Uluslararası İlişkiler Gözlemcisi Mei Zhengqing'in China Daily için kaleme aldığı yazısının Türkçe çevirisini yayımlıyoruz. İngilizceden Türkçeye Emrah Zorba çevirdi.
Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi yakın tarihte ABD'nin Tayvan politikasına ilişkin bir oturum gerçekleştirdi. Oturumda Çin-ABD ilişkilerinden sorumlu üst düzey bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, ABD yönetimi ile Tayvan makamları arasındaki “resmi değişimler”, ABD'nin Tayvan'a silah satışı, Washington-Taipei “askeri bağları” ve ABD'nin Tayvan'ın sözde uluslararası alanını genişletmesine yardımcı olma çabaları da dâhil olmak üzere Joe Biden yönetimi sırasında ABD ile Tayvan adası arasındaki ilişkinin “başarılarını” detaylandırırken “Tayvan İlişkileri Yasası ”nın rolünü övdü.
ABD Kongresi'nin İç Tüzüğüne göre, hükümet yetkilileri Kongre oturumlarında ya “gerçeği söylemeli” ya da “Kongre'ye saygısızlık” suçlamasıyla karşı karşıya kalmalıdır. Bu nedenle, Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin doğruyu söylediğini varsayalım. Özellikle de açıklamaları, ABD'nin sadece tek Çin ilkesini ve üç Çin-ABD ortak bildirisini değil, aynı zamanda uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkilerin temel normlarını ciddi şekilde ihlal eden yanlışlarını vurguladığı için söylediklerini analiz etmeye değer. Ve ABD'nin tüm eylemleri Çin'in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü baltalamaya yöneliktir.
ABD'li yetkilinin ifadesi, tamamen Çin'in bir iç meselesi olan Tayvan sorununa ABD'nin müdahalesinin bir “itirafı” olarak da görülebilir. Yetkili, konuşmasında ABD ile Tayvan arasındaki ilişkinin “her zamankinden daha güçlü” olduğunu çünkü “Tayvan İlişkileri Yasası‘nın ‘barış ve istikrarı koruma genel hedefimizi sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz araçları (bize) verdiğini” iddia etti.
Gerçek şu ki, sözde Tayvan İlişkileri Yasası, 1979'da Çin-ABD diplomatik ilişkilerinin kurulmasından kısa bir süre sonra Tayvan yanlısı ve Pekin karşıtı ABD'li milletvekilleri tarafından alelacele hazırlandı. Yasa 41 gün gibi rekor bir sürede hazırlandı, görüşüldü ve kabul edildi. Pekin en başından beri yasanın yasadışı ve geçersiz olduğunu söyleyerek karşı çıkmaktadır. Yasa özellikle, ABD hükümetinin daha birkaç gün önce Şangay Bildirisi ve Çin ile ABD arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Ortak Bildiri'de uymaya söz verdiği tek Çin ilkesinin içini boşaltmayı amaçlıyor.
19 Nisan 1979'da lider Deng Xiaoping, Çin-ABD diplomatik ilişkilerinin kurulmasından sonra Pekin'e gelen ilk ABD kongre heyetiyle görüştüğünde, Pekin'in “Tayvan İlişkileri Yasası”nı geçirdiği için ABD Kongresi'nden memnun olmadığını vurgulamıştır. Yasayla ilgili temel sorun, yasanın tek bir Çin olduğunu kabul etmemesidir.
Ancak ABD, “Tayvan İlişkileri Yasası‘nı kendi siyasi sisteminde yer alan ’güçler ayrılığı” bahanesini kullanarak uygulamaya koymuş, böylece uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkilerin temel ilkelerini çiğnemiştir.
ABD hükümeti, 17 Ağustos Bildirisi'nde (üç Çin-ABD ortak bildirisinden biri) “Tayvan'a uzun vadeli bir silah satışı politikası yürütmeyi amaçlamadığını, Tayvan'a silah satışlarının, ABD ile Çin arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana son yıllarda tedarik edilenlerin seviyesini niteliksel veya niceliksel olarak aşmayacağını” ve “Tayvan'a silah satışını kademeli olarak azaltarak, belirli bir süre içinde nihai bir çözüme götürmeyi” amaçladığını taahhüt etti.
