Son günlerde bütün kuruluşlar, siyasî partiler, STK’lar, hatta Tarım Bakanlığı ve Ziraat Odaları bile Tarım Projeleri yapıyorlar. Rahmetli Cem Karaca’nın bir şarkısı vardı, “Düştüm mahpus damlarına öğüt veren çok olur”, diye. Bizde bir şarkı ile cevap verelim: Şimdiye kadar nerelerde idiniz? Ziraat Odaları Genel Başkanı Sn. Şemsi Bayraktar, hükümete tarımın kurtarılması için önerilerde bulunuyor! Tarım Bakanlığı tarım sektöründeki paydaşların hiç birisinin fikrini almadan, sermaye çevreleri ile Tarım Projesi yapıyor. Adını Semerat Holding koyuyor. Geçen hafta bu holdingi ve projenin Türk Tarımının derdine çare olmayacağını yazmıştık. O açıklamada kritik bir konuyu, daha doğrusu tehlikeyi atlamışız. Bilindiği gibi o projeye üretici kooperatifleri de ortak olacaktı ve çoğunluk hisseleri özel sektöre yani çokuluslu ve yerli sermaye şirketlerine ait olacaktı. Buradaki tehlike tarım arazilerinin bu şirketlerin eline geçmesi ve bunların tarımda tekelleşmeleridir. Semerat Holding yönetimi zaman zaman sermaye artışına gidebilir ve bu sermaye artışlarının karşılığını veremeyen kooperatiflerin, zamanla holdingin dolayısı ile sermaye şirketlerinin eline geçmesi olasıdır.
1980’li yıllarında TÜSİAD gibi kuruluşlar tarımın, köylünün devlet bütçesine yük olduğunu, tarım ürünleri ve gıda maddelerinin dünya fiyatlarına göre çok yüksek olduğunu savunurdururlardı. Günümüzde bu kuruluşlar da tarımın önemini kavramış olmalılar ki, onlar da tarımsal üretim için önerilerde bulunmaya başladılar.
Son olarak da SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) bir Tarım Raporu yayımladı. Bu raporda da özet olarak, tarımsal üretimde kullanılan girdilerin (enerji, gübre, tohum ve zirai ilaç vb.) çok pahalı olması, tarımda kullanılan tekniklerin yetersizliği, hayvansal ve bitkisel ürünlerde verim düşüklükleri ve bu konularda dünyadan geri kalındığı vurgulanmaktadır. Gıda da dışarıya bağımlı olmakla halkımızın beslenemeyeceği dile getirilmektedir.
Tarım sektörü için hazırlanan bu projeler, öneri ve raporlar, tarım sektöründe gerçekten çözülmesi gereken problemler olduğunu teyit etmektedir. Ayrıca bu ilgi, çözüme de yaklaştığımızı göstermektedir. Hepsi de sektör için ayrı ayrı önemlidir. Ancak, bütün sektörlerde olduğu gibi tarım sektörü de bir bütün olarak ele alınıp, her kademesindeki problemler tek tek incelenip, çözümleri tespit edilerek, tüm paydaşların fikirleri alınarak bir proje hazırlanmalı ve uygulamaya konmalıdır. Hazırlanacak bu çalışmada esas aktör devlet olmalıdır. Tarım sektöründe devletin dışlandığı bir çalışmada başarı yoktur. Zira halkın doyurulması devletin asli görevidir. Halk dilinde “mideden bağlanmak” diye bir deyim vardır. Ben de “milletler midesinin üstünde ayakta durur” özdeyişini sık sık kullanırım. Bunlardan başka insanın midesinin ihtiyacını (yaşayabilmesini) vurgulayan birçok özdeyiş ve atasözümüz vardır. Midenin ihtiyacı dışında sırtımıza giyeceklerimizi ve sanayimizi de göz önüne aldığımızda tarımın önemini yadsımak olanaksızdır.
İzlenmesi gereken yol
Öncelikle tarım sektörünün sağlıklı ve kalıcı olması için, ülke koşullarına uygun bir sistemin kurulması gerekir. Bu sistemin kurulabilmesi için elimizde sağlam, konu ile ilgili ve güncel veriler olmalıdır. İzlenecek yol aşağıdaki gibi sıralanabilir.
1- Planlama kuruluşu: Tarımda kalıcı bir sistem kurmak için bu işi yapacak bir kuruluşa gereksinim vardır. Bu kuruluş devletin bünyesinde, konuyu bilen, yeterli eğitimi almış, Türkiye’yi tanıyan personelden oluşmalıdır.
2- Tarım sektörümüzün doğru bilgilerle envanteri çıkarılmalıdır; burada tarım arazilerimizin durumu, büyüklükleri, sahiplik durumları, bölgelere göre dağılımı, sulama olanakları gibi ve hâkim bitki örtüsünden iklim verilerine göre tarım projesinde kullanılacak bilgiler toplanmalı.
3- Bölgelere göre tarımla uğraşan üreticiler tespit edilmeli. Bir proje yapılırken kiminle ne iş yapılacağı tespit edilmelidir. Tarım Bakanlığı’nın yerel birimlerinde Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) vardır. Ancak, bunun sağlıklı olduğunu sanmıyorum. Tespiti yapılacak bu üreticilerin alet ve ekipmanları yani, makine parkları ile ne kadar süredir çiftçilik yaptığı da belirlenmelidir.
