CHP ve İyi Parti'nin S-400 karnesi

Turan Özlü

Nisan 2017’de Türkiye ve Rusya arasında imzalanan S-400 sözleşmesi, Mayıs 2017’de Soçi’de Erdoğan/Putin görüşmesinde kesinleşti. İki yılı aşkın süre yaptırım tehditleri ve “gelir mi, gelmez mi” tartışmaları sürdü. Sonunda 12 Temmuz’da Ankara’ya inen Rusya’nın dev kargo uçaklarıyla S-400 teslimatı başladı.

Bir dönem arkada kaldı; ama asıl zorlu dönem önümüzde. Şimdi Türkiye'nin yaptırım tehditlerini göğüslemesi ve püskürtmesi gereken bir sürece girdik. Burada İç Cephenin sağlam tutulması yaşamsal önemdedir. Çünkü burası ABD ve Batı'nın özellikle ve öncelikle yoğunlaşacakları alandır. CHP ve İyi Parti'nin S-400 karnesini bu nedenle ele alıyoruz.

Teslimat sonrasında özellikle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun açıklaması S-400 konusunda geçmişte izledikleri politikalarla ilgili bir özeleştiri gibi anlaşılmıştır. TBMM Genel Kurulunda, AK Parti, CHP, MHP ve İyi Parti'nin ortak imzasıyla yayımlanan bildiri ise tarihi önemdedir.

Şimdi bu tavrı sürdürme; köklü bir muhasebe ile geçmişten ders çıkarma ve yanlıştan dönme zamanıdır. ABD ve NATO'nun muhtemel tertiplerine karşı yekvücut olma zamanıdır.  

CHP ilk günden itibaren ABD-NATO sözcüsü rolünde

Cumhurbaşkanı Erdoğan Eylül 2017'de "S-400 ile ilgili imzalar atıldı, kaparoyu da verdik" açıklaması yaptığında, CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz şu açıklamayı yapmıştı: "Türkiye NATO üyesi. NATO üyesinin belli bir formatı var. Bu silahlar NATO'ya karşı kullanılamaz ama NATO'yla da uyumlu hale getirilmesi gerekir."

Kılıçdaroğlu, Ağustos 2018'te Öztürk Yılmaz’ı MYK dışı bıraktı. Dış İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz'ü getirdi. Tercih nedeni Kariyerinden anlaşılmaktadır:[1]

S-400'den vazgeçelim

ABD, zaman kazanma ve oyalama amaçlı "S-400 almayın Patriot verelim" teklifini ortaya attığında CHP de hazırdı: Ünal Çeviköz, "ikisi bir arada olmaz, S-400'den vazgeçelim" diyordu. NATO'ya selam çakmak da ihmal edilmemişti: "S-400 almak NATO'nun sağladığı güvenliği ve uyumluluğu çok ciddi biçimde zaafa uğratacaktır." (5 Ocak 2019). 

Vazgeçiremedik bari erteletmeye çalışalım

İlan edilen teslimat takviminin yaklaştığı süreçte de Türkiye, art arda gelen ABD dayatmalarına, yaptırım tehditlerine boyun eğmedi. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ilgili isimlerce, defalarca ve üzerine basa basa, "S-400'lerin alımının bitmiş bir konu olduğu, geri adım atmanın söz konusu olmayacağı" açıklanıyordu.

Ama dışarıda ve içeride vazgeçirme umudu ve engelleme çabaları hız kesmeden sürüyordu. CHP'li Çeviköz, teslimata iki aydan az bir süre kala, 23 Mayıs'ta TBMM'de düzenlediği basın toplantısında bu kez farklı bir çağrı yaptı: "Türkiye'nin kararını yeniden gözden geçirmesi lazım. S-400 füzelerini konuşlandırmayı ertelemesini öneriyoruz."

Öneri, "komisyona havale" taktiği ile Türkiye'yi oyalama ve kararlılığını gevşetme amaçlıydı. Böylece ABD ve NATO'ya zaman kazandırılacaktı.