40 yılı aşkın bir süre sonra ABD, Tayvan'a silah satışını durdurma sözünü yerine getirmemekle kalmadı, aynı zamanda daha büyük miktarlarda ve daha yüksek değerde (toplam olarak 70 milyar dolar değerinde) silah sattı. Daha da kötüsü, ABD Çin adasına sadece savunma amaçlı silah ve teçhizat değil, aynı zamanda F-16 savaş uçakları, Abrams ana muharebe tankları, karada konuşlu Harpoon fırlatıcıları ve MQ-9 reaper'lar gibi gelişmiş ve çok özel silahlar da satmaktadır.
Dışişleri Bakanlığı yetkilisi ayrıca Biden yönetiminin Tayvan'a 6.2 milyar dolardan fazla değerde silah satışını Kongre'ye bildirdiğini de itiraf etti. Kendi verdiği sözleri tutmamak, bir şey söylerken tam tersini yapmak ve utanç duymak yerine bunu büyük bir başarı olarak yansıtmak bir süper gücün nasıl davranması gerektiğini göstermez. ABD'li yetkilinin ifadesi, ABD'nin savaş sonrası dünya düzenine meydan okumaya ve Tayvan'ın “uluslararası alanını” genişletmeye çalıştığını açıkça ortaya koymaktadır.
1943'teki Kahire Deklarasyonu ve 1945'teki Potsdam Deklarasyonu, Tayvan adasının Japonya tarafından işgal edilen Çin'in bir parçası olduğunu açıkça belirtmektedir. Ayrıca, BM Genel Kurulu'nun 1971 yılında aldığı 2758 sayılı karar, Tayvan eyaleti de dâhil olmak üzere Çin'in BM'de temsil edilmesine ilişkin sorunları kesin olarak çözüme kavuşturmuştur.
Ancak ABD bu soğuk gerçekleri görmezden gelmiş ve bunun yerine Tayvan'ın “uluslararası örgütlere ve çok taraflı forumlara anlamlı katılımını” kolaylaştırmaya çalışmıştır ki bu da BM Genel Kurulu'nun 2758 sayılı kararının açık bir ihlalidir.
ABD ayrıca ABD ile Tayvan arasındaki “gayri resmi ilişkilerin” sınırlarını kasıtlı olarak bulanıklaştırarak Çin-ABD ilişkilerinin siyasi temelini sarsmıştır. Çin ve ABD arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Ortak Bildiri'de ABD, ÇHC hükümetinin Çin'in tek yasal hükümeti olduğunu ve ABD halkının bu bağlamda Tayvan sakinleriyle kültürel, ticari ve diğer gayri resmi ilişkileri sürdüreceğini kabul etmektedir.
Ocak 2021'de ABD Dışişleri Bakanlığı, “Taipei Ekonomik ve Kültürel Temsilcilik Ofisi” temsilcilerinin Dışişleri Bakanlığı tesislerine girmesini yasaklayan ve Twin Oaks'ta (“Taipei Ekonomik ve Kültürel Temsilcilik Ofisi‘nin mülkü) ve ABD hükümet mülkünde Tayvan ’bayrağı” çekilmesini yasaklayan ABD-Tayvan etkileşimleri üzerindeki kısıtlamaları kaldırdı.
Bu yıl Pekin ve Washington arasında üç Çin-ABD ortak bildirisine dayanan diplomatik ilişkilerin kurulmasının 45. yıldönümü. Bu dönüm noktası ABD Kongresi tarafından anılmamış olsa da, Kongre “Tayvan İlişkileri Yasası”nın kabulünün 45. yıldönümü münasebetiyle birçok anma etkinliği düzenlemiştir. Bu durum, Tayvan adasındaki ayrılıkçı güçlerin ABD tarafından anakara ve birleşme karşıtı faaliyetlerini yoğunlaştırmaya teşvik edildiğini göstermektedir.
Kırk beş yıl önce Çin-ABD diplomatik ilişkilerinin kurulmasının anahtarı, Tayvan sorununun her iki tarafça da doğru bir şekilde ele alınması ve ABD hükümetinin “Çin Halk Cumhuriyeti Hükümetinin Çin'in tek meşru hükümeti olduğunu” ve “tek bir Çin olduğunu ve Tayvan'ın Çin'in bir parçası olduğunu” açıkça kabul etmesiydi. Kırk beş yıl sonra, tek Çin ilkesinin ve üç Çin-ABD ortak bildirisinin önemi değişmediği gibi, Tayvan sorununun Çin-ABD ilişkilerinde aşılmaması gereken ilk kırmızı çizgi olarak önemi de değişmemiştir