TARTIŞMA BAŞLATIYORUZ: Salgın neleri değiştirecek?

Kuntay Gücüm
Teori Genel Yayın Yönetmeni

Salgından önce

Salgından sonra

Francis Bacon 500 yıl önce bilimsel yöntemin temellerini inşa ederken söylemişti: “Bizim amacımız tabiatı insanlık devletine ve insanlığın isteklerine karşı itaatkâr kılmak olduğundan ...”[1]

Emperyalizm çağı insan bilincindeki bu ilişkiyi geçici bir süre için de olsa tersine çevirmeyi başardı. Bir süredir insanın doğaya teslim olmasını ve onu daha fazla dönüştürmemesini savunan tezler popüler kültürde geniş yer işgal ediyordu. Hatta işi anti-hümanizm noktasına kadar taşıyanlar, insanın ve onun medeniyetinin doğanın kanseri olduğunu söyleyenler bile oldu.   

İnsan henüz doğa güçleri karşısında çok daha fazla çaresizken benzer bir akımın ortaya çıkamaması beklenir; doğaya karşı sınırlı da olsa bir üstünlük kurmadan bireyciliğin gelişmesi mümkün değildi. Doğaya karşı mücadele, insanın kolektif hareketini gerektirir.  

Virüsün dolaşım hızı mal, insan, sermaye ve bilginin serbest dolaşım hızını geri bırakıp doğa güçleri ölümcül yüzlerini tekrar gösterdiklerinden, tabiatı itaatkâr kılmak yerine ona teslim olmayı savunan görüşlerin hızla geri çekilmesi şaşırtıcı olmayacak. Yaşadığımız küresel afetin nedenini doğaya karşı yeterli üstünlüğü sağlayamamızda değil de doğayı dönüştürdüğümüzde arayanların, antik kentlerdeki paganizmin de gerisine düşen ve yaşadıklarımızı doğanın duygularıyla açıklayan bir mitolojiye ihtiyaçları var. İnsanları ikna etmekte, salgından öncesine göre salgından sonra daha az şansları olacağını düşünüyorum.

Sınıf çelişkisi dâhil tüm çelişkiler insanın doğayla çelişkisinden kaynaklandı. Doğaya karşı elimizi güçlendirmeye çalışırken, kendimizi sınıflı toplumlardan oluşan medeniyetin içinde bulduk. Sınıf çelişkisini çözebilme olanaklarının gelişmesi, doğaya karşı mücadeledeki hedeflere ulaşmamızı da kolaylaştıracaktır.

Salgına karşı bilimsel yöntemi ilk defa olarak bu kadar etkin kullanabiliyoruz. Salgında bilim sadece tanı ve tedaviyi değil, toplumsal kuralları ve toplumun davranışlarını da düzenliyor. Ürünlere uygulanan teknik ve bilimsel standardizasyon, salgından önce hayal edemeyeceğimiz düzeyde toplumsal ilişkilere de taşındı. Kriz sonrasında teknik kurallar uygulamadan kaldırıldığında bile, bilinçlerde kurduğu ilişki etkilerini çeşitli biçimlerde devam ettirecektir ve bu etki karar süreçlerinin nasıl işleyeceğiyle de ilgili.

Bilimin gündelik hayattaki yol göstericiliğinin, salgından öncesiyle kıyaslanamayacak kadar yükseldiği günlerdeyiz. Daha önemlisi bilim, Batılı bir kavram olmaktan tamamen kurtuluyor.

Virüs en fazla önyargılar üzerinde yıkıcı sonuçlar yarattı:

-          Batı’da insanın değeri vardır, Doğu’da insanın değeri yoktur;

-          Batı krizleri yönetebilir, Doğu krizlere teslim olur;

-          Yardım eli Batı’dan Doğuya uzanır;

-          Batı’nın özgüveni vardır, Doğu’nun yoktur;

-          Deneyimlerin bilgisi Batı’dan Doğu’ya doğru hareket eder;

-          Doğu’da hurafe, Batı’da ise bilim süreçleri yönetir vs.

Salgının, Batı kibir ve özgüveninde yıpranmalar yaratmaması mümkün değil. En azından, “Sömürgecilik çağında ortaya çıkan oryantalizm, en sonunda salgınla birlikte tamamen ortadan kalkabilir mi” sorunu sormamız için yeterli neden var. Zaten bir süredir oryantalizm dayanaklarını büyük ölçüde yitirmişti.   

Salgın, Doğu-Batı ilişkilerinde köklü sonuçlar yaratabilir. Küresel ilişkinin sadece yönünün değil, içeriğinin de değişmesi mümkün. Dayanışmanın küreselleştiği günler yaşıyoruz ve bu, yeni tür bir Doğu menşeili küreselleşmenin habercisi olabilir. Önümüzde şu soru var: Kazan-kazan politikasının kriz koşullarındaki biçimiyle karşı karşıyayız, diyebilir miyiz?

Kapitalizm, tarihinin en kötü sınavlarından birini yeni Koronavirüs salgınında verdi; sosyalizm ise kendi tarihinin en prestijli günlerini yaşıyor. Sosyalizmin kapitalizme karşı psikolojik üstünlüğü ele geçirdiği dönemeçte olabilir miyiz?

Üretici güçlerin bugünkü gelişme düzeyi kapitalist sınıfın ve onun mülkiyetinin bütünüyle ortadan kaldırılmasına henüz izin vermiyor. Diğer taraftan salgın, toplumun liderliğinin kapitalistlere terk edilemeyeceğini, toplumun geleceğinin kapitalist sınıfın çıkarlarına emanet edilemeyeceğini kavratacak bir bilinç sıçramasına yol açabilir ve bu da liberalizmin sonu olur.

Veriler, salgından sonra birçok şeyin salgından öncekinden farklı olacağını düşündürüyor. Değişim, uzaktan eğitim ve evden çalışma gibi teknolojik imkânları daha fazla kullanacak şekilde çalışma alışkanlıklarına kadar uzanabilir; sanatsal etkinliklerin, arşivlerin ücretsiz erişime açılması hızlanabilir vs. Bugüne kadar alışkanlıklar, olanakların kullanılmasını engelleyebilmişti. Hangi sınıfların kısa vadede daha çok kazanacağını, güç dengeleri ve mücadele belirleyecek.   

Teori’nin internet sitesinden tek soruluk bir tartışma açıyoruz: Salgın neleri değiştirecek?

İnsanlığın, tabiatın bu saldırısını en az kayıpla atlatmasını umuyoruz. İnsanlığın tabiat güçlerini kontrol altına alabilme yeteneğine güveniyoruz.

 

[1] Francis Bacon, Novum Organum, çev. Sema Önal Akkaş, Doruk Yayınları, Ankara: 1999, s.169.

İdeolojiler