Sosyalist ülkelerde sibernetik deneyimler -2-

İki örnek sibernetik proje: Eterea ve Cybersyn  

Sovyet bilim adamları kapitalist dünyadan çok daha önce bilgisayarların günlük hayat ve üretim süreçlerinde oynayabilecekleri roller hakkında öngörüler ortaya koymuşlar, hatta bu öngörülerini projelendirmişlerdi. Fakat Sovyetler Birliği’ndeki sınıf ilişkileri projelerin hayata geçmesine izin vermemiştir.

20. yüzyılda teknolojik gelişmenin sosyalist ekonomilere sunduğu olanaklar hakkında çalışılan tek sosyalist ülke SSCB değildir. 1965’te Çekoslovakya’da farklı disiplinlerden 60 bilim adamı, sınırsız refah yoluyla yeni bir topluma imkân sağlayacak bilimsel ve maddi gelişmeleri incelemek üzere Felsefe Enstitüsü’nde bir araya getirildi. Dr. Rodovan Richta başkanlığındaki bu ekibe, komünist parti tarafından bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ideolojik ve politik sonuçları hakkında rapor hazırlama görevi verilmişti. Artan otomasyonun rolüne yoğunlaşan 1968 tarihli rapor, İngilizcede Civilization at the Crossroads başlılığıyla yayımlandı.[1]

Çekoslovakya sosyalizminin en bilinen entelektüel metinlerinden olan rapor, bilimsel ve teknolojik devrimin sosyal ve insani anlamını analiz etmeye yönelik bir hipotez veya teşebbüs olarak nitelendirmiş ve teknolojik devrimin derin sosyal değişimlere ve komünizmin doğuşuna gebe olduğunu savunmuştur. Sovyet bilim adamlarının teknolojik gelişme ve sibernetik üzerine yayınlarına da atıf yapar. Tüm üretimin bilgisayarlar yoluyla yönetilmesinin gelişmenin bir sonraki aşaması olacağını söylese de bilgisayarların oynamaya başladığı rolü dikkate almıştır:

“Otomasyonun üçüncü ve en yüksek biçimi sürekli üretim akışı, enformasyon bağlantılarının kullanımı, işyerleri, fabrikalar ve karmaşık ünitelerin koordinasyonunda yeni bir dâhili egemen olarak işleyen bilgisayar (teknik olarak ‘beyin merkezi’) ile geldi; insani faaliyet üretim öncesi aşamalara teknik hazırlığa, araştırmaya ve insan refahına indirgendi.”

Bu rapordan özellikle de yaşam ortamı kavramından ilham alarak Gorazd Celechovsky, Prag yakınlarında, 135.000 nüfuslu, komünist ve otomasyona dayanan, doğa-insan dengesini gözeten ve kent-kır ayırımı ortadan kaldıran Etarea adını verdiği bir kent planı çizdi ve plan 1967 Montreal fuarında sergilendi. Kentte malların dağıtımı için her semtte otomasyonlu, insan emeğinin sadece gözetim ve kontrol için kullanılacağı dağıtım merkezleri kurulacak, dağıtım altyapısı bilgisayarlarla yönlendirilecekti. Planı yapanlar, dağıtım tüp ağı sayesinde komünal yemek yerine aile yemeği devam ederken insanların yemek pişirme, bulaşık gibi işlerden de kurtarılarak özgür zamanlarını arttırmayı düşünmüşlerdi; şehir planı özgür zamanı göz önünde tutarak yapılmıştı. Düzenin kurulmasında bilgisayarlar kullanılacaktı. “Etarea’nın politik esrarı her şeyi bilen hükümetin değil fakat bonkör algoritmalarındır”; nedeni de muhtemelen biraz da kenti planlayanların, “tarafsız bilgisayarların kenti, kişisel heveslere yatkın parti nomenklaturasından veya zihni katı kurallarla meşgul devlet bürokratlarından daha hakça ve verimli yönetebileceğine” inanmalarıydı.[2]

                                                                 Etarea’nın modeli

Etarea inşa edilmemiştir; 1968 Prag müdahalesinden sonra proje rafa kaldırıldı. Nasıl ki OGAS gerçekleştirilseydi ilk sivil internet olacaktı, Etarea da dünyanın ilk akıllı kenti olabilirdi.

Sosyalizmin inşasında sibernetik bilimi kullanmaya çalışan öğretici başka deneyim Şili’de yaşandı. Salvador Allende döneminde Şili, Cybersyn Project adı verilen projeyi geliştirdi. Proje, hükümetin ekonomi yönetiminde gerçek zamanlı bilgi akışıyla hızlı ve doğru kararlar almasına, üretimi yönetmesine yardımcı olmayı amaçlıyordu ve sosyalist hükümetin kadroları tarafından desteklenmiştir. Şili’de hayal edilen gerçekleşebilseydi, planlı ekonomiyle yönetilen üretim alanları, merkezî dijital ağa bağlanacaktı.

