu dönemde Rothschildler Osmanlı’nın bir parçası olan Filistin’de koloniler dahi kurmuştur.
Filistin’e dair ilk girişimler
Yahudiler için Filistin meselesi Rothschildler ile başlamış değildir. Napolyon, 1799 yılında, Akka kuşatması sırasında, Filistin’deki Yahudilere Kudüs ve civarında bir hükûmet vadetmişti.[15] Bundan sonra, 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren de İngiltere’nin, Hindistan yolu üzerinde bulunan Yahudilerle ilgilendiği bilinmektedir. Nathan de Rothschild’in yakını, Moses Montefiore’ye, Kraliçe Victoria’nın “Sir” unvanı vermesi de bu ilgiden dolayıdır.[16] Rothschild ailesinin aldığı kararlarda neredeyse Benjamin Disraeli kadar etkili olan Moses Montefiore, Filistin konusunda İngiltere Dışişleri Bakanlığı ile her zaman iş birliği halinde olmuştur.[17]
Filistin’de, bir Yahudi devleti kurma fikrinin bilinen ilk sahibi ise Haham Zevi Hirsch Kalischer idi. Kalischer, 1836 yılında, Amschel Mayer Rothschild’e, Filistin ve Mısır Valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan Kudüs’ün satın alınması için girişimde bulunmasını istemişti. Kalischer, Montefiore’den de aynı istekte bulunmuştur.[18] Yani, Rothschild ailesi Filistin meselesi ile 1836 yılından itibaren temas halindedir. Benjamin Disraeli’nin 19 Nisan 1881 tarihinde ölmesinden sonra, Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesi meselesini Rothschild ailesinin ele aldığını görüyoruz. Rothschildlerin, Filistin’e yönelmesi 19. yüzyılın ikinci yarısında, Doğu Avrupa ve Rusya’da Yahudi düşmanlığının zirvede olduğu yıllara rastlamaktadır.[19]
Rothschildler Filistin’e el atıyor
II. Abdülhamit döneminde, Filistin ve Rothschildler ile olan ilişki, James Rothschild üzerinden gelişmeye başlamıştır. James Rothschild, Rusya’dan gelen Yahudiler için Filistin’de Uyun el-Kara, daha sonra Zikhron Ya’akov ve Ekron el-Betty kolonilerini kurarak Filistin’den toprak satın almaya başlamıştır. Theodor Herzl gibi gürültülü bir şekilde ilerlemek yerine sessiz bir şekilde işleri halletme yolunu seçmiştir. Kolonilere birçok doktor ve mühendis yerleştirmiş, bataklıkları kurutmuştur. Bu kolonilere 1900 yılına kadar 14 Milyon Frank harcamıştır.
Filistin meselesi için, 16 Haziran 1869 tarihli Ecanibe Toprak Satışını düzenleyen kânun, Rothschildlerin işini kolaylaştırmıştır. Bu kânuna göre Hicaz vilayeti dışında kalan topraklarda, yabancılar mülk edinebilecekti.[20] Yani memleketin toprakları satılığa çıkarılıyordu. Bu kânunun öncülü Tanzimat Fermanı ile Osmanlı’ya girmiştir. 1856’da yabancıların Osmanlı topraklarında emlak alması için bir kânun çıkarılmıştı. Bu kânun yüzünden birçok emlak ve arazi yabancılara geçti. Bu kânundaki önemli nokta, devletin, yabancı milletlerinin Osmanlı topraklarında yerleşmesi konusunda göstermiş olduğu kolaylıklardı. Ayrıca Osmanlı arazisine yerleşmek isteyen yabancıları teşvik için vergi, askerlik gibi bazı konularda muafiyet tanınmış olmasıydı. Yabancılara emlak, arazi ve yerleşme hakkı verilmesi, siyasi sorunlar doğurdu ve yabancı devletlerin taşınmaz mallar üzerinde kontrol hakkı istemelerine yol açtı. Filistin meselesinde de bu kontrol hakkı çok büyük bir dezavantajı yanında getirdi.[21] Rothschildler, Filistin’deki ilk araziyi 1882’de satın almışlardır. 1918 yılına gelindiğinde Filistin’in 7.120.000 dönüm toprağından, 650.000 dönümü Yahudi toprağı olmuştu. Yaklaşık 30 yılda Yahudilerin ne denli hızla büyüdüğünü görmek açısından bu rakamlar önemlidir.[22]
