Altı Ok’tan Atlantikçiliğe: CHP’nin Çin Stratejisi Üzerine

Orçun Göktürk
TEORİ Yazı Kurulu Üyesi

Uluslararası İlişkiler’de bir ülkeye karşı hem düşmanca tavır sergileyip hem de arka kapı diplomasisi ile ilişkileri sürdürerek pragmatik çıkarlar gözetme durumu genellikle “ikili oyun”, “çifte standart diplomasisi” veya “ikili strateji” olarak adlandırılıyor. Bu tür bir yaklaşımda, devletler veya siyasi partiler, resmi söylemlerinde sert bir duruş sergilerken, perde arkasında çıkarlarını korumak için gizli diplomatik kanalları kullanır. Ayrıca bu durum, “realpolitik” (gerçekçi politika) çerçevesinde değerlendirilen bir stratejidir. Bazı durumlarda, bu tavır “görünüşte düşmanlık” (ostensible hostility) veya “çift yüzlülük” olarak da tanımlanabilir. (1)

Uluslararası İlişkiler literatüründe bu tarz siyasetler, devletlerin aynı anda hem caydırıcı hem de esnek olabilmek için uyguladıkları çok katmanlı bir strateji olarak incelense de Türkiye’de ana muhalefet partisi CHP’nin NATO gözlüğüyle şekillenen dış politika konseptinin bir yansımasıdır.

 

Kılıçdaroğlu'nun ‘Atlantik Yolu Projesi’

CHP’nin Çin stratejisi, önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu döneminde neredeyse tamamen Atlantik çerçevesine oturtulmuştur. Kılıçdaroğlu, 2023 yılında yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçimine CHP ve ABD-Batı’nın büyük desteğiyle muhalefetin adayı olarak seçime girmiş ve seçimlere 3 gün kala “hayatımın projesi” dediği bir girişimi duyurmuştur.(2) Kılıçdaroğlu ana başlık olarak “Ne Batı ne Doğu, bu Türk’ün yolu” diyerek duyurarak milliyetçi oylara oynadığı ve içeriği Çin’e tehditler savunan bir “Atlantik Yolu” Projesi açıkladı. Kılıçdaroğlu, duyurusunda her ne kadar “Tarihi İpek Yolu’nu yeniden canlandıracağız” dese de asıl niyet şu ifadelerde saklıydı:

“Çin’e de sözüm olacak. Bu proje, aynı zamanda Çin adına büyük bir fırsat teşkil edeceği için Türkistan’a uyguladıkları zulmü durdurmaları ön şartlarımızdan biri olacak. Biz oradaki canımızı, kanımızı, kaderine terk etmeyeceğiz.”

Meseleyi çok bilmeyenler için Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı proje, tarihi olarak gözükmüştü. Oysa Kılıçdaroğlu’nunki 2013’ten beri uygulanan ve Türkiye’nin de 2015’den beri içinde yer aldığı Kuşak ve Yol Girişimi’ne (KYG) oldukça benzer, ancak niteliksel olarak Girişimi, Batı kontrolüne sokan, iyi hazırlanmamış bir projeydi. Bu aslında görkemli görünen ama temelsiz bir ‘Atlantik Yolu Projesi’ydi. ABD ve müttefikleri Çin’in yükselişini ve KYG’yi durduramayınca içerdeki piyonlarıyla buna müdahale etme stratejisini Kılıçdaroğlu’nun sözde “hayatının projesiyle” uygulatmaya çalışıyordu.

Aynı projeyi açıklamadan önce Kılıçdaroğlu İngiliz devletinin yayın organı BBC’ye konuşarak (3), “Türkiye’yi yeniden yönlendireceğiz. Batı’yla ilişkilere öncelik vereceğiz.” diyerek, seçilmesi halinde dış politikayı değiştireceğini, Batı’yı önceleyen bir çizgi izleyeceğini vurgulamıştı. Kılıçdaroğlu’nun BBC mülakatında “Rusya’yla değil Batı’yla ilişkileri artıracağız” ifadeleri de müesses nizamın temsilcilerine verilen taahhütlerdendi.

