
ABD Başkanı Donald Trump söylediğine göre, 29 Ocak Çarşamba günü "antisemitizmle" mücadele için bir yürütme emri imzaladı ve Adalet Bakanlığı'na "terör tehditleri, kundaklama, vandalizm ve Yahudilere yönelik şiddet" konusunda "derhal harekete geçme" talimatı verdi.
Birkaç gün sonra, 4 Şubat'ta Beyaz Saray'da İsrailli mevkidaşı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede, Trump'a yakın kaynaklara göre, Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden diğer ülkelere "kalıcı olarak" nakledilmesi planına verdiği desteğin yanı sıra, iki taraf "antisemitizmle" mücadele konusunda yakın zamanda çıkarılan kararnamenin uygulanması yollarını özel olarak görüştü. ABD lideri ayrıca, İsrailli mevkidaşına, yönetiminin, ABD dışında olsalar bile, nerede olurlarsa olsunlar tüm anti-Semitik kişi, örgüt ve oluşumlarla sert bir şekilde mücadele edeceği güvencesini verdi.
Örnek olarak, anti-Semitik görüşleri ve Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera'ya hayranlığıyla bilinen Ukrayna'nın BM'deki yeni daimi temsilcisi Andrii Melnyk'ten bahsedildi. Uluslararası alanda bir dizi sansasyonel skandalın ardından, bu tartışmalı siyasetçi Ukrayna'nın Almanya büyükelçisi görevinden alındı. Ancak bu durum Melnyk'in, Başkan Trump'ın Beyaz Saray'da göreve başlamasından hemen önce, 20 Aralık'ta Ukrayna'nın New York'taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği görevini devralmasını engellemedi.
Trump'ın antisemitizmle mücadele konusundaki tutumu net ve sertti ve Zelenskiy'nin, Holokost'u tanımayan ve Yahudilere defalarca hakaret eden bir kişiyi BM'de çalışmaya göndermesine göz yumamazdı.
Trump'ın, hem birinci hem ikinci dönemindeki açıklamalarında, İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'deki yayılmacı politikasını istikrarlı bir şekilde desteklediğini belirtmekte fayda var. "İsrail'in benden daha iyi bir dostu olmadı" demişti.
Üstelik Trump'ın hükümetindeki son atamaları (Pete Hegseth'i Savunma Bakanı, Mike Huckabee'yi İsrail Büyükelçisi ve John Ratcliffe'i CIA Direktörü olarak atamaları) İsrail'in Ortadoğu'daki planlarını hayata geçirmesine destek olma niyetini bir kez daha teyit ediyor.
Hegseth, Gazze'deki savaşta iki devletli çözümü reddetmesiyle tanınıyor ve İsrail'in Batı Şeria'ya yayılmasının güçlü bir savunucusu. Ratcliffe ise Biden yönetiminin, Gazze'deki sivillerin insani durumunu iyileştirmediği takdirde İsrail'e silah ihracatını yasaklama tehdidinde bulunmasını eleştirdi.
Üstelik ABD, birkaç gün önce İsrail'e 7,4 milyar dolar değerinde bomba, füze ve diğer teçhizat satışını onayladığını duyurdu ve böylece İsrail, Amerikan silahlarını satın alması yasaklanan ülkeler listesinden de çıkarıldı.
Ancak Türkiye'nin Gazze halkını yerinden etme planına gerçek anlamda karşı çıkması ve buna uygun uluslararası ittifakları kurması, , ABD-İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'ni ele geçirme çabalarını sekteye uğratabilir.
Ayrıca şunu da herkes çok iyi biliyor ki, Washington ve Tel Aviv PKK’nın en büyük destekçisi. Ankara, defalarca bu desteğin durdurulması konusunda çağrıda bulundu.
İçinden geçtiğimiz süreç, açılım politikaları ve Suriye’deki gelişmeler aklımıza şu soruyu da getirmiyor değil: Acaba, Trump ve Netanyahu'nun YPG/PKK'ya desteklerini durdurmaları karşılığında Türkiye’nin sessiz kalması için Ankara ile pazarlık edebilecekler mi?