2030’da Dünya Ekonomisinin En Büyükleri ve Türkiye

Şule Perinçek
Ulusal Strateji Merkezi (USMER) Başkanı

 

USMER Başkanı Şule Perinçek'in, Teori'nin 404. nüshası olan Eylül 2023 sayısında yayımlanan "2030’da Dünya Ekonomisinin En Büyükleri ve Türkiye" başlıklı makalesini yayımlıyoruz.

Londra merkezli büyük bankanın öngörüsü Londra merkezli ünlü Standard Chartered Bankası 8 Ocak 2019’da “Uzun vadeli öngörüler-Asya küresel büyümenin itici gücü” (Long-term forecasts-Asia powers global growth) başlıklı özel raporunda dünya ekonomileriyle ilgili 2030 yılına bir yansıtma yaptı. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinin 1990-2030 yılları arasında gelişme sürecini ve Satın Alma Gücü Paritesine göre dünya ekonomilerinin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyüklüklerinin sıralamasını yayınladı. 

Dünyanın önemli finans kuruluşlarından biri olan banka, ağırlıklı olarak Asya, Afrika ve Batı Asya’da bankacılık ve finans hizmeti veriyor. Son dönemde en büyük hissedarı Singapur hükümetinin sahibi olduğu küresel yatırım şirketi Temasek Holding. Bu çok uluslu şirketin IMF, OECD ve Standard Chartered Araştırması’nın verilerine dayanarak hazırladığı tabloya göre 2030 yılında Çin, Hindistan, ABD ve Endonezya’dan sonra Türkiye, beşinci sırada yer alıyordu.

Daha sonra sırasıyla Brezilya, Mısır, Rusya, Japonya ve Almanya geliyor. Tablo şöyle:

 

.

 

Batı’daki ekonomi dergileri bu bilgilere yer verdi ve yorumladı. (1)

.

Aynı yansıtmayı World Economic Forum da yayınlamış:

.

 

Standarted Chartered Bankası’nın 2030 öngörüsüne ilişkin haberler o dönemde Batı siyaset ve ekonomi medyası yanında, yatırımcı kuruluşlarda da yer aldı ve yorumlandı. Haberler şu başlıklarla veriliyor: 

- World Economic Forum: “Hindistan, 2030 yılında ABD’yi geçiyor.” (2)

- Insider: “ABD, dünyanın en güçlü ekonomisi tacını gelecek yıl en kısa sürede kaybedebilir ve onu geri alması pek olası değil. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden altısı önümüzdeki on yılda Asya’da olabilir.” (3)

- Eunepa: “Türkiye, 2030 yılında beşinci büyük ekonomi.” (4)

- The Independent: “Birleşik Krallık gerçekten de 2030 yılına kadar artık dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayacak mı ve bunun önemi var mı?” (5)

- Bloomberg: “2030’a kadar dünyanın en iyi 10 ekonomisinden yedisi muhtemelen mevcut gelişmekte olan ekonomiler olacak. Yükselen yıldızlar.” (6)

- Enterprise: “Mısır, 2030 yılında dünyanın en büyük on ekonomisi arasında.” (7)

Özeti: The Independent’dan Bloomberg’e, Insider’dan World Economic Forum’a cümle âlem gidişatın farkında ancak “Gülhane Parkı’ndaki ceviz ağacı da polis de” farkında değil. Bizim bu bilgileri Türkiye kamuoyuna sunmamızın nedeni de bu zaten.

The Independent yazarı tepkiyle soruyor, “Ne yani İngiltere ilk 10’da olmayacak mı, bu ne kadar makul...” Hem de, “Çin ve Hindistan 2030 yılına kadar dünyanın en büyük iki ekonomisi olacak...” 

“ABD uzak ara üçüncü olacak... İngiltere ilk 10’dan düşecek.” 

Bu da yetmezmiş gibi İngiliz yazar için şunu kabul etmek oldukça zor: “Endonezya, Türkiye, Mısır, Brezilya gibi ülkeler listede bizden daha üst sıralarda olacak.” 

Tabloyu da ters kepçe edip şöyle vermiş:

 

.

 

2030’a az kaldı, dünya sıralaması daha şimdiden belirginleşiyor. İngiltere gerçekten artık ilk 10’da değil. Zaman doğruluyor. Dünya ekonomisine katkı oranında OECD’nin 23-24 öngörüsünde 20. sıradadır. Birleşik Krallık’ta 2022’nin ikinci yarısında bir resesyon başlamıştır; GSYH’nin 2023’te yüzde 0,8 oranında daralacağı tahmin edilmektedir. 

Independent muhabiri bir türlü Asyalı eski “sömürgelerine” yakıştıramadığından o iş öyle hesaplanmaz, böyle hesaplanır diyor. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın hesaplanmasında Satın Alma Gücü Paritesinin (SAGP) kullanılmasına karşı çıkıyor. “Örneğin Tayland’da dışarıda yemek yiyen veya Fas’ta tatildeyken bir pazar tezgâhından bir şeyler satın alan herkes bunu bilir. Bir dolarla fakir ülkelerde, zengin ülkelerden daha çok şey satın alırsın” diyor. Basit piyasa döviz kurları kullanılmasını öneriyor. O zaman 2030 tahminleri değişeceğini öne sürüyor. Ecelin korkuya faydası olmuyor ne yazık ki. 2022’ye geldiğimizde tahminler artık tahmin olmaktan çıktı, gerçeklere dönüşüyor. 

IMF ve diğer birçok uluslararası kurum SAGP ölçütünü kullanıyor. Biz de öyle yaptık. 

İngiliz yazar, ayrıca 2018’de kişi başına Gayri Safi Milli Hasıla (SAGP’ye göre) tablosunu vermiş:

 

.

 

Kapitalist Merkezlerin Ortak Öngörüleri 

Emperyalist kapitalist sistemin merkezinde bulunan kurum ve kuruluşların geleceğe ilişkin hazırladıkları raporlardaki öngörüler ve 2019’dan bu yana gelişmeler ve veriler, Londra’nın Standart Chartered Bankası’nın 2030 yansıtmalarındaki gelişme yönünü doğruluyor.

Yazıda esas olarak şu kurumların verileri kullanılmıştır: 

- IMF/WEO (World Economic Outlook

- Küresel Ekonomik Görünüm), 

- Dünya Bankası, 

- OECD, 

- Birleşmiş Milletler, 

- World Economics, 

- Centre for Economics and Business Research, 

- Oxford Economics, 

- Standart Chartered Bankası, 

- PriceWaterhouse-Coopers (PwC), 

- Eastspring Investments, 

- Eurastat. 

Dünya kapitalist ekonomisine ve hegemonyasına yön vermeye çalışan bu kurumların hemen hepsinin öngörülerinin ortaklaştığı iki nokta var:
Bir: Dünya ekonomisinin ilk 10 sıralamasında G-7 ülkeleri E-7 ülkelerinin tahtını ele geçiriyor. Asya, Latin Amerika ve Afrika ülkeleri hızla büyüyor, ABD ve AB inişte. Dünya üretiminin ağırlığı şimdiden Asya’dadır ve gelişme Asya’nın Atlantik karşısındaki üstünlüğünün daha da büyüyeceği yönündedir.