 

CIA Yalanları CHP Raporunda

Emperyalizm döneminde milletleşme sorunu, ulus-devletlere ABD hegemonyasının saldırganlığı ile sekteye uğratılmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda ABD’nin dünya hegemonyasındaki etkisini sürdürme stratejisinde önemli element olan etnik, dini ve mezhepsel bölücülüğü Pakistan-İran’ı bölmeyi amaçlayan Belucistan bölücülüğü, Çin’de Doğu Türkistan ayrılıkçılığı ve Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde özel bir yeri olan PKK-PYD bölücülüğüne yoğunlaşmıştır. Elbette ABD, ayrılıkçı örgütlerin ulus-devletlere karşı kullanılması konumunda da eskisinden daha zavallı durumdadır. Örneğin Rusya’ya karşı Çeçen ayrılıkçılığı tam bir fiyaskoyla sonuçlandı ve Çeçen gruplar bugün NATO’yla dolaylı olarak karşı karşıya geldiği Ukrayna’da süren savaşta Putin ve Rusya’nın yanında en önde mücadele ediyorlar.

Türkiye açısından bakarsak ise 2016 yılındaki ABD destekli askeri darbe girişimi bertaraf edilse de bölgede ABD eliyle ve Türkiye’nin Suriye’de uzun süre yanlış politikasının da olumsuz etkisiyle PKK-PYD’ye kazandırılan alan, ülkemiz dışında Suriye, İran ve Irak için de sorun oluşturmaya devam ediyor. Türkiye’nin ayrılıkçı teröre karşı mücadelede benzer sorunları yaşayan Çin’e karşı “Doğu Türkistan” ayrılıkçılığına karşı esas olarak muhalefetin baskısıyla oluşan ve hükümet içinde de yer yer karşılık bulan yanlış konumlanma ise ülkemizi Asya’daki gerçek dostlarından uzak tutan yanlış bir stratejiye yol açıyor. Ayrıca Suriye’nin kuzeyinde bulundan CIA destekli Doğu Türkistan ayrılıkçıları sadece Suriye’nin üniter yapısına değil Türk ordusuna da kurşun sıkarak Türk devletine de tehdit oluşturmaktadır.

Bu noktada, 2020 yılında CHP ABD Temsilciliğinin yayımladığı bir rapor, CHP’nin CIA planları içerisinde nasıl rol oynadığını açıkça gösteriyor. (4) CHP’nin Doğu Türkistan bölücülüğüne sahip çıktığı bu raporda RAND Corporation ve Birleşmiş Milletlerin konu hakkında hazırladığı ve Çin’in her defasında yalanladığı raporlara atıflar yapıldı. Raporun referanslarından birisi de “Doğu Türkistan’ı hiç görmedim, hiç yaşamadım, zulme doğrudan tanık olmadım” diyen Seyit Tümtürk. Tümtürk’ün ortaya attığı kara propagandanın yanı sıra İHH’nın Mart 2010’da hazırladığı ‘Hür Doğu Türkistan Sempozyumu’ kitabında yer alan ‘5 Temmuz’un Ardından Doğu Türkistan’ başlıklı makalesi de kaynak gösterilerek Türk-Çin ilişkileri hedef alındı.

Ayrıca CHP’nin ABD Temsilciliği yayımladığı bu rapordan sonra, ABD’de yaşayan Uygurlarla birlikte hareket etme kararı aldıklarını da duyurdu. (5).

