Bolivarcı Devrimin sosyalizme giden yolu

Jacobo Torres de León

Venezuela Ulusal Meclisinde işçi temsilcisi, Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) Başkan Yardımcısı ve Bolivarcı Sosyalist İşçi Konfederasyonu (CBST) Uluslararası Koordinatörü Jacobo Torres de León tarafından yazılmıştır. İngilizceden Elif Asena Mirze çevirdi.

* * *

Venezuela, efsanevi komutanımız Hugo Chavez’in mirası olan 21. Yüzyıl Sosyalizmi öğretisinin yaratılmasında ilerledi. Bu öğretinin içeriği, sosyalizmi neoliberal kapitalizmle büyük bir yüzleşmenin ortasında inşa etmekti.

20. yüzyılın sonunda, devletin parçalandığı ve yurttaşların çok uluslu şirketler tarafından kontrol edilen üretim ve tüketim birimlerine dönüştürüldüğü bir manzarayla karşı karşıya kaldık. Buna, hepimizin aynı küresel köyde olduğunu, şehirler ağının bir bakıma ulus-devletin varlığını reddettiğini söyleyen eski neoliberal ideoloji eşlik etti. Ulusal kimlik, demokrasi, demokratik eylemler gibi kavramlar bu bağlamda egemen sisteme başkaldırı eylemlerine dönüşmüştür.

İlk devrimci eylem: ulusal kimliği ve ulus-devleti inşa etmek ve sürdürmek

Bir diğer başkomutanımız Fidel Castro, demokratik eylemin neoliberalizme ve onun ulus-devleti parçalama anlayışına karşı mücadele etme eylemine dönüştüğünü ifade etmişti.

Bu duruş, devletimizin bütünlüğünü korumanın yanı sıra, bizi devrimci bir eylem olarak ulusal kimliğin inşasına ve sürdürülmesine yönlendirdi. Böylelikle, neoliberal kavramı reddeden alternatif bir model inşa etme göreviyle karşı karşıya kaldık.

Bu girişim, bazı Latin Amerika ve Karayip ülkeleri için Amerika Kıtasının Serbest Ticaret Bölgesi olan ALCA’yı açıkça reddederek Amerika Halkları için Bolivarcı İttifak’ın (ALBA) kurulmasıyla sonuçlandı. ALCA, Amerika Birleşik Devletleri tarafından önerildi ve ülkelerimizin kıtasal veya küresel hegemon Washington’a ekonomik, politik ve kültürel olarak tabi kılınmasından başka bir şey ifade etmiyordu.

Bugün artık sözde “arka bahçe” olmaktan çıktık. 1999 yılında Venezüella’da, Başkomutanımız Chavez’in “cumhuriyetimizi yeniden kurmak” için bir adım olarak adlandırdığı yeni bir anayasa çıkardık. Bu, 21. yüzyılın başındaki en büyük isyan hareketiydi.

21. Yüzyıl Sosyalizmi – Venezuela’nın ulusal özellikleriyle

Başkomutanımız devrimci sürecin evrimi için, “21. Yüzyıl Sosyalizminin İnşasını” önerdi. Bu öneri, ülkemizde sosyalizmin -Venezuela’nın özelliklerine uygun bir sosyalizmin- inşasından başka bir şey değildi.

Her devrimin kendi şartları ve kendine özgü karakteri olduğunu her zaman belirttik. Hiçbir devrim bir diğerine benzemez, bu diyalektiğin yasasıdır. Bu durum, küresel devrimci pratikleri de zenginleştirir.

Başka bir deyişle, Venezuela Rusya değil. Bizim devrimimiz Bolşevik Devrimi, Çin Devrimi, Vietnam Devrimi veya Küba Devrimi değil. Bizim devrimimiz Venezuela Devrimidir. Bu inşa sürecinde kültürümüzü, özelliklerimizi, ihtiyaçlarımızı ve kendi yollarımızı de beraberimizde taşıyoruz.

20. yüzyılın başlarından itibaren kıtamızın önde gelen, aydın Marksistlerinden biri olan Latin Amerikalı düşünür José Carlos Mariátegui’nin sözlerini sizlere aktarayım: “İdeolojimizin inşası bir taklit ya da bir hırsızlık olamaz, sadece ve sadece halkımızın kahramanca çalışmalarının sonucu olabilir.” Ayrıca, Peru halkının dili olan Quechuayı konuşmayan bir Marksizm’i anlamayacağını söyledi. Bu ifadeden, sosyalizmimizin kesinlikle bize benzemesi gerektiği sonucunu çıkarıyoruz. 1999 anayasasını işte bu çerçevede oluşturduk.

Kapitalizm modeli ve devam eden sistem

Bununla birlikte Venezuela’da devam eden model ve sistem kapitalist sistemdir. Sosyalizmin inşası için önemli adımlar atıyoruz ama bunlar yeterli değil.

21 Kasım’daki son seçimlerden sonra ülkemizdeki meşru ve sağlam egemen kuvvet Bolivarcı Devrim’dir. Yürütme yetkisi ve yasama yetkisinin neredeyse tamamı ve 277 Ulusal Meclis üyesinin 256’sının üyesi olduğu Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nin. Ek olarak, son seçimlerde federal eyalet valiliklerinin 20’sini kazanarak, egemenliğimizi sağlamlaştırdık.

Bütün bunlar, devlette mutlak bir egemenliğe sahip olduğumuz anlamına geliyor. Bu nedenle, bu kapitalist devleti bir şekilde gömmenin ve yeni bir sosyalist devlet kavramını ilerletme zamanının geldiğine inanıyorum. Bu yeni sosyalist devlet, kaçınılmaz olarak sosyalizmin inşasında ilerlemek zorundadır. Örneğin, bugün şirketlerimiz dikey kapitalizm şeması temelinde çalışmaya devam ediyor ve biz, onları sosyalist birimlere dönüştürmeyi teklif ediyoruz.

Yeni devletin embriyosu, İşçi Üretici Konseyleri

Başkanımızın sağladığı araçlardan biri de İşçi Üretici Konseyleri’dir. Bunlar, bizim için yeni devletin embriyolarıdır ve işçilerin elindeki yeni sosyalist liderlik modelidir. Bu konseylerin, şirketlerimizin üretim ve verimliliğini garanti altına almanın yanında temel görevleri, neyin üretildiğini kontrol etmek ve ürünlerin en iyi kalite ve koşullarda insanlarımıza ulaşmasını sağlamaktır. Bu konseyler, devletin topluma karşı sorumluluklarından vazgeçmeden; yeni, sosyalist ve kolektif üretim ilişkileri içinde yeni devletin embriyosu olarak hizmet ediyorlar.    

Burada söyleyebileceğimiz son söz: İşçiler ve devlet, sosyalizmi kurma davasında birlikte hareket etmek zorundadırlar.

İdeolojiler