İki: İlk 10’a giren ülkeler hemen her ekonomik veriye göre yapılan sıralamada benzer ülkelerdir. Dünya çelik üretiminden yoksullukla mücadelede başarıya, yıllık büyüme oranından, küresel ekonomiye katkı yüzdesine kadar sıralamada aynı ülkelerin adları anılmaktadır.

Standart Chartered Bankası’nın ülkelerin dünya ekonomisindeki paylarına ilişkin sıralaması ile ülkelerin dünya ekonomisinin büyümesine katkı konusunda IMF’nin yaptığı sıralama birbirini tutuyor. Çin ve Hindistan ilk iki sıradadır. ABD, açık arayla üçüncülüğe düşüyor. Dördüncü ve beşinciler yine Asyalı: Endonezya ve Türkiye. (8)

Türkiye’nin değerlendirilmesinde ölçütler genç, eğitimli ve dinamik nüfus, artan işgücü, istikrarlı büyüyen ekonomi, sanayi ve yatırımlar, KOBİ’lerin varlığı, önemli bir orta sınıf ve iç pazar olarak gösteriliyor.

Kapitalist sistemin yaşanan sürece ilişkin öngörülerine IMF’yle başlayalım. IMF, Bölgesel Ekonomik Görünüm Asya Pasifik 2018 Raporu’nda, Asya’nın son 50 yılda önemli bir ekonomik başarı elde ettiğini, yüz milyonlarca insanı yoksulluktan kurtardığını, orta gelirli hatta üst gelir ekonomi statüsüne geçiş yaptığını saptıyor. Rapor, şu gelişmeye dikkat çekiyor: Asya ülkeleri eskiden tamamen yabancı know-how’a bağımlıyken, şimdi birçoğu artık teknolojik ilerlemenin doruğundadır. Asya, daha 2018 yılında yaklaşık yüzde 5.5 oranında büyüme beklentisiyle küresel büyümedeki payını yaklaşık üçte ikiye çıkarmaktadır. Eski kıta, dünyanın en dinamik bölgesidir. (9)

 

.

 

Dünya çapında sektör odaklı denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri veren İngiliz Price Waterhouse Coopers (PwC) Şirketi de, 2017 yılında yaptığı “World 2050” ekonomik öngörüler araştırmasında dünyadaki dengelerin değiştiğine işaret ediyor. Veriler, küresel ekonomik gücün gelişmekte olan ekonomilere doğru kaydığını gösteriyor. İlk sıralarda G7 ülkelerinden bir tek ABD yer alıyor. Diğer birçok raporun saptadığı gibi Çin ve Hindistan’ın arkasından üçüncü. Sonra Endonezya, Brezilya, Rusya ve Meksika geliyor.

PwC Raporuna, göre Türkiye 2030’da dünyanın en büyük 12. ekonomisi olacak. Türkiye’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının 2.996 trilyon dolara çıkacak, 2050 yılında ise 5 trilyon dolar barajını aşacağı öngörülüyor. Vietnam 12, Filipinler dokuz, Nijerya da sekiz basamak birden yükselecekti. 

Türkiye’nin o zaman GSYH’sı 735 milyar 716 milyon dolardı ve 18. sıradaydı. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu E7 ülkelerinin, 2030’a kadar gelişmiş ekonomilerin, G7’lerin ortalamasının iki katı kadar büyüyeceği öngörülüyordu. (10)

Burada yer verdiğimiz ve veremediğimiz birçok öngörüde ilk 10 sıralamasında G-7 ve E-7 ülkeleri arasında bir yer değiştirme gerçekleşeceği, Asya ülkelerinin hızla büyüyeceği, en büyük iki ekonominin Çin ve Hindistan olacağı ortak nokta.

Eastspring Investments adlı küresel yatırım kurumu, 2019 yılında kendisini “Müşterilerine yenilikçi ve sürdürülebilir yatırım çözümleri sunan küresel bir varlık yöneticisi” ve “bilgiye yatırım yapan” bir şirket olarak tanımladıktan sonra, “Küresel bakış açısıyla Asya’nın DNA’sını” çekiyor ve gördüğünü “Asya Yüzyıl’ı geliyor” başlığıyla özetliyor. Şirket, OECD’nin verilerinden yararlanarak, gelecekteki tüketici pazar paylarını gerçekçi bir biçimde hesaplamaya çalışıyor: 

Küresel büyümenin lokomotifi olması beklenen Asya’nın küresel GSYH içindeki payının 2050’ye kadar yüzde 52’ye ulaşacağı tahmin ediliyor. Gelişmekte olan orta sınıf, Asya’nın temel itici güçlerinden biri. 2030’a kadar Asya, 4 milyar 880 milyonluk küresel orta sınıf nüfusunun yüzde 66’sını temsil ederken, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın toplam oranı yüzde 21’e düşeceği hesaplanıyor. (11) Bu Türkiye ile öngörülerde de vurgulanan bir özellik. Hem işgücü hem de tüketici iç pazar açısından önemli bir veri.

Eastspring Investments, Asya ve Atlantik orta sınıflarının 2010-2030 yılları arasındaki gelişmesine ilişkin öngörüsünü tablo olarak da göstermiş. Asya’nın yükselişindeki önemli bir etkene ve aradaki büyük farka dikkat çekiliyor:

 

.

 

Türkiye’nin Gizil Gücü 

Türkiye, araştırmaların çoğunda Satın Alma Gücü Paritesine (SAGP) göre gerçekleştirdiği büyüme oranıyla dünya sıralamasında dikkat çekici konumlarda gözüküyor. IMF’nin 2023 raporuna dayanarak yapılan tablo şöyle:

 

.

 

IMF tablosuna baktığımızda Çin ve Türkiye’nin büyüme oranları göze çarpıyor. OECD araştırmaları da benzer tahminlerde bulunuyor: Türkiye’nin 2023-2024 yıllarına ilişkin reel büyüme oranlarında dünya sıralamasında dördüncü olacağı öngörülüyor.

 

.

 

.

 

Bu iki tablo da OECD’nin yıllık Reel GSYH Büyüme yüzdelerine göre son hazırladığı 2022- 23 ve 2023-24 öngörüleri. (12) İlkinde Türkiye beşinci sırada. Suudi Arabistan, Hindistan, Endonezya ve Çin’den sonra. Arkasından G-20 ülkeleri, Dünya ortalaması, Kore, Avustralya, İspanya geliyor. ABD 17., İngiltere 20., Almanya ekside; listede sondan ikinci, 21. sırada.

Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya’nın büyümede eksiye düşeceğini 2019 yılında söylesek inanır mıydınız? 

2023-24 öngörülerinde Türkiye bir basamak daha da yükselmiş. Yine Hindistan, Çin, Endonezya ve dördüncü Türkiye. 

Artık Türkiye’nin bu gizil gücünü bilmek zorundayız. 

OECD’nin 2023 tahminlerinde dünya GSYH büyüme rakamlarında büyük düşüş öngörülüyor. Asya için ise 2023’ün lokomotifi deniyor. Dünya haritasına yerleştirdiğinizde üç-dört ülke en yüksek oranda büyüme gösteriyor. Hindistan, Çin, Türkiye başta... Buna karşılık Almanya, İsveç, İngiltere, Finlandiya ekside.