 

Özel, Kılıçdaroğlu'ndan Aldığı Mirası Sürdürüyor

CHP, 5 Kasım 2023’te yaptığı Kurultay ile bir başkanlık değişimine gitti. CHP Genel Başkanı Özgür Özel oldu ancak CHP’nin Çin ve Avrasya ülkelerine yönelik stratejisi değişmedi, hatta daha da Batıcı bir hâl aldı. Özgür Özel daha Başkan seçildiği Kurultay’da yaptığı konuşmada Çin ve Şanghay İşbirliği Örgütü ile şu mesnetsiz iddiaları dile getirdi:

“Biz iktidar olmadığımız için iktidara gelenler rotayı Batı’dan Doğu’ya çevirdiler. Şangay İşbirliği Örgütü’ne girmeyi hedef bildiler. Peki o tarafta ne var? Tek adam rejiminden ibaret otoriterlikler, toplumu bölüp parçalayan ortak vatan duygusunu çürüten bir kutuplaşma, aklın, bilimin, liyakatın yerine lidere ve rejime sadakat, her türlü hak ihlali ve 4 bin 500 dolar milli gelir var.” (6)

2 Mart 1922’de “Biz Türkiyalılar Asyaî bir milletiz, Asyaî bir devletiz” diyen Atatürk’ün (7) kurduğu Parti’de Atatürk’ün koltuğunda oturan bu zat, hemen hemen bulduğu her fırsatta Asya toplumuna ve bu yüzyılda onun öncü güçlerinden Çin Halk Cumhuriyeti’ne nefretini kusmaya devam etmektedir. Son olarak birkaç hafta önce Kovid-19’un ortaya çıkışı ile ilgili “Neden başladı Covid? 4 tane yoksul Çinli, bir hayvan pazarında bir yarasa çorbası pişirdiler ve bir yerden yediler.” (8) diyerek Trump’ın bile şapka çıkaracağı bir açıklamaya imza attı.

 

Esas Neden CHP'nin İdeolojik Dönüşümü

CHP’nin tarihsel çizgisine bakıldığında, partinin kuruluşunda temel aldığı antiemperyalist ve Atatürk’ün altı ok ideolojisi, özellikle Soğuk Savaş sonrasında büyük bir ideolojik dönüşüm yaşamıştır. Atatürk döneminde bağımsızlıkçı, halkçı ve devletçi bir çizgiyle Türk milletinin ulusal çıkarlarını esas alan CHP, zamanla Batıcı sosyal demokrat bir anlayışı benimseyerek, Batı hegemonyasına eklemlenen bir kimliğe bürünmüştür.

Bu ideolojik dönüşümün sonucu olarak, CHP, ABD ve Avrupa Birliği’nin çıkarlarına uyumlu politikalar geliştiren, neoliberal ekonomik modeli savunan ve ulusal çıkarları değil, küresel sermayenin dayattığı politikaları önceliklendiren bir yapıya evrilmiştir. Bunun en bariz göstergeleri, partinin serbest piyasa ekonomisini kutsayan neoliberal anlayışlara olan yakınlığı ve bu doğrultuda üretim ekonomisinden uzaklaşıp Batıcı finansal tetikçilerin Parti’de önemli konumlara getirilmesidir. Hatta Kılıçdaroğlu eğer Cumhurbaşkanı olsaydı ekonominin başına yakın zamanda Batı tarafından Nobel’le ödüllendirilen Atatürk’e “otokrat” eleştirisi yönelten Daron Acemoğlu’nu getireceğini söylemişti. Ekonomi dışında, partinin ideolojik dönüşümü bütünsel bir yapıda devam etmiş ve LGBTİ gibi Batıcı, yoz ve ahlâken toplumu ve aile yapısını çökertme planlarının da payandası olmuştur.

 

CHP, Çöken Sistemin Paçalarından Tutuyor

Daha da çarpıcı olan, CHP’nin bu Batıcı yöneliminin, ABD’nin çökmekte olan hegemonyasına tutunma çabasını barındırmasıdır. Bugün dünya, tek kutuplu düzenin sonuna gelirken, Asya uygarlığının yeniden yükselişine tanıklık etmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kuşak ve Yol Girişimi, Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS gibi yapılarla öncülük ettiği yeni küresel düzen, Batı’nın ekonomik, siyasi ve kültürel üstünlüğüne meydan okuyan çok kutuplu bir dünyanın temellerini atmaktadır. Ancak CHP, bu yükselen uygarlığı anlamak bir yana, onu ideolojik saplantılarla düşmanlaştıran bir konumda kalmıştır.

