Ulusal ekonomiyi geliştirmek için başlıca görevlerimiz

Çu En Lay
Çeviri: Kuntay Gücüm

Bu metin, Çu En Lay’ın Üçüncü Halk Kongresi’nin ilk oturumunda, 21 Aralık 1964’de sunduğu hükûmet çalışmaları hakkındaki raporun birinci bölümünden alınarak Seçme Eserlerinin ikinci cildinin 458-461. sayfalarında aynı başlık ile İngilizce olarak yayımlanmıştır. Raporun bu bölümü, Çin ekonomisinin farklı aşamalar halinde gelişmesinin Çin Komünist Partisi tarafından nasıl planlandığını gösteriyor. 1978’de başlayan reform ve dışa açılma sürecinin bir biçimde öncülü olan Dört Modernleşme programının ilk defa olarak Mao Zedung ve Çu En Lay tarafından bu raporda ortaya atıldığı kabul ediliyor. Çin’in reform ve dışa açılma sürecinin 40. yılında okunmasının faydalı olacağını düşünerek yayımlıyoruz. Türkçe’ye Kuntay Gücüm tarafından çevrildi.

***

Önümüzdeki yıllarda ulusal ekonomimizin geliştirilmesindeki başlıca görev, özetle, modern tarım, modern endüstri, modern ulusal savunma ve modern bilim ve teknolojiyle Çin’i çok uzak olmayan bir dönemde güçlü sosyalist bir ülke haline dönüştürmek, bu alanlarda en ilerlemiş ülkelere yetişmek ve onları geçmektir. Bu tarihî görevi gerçekleştirebilmek için, ekonomimizin gelişimini Üçüncü Beş Yıllık Plandan başlayarak iki aşamada gerçekleştirmeliyiz. Birinci aşama bağımsız ve nispeten kapsamlı endüstriyel ve ekonomik yapı inşa etmek; ikinci aşama tarım, endüstri, ulusal savunma ve bilim ve teknolojinin tam modernizasyonunu başarmaktır; böylece ekonomimiz dünya ekonomisinin ön sıraları arasında yer alacaktır.

Üçüncü Beş Yıllık Plan dönemi, birinci aşamadaki amaçların başarılabilmesi açısından kritiktir. Eğer bu dönemde iyi bir iş çıkartırsak, diğer iki beş yıllık plan dönemlerinde Çin’de bağımsız ve nispeten geniş bir endüstriyel ve ekonomik yapıyı kesinlikle kurabiliriz.

Ekonomimizi geliştirirken, şu sorunlara büyük dikkat göstermemiz gerekiyor.

İlki, tarım, hafif sanayi ve ağır sanayi arasındaki ilişkileri doğru bir biçimde koordine etmek. Bu ilişkilerin doğru idaresi, sosyalist inşanın genel çizgisinin başarılı şekilde uygulanmasını güvence altına almaya yardımcı olacaktır. Ulusal ekonominin geliştirilmesi için plan, tarım, hafif sanayi ve ağır sanayiye bu sıraya göre öncelik vermeliyiz. Önce tarım…

Ekonomik gelişmenin yönlendirici politikalarını uygularken en iyisini yapmalıyız; yani, tarım temel, endüstri öncü faktördür. Endüstriyel gelişmenin büyüklük ölçeği, tarımın sağladığı pazarlanabilir tahıl ve endüstriyel hammaddelerle uyumlu olmalıdır. Tüm ekonomik sektörler ve ticaret sektörü kendilerini tarım ve kırsal bölgelerin gelişmesine hizmet etmeye doğru yönlendirmelidir. Ağır sanayi bölümü, ilk olarak, makinelerin, kimyasal gübrelerin, böcek ilaçlarının, yakıtın, elektrik gücünün, sulama ekipmanlarının ve inşaat malzemelerinin miktarını artırarak tarımı donatmalı, aynı zamanda hafif sanayi de daha fazla hammadde ile yarı mamul ürün tedarik etmeli. Bu talepleri buluşturma, ağır sanayinin, özellikle de temel düzeydeki endüstrilerin gelişmesini hızlandırmanın esasıdır.

Tarımın gelişmesi sadece gerekli malzemelere ve devletin sağladığı malî desteğe bağlı değildir. Daha önemli olan, halk komünlerinin kolektif gücüne ve kendi inisiyatiflerini kullanmalarına bağlı olmasıdır.

İkincisi, ulusal özgüven ile uluslararası işbirliği arasındaki ilişkilerin idare edilmesi. Özgüven devrimin ve inşanın köşe taşıdır. Bir sosyalist ülke için, sadece kendi halkının maharetli emeğine güvenerek ve kendi kaynaklarını kendi özel koşullarının ışığında ülke inşası için kullanarak ekonomisini nispeten yüksek hızla geliştirmek ve böylece bir bütün olarak dünyadaki sosyalist kampın gücünü büyütmekle mümkün olur.