World Economics, Türkiye ekonomisinin son on yılın eğilimleri devam ederse, dünyanın en büyük sekizinci ekonomisi haline gelmesini büyük olasılık olarak görüyor. World Economics, özellikle Gelişmekte Olan Ülkelere ilişkin doğru bilgi ve verilere ulaşmada yoğunlaşan 30 yıllık bir şirket. Asya’nın yükselişi nedeniyle Asya ülkeleri hakkında doğru bilgi edinmenin ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Oysa bazı ülkelerin verilerinin çok yanlış ya da kullanılamaz durumda olduğuna dikkat çekiyor.

World Economics, Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirme yaparken yalnızca resmi verileri değil, kayıt dışı ekonomiyi de hesaba katmış. 

 

.

 

Burası aşağıdaki tabloyu anlamak açısından çok önemli. Kayıt dışı ekonominin hesaba katılması doğru. Çünkü kayıt dışı ekonomi de ekonominin bir parçası. Bu durumda Raporda Türkiye ekonomisinin resmi verilerin gösterdiğinden yüzde 31 daha büyük olması anlaşılıyor. 

World Economics, Türkiye’ye ilişkin son güncellemelerini Ağustos 2023’te açıkladı:

 

.

 

Batı Dünyasında olduğu gibi ülkemizde de birçoklarının “inanılmaz” ya da “şaşırtıcı” bulduğu yukardaki tablo, Türkiye bağlamında şu somut verilere dayandırılıyor: 

- Büyümeye ilişkin on yıllık kayıtlar inandırıcı. Makul kalitede verilere dayalı olan anahtar göstergeler ülkenin olumlu potansiyele sahip olduğuna işaret ediyor. 

- Kişi başına GSYH’daki büyüme diğer Gelişmekte Olan Ekonomilerden önemli ölçüde daha hızlı. 

- Türkiye, 10 yıllık Bileşik Yıllık Büyüme (CAGR) esas alınınca son on yılda Ortadoğu bölgesinin en hızlı büyüyen ekonomisi. Gelişmekte Olan 24 ülke arasında üçüncü sırada yer alıyor. 

- Son 10 yılda küresel ekonomi yüzde 35 büyüdü. Esas yıl ve kayıt dışı ekonomi büyüklüğü dikkate alındığında Türkiye’nin bu büyümeye katkısı yüzde 3.3 oldu.

- Diğer gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında daha düşük oranda borcu var. 

- Nüfusu genç. 

- Türkiye, son yüzyılda diğer birçok ülkeden daha yüksek sıcaklık artışları gördü. (Sıcaklık artışı son dönemde ekonomik değerlendirmelere girdi. GSYH ile ilişkisi tartışılıyor. Ş.P.)

Türkiye ekonomisini bütün bu veriler ışığında değerlendiren World Economics şu sonuçlara varıyor: 

- Kayıt dışı ekonomisinin büyüklüğüne ilişkin tahminler ve esas alınan eski yıl ölçütleri için yapılan düzeltmeler katıldığı zaman, Türkiye’nin GSYH’sı şu anda Satın Alma Gücü Paritesiyle ölçüldüğünde, şu değerlendirmelere ulaşılıyor: 

- Dünyanın en büyük dokuzuncu, 

- Orta Doğu bölgesinin en büyük,

- Gelişmekte Olan Ekonomilerin beşinci büyük ülkesidir. (13)

 

.

 

World Economics'in 25 yılı kapsayan yukardaki tablosuna göre, Türkiye’de kişi başına düşen GSYH, Orta Doğu’nun ve Gelişmekte Olan Ekonomilerin ortalamasına kıyasla çok daha hızlı büyüdü. (14)

Türkiye’nin büyümesinin Avrupa ülkeleriyle karşılaştırması da yapılmış. Price Waterhouse Coopers (PwC) Şirketi’nin 2017 Şubat’ında yayımlanan, 2050 öngörülerinin yapıldığı geniş kapsamlı araştırmasında, Türkiye Avrupa’da en hızlı büyüyen iki ekonomiden biri olarak tanımlanıyor. Bu araştırmada “Türkiye’nin olgunlaşma süreci” başlığı altında elverişli ekonomik temelleri, istikrarlı ekonomik büyüme potansiyeli tartışılıyor. Raporda, eğer kısa vadeli siyasi belirsizliklerin üstesinden gelebilir ve dikkatini ihtiyaç duyulan tüm alanlarda “reformlara” odaklayabilirse, elverişli nüfus yapısı ve jeopolitik konumuyla uzun vadede büyük iş fırsatları sunabileceği vurgulanıyor. (15)

2016’nın bir dönüm noktası olarak görülmesi ilginç. Türkiye, Silivri duvarlarının yıkılmasıyla birlikte içerde ve dışarda, ABD emperyalizminin denetimine karşı mücadele sürecine girdi. Millici ve kamucu çözümlerin gündeme gelmesinin olumlu etkileri, Batılı şirket tarafından da görülüyor. Üretim milliciliği sever, millicilik de üretimi.

PwC Şirketi’nin Türkiye yansıtmasında 2016’dan 2050’ye kadar 34 yıl boyunca yıllık ortalama yüzde 3 dolayında büyüme öngörmesi dikkat çekiyor. Oysa yapılan çalışmadaki G7 ülkelerinin ortalaması yüzde 1.6 olarak öngörülüyor. Türkiye Avrupa ülkelerinin en hızlısı. Ülkemizin bu büyüme hızıyla 2030 yılında SAGP olarak dünyanın en büyük 14. ekonomisi olacağı ve önemli yapısal reformları hayata geçirmesi halinde 2050 yılında 13. sıraya ulaşacağı öngörülüyor.

Batının büyük kapitalist kurumlarının yansıtmalarında Türkiye’nin dünya ekonomisindeki payı 2030 yılında 5. sıra ile 14. sıra arasında öngörülüyor. Elbette bu umut verici tahminleri besleyen gerçeğe dayalı etkenler var. Bunlar arasında yatırımlarda verimliliğe ilişkin değerlendirmelere önem veriliyor. Bu konuda ülkelerin Marjinal Sermaye Hasıla Katsayısına ilişkin rakamlar belirleyici bir ölçüt. Bir ekonomideki var olan toplam sermaye stoku ile o ekonomide elde edilen çıktı (GSYH) arasındaki ilişkiye “Sermaye Hasıla Katsayısı” (Capital-Output Ratio-COR) deniyor. Bir ekonomide GSYH’yı bir birim artırabilmek için gerekli olan Sermaye Stoku Artışı da Marjinal Sermaye Hasıla Katsayısı (İncremental Capital Output Ratio-ICOR) diye ifade ediliyor. Başka deyişle Marjinal Sermaye Hasıla Katsayısı (ICOR) ne kadar düşükse büyümeyi sağlamak için yapılan yatırımlar o kadar verimlidir. Dünyanın GSYH’sının yüzde 80,4’ünü oluşturan en büyük 20 ekonomisinin Marjinal Sermaye Hasıla Katsayıları aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

Cari fiyatlarla sabit yatırımın GSYH içindeki beş yıllık ortalama yüzdesi, enflasyondan arındırılmış fiyatlarla beş yıllık ortalama GSYH büyümesine bölünmüştür. 


.