Yönetim odası, fütüristik şekilde düzenlenmişti; Şili sosyalizminin gelecek projesini temsil ediyordu. Devlet sahipli işletmeler ağa dâhil edilecek, üretim kararları ağdan gelen verilerle oluşturulacaktı. Bir anlamda piyasa mekanizmaları bilgisayarlarla ikame edilmek istenmiştir. Günümüzde birçok kişi, nesnelerin interneti yoluyla yakın gelecekte yapay zekânın kaynakları piyasaya göre çok daha verimli dağıtmasının mümkün olabileceğine inanıyor.

Şili hükümeti sibernetik bilimin işletmeciliğe uygulamaları üzerinde çalışan Stafford Beer’i Şili’ye davet etti ve projede görevlendirdi. Beer proje için, büyük Ekim grevinden sonra Allende’nin Maliye Bakanlığı’na getireceği Fernando Flores ile birlikte çalıştı. Flores, Cybersyn Project için kurulan teleks ağı, kamyoncuların Ekim Grevin günlerinde tedarik zincirinin devam ettirilmesine etkin şekilde hizmet etti.

                                                        Cybersyn Projesinin yönetim odası

Cybersyn Project İngiltere’den teknoloji transferine ve transfer edilen teknolojinin Şili koşullarına uyarlanmasına dayanıyordu. Proje üzerine incelikli bir çalışma yapan Eden Medina’ya göre Beer’in kendi sibernetik teorileriyle Allende’nin sosyalist perspektifinin uyuştuğuna inanması, görevi kabul etmesinin temel nedenidir. Medina şunu söylüyor:

“Beer Cybersyn’i, beyaz yakalı teknologlarla mavi yakalı işçilerin, işçilerle devletin, devlet tarafından yönetilen işletmelerle millî hükümetin ilişkisini yeniden yapılandırmanın, Şili sosyalizmiyle uyumlu biçimde bu ilişkileri yeniden şekillendirmenin yolu olarak görüyordu.”[3] 

Beer’in amacı üretim birimlerindeki inisiyatifleri de güçlendiren bir sistem kurmaktı. 

Batı ve Şili muhalif basını projeyi, “orwellian devlet projesi”, Beer’i ise “büyük birader” olarak nitelendirdi. SSCB’de de liberal reform yandaşları sibernetik projeleri merkezî otoriteyi güçlendireceği gerekçesiyle eleştiriyorlardı. Askerî darbe, projenin de sonu oldu.

Cybersyn projesi tam olarak çalışmaya başlayabilseydi ne sonuç yaratırdı artık bilmemiz mümkün değil, fakat zamanından ilerideydi diyebiliriz. 

1960’da aldığı SSCB Maliye Bakanı sıfatını öldüğü yıl olan 1885 yılına kadar koruyan Vasily Garbuzov’un Sovyetler Birliği’ndeki OGAS projesinin rafa kaldırılmasında büyük rolü olmuştu. OGAS projesiyle ilgili Başbakan Kosygin ile özel görüşme yapmış, Kosygin’e projenin Merkezî İstatistik Bürosunun ekonomi üzerindeki rolünün başbakandan ve bakanlar kurulundan daha güçlü olmasıyla sonuçlanacağını anlatmıştı.[4] OGAS projesinin SBKP Merkez Komitesinde geri plana itilmesinde Garbuzov’un rolü belirleyici etkenlerdendi.

Şili’de ise Beer ile birlikte çalışan Flores, Cybersyn projesinin hayata geçirilmesinde oynadığı rol sayesinde 29 yaşında Maliye Bakanı olmuştur. Garbuzov’un Kosygin ile OGAS hakkındaki toplantısıyla Flores’in bakanlık koltuğuna oturması arasında yaklaşık iki aylık süre var. Maliye Bakanlarının sibernetik projelere yaklaşımlarındaki farklılıklar, SSCB hükümeti ile Allende’nin önderlik ettiği hükümetin karakterleri arasındaki farklar hakkında da fikir veriyor.

Sosyalist ülkelerin sibernetik deneyimleri bize, teknolojinin politik olduğunu gösteriyor. Teknik olarak ortaya çıkan olanakların hayata geçirilip geçirilemeyeceğini, sınıfların güçleri ve çıkarları belirliyor. Fakat en sonunda toplumlar Bilimsel ve Teknolojik Devrimin ayağına dolanan engelleri temizlenecek siyasal çözümlere ulaşacaktır.

 

[1] Radovan Richta and a Research Team, Civilization at the Crossroads  Social and Human Implications of the Scientific and Technological Revolution, Routledge Taylor & Francis Group London and New York, New York, 2018.

[2] Maros Krivy, Automation or Meaning? Socialism, Humanism and Cybernetics in Etarea, Architectural Histories, 2019, 7 (1), 3, p 10.

[3] Eden Medina, Cybernetic Revolutionaries Technology and Politics İn Allende Chile, Massachusetts Institute of Technology Press, London, 2011.

[4] Benjamin Peters, How not to Network a Nation: the Uneasy History of the Soviet, The Mit Press, USA, 2015 (E-book).