Türkiye'yi F-35 programından çıkarma tehditlerinin artması üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan, "böyle yanlış bir adım atarlarsa konuyu uluslararası tahkime götüreceğiz" açıklaması yaptı. Yanıt Atlantik ötesinden önce CHP'den geldi. Ünal Çeviköz, "anlaşmaya göre Erdoğan F-35’leri mahkemeye taşıyamaz" diyordu.

"NATO düzlemine çekme" tuzağı

CHP'li Çeviköz, Türkiye'nin geçmişte ABD'ye önerdiği ama bir türlü yanıt alamadığı "ortak askeri komisyonun" NATO ile Türkiye arasında kurulmasını istiyordu. S-400'lerin konuşlandırılması da, bu komisyon çalışmalarını bitirene kadar "ertelensin" deniyordu.

S-400 alımı sürecinde Türkiye'ye zaman kazandıran ve ABD'ye karşı elini güçlendiren bu diplomasi taktiği, şimdi CHP eliyle Türkiye'ye karşı kullanılıyordu. "Komisyon öyle olmaz, böyle olur" misali!

Türkiye'de ABD'ye karşı tepkilerin yıllardır zirvede olduğu ve Trump'la birlikte daha da güçlendiği koşullarda Türkiye'yi S-400 alımından vazgeçirmenin mümkün olmadığı görülmüştü. Konu "NATO boyutuna" taşınmalıydı.

Çeviköz, Türkiye'ye "NATO üyesi bir ülke olarak yükümlülüklerini yerine getir" çağrısı da yaptı. NATO merkezlerinin yapamadığı tehdit CHP'ye yaptırıldı.

CHP'li Çeviköz 20 gün kadar sonra da yine bir NATO sözcüsü gibi Türkiye'yi tehdit etmiştir: "Türkiye'nin NATO'dan çıkması felaket olur" (13 Haziran).

ABD'nin Terör Koridoruna kalkan

CHP, bir yandan da Çeviköz ile "Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerle mücadele etmesin" açıklaması yapıyordu. Böylece ABD'nin inşa etmeye çalıştığı Terör Koridorunu da sahiplendi. PKK-PYD/YPG'ye kalkan oldu. Terör örgütünü Suriye Kürtlerinin koruyucusu ilan etti. Dahası, Türk askerinin İdlib'den çekilmesini istedi (6 Temmuz 2019).

John Bass'ın Afganistan'a atanması sonrasında 2 yıldır Ankara'da ABD Büyükelçisi yoktu. Ama CHP, Ünal Çeviköz ile bu yokluğu aratmadı!

Genel Başkan Kılıçdaroğlu yakın geçmişte yaptığı açıklamalarda, "YPG bize mi saldıracak" demişti. Daha Ekim 2014'te "Bizim için YPG terör örgütü değildir, kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur." diyordu. Çeviköz bu politikayı cansiperane sürdürdü. PYD’nin “siyasi bir oluşum” olduğunu söyledi; terör örgütünü sahiplenmeyi ve Türkiye’nin Vatan Savaşına karşı duruşunu sürdürdü (8 Kasım 2018).

Doğu Akdeniz'de de ABD planları içinde

CHP, Ünal Çeviköz'ün ağzından Doğu Akdeniz’de İsrail ile işbirliğini savundu (10 Aralık 2018). Ege ve Doğu Akdeniz’de ABD, İsrail ve Yunanistan savaş gemileri Türkiye’ye namlularını çevirmiş tatbikat yaparken CHP’nin bu tehdide karşı en küçük bir tepkisi olmadı. Tersine, Türkiye'ye "diplomasi ve uzlaşma" öneriyordu. "Bölgesel enerji denkleminden dışlanıyoruz" gerekçesiyle tehditte bulunanlarla işbirliğini savundu (23 Mayıs 2019).

O kadar ki, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, TBMM'ye verdiği soru önergesinde, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de sondaj yapmasını "israf" ve "havaya para saçmak" olarak niteledi (19 Şubat 2019). CHP yönetiminin genel duruşunu yansıtan bir örnektir.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Silivri hücrelerinde yazdığı "Doğu Akdeniz meselesini yargı çözer" başlıklı yazı 21 Eylül 2011 tarihini taşıyor. Perinçek bu tarihî önemdeki yazısında Doğu Akdeniz'in "enerji uzmanlarının alanı iken hızla askerlerin ilgi odağı olduğunu" belirtiyor ve "Doğu Akdeniz'de silahlı hesaplaşma" konusunda uyarılar yapıyordu; Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla Doğu Akdeniz arasındaki bağlantıya dikkat çekiyordu.