27 Eylül 1891’de Kudüs Mutasarrıflığı Kaymakam Mülazımı olan Boyacıyan Mihran Efendi’nin mektubu, Filistin’deki Yahudilerin yayılmacı faaliyetlerini ayrıntılı olarak incelemektedir. Bu mektuba göre, Gazze ve Yafa sahili arasındaki arazilerin yüzde 50’si Yahudiler tarafından satın alınmıştır. Bu arazilerde 2 milyon kök üzüm asması bulunmaktaydı. Bu göçleri ve arazi alımlarını ise Rothschild, Hirsch ve Alliance Israelite Universelle organize etmekteydi. Boyacıyan Mihran mektubunu, “Rothschild şimdiden beynlerinde ilk padişah sülalesi sırasına geçdiğine nazaran Beni İsrail Devleti top tüfenk ile değil belki tasarruf-ı arazi vasıtasıyla bilamuharebe teşkil olunacaktır.” diyerek bitirmektedir.[23]
Osmanlı devleti, Yahudilerin toprak alımına karşı belli başlı yasaklamalar getirmiştir. Ancak bu yasaklar uygulanmamıştır. Rothschild ve Yahudiler ise bu yasaklara rağmen Filistin’e göçleri devam ettirdi, arazileri satın aldı, yeni evler, büyük binalar, değirmenler, fabrikalar inşa etti. Koloniler kurulmaya devam etti. Rothschildler Uyun el-Kara, Ekron el- Betty, Zemarin, Bat Shelomo, Ca’une, Zübeyd, Cisr-i Benan, Mulabbis, Kasdiniyye, Şefeya isimleriyle toplam 10 koloniyi bu dönemde kurdu.
Osmanlı Devleti, Filistin’e durumu net bir şekilde öğrenmek için tahkik heyetleri göndermiştir. Gönderilen heyetlerden birinin raporu şu şekildedir:
“Baron Rothschild, 22.987 dönüm araziye sahiptir. Ayrıca Baron’un adamları aracılığıyla satın aldığı arazi 24.206 dönümdür. Merci’iyyun kazasında yine adamlarınca alınan arazi miktarı 12.800, yine örgütü marifetiyle elde ettiği arazi, Cisr-i Benan’da 2.500, Şecera’da 13.000 dönüm miktarındadır. Safed’deki arazilerinde 138 hane vardır ve 153 aile yaşamaktadır. Merci’iyyun kazasındaki arazisinde 70 hane ve bu kadar aile vardır. Örgütün idaresindeki Cisr-i Benan ve Şecera arazisinde 18 hane ve 20 aile mevcuttur. Baron’un Filistin’de sahip bulunduğu köylerdeki işler, Beyrut’ta bir merkez tarafından idare ve kontrol edilmektedir.”[24] 1898 yılına geldiğimizde ise Filistin’deki yerleşim yeri sayısı 22’dir. Bu 22 yerleşim biriminde 4.722 göçmen ikamet etmektedir. Satın alınan arazi miktarı ise 195.680 dönümdür.[25] Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde ise Yahudilerin Filistin’de, 418.000 dönüm toprağı ve 47 yerleşim merkezi vardı.”[26]
Sonuç
Doğu Avrupa ve Rusya’dan aliyah olarak adlandırılan toplu Yahudi göçlerine karşı, II. Abdülhamit ve hükûmet, yasakların çiğnendiğini gösteren birçok rapora rağmen ciddi bir adım atmamıştır. Yasa dışı olarak gelen Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerine ve tarım yapmalarına izin verilmiyordu. Ancak Filistin’de yaşayan Musevilerin toprak satın almalarına izin verilmekteydi. Bu şekilde yapılan yasaklamalara ve fermanlara rağmen Filistin’deki Yahudi yerleşiminin kalıcı olmasının ve geniş alanlara yayılmasının önü açılmıştır. Filistin’e yerleşen Yahudiler de Rothschildlerin kolonilerinde yaşamaya, tarım yapmaya ve kendilerine yurt kurmaya başlamışlardır. Bu şekilde Filistin’de yaşayan Yahudi nüfusu, II. Abdülhamit tahta çıkmadan önce olan orana göre tam üç kat artmıştır.