 

Görüldüğü gibi birinci sırada Türkiye var. Tablo, Dünya Kalkınma Bankası Göstergeleri verilerine göre hazırlanmış. 

Türkiye en düşük sermaye ile en verimli sonuçlar alan ülke. Daha sonra Çin, Türkiye’nin 2030 yılına ilişkin öngörülere ulaşmasında en anlamlı ekonomik veri budur. 

Çin’in Marjinal Sermaye Hasıla Katsayısı uzun zamandır böyle. Şimdiye kadar hızla en gelişmiş gelişmekte olan ülkelerden biri olması ve yalnızca birkaç yıl içinde Dünya Bankası standartlarına göre yüksek gelirli bir ekonomi haline gelmesinde, Çin’in yatırımlarının bu güçlü verimliliği tayin edici etkenlerden biri olarak değerlendirilmektedir.

Bir de Türkiye’nin dünya çelik üretimindeki konumuna bakalım, sekizinci sırada. 2022 yılında dünyadaki çelik üreticisi en büyük ülkeler şöyle sıralanıyor: (16)

 

.

 

Çin, Hindistan, Endonezya, Türkiye dörtlüsü ekonomik büyümeye ilişkin rakamlarda hep ön sıraları paylaşıyorlar. Çin’in nereden nereye, ne kadar sürede geldiği dikkate değer. 1967’de dünya çelik üretiminin yüzde üçünü üretirken, 2022’de yüzde 54’e çıkmış.

 

.

 

Atlantik İnişte 

Birleşmiş Milletler’in Mayıs ayında yayımladığı yıl ortası “Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentiler-2023” raporu (17), 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SKH) ulaşmak için 2022 yılında birbirini tetikleyen çok ciddi sarsıntılarla karşılaşıldığını belirtiyor. COVID-19 salgının etkileriyle daha baş edemeden, Ukrayna savaşının çıkması özellikle gıda ve enerji alanında yeni bozulmalara, dünya çapında özellikle Atlantik ülkelerinin içinde adaletsizliğin ve eşitsizliklerin, yoksulluğun ve ekonomik sıkıntıların artmasına, küresel bir hayat pahalılığına yol açtı. 

Asya’nın büyüme rakamlarına önemli bir karşı çıkış da “ama onlar da çok yoksul” deniyor, hatta 2030 sıralamasına somut veri itirazı olarak bizdeki “patlıcan fiyatları” veriliyor. ABD’yle ilgili verileri başka bir yazı konusu için saklı tutarak görece “refah” toplumu diye nitelendirilen AB ülkelerinden kendi rakamlarını verelim:

Eurostat’ın verilerine göre 2022’de AB’de 95.3 milyon insan, nüfusun yüzde 22’si, yani neredeyse dörtte biri ciddi maddi yoksulluk ve sosyal dışlanma riskiyle yaşıyor. (18)

 

.

 

BM raporunda 2022’de ortalama yüzde 9 olan yüksek enflasyonun, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede çok şiddetli sıkı para politikalarının uygulanmasına yol açtığı, özellikle ABD Merkez Bankası’nın hızlı faiz artışlarını, gelişmekte olan ülkelerde sermaye çıkışlarını ve para birimlerinin değer kaybını tetikleyerek, ödemeler dengesi baskılarını arttırdığı ve borç sürdürülebilirliği risklerini şiddetlendirdiği, küresel yayılma etkisi yarattığı saptanıyor. 

Yüksek özel ve kamu borcu nedeniyle finansman koşulları zorlaşmış, maliyetleri ve kredi risklerini artırmıştır. Yükselen faiz oranları ve azalan satın alma gücü, tüketici güvenini ve yatırımcı duyarlılığını zayıflatarak dünya ekonomisi için yakın vadeli büyüme beklentilerini daha da gölgelemiştir.

Bu nedenlerle BM, dünya üretimindeki büyümenin 2022’deki öngörüsünü yüzde üçten 2023’te yüzde 1.9’a indiriyor. Son on yıllardaki en düşük büyüme oranlarından biri. Bazı makroekonomik engellerin önümüzdeki yıl azalmaya başlaması durumunda, küresel büyümenin 2024 yılında yüzde 2.7’ye yükseleceği tahmin ediliyor. 

Çözümün de ancak şöyle geleceği hesaplanıyor: Küresel ekonomide toplam talep zayıflayacak, enflasyonist baskılar kademeli olarak azalacak, ABD Merkez Bankası ve diğer büyük merkez bankaları sıkı para politikalarını yavaşlatacak... 

Ama yine de şu görüş de ekleniyor: 

“Ancak sayısız ekonomik, finansal, jeopolitik ve çevresel riskler devam ettiği için yakın vadeli ekonomik görünüm büyük ölçüde belirsizliğini korumaktadır.” Bu nedenle “Gelişmiş ekonomilerin çoğunda keskin bir gerileme” yaşanacaktır. “Mevcut küresel ekonomik yavaşlamanın hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri kapsadığı ve birçoğunun 2023 yılında resesyon riskiyle karşı karşıya bulunduğu” saptanıyor. Hemen bütün tablolarda Atlantik ülkelerinin diplere vurması bu durumun yansımasıdır.

Standard Chartered 2023 yarıyıl Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda bu yıl Avrupa ve Amerika başta olmak üzere küresel büyümede yavaşlama beklemeye devam ediliyor. (19)

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF), Nisan 2023 Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun başlığı “Zorlu Bir Toparlanma”ydı. Raporda, dünya ekonomisinin “yumuşak bir iniş” yapabileceğine dair 2023’ün başlarındaki beklentilerin, inatla düşmeyen enflasyon ve finans sektöründeki son çalkantılarla azaldığı belirtildi. IMF, Ocak ayında yayımlanan tahminlerinde geçen yıl yüzde 3.4 büyüdüğü tahmin edilen dünya ekonomisini 2023 için yüzde 2.9’a düşürmüştü, Nisan’da bu kez yüzde 2.8’e indirdi. 2024’te yüzde 3 büyümesi, üstelik beş yıl sabitleneceği bekleniyor. 1990’dan bu yana en düşük orta vadeli büyüme tahmini. 

Dünya Bankası’nın, Ocak ayında yayımlanan tahminlerinde, küresel ekonominin bu yıl yüzde 1.7 büyüyeceği öngörülmüştü, yüzde 2’ye yükseltti.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ise 2023 Mart ayında küresel ekonomik büyüme tahminini bu yıl için yüzde 2.2’den yüzde 2.6’ya yükseltmişti. Ancak OECD raporunda, küresel ekonomiye yönelik risklerin hâlâ aşağı yönlü olmaya devam ettiği belirtiliyor ve “Görünümdeki iyileşme hâlâ kırılgan” olduğu değerlendiriliyor. 

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) da Nisan ayında yayınladığı raporunda 2023 yılı için yüzde 2.2’den yüzde 2.1’e indirdi. 

