“Paris 1919 yılında dünyanın başkentiydi. Barış Konferansı dünyanın en önemli işiydi, barışın mimarları da dünyanın en önemli insanlarıydı. Her gün toplanıyorlardı… Dünya böyle bir şey görmemişti ve bir daha görmeyecek.”[1]
Margaret Macmillan, Ocak 1919’da başlayan ve hararetli ana oturumları 6 ay süren, çalışmaları 1920’ye de sarkan Paris Barış Konferansını anlatmaya bu cümlelerle başlıyor.
1919’da herkes Paris’e koştu; galip devletlerin devlet başkanları, Asyalılar, Afrikalılar, kadın hakları savunucuları, ırkçılık karşıtları, Siyonistler, Arabistanlı Lawrance; bir ABD başkanı görevde olduğu süre içinde Avrupa’ya ilk defa Paris Barış Konferansı’na katılmak için gitti; 20. yüzyılın en önemli iktisatçılarından Keynes İngiliz delegasyonunun danışmanları arasındaydı; Kürtler adına Osmanlı İmparatorluğu’nun eski Stockholm sefiri General Şerif Paşa konferansın 22 Mart 1919 tarihli oturumunda Kürdistan’ın bağımsızlığını isteyen bir deklarasyon okudu,[2] Şerif Paşa Cenevre’de yapılan toplantıda Osmanlı liberallerinin Paris Konferansı temsilcisi olarak seçilmişti fakat fikir değiştirip Kürtlerin temsilcisi olarak katıldı; Kore heyeti Şubat ayında Sibirya üzerinden yaya olarak yola çıkmış, Kutup Denizi kıyısındaki Archangel limanına Haziran ayında ulaşabilmişti, bu yüzden ana oturumlara katılamadılar. O tarihte Paris’te bulunan genç Ho Şi Minh ülkesinin bağımsızlığı için konferansa dilekçeyle başvurdu.
Bolşevikleri, 1919’da yeni yeni toparlanan Türkiye’deki Millî Hareketi ve bazı küçük itirazları saymazsak Paris’te kurulacak barışın meşruiyeti üzerine küresel mutabakat sağlanmış gibi görünüyordu. Konferans ilk iş olarak Başkan Wilson’ın 14 ilkesinin barışın ve yeni küresel düzenin temeli olacağını ilan etti.
Osmanlı İmparatorluk hükümeti konferansa iki defa delegasyon gönderdi. İlk heyet Sadrazam Damat Ferit Paşa başkanlığında oluşturulmuştu. Damat Ferit Paşa konferansa ilki 17 Haziran,[3] ikincisi 23 Haziran’da[4] iki muhtıra sundu. Heyet, Fransız başbakanı Clemenceau’nun verdiği oldukça rencide edici bir cevaptan sonra yurda geri döndü.[5] Konferansın davetiyesi zaten İstanbul Hükümetinin ısrarları sonucu isteksizce gönderilmişti. Heyet geride konferansla irtibatı sürdürmekle görevli olarak Bern sefiri Reşat Halis Bey’i bıraktı. Reşat Halis Bey, Hadi Paşa ve Rıza Tevfik Bey ile birlikte 10 Ağustos 1920’de Osmanlı Hükümeti adına Sévres anlaşmasına imza atan 3 kişiden biridir.
İkinci Heyete davet, müttefik devletlerin İstanbul’daki yüksek komiserleri tarafından 10 Mayıs 1920’de tebliğ edildi;[6] Osmanlı Hükümeti anlaşma taslağını almak üzere Paris’e çağrılıyordu. Heyetin başkanlığını son Osmanlı Sadrazamı Tevfik Paşa yaptı. Heyet, yaklaşık 2 aylık bir uğraştan sonra taslağa cevap olarak Observations General Presentées par la Delegation Ottoman a la Conférance de la Paix başlıklı bir memorandum sundu.[7] Memorandum Osmanlı Hükümetinin ürettiği son önemli diplomatik belgedir. Wilson Prensiplerini ve Milletlerin Kendi Kaderini Tayin Hakkını kabul ettiklerini, Millilerin Kendi Kaderini Tayin Hakkının temelinde insan haklarının yer aldığını söyleyerek başlıyordu. Ankara Hükümeti Paris Barış Konferansında temsil edilmemiştir.
Paris Barış Konferansı, savaş sonrası dünya sisteminin hukukunu ve temellerini kurmak üzere toplanmıştı. Barışı Wilson’ın prensiplerine göre kuracağını ilan ederek yeni emperyalist sistemin kurallarını Pax Americano temelinde belirledi. 1815’te Viyana Konferansında sadece Avrupa devletleri temsil edilmişti; 1919’da Paris’te ise tüm kararları veren Onlar Konseyi, 5 galip devletin devlet başkanları ve dışişleri bakanlarından oluşuyordu ve bu devletlerden ikisi (ABD ve Japonya) Avrupa dışındandı. Konferanstan sistem adına küresel bir hukuk inşa etmesi bekleniyordu.
I. Dünya Savaşını bitiren tüm anlaşmalar (Versailles, Saint Germain, Neuilly, Trianon, Sévres) Fransa topraklarında imzalanmıştı ve Fransa galip devlettir. Sadece Lozan Anlaşması tarafsız bir devletin topraklarında müzakere edilmiş ve imzalanmıştır.