II. Abdülhamit’i savunanların en çok öne çıkardığı konu, Theodor Herzl’in Osmanlı dış borçlarına karşı Filistin’i istemesi üzerine, II. Abdülhamit’in onu reddedip huzurundan kovmasıdır. Bu hurafe üzerinden de II. Abdülhamit vatansever olarak anılır. Ancak Mustafa Balcıoğlu ve Sezai Balcı’nın yaptığı çalışma sonucunda, II. Abdülhamit’in, vatan toprağının karış karış Yahudiler tarafından alınmasına ses seda çıkarmadığını, çıkarılan kânunlar ile de bu işlemin kolaylaştırılmasını sağladığını, vatan toprağını satın alan Yahudilere de nişanlar taktığını, mücevher kutuları hediye ettiğini, Başbakanlık Osmanlı Arşivinden çıkan raporlar ve resmî yazışmalar ışığında görmekteyiz.
[1] Paul Johnson, Yahudi Tarihi, çev. Filiz Orman, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2000, s.384
[2] Robert Grene, Joost Elffers, İktidar, çev. Zeliha İyidoğan Babayiğit, Altın Kitaplar, İstanbul, 2012, s.248
[3] Mustafa Balcıoğlu, Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2017, s.18
[4] Mustafa Balcıoğlu, Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2017, s.19
[5] Paul Johnson, Yahudi Tarihi, çev. Filiz Orman, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2000, s.385-386
[6] Haydar Kazgan, Osmanlı’da Avrupa Finans Kapitali, Roma Yayınları, İstanbul, 1995, s.194
[7] Henry Kissinger, Diplomasi, çev. İbrahim Kurt, İş Bankası Yayınları, Ankara, 1998, s.135-136
[8] Paul Johnson, Yahudi Tarihi, çev. Filiz Orman, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2000, s.445
[9] Moshe Sevilla Sharon, Türkiye Yahudileri, İletişim Yayınları, İstanbul, 1992, s.93
[10] Ahmet Lütfi Efendi, Vak’anüvis Ahmet Lütfi Efendi Tarihi, c. 4-5, Yapı Kredi Kültür Sanat-Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Ortak Yayınları, İstanbul, 2001, s.843
[11] Mustafa Balcıoğlu, Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2017, s.505-506
[12] Mustafa Balcıoğlu, Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2017, s.506-507
[13] BOA, DH. MKT, No:1471/65, 9 R 1305/25 Aralık 1887
[14] BOA, İ. DH, No:1090/85489, 16 Temmuz 1304/28 Temmuz 1888
[15] Mim Kemal Öke, II. Abdülhamit, Siyonistler ve Filistin Meselesi, Kervan Yayınları, İstanbul, 1980, s.17
[16] Ali Arslan, Avrupa’dan Türkiye’ye Yahudi Göçünün Stratejik Olarak Kullanılması (1880-1920), Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl:3, Sayı:5, s.11
[17] Paul Johnson, Yahudi Tarihi, çev. Filiz Orman, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2000, s.393
[18] Mim Kemal Öke, Siyonizm ve Filistin Sorunu (1880-1923), Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul, 2011, s.31
[19] Mustafa Balcıoğlu, Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2017, s.214-215
[20] Mustafa Balcıoğlu, Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2017, s.215
[21] Kanun hakkında detaylı bilgi için bkz. Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2017, s.213-244
[22] Fahir Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Kronik Kitap, İstanbul, 2017, s.26
[23] Osmanlı Belgeerinde Filistin, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, İstanbul, 2009, s.258
[24] Mustafa Balcıoğlu, Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2017, s.401
[25] Mustafa Balcıoğlu, Sezai Balcı, Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2017, s.410
[26] Mim Kemal Öke, Siyonizm ve Filistin Sorunu (1880-1923), Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul, 2011, s.403