IMF’nin, Nisan 2023 Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda da gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde, başta ABD olmak üzere gerileme bekleniyor. 2022’de yüzde 2.1 büyüdüğü tahmin edilen ABD ekonomisinin bu oranının, 2023’te yüzde 1.6’ya, 2024’te daha da gerileyeceği, yüzde 1.1’e düşmesi bekleniyor. Bankacılık sektöründeki son yaşanan stresin, zaten önceden var olan belirsizliği artırdığı da biliniyor. (20)

Bilindiği gibi ABD emperyalizmi dünyadaki petrol piyasasının efendiliğine oynuyordu. En önemli araçlarından biriydi. Rusya, enerji ihracatına yönelik yaptırımlara karşın, petrol ihracatının çoğunu Hindistan, Çin ve yaptırım uygulamayan diğer ülkelere yönlendirdi. Toplam ihracat hacmi gücünü korudu. Mart 2023’te ihracatın, Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgalinden önceki en yüksek seviye olduğu saptanıyor. 

Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, ABD’nin kredi notunu bir kademe düşürerek AAA’dan AA+’ya indirdi. Vergi indirimleri, yeni harcama girişimleri, ekonomik şoklar ve tekrarlanan siyasi tıkanıklık nedeniyle ülkenin mali durumunun önümüzdeki üç yıl içinde kötüleşeceği öngörülüyor. Amerika’nın gelecekteki ekonomik şoklara karşı kırılganlığının artacağı belirtiliyor. (21)

Fitch, en son 16 Ağustos’ta özel bir rapor yayımladı, Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda yer alan 10 gelişmiş ekonomiye ilişkin orta vadeli ortalama Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) tahminini düşürdü. ABD, Almanya, Avustralya, Birleşik Krallık, Fransa, İspanya, İsviçre, İtalya, Japonya ve Kanada genelinde ortalama büyüme tahmininin yüzde 1.3 olduğu belirtildi.

Covid-19 salgını kesintileri ve Avrupa’daki gaz krizinden kaynaklanan büyük ekonomik şokların, arz yönlü üretkenlik potansiyelindeki olumsuz etkilerinin kalıcı olacağı, bunun sermaye birikimini yavaşlatacağı ve iş gücü verimliliğindeki büyümeyi azaltacağı belirtildi. ABD ve İngiltere’de salgın öncesine göre iş gücüne katılım oranlarında sürekli bir düşüş olması bekleniyor. 

Raporda görüşlerine yer verilen Fitch Ratings Başekonomisti Brian Coulton, “En büyük gelişmiş ekonomilerdeki GSYH, orta vadede bile Covid-19 öncesi gidişatına dönmeyecek” görüşünde. (22) Avro Bölgesi’nde de karanlık bir tablo var. 2022’de yüzde 3.5 olduğu tahmin edilen Avro Bölgesi ekonomisinin büyüme oranının 2023’te oldukça şiddetli bir düşüş göstereceği, yüzde 0.8’e gerilemesi bekleniyor. IMF raporunda 2024’te de yüzde 1.4 büyümesi öngörülüyor. 

Avro Bölgesi’nin motor ülkesi Almanya’nın ekonomisinin 2023’te yüzde 0.1 küçülmesi öngörülüyor. Büyük olasılıkla Asya’nın yükselişine güvenmeyenler bu düşüşü de kabullenmekte zorlanacaklar.

OECD Haziran 2023 Ekonomik Görünüm Raporu (23) da benzer sonuçlara işaret ediyor. ABD’deki GSYH büyümesinin 2023’te yüzde 1.6 olması ve sıkı parasal ve finansal koşullara yanıt olarak 2024’te %1.0’a yavaşlaması bekleniyor. Avro bölgesinde, düşen manşet enflasyon, reel gelirleri artırmaya yardımcı olacak ve GSYH büyümesinin 2023’teki yüzde 0.9’dan 2024’te yüzde 1.5’a çıkmasına katkıda bulunacak. Ne yazık ki Avro bölgesindeki tek iyi haber ancak bu. Piyasalarda enflasyon ve resesyon endişeleri arttığı haberlerine artık daha geniş yer veriliyor. AB’nin en büyük beşinci ülkesi Hollanda da bu yılın üçüncü çeyreğinde resesyona girdi. 

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), 2023 yılı ikinci çeyrek dönemine ilişkin şirket iflas verilerini yayımladı. 2015’ten beri ölçülen en yüksek seviyeye ulaştı. 

Dünya ekonomisinin büyümesine katkıya ilişkin rakamlar, dünyanın nereye gittiği konusunda bizi aydınlatıyor. Çin ve Hindistan’ın katkıları ve büyüme oranları bütün dengelerin değişmesinde en vurucu etkenlerdir.

IMF, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun Nisan 2023’te yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyüme tahminleri başlığında Çin ekonomisinin 2023’te yüzde 5.2 büyüyeceği tahmin ediliyor.

OECD’ye göre, Çin’in 2023’te GSYH büyümesinde güçlü artışlar görmesi bekleniyor (yüzde 5.4) ve 2024 (yüzde 5,1). Standard Chartered Çin’in COVID sonrası yeniden açılmasının tüketicilerin yeniden canlanmasını sağlayarak bölgesel ve küresel büyümeyi desteklemesi olasılığını yüksek görüyor. Çin ekonomisinin 2022’de yüzde 3.0 olan büyüme oranının 2023’te yüzde 5.8’e yükselmesini bekliyor. 

Çin Halk Cumhuriyeti ve ABD ekonomilerinin farklı alanlarda geldikleri düzeylerde karşılaştırmaları Asya’nın yükselişi açısından çok önemli ve aydınlatıcı olacaktır. Ayrı bir yazı konusu olarak ele almak üzere birkaç başlığa ve nedenlerine dikkat çekmek istiyoruz. 

COVID salgınından sonraki üç yıl içinde Çin ekonomisi ABD’den iki buçuk kat, AB’den altı kat daha hızlı büyüdü. Bu Çin ekonomisinin kapitalist ekonomilerden ayırt edici önemli bir özelliği. Daha salgının ilk haftasından itibaren ekonomide halkın refahı ve ihtiyaçlarına göre özel önlemler planlandı.

1949’da kurulduğu zaman dünyadaki kişi başına en yoksul beşinci ülkeydi. Şimdi gelişmekte olan ülkelerden sayılsa da çoktan “yüksek gelirli ülkeler” arasına girdi.

Londra Belediye Başkanı’nın eski İş ve  Ekonomi Politikaları Direktörü, İngiliz ekonomist ve siyasetçi John Ross bunu Çin Kamu Diplomasisi Birliği’nin, Şanghay’da düzenlediği dünyanın farklı ülkelerinden siyasetçiler, hükümet yetkilileri, iş insanları ve akademisyenlerin katıldığı Lanting Forumu’nda “bir nesil içinde kaydedilen gelişmenin, Çin modernleşmesinin olağanüstü başarısı” olarak niteledi ve “hangi gelişmekte olan ülke bu kadar kısa sürede kaderini değiştirmek istemez?” diye sordu. (24)

Ross, “Çin’in sosyalist ekonomisi neden kapitalizmden daha verimli?” (25) başlıklı bir yazısında ABD’nin Çin’e zarar veremediğini, çünkü Şi Jinping ve Çin Komünist Partisi siyasetlerinin Çin’i ve sosyalizmi koruduğunu yazıyor. 