Alacaksak da hangara koyalım

S-400 alımındaki kararlılığa karşı ABD’nin rahatsızlığı yükselirken, CHP'den bu kez de "skandal" diye nitelenen yeni bir öneri geldi: "Alırsak da hangara koyalım, kullanmayalım!"

Aslında uzun süredir Batıcı çevrelerde "aldırmazlar, sonunda alımdan vazgeçilecek" söylemiyle bir psikolojik savaş yürütülüyordu. Dedikoduları aylar önce İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener resmileştirdi: "Koyacaksın depoya çürüyecek!" (29 Aralık 2017).

Akşener'in bu talebini bir buçuk yıl sonra "hangara koyalım" teklifiyle CHP sahiplendi.

S-400 savar NATO taburları

Trump'un Osaka'da "Türkiye'ye haksızlık yapıldı" açıklamasını yaptığı gün ABD'li senatör Lindsey Graham da Türkiye'deydi. Senatör, yeni bir öneri daha yaptı: Teslim alınan S-400'leri "aktive etmekten vazgeçin ve NATO ile uyumlu Patriot ile yerlerini değiştirin." Açıklama Büyükelçiliğin resmî hesabından da duyuruldu.

Trump'ın açıklamasıyla hayal kırıklığına uğrayan Atlantikçiler ve mütareke medyası bu yeni öneriye balıklama atladılar. "Barış konuşlanması" diye sundukları bu "ara formül" ile S-400'lerin "NATO radarına bağlanmayacağını, sadece risk ve tehditlerin arttığı dönemlerde aktif hale getirileceğini" yazdılar.

Cumhuriyet gazetesi 5 Temmuz günü 8 sütuna "Radara kapalı S-400" manşetiyle çıktı.

S-400'ler Ankara'ya geldi ama yalan makinası çalışıyor; eskiyenin yerine yenisini üretiyordu. Birgün gazetesi "S-400'lerin kutusunda bekletileceğini" yazıyordu (14 Temmuz). Yalanını Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na dayandırarak Hükümetin S-400 konusunda "geri adım" atacağını yazıyordu.

E. Koramiral Kadir Sağdıç, siyasî partileri, medyası ve diğer görevlileriyle bu çevreyi "S-400 savar NATO anti füze komutanlığı taburları" olarak adlandırdı.

Trump'ı dinlememek olur mu?

Sevkiyata günler kala gözler Osaka'da Erdoğan-Trump görüşmesine çevrilmişti. Trump'un açıklaması Batıcıların bütün umut ve beklentilerini yerle bir etti: "Obama yönetimi Patriotları Türkiye'ye satmadı. Sonrasında Rusya'ya gittiler, S-400 için. Çok para verip, aldılar. Türkiye parasını ödediği F-35'lerin teslimini istiyor. Bu gerilimde Erdoğan'ın suçu yok. Ben iyi anlaşıyorum ve ona adaletsiz davranıldığını düşünüyorum." (30 Haziran 2019)

"CHP ve İyi Parti şimdi ne yapacak" diye bekleyenler yanılmadı. Trump bile Türkiye'nin haklılığını teslim etmişken eski görüşlerde ısrar etmek zordu; Milletin büyük tepkisini çekerdi. Ayrıca Trump'ı dinlememek olmazdı!

8 gün sonra CHP'den ilk açıklama geldi. Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, "Eğer Türkiye'nin güvenlikle ilgili birimleri S-400'lerin alınmasını söylüyorsa, biz de bunun arkasındayız" dedi (8 Haziran). Öztrak, ABD ve NATO'nun, F-35 başta olmak üzere tehditlerine göz kırpmayı da ihmal etmedi.

