Tanıl Bora’dan devletli - kamulu inciler

Prof. Dr. Cüneyt Akalın

Neo-liberalizmin ideologlarından Tanıl Bora, Birikim sitesinde 22 Şubat 2023’de yayımlanan yazısında “Nerede Bu Devlet” ile sistemi sorgularken, aslında kendine göre devletin nerede olması gerektiğine işaret ediyor. Yazı zaten o amaçla yazılmış. Devlet deprem bölgelerinde “copla, sopayla” var oluyormuş. Tanıl Bey, devletle kamuyu karşı karşıya koymuş, kamuyu devletten koparmaya çalışıyor. Bildik sivil toplumcu, devlet karşıtı tezlerin uzantıları bu görüşler ancak Tanıl Bora, görüşlerini yeni kavramlarla, yeni tezlerle sarıp sarmalıyor.

Efendim devlet kamuyu yutuyormuş, şu anda yapılması gereken, kamuyu devletten koparıp almakmış. Kırk dereden su taşıyor, Divan-ı Lügati’t Türk’ten Hikmet Kıvılcımlı’ya kadar yeni tanıklar bulmaya çalışıyor tezine.

İnsan, üstelik ülkede adını az-çok duyurmuş bir derginin yazarı bunları nasıl sayıklayabilir? Kamuyu kim yarattı Tanıl Bora? Bu soruyu sordun mu kendine? AB’den fonlanan sivil toplumcular mı, yoksa tarihin en büyük devlet yöneticileri mi?

“Kamusal, ancak ‘kamu yararı,’ ‘kamu görevi,’ ‘kamu hizmeti,’ ‘kamu kaynağı’ cinsinden, hukukî ve teknik işlerde soluk alır” buyuruyor Tanıl Bora beyefendi.

Yani sözün kısası, silahsız-külahsız, yaptırımsız, koyduğu kurallara uymayanları üzmeyen bir modelden dem vuruyor. Bunları AB sürecinde Karen Fogglardan çok dinledik.

Roma devlet değil mi

Tanıl Bora’nın daha iyi bildiğini sandığım Roma’da hukuku, tekniği, kamuyu vb büyücüler mi yarattı yoksa Roma imparatorları mı? Batı dillerinde anayasanın karşılığı olarak kullanılan “Constitution” sözcüğünün Roma imparatorlarının fermanlarının bir araya gelişi ile oluştuğunu, oluşum anlamına geldiğini Hukuk fakültesi öğrencileri bilmez mi? Dahası, laik hukukun parlak örneği “Corpus Iurus Civilis”i (Medeni Hukuk Külliyesi) kodifiye edenin dolayısıyla Roma hukukunu yaratanın Bizans imparatoru Justinianus olduğunu duymamış mıdır acaba? Yine İstanbul’dan devam edelim, yıllar yılı bir başyapıt olarak bağrımıza bastığımız Ayasofya’yı “sivil toplumcu” melekler mi yaptı, yoksa imparator Justinianus’un talimatı ile Egeli mimarlar mı?

Dünyanın bütün Tanıl Boraları bir araya gelse, Bizans surlarının binde birini inşa edebilir mi?

Gelelim Asya’ya

Dünyanın 7 harikasından biri olan Çin Seddi’ni Çin imparatorları inşa ettirmedi mi?

Piramitleri firavunlar inşa ettirmedi mi? İslam uygarlığı bir anda Avrupa’nın en ucuna İspanya’ya, öte yandan İran’a, Mısır’a Emevi orduları ile taşınmadı mı? Osmanlı eğitim kurumlarını, Sinan’ı yetiştiren Enderunları, Dar-üş şifaları devlet yaptırmadı mı? Tanıl beyin kamusal alan adını verdiği alanı, hukuku, eğitimi, sağlık hizmetlerini devlet yaratmadı mı? Devlet olmasa idi kamusal alan ortaya çıkar mıydı? Devletin olmadığı yerde kamu da olmaz, uygarlık da… Orman kanunu olur Tanıl Bey.

Devletin sınıfsal karakteri

Kuşkusuz her devlet bir sınıfın, o ülkeyi yöneten hakim sınıfın damgasının taşır. Devlet için siyasi otoritenin, gerektiğinde şiddete başvurmaktan çekinmeyen bir siyasal gücün varlığı şarttır ancak hiçbir toplum, hiçbir devlet (imparatorluk, çarlık, sultanlık vb.) sadece kılıçla yönetilmez. Yönetilenlerin rızası şarttır. (Bkz. Münci Kapani, Politika Bilimine Giriş)

Bir milli felaket karşısında (deprem, sel, kuraklık, tsunami, salgın hastalıklar) enkaz kaldırmak için bütün milli sınıfların seferber olmasından daha doğal ne olabilir? Deprem sadece emekçilerin başına mı yıkıldı? En zengininden en fakirine kadar herkesi etkilemedi mi? Söyle bir soru soralım. Bu beylerin sevdiklerini söylediği Marx gibi bir büyük düşünür bir depremi pencereden mi seyrederdi? Onu mu salık verirdi?

Tanıl Bora ve sivil toplumculuk

Tanıl Bora ve Birikim bir kez daha bir büyük felaket karşısında sivil toplumculuk yapıyor. Kimi kamusal güçleri (ilk akla gelen Belediyeler oluyor) devlet adındaki silahla, baskıyla özdeşleştirdiği büyük siyasal gücün karşısına koyuyor; Tanıl Bora devlet derken merkezi idareyi, kamu derken yerel yönetimleri kastediyor. Belediyelerle, sivil yardım kuruluşları ile bu enkaz kaç yılda kaldırılabilirdi yazar hiç düşünmüş müdür acaba?

Aslında siyasi mesajını verirken, tavrını da açık ediyor: “İktidarın Türk Tabipleri Birliği'ne, Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği'ne (bunlar kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır) yönelik bitmez hücumları, bitmez hiddeti, bir yandan da doğrudan doğruya kamusal'ı yutmaya, kamusal'ın devlete asimile edilmesine göz dikmiş bir gadrin ifadesi...” Diyarbakır’da yerel yönetimlerin makinaları ile hendekler kazan teröristleri savunan, Türk ordusuna “katliamcı” diyen sivil toplum örgütlerine özgürlük. Vay anasını sayın seyirciler...

Tanıl Bora ve sivil toplumcular treni çoktan kaçırdı. Uzatmaları oynuyorlar hem de en yanlış yerlerde, en ters koşullarda.

Siyaset
Etiketler
Sivil Toplumculuk; devlet; kamu