Onun için ABD’nin en temel hedeflerinden birinin, Çin’i “kendine zarar veren ekonomik politikalar benimsemesine” ikna etmeye çalışmak olduğunu söylüyor. İkinci amacı da uluslararası düzeyde başkalarını Çin’in ekonomik başarısından ders almamaya ikna etmeye çalışmak. “Çünkü” diyor Ross, “Çin’in sosyalist ekonomisinin kapitalizmden daha verimli ve başarılı olduğu gerçeğinin anlaşılması, ABD’ye yıkıcı bir ideolojik darbe olacaktır.”

lduğu için kriz karşıtı makro ekonomik gücü çok yüksek. ABD’de kriz dönemlerinde yatırımlar düşüyor. Hem de çok şiddetli. Çin de güçlü kamu sektörü var. Devlet yatırımı ve özel yatırımın devlet bankaları tarafından finanse edilmesiyle, sabit yatırımdaki düşüş önlenebiliyor. Öyle de oldu. 2007 krizinde de COVID-19 küresel salgınında da benzer gelişme yaşandı. 

2019-2022 üç yılında Çin’in GSYH’sı, ABD’nin yüzde 5,2’sine kıyasla, yüzde 13.3 arttı. Yani salgın sırasında Çin ekonomisi ABD’den iki buçuk kat daha hızlı büyüdü. 

Wall Street Journal, Çin ekonomisini şöyle yorumluyor: “Çoğu ekonomi, büyümeyi desteklemek için iki kaldıracı kullanabilir: Mali ve para politikaları. Çin’in üçüncü bir seçeneği var. Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu yatırım projelerinin akışını hızlandırabilir.” (26)

Bu da Çin’in kalkınmasında önemli bir ayırt edici özelliği. Çin devleti finansal sisteme ve bankalara hâkim. Yabancı sermaye var, ama denetimli. Güçlü millî ekonomisiyle ve kendine güveniyle bunu çok rahat sağlayabiliyor. Kamu sektörünün de amacı kuşkusuz daha çok daha çok kâr değil. Halkın refahı. Bütün ekonomik hedeflerde de öyle. Büyümenin tanımı da bu açıdan farklı.

Sonuç 

Dünyada dengeler değişiyor. Çok kutuplu dünyanın ekonomik görünümü belirginleşiyor. Atlantik ülkeleri inişte. Asya ekonomileri yükseliyor. Dünyanın ekonomik açıdan hemen bütün verilerinde ilk on sıralamada büyük oranda bir yer değiştirme var. Üstelik birçok kurumun araştırma ve raporlarında bunun kalıcı olacağı vurgulanıyor. 

2030’a ilişkin bütün öngörülerde Türkiye en üst sıralarda mutlaka var. Hatta onların arasında en hızlı gelişenlerden. 

Şu soru soruluyor: Bugün zorluklarla boğuşan, üretici sınıfların iktidarda olmadığı Türkiye gibi bir ülke, 2030 yılında nasıl olur da dünya ekonomisinde beşinci sıraya yükselebilir? 13. sıra daha “ihtiyatlı ve mantıklı” değil mi? Ya da belki açıkça şöyle de sorulabilir: Türkiye’ye bu sıralar daha münasip değil mi?

Bu mantıkla düşünenler, 1917'de Sovyet Devrimini, 1920'de Türk Devrimini, 1949 sürecinde Çin Devrimini yapabilirler miydi? 

Türkiye'yi hep alt sıralarda düşünenler, borç içindeki bir ekonomiden devrim yoluyla denk bütçeyle çıkan bir Türkiye kurabilirler miydi? 

20. yüzyıla kadar listelerin en altında bırakılan Çin, o mantıkla dünya ekonomisinin doruğuna çıkabilir miydi?

İşte işin sihri burada. 

Daha 2019’da Türkiye’nin 2030’da ilk beş ekonomi arasına gireceğini duyunca gerçekleşme olasılığını görenler gerçeklere dayanıyorlar. 

Verileri doğru okuyorlar. Önlerini görüyorlar.

Ayrıca biz yaparız diyenler, başarıya adım atarlar. 

Tıpkı 1920’lerde devrimin başarıya ulaşacağını hatta Cumhuriyetin kurulacağını öngörenler gibi.

Türkiye’yi ileri taşıyacaklar da onlardır. 

Küresel ekonominin emperyalist kapitalist oyuncuları da kendileri açısından, Türkiye’deki büyüme gizil gücünü (potansiyelini) gerçekçi ölçütler ve ölçülerle saptıyorlar. Ne yazık ki Türkiye’deki tayfaları ve Türk halkından kopan ve devrim umudunu kaybeden sahte solcular patronlarının görüşünü paylaşmıyorlar. Gerçekleri görmek istemiyorlar.

Kimileri ise, OECD, IMF, Dünya Bankası gibi kurumların emperyalist-kapitalist karakterine işaret ederek, Türkiye konusundaki öngörülerin gerçekçi olamayacağını iddia ediyor. 

Bu sözde kapitalizm karşıtlarının en önemli özellikleri, kapitalist devleti tanımıyor ve bilmiyor olmalarıdır. Beş yüzyılı aşan bir süre dünya uygarlığına önderlik eden bir sistemin dünya gerçekleriyle kuracağı ilişki konusundaki birikimlerinden ve mecburiyetlerinden habersizdirler.

COVID 19 küresel salgını, bütün ekonomileri etkiledi. Ama salgının altında kalan, Atlantik ülkeleri oldu. Türkiye gibi Gelişen Dünya ülkeleri COVID salgınının olumsuzluklarının üstesinden gelebildiler. Dahası Türkiye çok ağır bir deprem yaşadı. Buna rağmen gelişmesini sürdürebildi. Çünkü gelişmekte olan ülkeler, sistemin merkezinde değiller. Bu nedenle sistemin içine girdiği krizden çıkma potansiyelini hem ekonomik hem de toplumsal olarak barındırıyorlar. Onun için krizlere ve engellere çözüm üretebilme yeteneğine sahipler. Umutlarını ve heyecanlarını kaybetmediler. Bunun nesnel koşulları var. Onun için Asya yükseliyor.

Bu olguları göz ardı eden kimi ekonomistlerin rakamlarla yaptıkları cambazlıklar geçerli değildir. Örneğin The Independent gazetesi economisti, 2019 yılında İngiltere’nin 2030 öngörüsünde ilk on ekonomi içinde yer almadığını görünce “olamaz” diye itiraz etmişti. İtirazını tercih edilen ölçütlere dayandırıyordu. Türkiye’nin umutsuzları ise, aynı gerekçelerle kendi ülkelerinin üst sıralarda yer almasına itiraz ediyorlar.

Şöyle diyorlar: Türkiye'nin büyüme hızı düşecek, küçülme olacak. Avrupa Merkez Bankası ve FED sıkı para politikası uygulayacak. Dış finansman ve kaynak maliyeti artacak. Eksi büyüme, yani slumpflatsyon kaçınılmaz. ABD ve Euro bölgesi ayakta kalacak! Oysa bu iddialar gerçekleşmiyor.

Herkesin paylaştığı verileri göz boyama ve “gelişmekte olan ülkelerin gururlarının okşanması” olarak değerlendirenler de var. Ama onlara en önemli yanıtı, yaşanan süreç ve gerçekler veriyor. ABD emperyalizminin “yenilmezliği” ve genel olarak Batı’nın “üstünlüğü” kör büyüsünden hâlâ kurtulamadıkları için gerçekleri göremiyorlar.