Kemalizmin Asya’yı ve ezilen milletlerin dayanışmasını önemseyen felsefesi, CHP tarafından terk edilmiş; yerine, Çin’i ve genel olarak Asya’yı otoriterlik, yoksulluk ve hak ihlalleriyle özdeşleştiren Batıcı bir bakış açısı benimsenmiştir. Bu durum, CHP’nin sadece Asya uygarlığının yükselişimi görememesine değil, aynı zamanda Türkiye’nin gelecekteki ekonomik ve stratejik fırsatlarını kaçırmasına yönelik özel bir Atlantik stratejisidir.

Tekrar edecek olursak, CHP’nin Çin’e karşı sergilediği bu düşmanca yaklaşım, Batı tarafından kurgulanan “insan hakları” ve “özgürlükler” söylemleri üzerinden şekillenen bir ideolojik çerçeveye dayanmaktadır. Ancak bu söylemler, ABD’nin çıkarlarını korumak için kullanılan araçlardan ibarettir ve CHP, Türkiye’de bu rolün öncü oyuncusudur. Oysa Türkiye’nin çıkarları, Asya ile kuracağı güçlü bağlarda, üretim ekonomisini ve milli egemenliği önceleyen bir siyasette yatmaktadır.

Sonuç olarak, CHP’nin bugün sergilediği ideolojik tutum, Atatürk’ün bağımsızlıkçı çizgisinden tamamen uzaklaşmış, Batıcı sosyal demokrat bir anlayışa teslim olmuştur. Bu anlayış, sadece çökmekte olan ABD hegemonyasına tutunmayı değil, aynı zamanda CHP tabanını Türkiye’nin Asya uygarlığının yükselişini perdeleme ve oradan uzaklaştırmaya yönelik bir stratejidir. Atatürk’ün mirasını savunduğunu iddia eden bir partinin, onun bağımsızlıkçı ve antiemperyalist duruşuna tamamen ters bir politika benimsemesi, tarihsel bir çelişki ve ideolojik iflastan başka bir şey değildir.

 

Referanslar

(1) Morgenthau, H. J. (1973). Politics among nations.

(2) Aydınlık. Kılıçdaroğlu “dev projesini” açıkladı: Tarihi ipek yolunu canlandıracağız. Aydınlık. (7 Mayıs 2023). https://www.aydinlik.com.tr/haber/kilicdaroglu-dev-projesini-acikladi-tarihi-ipek-yolunu-canlandiracagiz-386940

(3) Independent Türkçe. Kılıçdaroğlu BBC’ye konuştu: Kremlin’le değil Batı’yla ilişkileri öncelik haline getireceğiz. Independent Türkçe. (4 Mayıs 2023).

(4) T24. CHP’nin Uygur Türkleri raporu. (9 Ekim 2020). https://t24.com.tr/haber/chp-nin-uygur-turkleri-raporu-2009-yilinda-cin-in-yaptiklarina-soykirim-diyen-erdogan-soylemini-son-yillarda-yumusatti,908268

(5) “CHP Uygur Türkleri için ses verdi”. (5Aralık 2020). X (eski adıyla Twitter). https://t.co/DxuBi85Uaq

(6) CHP Genel Başkan Adayı Özgür Özel’in 38. Olağan “Demokrasi ve Birlik” Kurultayı’nda Yaptığı Konuşma. (04 Kasım 2023). https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskan-adayi-ozgur-ozelin-38-olagan-demokrasi-ve-birlik-kurultayinda-yaptigi-konusma-04-kasim-2023

(7) Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.12, 3. basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2015, s.297; Hâkimiyeti Milliye. (5 Mart 1922). 

(8) YouTube. Karar TV. Özgür Özel: Covid19 salgınının başlangıcını anlattı. #shorts. (18 Ekim 2024) .https://www.youtube.com/watch?v=7NCjCg0rKRA

 

 

 

 

İdeolojiler
Etiketler
CHP; sosyal demokrasi; Sosyalist Enternasyonal