24 Haziran'da MSB Hulusi Akar'ın genel başkanları ziyaretle yaptığı bilgilendirmenin parti politikalarının değişmesinde yararlı olduğu görüldü. Dahası bu ziyaret ve bilgilendirme değişikliğin kamuoyuna anlatılmasında da partiler için gerekçe oldu.

CHP'de 180 derece değişen tavır

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, teslimatın ikinci gününde (13 Temmuz) yaptığı bir açıklama ile herkesi şaşırttı: "Zamanında Patriotların alımıyla ilgili talebi karşılanmamışsa elbette Türkiye kendi güvenliğini sağlamak için başka arayışlara girecektir. Bu, Türkiye'nin kendi hakkı ve hukukudur." dedi. Bu sözlerin Trump'ın 30 Haziran'da Osaka'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a söyledikleriyle bire bir benzerliği gözlerden kaçmadı.

Türkiye'nin sonuna kadar haklı olduğu bir konudaki kararlı tavrı "dışarısı" ile birlikte içeriyi de hizaya getirdi. ABD'nin içimizdeki siyasî parti vd. güçleri yönlendirme olanağı daraldı. İç cephe kuvvetlendi. 

Kılıçdaroğlu S-400'ün hemen ardından, partisinin Doğu Akdeniz politikasında da beklenmedik bir çıkış yaptı. "Doğu Akdeniz'deki haklarımızı sonuna kadar savunacağız" dedi. Hükümet'in Doğu Akdeniz politikasına destek verip, Avrupa Birliği'ni (AB) eleştirdi: "AB çifte standarttan vazgeçmediği sürece bu topraklarda değeri yoktur" diyordu (16 Temmuz).

Ünal Çeviköz'ün ortalıkta görülmemesi de dikkatlerden kaçmadı.

Akşener hâlâ kıvranıyor: "Net bir fikrimiz yok"

Akşener ise yaptığı zoraki bir açıklamada, “Milli güvenliğimiz açısından elzemse S-400'ler elbette alınmalıdır” dedi. Ama hemen ardından söyledikleriyle bu sözlerinin üzerini çizmiş oldu: “Bu konuda bilgimiz olmadığı için net bir fikrimiz de yok. Ne amaçla alınıyor, ne için kullanılacak bilgimiz yok (13Temmuz).

İki yıldır bütün dünyanın ve Türkiye'nin tartıştığı, lehte aleyhte; doğru yanlış her türlü bilginin ortaya döküldüğü bir süreçte Akşener'in "bilgimiz yok" sözleri tam bir aldatmacadır. Üstelik daha iki hafta kadar önce Milli Savunma Bakanı Akar'ın, Akşener'i ziyaretinde "S-400 ile F-35 uçağı konularında bilgilendirdiği" aynı gün, Meclis Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan tarafından duyuruldu. İki gün sonra da bizzat Akşener, Akar'a, "tehdit algısı değişmiş midir, Türkiye’nin güvenliği ile ilgili S400’ler elzem mi sorularını sorduk" diyordu (26 Haziran).

Akşener, yapılan bu en üst düzeydeki bilgilendirmeye rağmen hâlâ "bilgimiz yok, bilgimiz olmadığı için net bir fikrimiz de yok" diyebilmiştir. Ama Akşener, sürecin en başından itibaren yaptığı şu tür açıklamalarda bir bilgilenme ihtiyacı veya kaygısı duymamıştır: "O füzeleri nerede kullanacaksınız? Senin F-16'ların onları tanımıyor. Onlar F-16'ları düşman uçağı olarak görüyor. Koyacaksın bir depoya çürüyecekler!" (Aralık-2017).

Sarayın korunması için alındı!

Akşener, Teke-tek TV Programı'nda şöyle diyordu: "Benim bir bilgim var S-400'lerle ilgili, bir duyum şeklinde, umarım doğru değildir. Büyük bir güvensizlik neticesinde Sarayın korunması için alındığına dair bir duyumum var." (4.6.2018).

Akşener'in "duyum" diyerek, sosyal medyada dolaşan dedikoduları dillendirmesi Fatih Altaylı'yı da çileden çıkarmıştı. Yanıtı şöyle oldu: "Yok daha neler!"