Yaşanan sürecin dinamiklerini, toplumun zincirlerini kırarak kazanacağı olanakları göremeyenler, geleceğe ilişkin bilimsel öngörülerde bulunamıyorlar. Oysa dünyadaki gelişmelerin yönünü, barındırdığı enerjiyi ve siyasi dengelere olası etkisini, Türkiye özelinde devrimci tarih ve geleneğinden gelen mirası, Türk milletinin kültürel ve düşünsel yapısı, nüfusu, geleceğe umudu, değiştirme arzu, irade ve yeteneğini bunların kuşkusuz iç pazardan küresel salgın döneminde yatırım ve üretime yönelmesi gibi birçok etmeni de hesaplamak zorundasınız.

Satın Alma Gücü Paritesi, bizim icadımız değil. IMF gibi birçok uluslararası kuruluş, bu ölçütü kullanıyor. SAGP, ülkelerin milli gelirlerini reel olarak birbiriyle karşılaştırabilmek için ortak bir fiyat ve döviz kuruna çevirmek anlamına geliyor. SAGP döviz kurları zaman içinde nispeten istikrarlı. Refahı ve gelişmekte olan bir ülkenin yurt içi tüketici talebindeki değişimleri ölçmede daha uygun bir gösterge olarak kabul ediliyor.

Piyasa döviz kurlarının ölçüt olarak kabul edilmesi sağlıklı değil. Çünkü bu kurlar değişken. Büyüme ölçümlerinde, büyümede bir değişiklik olması bile oynamalar yaratabiliyor. Uluslararası ticarete konu değilse örneğin, her mal için geçerli olmayabilir. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde döviz kurlarının belirlenmesinde, emperyalist müdahaleleri de bir “veri” olarak hesaba kattığınızda gerçekçiliği de tartışmalı. Kendi ülkemizdeki deneyimlerden de biliyoruz, bazen bir Anayasa kitapçığıyla da çok büyük etkilenmeler olabiliyor. Ya da bir gece ansızın gelen Amerikancı darbe ya da darbe girişimleri akşamdan sabaha şiddetli hareketlenmelere yol açabiliyor. 

“Serbest piyasa” da, zaten tartışmalıdır.

Türk lirasının iç ve dış değerinin farklı inip çıkması ve nedenlerini de hesaba katmak zorundasınız. 

Bu haksızlıklar elbette öyle de hesaplasanız böyle de genellikle daha yoksul ülkeler aleyhine oluyor.

En iyi çözüm Asya’nın yükselişiyle bulunacaktır. ABD doları engelini kaldırdıktan sonra, kendi aramızda bir değerde anlaşacağımız bir sistem kurmak çok daha kolay olacaktır. 

Sistemin medyası büyük bir gelecek beklentisini Türkiye’nin boyunu aşan iddialar olarak gösterme çabasındadır. İdeolojik merkezler ve eğitim sistemi, umutları kırmak ve toplumu karamsarlığa mahkum etmekle görevlidir.

Dünya kapitalist emperyalist sistem de yönlendirme araçlarını ve bazen doğrudan müdahaleleri de saklı tutarak, öngörülerde gerçekleri saptamaya çalışıyor. Çünkü sistemin de egemenliğini sürdürebilmesi için gerçekçi ölçütlerle önünü görmeye ihtiyacı var. Hatta yıl içinde bile koşullara göre düzeltmeler yapıyorlar. 

Geleceğin Türkiye ekonomisinin üretim yeteneğini düzen içi çözümler değil, üretim devrimi belirleyecektir. Yalnızca ekonomi alanında değil, eğitim sisteminden uluslararası ilişkilere, medyadan kültürel faaliyetlere kadar her alanda köklü değişiklikler yapma zamanı gelip dayatmıştır.

Kötü durum saptaması yapar ve ve kulağınızın üzerine yatarsanız, bu millet zaten işe yaramaz dersiniz. Ya da gerçekten Atatürk gibi, devrimci bir lider gibi “maddeyi anlar” o milletin yoktan var edebileceğini bilir, seferber eder yüzyıl sonra da adınız başarıya ulaşmış bir devrimle birlikte anılır.

2016’da bir hesaplaşma yaşadık. ABD'nin Türk Ordusu içindeki silahlı güçleri ezildi, Türk Devleti içindeki güçleri temizleniyor. Türkiye zincirlerini kırıyor. Bu süreç, Türkiye'nin Vatan Partisi önderliğinde Silivri Duvarını yıkmasıyla başladı. AK Parti, bu sürecin mecburiyetlerine tabi olmuştur. Sürecin itici gücü, Türkiye'nin millî güçleridir. Bu devrimci dalga, denge siyasetleri içinde bocalayan AK Parti yönetimini aşacak ve üreticilerin Millî Hükümetinin yolunu açacaktır. 

Dünyada dengeler değişiyor. Asya’nın yükselişini öngörenler “bildi.” ABD emperyalizmi meğer yenilmez değilmiş.

Atlantik sistemine göreli bağlı olan iktidarlar, Türkiye'nin gelişme potansiyelini değerlendiremez ve tempoyu düşürebilirler, gelişmeyi geciktirebilirler ama yoldan asla döndüremezler. Burada gelişen ülkelerin iktidar sorunu, gelişme yolunu açacak program ve strateji sorunları gündeme geliyor. Türkiye bağlamında konuşacak olursak, üreticilerin iktidarı mutlaka kurulacaktır. 

Türkiye’nin 2030’da dünya ekonomileri arasında ilk beşe girme gizil gücü vardır. Bu Cumhuriyetimizin 100. yılında kendini dayatıyor. Türkiye’yi kamucu ve planlı bir ekonomi programını tutarlı biçimde uygulayacak Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı Devletçi, Laik, Devrimci güçlü bir Hükümet yönetecektir. 

Cumhuriyetimizin ikinci 100. yılında yeni bir devrimin yükselişini göreceğiz. İşte o zaman biriken müthiş enerji Türkiye’yi ileriye taşıyacaktır. 

Aslında bu tartışma, Türkiye'nin birikimine ve geleceği kurma gücüne ilişkindir. Kendileriyle birlikte Türk milletini de muhalefet konumuna hapsedenler, Türkiye'nin 2030 yılında nerelere geleceği konusunda karamsar olmaya mahkumdurlar. Hesapları bu nedenle yanlıştır.

Devrim, bir ülkenin yalnızca ayakbağı haline gelen sistemi yıkmak değildir, daha önemlisi devrim, bir ülkenin gelişme birikimini ateşler. Türkiye'de o birikim vardır. O birikimi Türkiye'nin düşmanları bile görüyorlar. Çünkü görmek zorundalar. Ama Türkiye'ye güvenmeyenler, kendilerine kaçacak coğrafyalar arayanlar, 2030 yılındaki üretim yeteneklerimizi elbette hasaplayamazlar. 

Tartışmayı çözecek olan, Atlantik zincirlerinden kurtulan Türkiye halkının üretici gücü olacaktır. Ve gidişat bu yöndedir. Yükselen Asya uygarlığının ön mevzilerine konumlanması kaçınılmaz olan Türkiye, 2030 yılının beşinci ekonomisi de olur, daha büyük başarılara da imza atar. 