Farklı ülkelerin halkları arasında, yardım hiçbir zaman tek yönlü bir iş değildir; karşılıklıdır ve her iki tarafa fayda sağlar. “Karşılıklı ekonomik destek” adı altında başka bir ülkeyi ekonomik bağımlılığa düşürmek ulusal şovenizmin bir dışavurumudur. Uluslararası işbirliği, özgüven temelinde inşa edilmeli. Bir ülke ancak inşada kendisine güvenerek diğerlerine yardım edebilecek güçlü bir pozisyon kazanabilir. Ayrıca bu ülkelere yardım ederken, onların kendi ayakları üzerine kalkmaları için yardım etmelidir.

Özgüven Partimizin sürekli bağlı kaldığı bir politikadır. Çin halkı ne tembel ne de korkaktır; yaşamak için hiçbir zaman başkalarına bağımlı olmadık ve asla olmayacağız. Kendi çabamızla bağımsız, bütünleşmiş ve çağdaş bir ekonomik yapı inşa edebiliriz. Aynı zamanda, diğer ülkelere yardımımızı yükseltmek için elimizden geleni yapmaya ve enternasyonalist yükümlülüklerimizle uyumlu büyük bir katkı sunmaya devam etmeliyiz.

Üçüncüsü, teknolojik devrimi hayata geçirmek. Biz teknolojik gelişmede diğer ülkelerin geçtiği bilindik yolları izleyip, salyangoz hızıyla peşlerine takılamayız. Ülkemizi gelecekte uzun olmayan bir tarihî dönemde güçlü, modern sosyalist bir ülke haline dönüştürebilmek için geleneksel yollardan kurtulmalı ve olabildiğince çok, yüksek teknolojilere adapte olmaya çalışmalıyız. Büyük İleri Adım ile kastettiğimiz budur. Bunu başarmak imkânsız mı? Bu sadece bir böbürlenme ve palavra mı? Kesinlikle hayır. Bu başarılabilir. Bunu anlamak için sadece tarihimize bakmamız yeterli. Ülkemizde, çok güçlü görünen emperyalizmi, feodalizmi ve kapitalizmi yıkmadık mı? “Açlık ve şaşkınlık” ile başlayan 15 yıllık gayret sonrasında, sosyalist devrim ve sosyalist inşasının bütün alanlarında epey iyi bir düzeye ulaşmadık mı? Ayrıca bir atom bombasını keşfetmedik mı? Batılıların üzerimize yapıştırdıkları “Doğu’nun hasta adamı” etiketini çıkartıp atmadık mı? Batı burjuvazisinin yaptığını, Doğu proletaryası niye başaramasın? Bu yüzyılın başında Dr. Sun Yat-sen, büyük Çinli devrimci ve bizim önderimiz, Çin’in ileri doğru büyük bir adım atabileceğini söylüyordu. Öngörüsü kesinlikle gelecek birkaç on yıl içinde gerçeğe dönüşecektir. Bu kaçınılmaz bir eğilimdir ve hiçbir karşıt güç bunu durduramaz.

Gelişmiş teknolojileri kullanmak için işin içine dâhil ederek halkımızın beceri ve yeteneklerini ortaya çıkartmak ve kapsamlı deneylerin peşini bırakmamak gerekiyor. Diğer ülkelerin tüm olumlu tecrübelerini ve teknolojilerini özümsemeliyiz. Diğer ülkelerden öğrenmek ile kendi yaratıcılığımızı kullanmayı birleştirilmelidir. Yeni teknolojilerin benimsenmesi, teknolojik yenilenme (inovasyon) ve devrimci kitle hareketleriyle birleştirilmelidir. Bilimsel araştırma ve öğretim, üretim ile birleştirilmelidir.

Dördüncüsü, ülkenin merkezî önderliği ile geniş kitle hareketini birleştirmek. Bizim Partimiz devrimci mücadelelerde kitlelere önderlik etmekte zengin tecrübeler edindi. Aynı şekilde kitle hareketlerini ekonomik inşayı güçlendirmek için yönlendirmekte deneyimler kazandık. Öğrendiğimiz şudur: Görevlerin kitleler tarafından tartışıldığında emin olunmasını sağlamalıyız. Herkesin kendisini daha ilerlemiş olanla kıyaslayacağı, onları geride bırakmış olandan öğreneceği, daha az ilerleyenlerin yakalamasına yardım edeceği bir öykünme-özendirme kampanyası yönetmeliyiz. Yönetici görevliler, teknik uzmanlar ve kitleler arasında yakın bir işbirliğini sağlamalıyız. Tüm devrimci cesaret ruhunu – düşünmek cesareti, konuşma cesareti ve eylem cesareti – ve gerçekçi, bilimsel bir yaklaşımı teşvik etmeliyiz. Bir taraftan büyük bir coşkuyla çalışmalı, diğer taraftan çalışmayı istirahat izlemelidir. Kitleler tarafından inovasyonlar önce test edilmeli sonra aşama aşama uygulanmalıdır. Ve parti sınıf çizgisine bağlı kalmalı, birleşilebilecek tüm güçlerle birleşmeli ve sosyalist inşa davasına hizmet etmek için tüm olumlu unsurları harekete geçirmeliyiz.

Ekonomi