30 Ağustos zaferi üzerine müttefikler durum değerlendirmesi yapmak üzere yine Paris’te toplandılar; fakat bu sefer Türklerin barışı müzakere etmek üzere Paris’e davet edilmesi gündeme bile gelmedi. İsmet Paşa, Lozan’da konferansın başlamasını beklerken Başbakan Poincaré’nin daveti üzerine Paris’i ziyaret etti ve başta Poincaré olmak üzere Fransız devlet adamlarıyla görüşmeler yaptı. Franklin Bouillon’un aracılığı ile Fransız Harbiye ve Maliye Bakanlarıyla bir öğle yemeği de yedi. Ali Naci Karacan’ın aktardığına göre, Bouillon ve Harbiye Bakanı Painlévé’nin “Türk ordusunun yürekliliğinden, mükemmel sevk ve idaresinden ve Türk milletinin fedakârlığından takdirle söz ettiler.”[8] Oysa Clemenceau, Damat Ferit Paşa’nın 1919’da Paris’te okuduğu muhtıraya, Türkiye’nin savaşa giriş nedenleriyle ilgili ileri sürülen gerekçelerin kabul edilebilir olmadığını adeta azarlayan bir dille söyleyerek cevap vermiş, Türklerin savaşla kazandıklarını barışla geliştirme yeteneğini gösteremediklerini ileri sürmüştü.
Lozan Anlaşmasının 21 Kasım 1922 Salı günü Ouchy Şatosu’nda yapılan ilk oturumunda kabul edilen konferans tüzüğüne göre resmî adı Doğu İşlerine İlişkin Konferans’tır.[9] Tüzükte Paris Konferansına herhangi bir atıf yapılmıyordu; tüzüğün 1. Maddesi, “Fransa, İngiltere, İtalya Hükümetlerinin çağrısı üzerine, Doğu’da genel barışı yeniden kurmak amacıyla Lousanne’da toplanan konferans” ifadesiyle başlıyordu. Bu maddeye dayanarak tüzüğün, Paris Konferansıyla Doğu’da barışın kalıcı olarak kurulamadığını da kabul ettiğini söyleyebiliriz.
Paris Barış Konferansı kutuplardan küçük adalara, Doğu Asya’dan Avrupa’ya kadar tüm dünya sorunlarını müzakere etmiş ve kararlar almış, küçüklü büyüklü milletlerin kaderini tayin etmişti; ilk hükmünü yitiren karar ve anlaşmalar Doğu Sorununa ilişkin olanlardı.
Türkiye’nin 30 Ağustos zaferinin, Paris’te kurulan küresel hukuka ilk Büyük Taarruz olduğu söylenebilir.
Bouillon, Paris ziyaretinde İsmet Paşa’ya, “… sizi tanımıyorlar. Anadolu’yu bilmiyorlar. Yaptığınız işi her yerde olan bir askerî ayaklanma gibi görüyorlar” demişti.[10] 30 Ağustos’taki askerî zafer ve Lozan’daki diplomasi, müttefiklerin karşısına yeni bir Doğu çıkartmıştır.
[1] Margaret Macmillan, Paris 1919, 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Değiştiren Altı Ayın Hikâyesi, ODTÜ Yayıncılık, Ankara, 2014, s. 1.
[2] Memorandum sur les Revendications du Peuple Kurde, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (COA) HR SYS 2655/2/1
[3] Fransızca orijinal metin için bkz COA 2698/7/1. Tevfik Biren hatıralarında muhtırayı Sabah gazetesinden aktarır. (Bürokrat Tevfik Biren’in II. Abdülhamid, Meşrutiyet ve Mütareke Hatıraları, Cilt 2, Haz: Fatma Rezan Hürmen, Pınar Yayınları, İstanbul, 2006, s. 223.) Muhtıranın Türkçe çevirisini Osman Olcay da yayınlamıştır. (Osman Olcay, Sévres Anlaşmasına Doğru (Çeşitli Konferanslar ve Toplantı Tutanakları ve Bunlara İlişkin Belgeler), Ankara Üniversitesi SBF Yayınları, Ankara 1981, s. LXXIII.)
[4] Fransızca orijinal metin için bkz. COA HR SYS 2698/7/2-3. Tevfik Biren hatıralarında muhtırayı Sabah gazetesinden aktarır. (Bürokrat Tevfik Biren’in II. Abdülhamid, Meşrutiyet ve Mütareke Hatıraları, Cilt 2, S. 231.) Muhtıranın Türkçe çevirisini Osman Olcay da yayınlamıştır. (Osman Olcay, Sévres Anlaşmasına Doğru (Çeşitli Konferanslar ve Toplantı Tutanakları ve Bunlara İlişkin Belgeler), s. LXIX.)
[5] Clemenceau’nun cevabı: COA HR SYS 2307/9/11.
[6] COA HR SYS 2642/1/21.
[7] Fransızca orijinal basılı metin için bkz. COA HR SYS 2307/12/1. Memorandum matbaada basılmış, konferansa matbu haliyle sunulmuştu. Basılı nüsha bugün sahaflarda bulunabiliyor; bir nüshası da benim kişisel arşivimdedir. Memorandum Olcay ve Meray tarafından dönemin İstanbul gazetelerinden aktarılarak da yayınlanmıştır. (Seha L. Meray, Osman Olcay, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküş Belgeleri (Mondros Bırakışması, Sévres Anlaşması, İlgili Belgeler), Ankara Üniversitesi SBF Yayınları, Ankara 1977, s. 7-31.)
[8] Ali Naci Karacan, Lozan, Hazırlayan: Hulûsi Turgut, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2011, s. 62.
[9] Tüzük, oturumun I Sayılı Protokole Ek’tir. Tüzük metni için bkz. Lozan Barış Konferansı Tutanak Belgeler, Çev.: Seha L. Meray, Takım I, Cilt I, Kitap I, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1969, s. 13-15.
[10] İsmet İnönü’nün Hatıraları, Hazırlayan: Sabahattin Selek, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2009, s. 326.