Dipnotlar

(1): -“Turkey – The 5th Largest Economy by 2030?”, Eunepa, Eurosian Nexus Partners, https://eunepa.com/turkey-the-5th-largest-economy-by-2030/ -Enda Curran, Bloomberg, “İndia’s GDP set to eclipse US’ by 2030 8 Ocak 2019, Rising Stars? ,Mint”https://www.livemint. com/Politics/Jthcr40zpud6oUzJmI5kcJ/India-GDP-set-to-eclipse-US-by-2030-StanChart.html -“India will overtake the US economy by 2030” World Economic Forum, https://www.weforum.org/agenda/2019/01/india-will-overtake-the-us-economy-by-2030 -https://enterprise.press/stories/2019/01/09/egypt-to-be-among-worlds-top-10-economies-by-2030/

(2): -“India will overtake the US economy by 2030” World Economic Forum, https://www.weforum.org/agenda/2019/01/india-will-overtake-the-us-economy-by-2030

(3): Will Martin , The US could lose its crown as the world's most powerful economy as soon as next year, and it's unlikely to ever get it back, İnsider https://www.businessinsider.com/us-economy-to-fall-behind-china-within-a-year-standard-chartered-says2019-1o

(4): “Turkey – The 5th Largest Economy by 2030?”, Eunepa, Eurosian Nexus Partners, https://eunepa.com/turkey-the-5th-largest-economy-by-2030/

(5): Is the UK really set to drop out of the world's top 10 economies by 2030 – and does it matter? | The Independent, 10 Ocak 2019. https://www.independent.co.uk/news/business/analysis-and-features/uk-world-economy-india-china-turkey-brazil-prediction-market-change-rates-a8720861.html

(6): Enda Curran, https://www.bnnbloomberg.ca/these-could-be-the-world-s-biggest-economies-by-2030-1.1194813, Bloomberg, 8 Ocak 2019.

(7): https://enterprise.press/stories/2019/01/09/egypt-to-be-among-worlds-top-10-economies-by-2030/

(8): The Long View , How will the global economic order change by 2050? , Şubat 2017, s.5, 7, 17, 19, 23, 24, 27. https://www.pwc.com/gx/en/world-2050/assets/pwc-the-world-in-2050-full-report-feb-2017.pdf

(9): Regional Economic Outlook: Asia Pacific https://www.imf.org/en/Publications/REO/APAC/Issues/2018/10/05/areo1012

(10): The Long View , How will the global economic order change by 2050? , Şubat 2017, s.5, 7, 17, 19, 23, 24, 27. https://www.pwc.com/gx/en/world-2050/assets/pwc-the-world-in-2050-full-report-feb-2017.pdf

(11): “Asya Yüzyılı, sırada ne var?” Eastspring Investments, 4 Ekim 2019, https://www.eastspring.com/insights/the-asian-centurywhat-s-next

(12): OECD Global economic outlook improving, albeit to a low growth recovery-OECD

(13): https://www.worldeconomics.com/Country-Reviews/Turkey/

(14): Age.

(15): The Long View , How will the global economic order change by 2050? , Şubat 2017, s.32 https://www.pwc.com/gx/en/world-2050/assets/pwc-the-world-in-2050-full-report-feb-2017.pdf

(16): Çelik üretiminin geçmişiyle karşılaştırıldığı zaman 1973 yılında 137 milyon ton çelik üreten ABD, elli yıl sonra 2022 yılında 80.5 milyon tona düşmüş. Çin ise, 1967 yılında 497 milyon ton üretirken 1996’da 750 milyon tona, 2006’da 1.250 milyon tona çıkıyor, 2022 yılında 1.010 milyar tona iniyor.

(17): World Economic Situation and Prospects as of mid-2023, United Nations, Department of Economic and Social Affairs https://desapublications.un.org/publications/world-economic-situation-and-prospects-mid-2023 Veriler Rapor’da şu açıklamayla verilmiş (Ş.P.): “Birleşmiş Milletler Sekretaryası Ekonomik ve Sosyal İşler Bölümü (UN DESA) Ekonomik Analiz ve Politika Bölümü (EAPD) tarafından hazırlanmıştır. BM DESA İstatistik Bölümü ve Nüfus Bölümü'nün yanı sıra beş Birleşmiş Milletler bölgesel komisyonu, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Eurostat ve ulusal kaynaklardan elde edilen bilgilere dayanmaktadır. 2022 tahminleri ile 2023 ve 2024 tahminleri, EAPD tarafından bölgesel komisyonlar ve UNCTAD ile istişare edilerek, kısmen EAPD'nin Dünya Ekonomik Tahmin Modeli (WEFM) rehberliğinde yapılmıştır. Daha uzun vadeli tahminler, WEFM'nin teknik model tabanlı bir uzantısına dayanmaktadır. WESP'de sunulan veriler, zamanlama, örneklem bileşimi ve toplama yöntemlerindeki farklılıklar da dahil olmak üzere çeşitli nedenlerle diğer kuruluşlar tarafından yayınlananlardan farklı olabilir. Tarihsel veriler, güncelleme ve münferit ülkeler için verilerin mevcudiyetindeki değişiklikler nedeniyle WESP'in önceki baskılarında yer alan verilerden farklı olabilir."

(18): People at risk of poverty or social exclusion in 2022, 14 Haziran 2023,https://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index. php?title=Glossary:Persons_living_in_households_with_low_work_intensity

(19): https://www.scribd.com/document/636293658/Standard-Chartered-Global-Focus-Economic-Outlook-Q2-2023#

(20): 2023-2024 için ABD Ekonomik GörünümüGabriel M. Ehrlich, Kyle W. Henson, Owen Kay, Daniil Manaenkov ve Tereza Ranošová Michigan Üniversitesi, https://lsa.umich.edu/content/dam/econ-assets/Econdocs/RSQE%20PDFs/US_Forecast_February_2023.pdf

(21): https://www.fitchratings.com/entity/united-states-of-america-80442210#rating-actions “Fitch, ABD'nin Uzun Vadeli Notunu ‘AAA’dan ‘AA+’ya Düşürdü. 1 Agustos, 2023, https://www.fitchratings.com/research/sovereigns/fitch-downgrades-united-states-long-term-ratings-to-aa-from-aaa-outlook-stable-01-08-2023#:~:text=Fitch%20Downgrades%20the%20United%20States,from%20 'AAA'%3B%20Outlook%20Stable

(22): Special Report, “Medium-Term Potential GDP Revised Down”, 16 Ağustos, 2023 https://www.fitchratings.com/research/sovereigns/medium-term-potential-gdp-revised-down-16-08-2023

(23): A Long Unwinding Road, OECD Economic Outlook, Haziran 2023, https://www.oecd.org/economic-outlook/june-2023/

(24): “Şanghay'daki Lanting Forumu'na küresel düzen tartışmaları damga vurdu”, 27 Nisan 2023, https://www.haberler.com/guncel/sanghay-daki-lanting-forumu-na-kuresel-duzen-15823742-haberi/

(25): “Çin'in sosyalist ekonomisi neden kapitalizmden daha verimli?”, https://mronline.org/2023/06/06/why-chinas-socialist-economy-is-more-efficient-than-capitalism/

(26): Tom Orlik, “Show Me The China Stimulus Money” ,29 Mayıs 2012, Wall Street Journal http://online.wsj.com/news/articles/ SB10001424052702303674004577433763683515828

Ekonomi
Etiketler
2030; Dünya ekonomisi; Türkiye