10 Şubat’tan beri Libya’da kendisine başbakan diyen iki kişi var. Birincisi, Ulusal Birlik Hükümeti’nin başında yer alan, bir yıldan kısa bir süre önce göreve gelen ve BM tarafından tanınan Abdülhamid Dibeybe. İkincisi ise eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa. Başağa, Libya Ulusal Ordusu’nun başındaki savaş ağası Halife Haftar’e sadık bir yapı olan Temsilciler Meclisi tarafından başbakan olarak atandı.
Aralık 2021’de Haftar, Abdülhamid Dibeybe’nin otoritesini yıkmak için Başağa da dâhil olmak üzere eski karşıtlarından oluşan bir koalisyon kurmaya çalıştı. Başağa, Haftar’ın nefret edildiği Batı Libya’daki Misrata’dan etkili bir figür. Orada Başağa, yeni başbakan olarak kabul edilebilir. Ancak Başağa için sorun, Haftar’ın arkasında olduğunu bilerek halkın ve milis güçlerin liderlerinin ona güvenip güvenmeyecekleri. Her iki durumda da Libya’daki ikili iktidar, yeni bir askerî çatışma olasılığını kuvvetlendiriyor ve son uzlaşma girişimlerinin sonuçsuz kalmasına yol açıyor.
Haftar sorunu
Son 8 yıldır Libya’nın temel sorunlarından biri, Halife Haftar olmuştur. 2019’da Trablus’a saldıran general, siyasette kabul görmeyecek kadar tiksindirici bir figür. Anlaşmalara uymaz ve hep kişisel iktidarını kurmaya çalışır.
Ancak uluslararası toplum, Haftar’ın desteklediği Fethi Başağa hükümetine karşı oldukça yumuşak bir tutum sergiliyor. Dolayısıyla BM, başbakan olarak atanması hakkında, onu desteklemese de, sert bir açıklama yapmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Abdülhamid Dibeybe’yi nazikçe destekledi, ancak Fethi Başağa’yı da eleştirmedi:
“Tabii Sayın Dibeybe’ye karşı yapılan girişim üzücüdür. Diğer taraftan burada Fethi Başağa da adaylığını açıkladı. Bizim Fethi Başağa ile olan münasebetlerimiz iyidir. Öbür tarafta Dibeybe ile de iyidir. Bunun yanında yine Halid el-Mişri ile de münasebetlerimiz iyidir. Bütün mesele, Libya halkının burada tercihini kimden yana yapacağı, nasıl yapacağıdır. İnşallah en kısa zamanda hayırlısıyla bir neticeye varılmasını arzu ediyoruz.”
Ancak, önemli olan ne? Neden bu kadar hafif bir tepki veriliyor? Fethi Başağa’nın kendisi iyi bir politikacı olarak görülebilir, ancak yeni ittifaklar üzerinden Libya siyasetinde kalmaya çalışan Halife Haftar, ülkenin geleceği için asla kabul edilemez.
Haftar, Türkiye’yle pazarlık mı yapıyor
Hafif tepkinin, Halife Haftar’ın dünya kamuoyunu memnun etme ve kendisini daha önce desteklemeyen devletlerden destek alma çabalarından kaynaklanmış olması muhtemel. Son zamanlarda Ulusal Birlik Hükümeti sözcüsü Muhammed Hammouda, BM Genel Sekreteri Danışmanı Stephanie Williams’ı seçimleri ertelemek isteyen bazı güçleri desteklemekle suçladı. (https://www.libyaobserver.ly/news/libyan-government-spokesman-accuses-un-advisor-being-biased) Açıklamada Haftar’ın kastedildiği açık. Haftar, Stephanie Williams gibi ABD vatandaşı. Trablus’taki ABD Büyükelçiliği, Williams’ı destekleyerek bu açıklamaya yanıt verdi. (https://www.libyaobserver.ly/news/us-embassy-supports-williams-after-libyan-governments-bias-accusation)
Daha önce Halife Haftar, Tayyip Erdoğan’la görüşme arzusunu dile getirmişti. Libya Temsilciler Meclisi heyeti, aralık ayında Ankara’yı ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla görüştü. Heyette Haftar’a yakın olduğu belirtilen iki Libyalı parlamenter de yer aldı. (https://www.al-monitor.com/originals/2022/02/turkey-rethinks-libya-policy)
Görünüşe göre Halife Haftar, Türkiye’ye yapıcı bir tavır almaya hazır olduğu mesajını iletti. Ama neden kimse onu ciddiye almıyor? Sürekli olarak anlaşmaları bozan ve ihanet eden, sözünü tutmayan, yolsuzluk ve savaş suçlarına bulaşmış bir savaş ağasını neden hesaba katsınlar? Bazıları arkasında Libya Ulusal Ordusu’nun gücü olduğunu söyleyebilir. Ancak Haftar’ın askerî lider olarak yetenekleri şüpheli. 2020’de Türkiye’nin Trablus’taki hükümetin yanında çatışmaya dâhil olması, neredeyse Haftar’ın yenilgisiyle sonuçlandı. Diplomatik ve askerî anlamda Rus desteği olmasaydı Türkiye, Libya’yı bu isyancı generalden sonsuza dek kurtarabilirdi.
Ancak şimdi Haftar etkisini ve uluslararası desteği kaybediyor. Rusların Haftar’a desteğini kestiğine ve eskiden üs kurdukları Sirte bölgesini terk ettiğine dair haberler var. Eğer bu doğruysa Haftar’ı hesaba katmak için hiçbir sebep yok. Ruslar onu desteklediğinde bir güç olarak dikkate alınabilirdi, ancak onu ortada bıraktıkları bu zamanda, onu ciddiye almak için hiçbir sebep kalmadı.
Türkiye açısından Haftar, ancak Ruslar Sirte-Cufra kırmızı çizgisini koruduğu sürece hesaba katabilecek ve hatta anlaşma yapabilecek siyasi bir figür olabilir. Ancak Rusların geri çekildiği bilgisi göz önünde bulundurulursa Haftar yakında etkili bir isim olmaktan çıkacak. Belki de sözde Amerikan bağlantılarından yararlanmaya çalışacak ama her hâlükârda Rus desteğinin kaybı Haftar’ın devrinin bittiği anlamına gelecek.