4- İnsanlarımızın sağlıklı beslenmesi, tarım sanayiinin ihtiyaçları ile dışsatıma göre üretim miktarları belirlenmeli. Bu miktarlar yıllara ve insanların tüketim alışkanlıklarına göre değişebilir. Stratejik önemde olan ve insan beslenmesi için elzem olan ürünlerin (buğday, et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, yağ ve yağ bitkileri) üretim miktarları sağlıklı tespit edilip üretilmelidir.
5- 4. maddede tespit edilen ihtiyaçların hangi bölgelerde ve ne miktar üretilmesi gerektiği bölgenin özelliklerine göre belirlenmelidir.
6- Tarım sanayi tesislerinin bölgelere göre kapasiteleri ve hangi ürünleri işlediği belirlenmelidir. Bunlar, şeker fabrikaları, salça fabrikaları, yağ ve konserve fabrikaları vb. Bunların ürün işleme kapasiteleri tespit edilmelidir.
7- Bölgelerin ürün depolama kapasiteleri ve kurumları ile nakliye durumları tespit edilip kayıt altına alınmalıdır.
8- Yine bölgelerde bulunan üretici örgütleri ve bunların hangi ürünlerin üreticisi oldukları tespit edilmelidir. Bunlar üretici birlikleri, tarım satış kooperatifleri ve kırsal kalkınma kooperatifleri olabilir.
9- Sulama olanakları ve kaynakları belirlenip, sulama tesisleri ve kapasiteleri belirlenir.
10- Meralarımızın durumu, özellikleri, bitki deseni tespit edilmeli.
11- Yerli hayvan ırklarımız bölgelere göre tespit edilmelidir. Burada et ve yumurta üretim tesisleri, büyükbaş ve küçükbaş üretim tesisleri ile kapasiteleri kayıt altına alınır.
Olumsuzluklar ve çözümler
Bütün bu tespitler yapıldıktan sonra, sağlıklı bir arazi toplulaştırma projesi yapılır. Bu tarım arazilerinin ve meraların korunmaları yasal teminat altına alınmalıdır. Bütün dünyada olduğu gibi tarım desteklenmeli, bu desteklerin nasıl olacağı, miktar ve zamanı gerçeğe uygun olarak ve üretim bazında planlanmalıdır. Geçtiğimiz yıllarda da tarıma destekler verilmiş, tarımsal projelere hibeler verilmiş; ancak tarımsal üretimde artış olmadığı gibi üretimler düşmüştür. Bu da yapılan desteklerin doğru yerlere, doğru projelere yapılmadığını göstermektedir.
Üreticilerin mutlaka örgütlenmeleri teşvik edilmeli ve eğitimleri planlanmalıdır. Hatta üretim desteklerini bu örgütler kanalı ile çiftçilere ulaştırılacak sistemler kurulmalıdır.
Üretilen ürünler, hemen pazara çıkarılacak ise nakliyesi en kısa yoldan çözülerek ürün zayiatını önleyecek tedbirler projelenmelidir. Yine aynı şekilde ürünlerin depolanması gerekiyorsa yeterli depolar planlanıp ürün zayiatını önleyici tedbirler geliştirilmeli.
Birçok olumsuzluğuna rağmen hal sistemi, meyve, sebze dağıtımı için uygun bir yoldur. Ancak, yeniden organize edilmeli ve kontrol altına alınmalı, üretici birlikleri ve kooperatiflere öncelik tanınmalıdır.
Günümüzde Türk tarımının bir açmazı da gençlerin kırsalda kalmamaları ve tarıma ilgi duymamalarıdır. Gençleri tarımsal üretime yönlendirmek hem tarımın geleceği açısından hem de istihdam açısından önemlidir; mutlaka çözüm bulunmalıdır.
Bitki beslemede kullanılan girdilerin (kimyasal gübre vd.) yurt içinde üretimi bir hayli gelişmiştir, ancak yeterli değildir. Bu konuda teknolojik yatırımlar teşvik edilmelidir. Zirai mücadele preparatlarında büyük orada dışarıya bağımlıyız. Yerli zirai ilaç üreticilerimiz ve üretim tesislerimiz vardır. Teknik madde açısından yüzde yüz dışarıya bağımlıyız. Zirai mücadele, yani pestitis teknik madde konusunda kimya sektörüne destekler verilmelidir. Ziraat alet ve makine üretimimiz oldukça gelişmiştir. Tohum sektörümüz de son yıllarda gelişme kaydetmiş, 2014 yılında çıkarılan 5553 sayılı Tohum Yasası doğru ve yerindedir. Bu konuda kamuoyunda yaygın olarak bilinen tohumda İsrail’e bağımlı olduğumuz yanlış bilgiden kaynaklanmaktadır. Ayrıca, tarımda kullanılan enerji probleminin çözülmesi için en azından fiyatlarının düşürülmesi düşünülmelidir. Ürün naklinde kullanılan enerji de üretim planlaması ile en aza indirilebilir.
Yukarda sıralanan tarımsal üretim için alınması gereken tedbirler, ayrı ayrı ele alınıp, ayrıntılı planlamaları kaleme alınacaktır.