Sözcü yazarı Zeynep Gürcanlı'nın Halk TV ekranlarından S-400'ler "darbe olursa kendi uçaklarımızı vurmak için alınıyor, sarayın etrafına kurulacak" sözlerinin telif hakkı Akşener'e aittir! (26 Mayıs 2019).

İYİ Parti İstanbul milletvekili Ümit Özdağ ise Türkiye'nin S-400 almaktan vazgeçeceğini ileri süren klibi paylaşıyordu (5 Nisan 2019). "ABD ile iktidar arasında uzlaşma süreci başladı. Türkiye S-400 konusunda geri adım atarsa kimse şaşırmasın.” diyordu (2.6.2019).

Olmasını istediklerini "olacak" diye piyasaya sürdüler. ABD-CIA merkezlerinde imal edilip firari Emre Uslu gibi FETÖ'cü vb. eliyle dağıtıma sokulan yalanları…

S-400 ABD 'ye karşı alındı

S-400'ler ABD 'ye karşı alındı. Bu gerçeği ve devamında olacakları ABD ve NATO cephesi yakından görüyor. Türkiye'yi vazgeçirmek için var gücüyle ortaya koyduğu tehdit ve dayatmaların nedeni bu. Çünkü ABD Türkiye ile yıllardır savaş halinde. 1991'de Irak'ın kuzeyinde kurduğu kukla devlet ile başlayan cepheleşme, 2003'te Türk askerlerinin başına çuval geçirerek sürdü. Türkiye'ye musallat ettiği PKK'yı büyüttü, eğitti ve silahlandırdı. Suriye kolu YPG'ye devasa boyutlarda silah veriyor, on binlerce elemanını maaşa bağlıyor.

ABD kırk yıllık bir CIA faaliyetiyle Türk devletinin içine FETÖ'cü Gladyo'yu yerleştirdi. 15Temmuz FETÖ darbesini tezgâhladı. O gece yaşanan aslında bir Türkiye-Amerika savaşıydı; ABD kuvvetleri ezildi ve Türkiye kazandı.

Savaş günümüzde Suriye'nin kuzeyinde ve Doğu Akdeniz'de sürüyor. Türkiye, ABD'nin "Terör koridorunu" kabul etmiyor. Güvenliği ve bekası için Fırat Kalkanı Harekâtını başlattı; Amerika'nın hâkimiyet alanına girdi ve koridoru parçaladı. Sırada "Fırat'ın doğusu" ve diğer harekâtlar var.

Türkiye yıllar içinde tehdidin ABD merkezli olduğunu yaşayarak ve bedeller ödeyerek gördü. ABD'ye karşı İran ve Rusya ile Astana İttifakını oluşturdu. S-400 tercihini de bu stratejiye göre yaptı.

Amerika ikinci cepheyi Doğu Akdeniz'de açtı. Türkiye'yi bölgeden ve enerji boyutundan dışlama amacıyla ittifaklar oluşturdu. Peş peşe Türkiye'yi hedef alan askerî tatbikatlar ve silah yığınağı yapılıyor.

Türkiye bayraklı sondaj gemileri açık tehditlere karşın bölgede çalışmalarını sürdürüyor. Deniz Kuvvetlerine bağlı savaş gemilerimizin yakın koruması altında.

S-400'ler en başta işte bu gemilerimizi koruyacak. Amerika ile İsrail ve Yunanistan gibi piyonlarınca Akdeniz, Ege ve kuzeyden gelen tehditlere karşı vatan topraklarımızı ve mavi vatanımızı koruyacak.

 

[1] Ceviköz 1989'da Dışişleri Bakanlığı’ndan izinli olarak (!) ayrıldı ve 8 yıl süreyle NATO görevlerinde bulundu. Uluslararası Yazmanlığı, Ekonomi Direktörlüğü ve Siyasi Direktörlük birimlerinde çalıştı. 1994'te NATO’nun Moskova’daki Enformasyon Bürosu’nu açmakla görevlendirildi. Ardından NATO-Rusya Kurucu Senedi’ni hazırladı ve 1997 yılında yeniden Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevine döndü. Londra Büyükelçiliği sonrası emekli oldu. 

Siyaset